Alper Özmızırak ve Atahan Özmızırak, bu sayımızda KUŞAKTAN KUŞAĞA köşemizin konuğu oldular. Baba-oğul internet ortamındaki satış modelleri ile Türkiye’ye örnek oldular ve MAKARA markasıyla outdoor ürünlerde satış rekorları kırıyorlar. 3. ve 4. kuşak temsilci olarak markayı daha geniş kitlelerle buluşturmayı hedefleyen Özmızırak Ailesi, Makara Tekstil’de sürdürülebilir büyüme ilkesiyle yol alıyorlar.
Sizi sizden dinleyerek başlayalım mı?
ALPER ÖZMIZIRAK: 1938 yılında İzmir, Kemeraltı Çarşısı’ndadedem tarafından kurulan bir esnaf dükkânı ile başlayan ticaret hikayemiz sonrasında babamla çalışarak devam etti. Ardından eşim Arzu Hanım ile birlikte kurduğumuz MAKARA isimli şirketimizle bugünlere geldik. Tekstil sektöründe 3. nesil olarak faaliyet göstermekteyim, temennim oğlum Atahan’ın, 4. nesil olarak işleri daha da ileriye taşıması.
Ana iş alanınız iş kıyafetleri mi?
ALPER ÖZMIZIRAK: Evet, iş kıyafetleri şirketlerin, işletmelerin kurumsal kimliğinde en önemli ayırt edici unsurların başında gelmektedir. Bu durumun farkındalığıyla birlikte Türkiye’nin belli başlı birçok firmasına iş kıyafeti üretiyoruz, satıyoruz. Yurt dışında da ciddi bir müşteri portföyümüz mevcut. İşimizin bu alanı dışında son 15 yıldan beri, kendi pazarında popüler ve talep gören markaların ürünlerini (ağırlıklı outdoor ve lüks giyim) pazardaki diğer satıcılara göre daha uygun fiyatlarla hem perakende hem de toptan olarak müşterilerimizle buluşturma hedefiyle yeni bir iş alanına başladık. Bu noktada hem şirketlerden hem de kişilerden oluşan yeni bir müşteri portföyümüz oluştu . Bu yeni iş alanı kısa bir süre içinde dönemsel olarak ana işimizin önüne geçmeye başladı ve hala iki iş alanımız arasında çok dinamik bir yarış mevcut.
Bu noktada en önemli etken işin e-ticaret boyutuna yaklaşık 20 yıldır yaptığımız ciddi yatırımlar oldu. Zamanında “İnternetten bir şey olmaz, bir şey yapılmaz, daha fazlası olmaz” diye söylenenlerin tersine biz sürekli bu alana yönelmek için yatırım yaptık ve odağımızı buraya kaydırdık. Son 10 yıl içerisinde bu durumun ticari olarak meyvelerini almaya başladık ve bu alanda birçok ödül aldık. Ayrıca birçok üniversitenin ve kurumun hikayemizi dinlemek için bizi davet etmesi ve bu etkinliklere katılımımız da bizim en önemli motivasyon kaynaklarımızdan biri oldu.
Hayatımdaki en özel anılarımdan biri olan ilk Anıtkabir ziyaretim de ben çocukken EGİAD’ın düzenlediği bir seyahat vesilesiyle olmuştu. EGİAD İş Geliştirme Komisyonu’ndaydım. Şimdi Sosyal İlişkiler Komisyonu’na bir geçiş yaptım.
İnternet özelinde neyi farklı yaptınız ve bu başarı öyküsünü yazdınız?
ALPER ÖZMIZIRAK: “İnternet, internet…” diyoruz ama her şeyin başı yine iletişim. Biz Kemeraltı’nın eski esnaflarından olduğumuz için mekanımıza gelen herkese çay kahve ikram ederiz ve bu kültürü yaşatmaya çalışırız. Bu durum internet satışlarında maalesef mümkün değildi, biz de bu durumu zamanımıza uyarlayıp sipariş paketlerinin içine ikram kahve, lokum vb. çarşımızın kültürünü yansıtan küçük hediyeler koyduk. Bu durum ciddi bir farkındalık yarattı ve çok güzel geri dönüşler aldık. İnternette hiç tanımadığınız bir müşterimize de bu yöntem ile ulaştık ve bu durum müşterilerimizi gerçekten mutlu etti işlerimizi farklı bir noktaya getirdi.
İşin bizim dışımızda gelişen, e-ticarette pazarın büyümesi ve yeni pazar altyapı yatırımları, alandaki yeni düzenlemelerle birlikte özellikle isimlerini hepimizin bildiği Hepsiburada, Gitti Gidiyor ve Trendyol gibi firmaların etkisiyle e-ticaret alanında ciddi bir değişim yaşandı. Bu durum müşterilerin alışveriş alışkanlıklarını değiştirdi. Sektörün içinde olmamız sebebiyle mağazacılık ve alışveriş merkezlerindeki dinamiklerin değişimine şahit olduk. Bu noktada bir mağazada fiziken incelenen ürünün internette daha uygun bir fiyata temin edilebilmesi ciddi bir rekabet ortamı yarattı. Bu durumda da bizim gibi firmaları ilk başta pazardaki diğer satıcılarla rakip olmaya sonradan da iş ortağı olma kısmına kadar getirdi. Tabiri caizse sıfırı paylaşmaktansa bir bütünü paylaşmaya başladık. Şu an özellikle İzmir’den outdoor ürünlerinin satışında ciddi bir pazar payımız mevcut.
Outdoor ürünlerde kendi markanızla üretim var mı?
ALPER ÖZMIZIRAK: MAKARA iş kıyafetleri üretimi gerçekleştirmekte, henüz outdoor ürünlerle ilgili bir üretim mevcut değil ancak bazı müşterilerimizin şirketleri için sipariş verdiği ürünler, işleri gereği outdoor kıyafet kategorisinde olabiliyor. Bu noktada biraz tecrübemiz oldu. Güzel geri dönüşler de aldık. Ama bu durum dışında bu alanda bir marka yatırımımız ve üretimimiz maalesef şuan için yok, gelecek yatırımlarımızda düşünüyoruz. Şu anda pazarda markaları bilinen rakiplerle rekabet etmek bizim için oldukça zor ve maliyetli. Her şeyin istediğimiz gibi gitmesi varsayımında bile sürdürebilirlik konusu bambaşka bir mesele. Şu anda iş kıyafetleri konusunda kendi markamızla üretim yapıyoruz ve bunda da bayağı iddialıyız.
Kalite konusunda ödün vermeden yolumuza devam ediyoruz. Ancak sektör için mutlulukla takip ettiğimiz en önemli konulardan biri, outdoor ürünlerinin ülkemizdeki pazarının her geçen gün büyümesi ve çok bilinen bazı markaların ülkemizde üretim gerçekleştirmesi ve istihdam sağlayarak ekonomimize katkı sağlaması.
İş kıyafetlerinde spesifik olarak ihtisaslaştığınız bir sektör var mı?
ALPER ÖZMIZIRAK: Birçok sektörden hem yurtiçinde hem yurtdışında müşterimiz var. Bizim için özel olarak bir sektöre yönelmek gibi bir durum mevcut değil. Ağırlıklı olarak madencilik sektörü, sanayi kuruluşları, oteller ve restoranlar müşteri portföyümüzün büyük bir kısmını oluşturuyor. Farklı sektörler farklı ürün taleplerini ortaya çıkarıyor. Bu noktada bizim en önemli önceliğimiz kaliteden ödün vermeden uygun fiyat politikasıyla bu talepleri karşılamak oluyor.
EGİAD ile yollarınız nasıl kesişti?
ALPER ÖZMIZIRAK: 25 yıl önce dostum Hami Özer vasıtasıyla tanıştım. Sağ olsun Fatih Dalan’ın başkanlık döneminde derneğe üye oldum. Sosyal komisyondaki deneyimlerimizden sonra sosyal komisyonda başkan yardımcısı ve sonrasında sosyal komisyon başkanı ve son olarak da üyelerden sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak görevimi yaptım. Şimdilerde bu sırayı oğlum Atahan’a devrettim.
Atahan Bey’i sizden dinleyebilir miyiz? Birlikte ne zaman çalışmaya başladınız?
ALPER ÖZMIZIRAK: Atahan doğru bildiğinin arkasından sonuna kadar giden, dürüst, yoğun çalışan biridir. Kafasına koyduğu bir şeyi kesin yapar. Birlikte çalışma konusuna gelince, Atahan buraya çok küçükken geldi ve bu şirkette, bu şirketle beraber büyüdü. Arada bir geçiş olmadı o yüzden tam bir süre veremiyorum.
Zor bir çocuk muydu?
ALPER ÖZMIZIRAK: Oldukça zor ve hareketli bir çocuktu. Hep araştırmacı ve sorgulayıcıydı. Örneğin, siz ona bir şeker verdiğinizde önce şekeri yerdi sonra dönüp size “Sen bu şekeri bana niçin veriyorsun?” diye sorardı. Bir oyuncak verdiğiniz zaman o oyuncakla oynamak yerine o oyuncağı parçalarına ayırıp nasıl çalıştığını anlamaya çalışırdı. Sonra oyuncağı bozduğu için oynayamazdı. (Gülerek…)
MAKARA kademe kademe bu noktaya geldi. Atahan’ın biraz şanssızlığı veya şansı diyeyim, eşim ve benimle beraber hep dükkâna gelip gitti. Ticaretin içinde yoğruldu. Kaçıp kaçıp iş kıyafetlerini giydiği günleri hatırlıyorum. Atahan büyüdükçe, “Ne oluyor, nasıl oluyor? Bu üründe nerede hata var? Nerede hata yok? Nasıl daha iyi satabiliriz? Nasıl daha güzel pazarlayabiliriz? Nasıl yeni pazarlara açılabiliriz?” gibi soruları birlikte sormaya başladık. Yurt dışı pazarlara ve fuarlara da Atahan ile birlikte gideriz.
Atahan Bey sizi tanıyabilir miyiz?
ATAHAN ÖZMIZIRAK: Merhaba, İzmir’de doğdum ve büyüdüm. Babam vesilesiyle girdiğim ticaret hayatına, çocuklukta, biraz önce babamın bahsettiği gibi güvenlik kıyafetleri giyip müşterileri rahatsız ederek başladım (Gülerek…), Lise eğitiminden sonra İstanbul’a gidip, hukuk fakültesini tercih ederek kendime aile işimizden farklı bir kariyer seçtim. Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Mezun olduktan sonra bir yıllık zorunlu avukatlık stajımı yapmak için İzmir’e, evime döndüm. Stajımın bitmesiyle birlikte bir yol ayrımına geldim ve avukatlık mesleği ile aile mesleğimiz arasında bir seçim yapmam gerekti. Pandeminin de ortaya çıktığı bu dönemde bu seçimi yapmak oldukça zor oldu. Kendime, “Ben avukatlık mesleğine mi devam edeceğim? Aile şirketinde sorumluluk mu alacağım?”sorularını çok sorduğum bir dönemdi. Sonrasında bu kadar zor bir okul süreci, staj süreci geçirdikten sonra avukatlık mesleğine devam etmem gerektiği kararını aldım. Avukatlık mesleğine zor bir dönemde adım attım. Ciddi anlamda zorluklar ve hayal kırıklıkları yaşadım, ancak genel itibarıyla güzel gitti, gidiyor da…
Avukatlık mesleğinde bir noktaya varmak, müvekkil ve iş portföyü oluşturmak için her meslekte olduğu gibi bir süreç gerekiyor. Network ve tecrübe bu sürecin hızlanması için en önemli etkenlerin başında geliyor. Ancak pandemi ve ekonomik koşullar maalesef bu sürecin hızlanmasını zorlaştırdı. Özellikle mesleğin başlarında birden fazla alanda dava veya soru geldiğinde bunlara cevap verebilmek gerekiyor. Maalesef ki benim uzmanlık alanım şu diyebileceğiniz bir iş portföyünüz genellikle olmuyor.
Yeni bir avukat için bu durum oldukça zor, çünkü her ne kadar bilgiye ulaşmak kolaylaşsa da sonsuz ve dinamik bir bilgi havuzundan bahsediyoruz.
Bu durum hepimiz için ister istemez ekip çalışması kavramını bir zorunluluk haline getiriyor. Her zorluk mesleki anlamda bir adım ileriye gitmek için bir fırsat olabiliyor ve bu fırsatlar mesleki anlamda gideceğiniz yolu veya uzmanlaşacağınız alanı belirleyebiliyor. Kişisel meslek hayatımdan bahsetmek gerekirse ben üniversite yıllarından beri ceza hukuku alanıyla çok ilgiliyim, ancak şirketlerin kurulmasında ve gelişmesinde rol almak da ilgimi çeken başka bir alandı. Bu doğrultuda şu an ağırlıklı olarak hukuk vizyonum ve bilgimle, aile şirketimizden gelen ticaret bilgimi ve saha tecrübemi harmanlayarak şirketlere danışmanlık veriyorum. Dava dosyalarım da mevcut ancak birkaç sene içinde ağırlıklı olarak hukuk müşavirliği ve danışmanlığı alanına yöneleceğim. Aile şirketi ile ilgili kısma gelir isek, ben şirketimizin hukuk müşaviri ve danışmanıyım ama bu danışmanlık sadece hukuki bilgi olarak değil bir bütün olarak gerçekleşmekte. Biraz daha açmam gerekirse, şirketle ilgili bir karar alınırken bunu hukuki ve bütünsel olarak değerlendirip görüş bildiriyorum. Bazen de doğrudan karar teklifi benden geliyor. Babamla her gün yaklaşık bir saat işlerle ilgili konuşuruz. Buna toplantı diyebiliriz, tartışma diyebiliriz, o nitelendirme biraz göreceli… (Gülerek…)
ATAHAN ÖZMIZIRAK: İletişim konusu biraz problemli olabiliyor. Her ne kadar uzun yıllar boyunca birlikte iş yapsak da hala babamın geri dönüşlerini öngöremiyorum. Bunu çözmek çok zor oldu. Bu duruma iletişim veya frekans problemi ya da kuşak çatışması diyebiliriz. Ayrıca özel hayatta da iş hayatında da alışkanlıkları değiştirmek çok zordur. Ben genç vizyonumla buraya ne katabilirim diye bakıyorum. Babama “Şunları değiştirelim” dediğimde hiç “Çok iyi fikir” dediğini duymadım. Günün sonunda dediklerim yüzde 90 oluyor.
Bu çok güzel bir oran… ATAHAN ÖZMIZIRAK: Mutluyum. Bunu daha da artıracağız. Biz alışkanlıkları değiştirmek veya yeni yollar açmak üzerine toplantılar yaparız. Aramızda zaten sonsuz bir güven ve dürüstlük ilişkisi mevcut. Birbirimize ihtiyacımız var. Bir şekilde anlaşmak zorundayız. Ayrı yollara gidemiyoruz. Bu durum hem kötü hem de güzel bir şey. Madalyanın iki yüzü gibisiniz.
ATAHAN ÖZMIZIRAK: Evet, uçurtma metaforu da kullanılabilir bu konuyla ilgili. Babamın ipi bırakmaması benim daha güzel ve güvende hissetmemi sağlıyor. Böylece alınan kararlarda kontrollü bir risk durumundan bahsediyoruz. Günün sonunda bu şirket için çok faydalı.
Günde bir saat toplantı da az bir süre değil. Her gün bunu yaptığımızı düşünürseniz; internet, dijitalleşme, küreselleşme, ihracat… Dördüncü kuşak temsilci olarak burayı ileri taşımam gerektiği için bu tarz kelimeleri hayatımıza dahil etmemiz gerekiyor. Ben sistemin bu başlıklara evrilmesi için çaba veriyorum. Biraz zaman ve zorluklar olabiliyor. Takdir edersiniz ki işleyen bir sistemde bu değişiklikleri yapmak sıfırdan yapmaktan çok daha zor. Bazen zorlanıyorum ama çok da mutlu ve şanslıyım. Yeni fikirlerim veya değişiklik taleplerim sonucu tartışmalar oluyor, ama bu bizim için çok değerli. Bir şekilde orta yol buluyoruz.
Bu süreç içerisinde Alper Bey’den edindiğiniz tecrübeler ve olmazsa olmaz dediğiniz ticari disiplin ne oldu? Asla vazgeçmeyeceğiniz değerler neler?
ATAHAN ÖZMIZIRAK: Birincisi herkese karşı adil olmak. İkincisi dönemsel hırsların peşine gitmeyip sürekliliğimizi korumak. Üçüncüsü ki bu özel hayatımla da çok ilgili, iyi insan olmak. Aslında hepsi kendi aralarında bağdaşıyor. Anlık fırsatların peşinden gitmek yerine daha uzun vadeli işlerin peşinden doğru bir ekiple gidilmesi gerektiği, öğrendiğim en önemli kuralların başında geliyor. Babam çok ciddi bir okuldur. “Babam ile bir şeyi yapabiliyorsam, dış dünyada zaten herkes ile her işi yapabilirim.” gibi bir düşünce otomatik oluşuyor. (Gülerek…) Ondan hızlandırılmış bir ders alıyorum. Birden fazla sektörde faaliyet gösteren kurumlara danışmanlık verdiğim için çok net söyleyebilirim ki en zor müşterim; babam.
Biraz da toplantılarımızdan bahsedeyim. Şirket dışındaki toplantılar dışında, bazen akşam yemeklerini onların evinde beraber yiyoruz. O süreçte eve varana kadar arabada küçük toplantılarımız olur bazen de önemli kararlar alırız. Yol yaklaşık bir saat sürüyor. Arabada kaçacak yer olmuyor. Bu durum bizi bir şekilde gündemle, konuyla ilgili orta yol bulmaya veya anlaşmaya sevk ediyor.
Yani siz arabada gündem toplantısını yapıyorsunuz.
ATAHAN ÖZMIZIRAK: Evet. Babamın kaçabileceği de yer olmadığı için ağırlıklı olarak arabada yapıyoruz. (Gülerek…) Dikkat dağıtıcı başka bir unsur olmaması da ciddi bir avantaj. Ama gün geldi arabadan indiği oldu. Arabadayken tartışmıyor, iniyor.
1938 yılında İzmir, Kemeraltı Çarşısı’nda dedem tarafından kurulan bir esnaf dükkânı ile başlayan ticaret hikayemiz sonrasında babamla çalışarak devam etti. Ardından eşim Arzu Hanım ile birlikte kurduğumuz MAKARA isimli şirketimizle bugünlere geldik. Tekstil sektöründe 3. nesil olarak faaliyet göstermekteyim, temennim oğlum Atahan’ın, 4. nesil olarak işleri daha da ileriye taşıması.
ALPER ÖZMIZIRAK: Kuşaklar arası fark olduğu için bazen anlatmak ve anlamak çok zor geliyor. Biz hala da gördüklerimizi uygulayarak geçiyoruz. Bize öğretilenlerle bizim onlara öğrettiklerimiz arasında fark var. Mesela bizde vadeli bir işlem yok, çek yok, senet yok, kira yoktur. Hep öz sermayeyle çalışırız. Yeni nesil çok cesaretli, daha rahat risk alabiliyor. Biz öz sermaye ile yol alıyoruz. Türkiye genelinde maalesef bu çok fazla uygulanmıyor. Tabii ki zamanında mantıklı olarak borçlandık ancak zaman içerisinde derenin taşıyla derenin kuşunu vurmak için her zaman taş bulunmuyor. Kuş oluyor ama taş bulunmuyor. Bu noktada özsermaye kavramı önem taşıyor.
MAKARA olarak istediğimiz zaman, istediğimiz noktada şu anda şube açma şansımız var. Bunu daha önce denedik ancak geri adım atıp tek merkezde kalma kararı aldık. Özellikle maliyetler dolayısıyla AVM’lerde yer açmıyoruz. Buradaki pazara zaten AVM’lerde satıcı olan müşterilerimiz vesilesiyle ulaşabiliyoruz. Kemeraltı Çarşısı’nda kalıyoruz. Gel geç olmak istemiyoruz, o yüzden biz hep buradayız. Biz bir noktadan büyümeyi düşünüyoruz. Yani çok şubeleşmek, isim yapmak, marka yapmak, daha doğrusu görünürlüğün ve bilinirliğin artmasındansa biz bir noktada büyüyüp sistemimizi ve kurumsallaşmamızı ileri taşımak istiyoruz. Bizim müşterimiz zaten bizi hep aradığında burada buluyor. (Gülerek…)
Genç kuşağa yönelik diğer tespitleriniz neler?
ALPER ÖZMIZIRAK: İş hayatında edindiğimiz tecrübelerde gösterdi ki her şeyi kontrollü yapmak zorundayız. Bir de ülkemizin ve dünyanın içinde olduğu dönem ile birlikte, daha önce aylık, yıllık değişen ekonomi artık saatlik olarak değişiyor. Bu durumun oldukça farkındalar.
Ortak hangi hayalleri paylaşıyorsunuz?
ATAHAN ÖZMIZIRAK: Babamın sağlık durumu ile ilgili geçen sene çok sıkıntılı bir süreç yaşadık. Tabiri caizse en kötü senaryonun olma ihtimali ile yüzleştik. Bu olay kelimenin tam anlamıyla benim ayılmam için güzel bir fırsat oldu. Günün sonunda bu aile şirketine, bu emanete sahip çıkmak zorundayım. MAKARA markasını annem ve babam kursalar da dedemin babasından gelen bir mirastan bahsediyoruz. Buna sahip çıkmam gerekiyor. Bu duruma kendimi bu kadar hazırlamamıştım. Ortak hayalimiz kesinlikle bu markaya sahip çıkmak. Ortak vizyonla bunu geliştirmek istiyoruz.
ALPER ÖZMIZIRAK: MAKARA markasını ve internet sitesini satın almak ile ilgili teklifler alıyoruz, ancak biz şu an için satmayı düşünmüyoruz. İnternet sitemiz üzerinden ciddi bir perakende müşteri portföyümüz var. Gelecek ne gösterir belli değil ama şu an için böyle bir durum yok.
ATAHAN ÖZMIZIRAK: Beraber büyüttüğümüz için şu an kıyamıyoruz. Günün sonunda iş hayatına duygusallık çok iyi bir şey değil. Satış ile ilgili şu an aldığımız karar bu yönde. Kaçırılmayacak derecede iyi bir fırsat olduğunda tabii ki de bunlar düşünülebilir. Şu an gündemimiz aile şirketinden daha kurumsal bir şirkete dönüşmek ve alanında güncel kalmak.
Outdoor dediğiniz ürün gruplarında markayı ve internet yapısı üzerinden ürün portföyünü daha fazla genişletecek bir mekanizma ile mi yol alacaksınız?
ALPER ÖZMIZIRAK: Evet. Ticaret yaptığımız saha gerek sektörel gerekse ülkesel bazda çok dinamik bir saha. Bizim burada önceliklendirdiğimiz; sürdürülebilirlik… Bunu yapabilmemiz için de öngörü gerekiyor. Öngörünün bu kadar zor olduğu bir ortamda çok sağlam adımlarla gitmemiz gerekiyor. Ağırlıklı olarak öz sermayemiz ile çalışıyor olmamız bize fırsatlara ani cevap verme ve adım atma fırsatı tanıyor.
Bu alan dışında, diğer alanımız olan iş elbiseleri açısından ise bu alandaki gücümüzü korumayı ve pazardaki payımızı büyütmeyi hedefliyoruz.
Sanırım pandemi dönemi de e-ticaret alanında bir kırılma noktasıydı.
ALPER ÖZMIZIRAK: Biraz önce konuştuğumuz gibi, ekonomik anlamda öngörünün zorluğu ve her şeyin çok hızlı değişmesi bizi adeta şirket olarak bukalemun gibi davranmaya itiyor. İş alanımızın bulunduğu pazarlardaki ani gelişen taleplere çok hızlı cevap verebilmek bizim için çok önemli. Örneğin, bizi bir tekstil şirketi olarak görürsünüz ancak şu anda Ege Bölgesi’nde en çok Crocs satan firmalardan biriyiz. Veya bugün ciddi adetlerde hem toptan hem de perakende olarak Stanley termos satıyoruz. Bazen soruyorlar “işiniz nedir?” diye. “İşimiz gücümüz MAKARA” diyorum.
ATAHAN ÖZMIZIRAK: Bahsettiğim üzere ben aile şirketinin hukuk müşavirliğini ve danışmanlığını yapıyorum. Başka bir ifadeyle dışarıdan bir yönetici olarak da buradayım denilebilir. Benim mesleğim Avukatlık ve ana faaliyet konum ve uzmanlaşmayı hedeflediğim alan ise şirketlere hukuki ve bütünsel danışmanlık vermek. Bu özelde yaptığım iş, basitçe tanımlamak gerekirse; “İşlerin daha iyiye gitmesini sağlamak” İlk toplantılarda bazen sıfırdan kurulacak bir şirket, bazen ekonomik anlamda zorluk yaşayan bir şirket bazen de ekonomik anlamda gayet iyi giden bir şirketten bahsettiğimiz oluyor. Ama üç durumda da amaç aynı, “İşlerin daha iyiye gitmesini sağlamak.”
Geleceğe yönelik hedeflerim arasında şu an yavaş yavaş başladığım yatırım kısmını da danışmanlık ile kollektif olarak ilerletmeyi planlıyorum. İnsanın kendisinin veya ortağı olduğu projesinin, şirketinin büyümesinde etki sahibi olması en çok keyif aldığım durumların başında geliyor. Maddi anlamda sonuç almak kadar gözlerimin önünde bir işin veya fikrin büyümesi beni çok motive ediyor.
Aile şirketim de benim göz bebeğim, etkim bulunan şirketler arasında da amiral gemim, şirkette daha yapılacak çok iş var. Babam burada bana bazı şeyleri denemem için bana izin verdi. İyi de sonuçlar aldık. Hala burada olduğuma göre kötü gitmiyor denilebilir. (Gülerek…)
Sizin EGİAD üyelik süreniz nasıl gelişti?
ATAHAN ÖZMIZIRAK: Ben babam vesilesiyle EGİAD ile büyüdüm. Hatta geçenlerde EGİAD eski başkanı Temel Abi (Temel Aycan Şen), babam yokken şirkete geldi. Orada sohbet ederken çocukluğumdan beri derneğin içinde olduğumu andık ve dernekle ilgili geçmiş ve güncel dönem hakkında konuştuk. Yaklaşık iki sene önce üye olduğum EGİAD’ın dernek merkezine adresi bilerek gitmem hayatımı etkileyen güzel bir şanstır.
Hayatımdaki en özel anılarımdan biri olan ilk Anıtkabir ziyaretim de ben çocukken EGİAD’ın düzenlediği bir seyahat vesilesiyle olmuştu. EGİAD İş Geliştirme Komisyonu’ndaydım. Şimdi Sosyal İlişkiler Komisyonu’na bir geçiş yaptım.
ALPER ÖZMIZIRAK: Sevgili Ömer Kasalı’nın çok güzel bir lafı var. “EGİAD’a ne verirseniz onu alırsınız.” Hiç bu bakış açısıyla bakmamıştım. Ama şu an ne demek istediğini fazla fazla anlıyorum.
ATAHAN ÖZMIZIRAK: Yakın tarihte neredeyse hiç bilmediğim bir sektördeki şirkete danışmanlık yapmam gerekti. Sektörde teknik bir sürü detay vardı. Bu sektörle ile ilgili temel bilgi konusunda EGİAD’dan sektördeki dostlarımdan destek aldım. Bu durumu büyük bir danışma havuzu gibi de düşünebiliriz, desteği çok önemli. EGİAD bunu sağlıyor.
ALPER ÖZMIZIRAK: “İnternet, internet…” diyoruz ama her şeyin başı yine iletişim. Biz Kemeraltı’nın eski esnaflarından olduğumuz için mekanımıza gelen herkese çay kahve ikram ederiz ve bu kültürü yaşatmaya çalışırız. Bu durum internet satışlarında maalesef mümkün değildi, biz de bu durumu zamanımıza uyarlayıp sipariş paketlerinin içine ikram kahve, lokum vb. çarşımızın kültürünü yansıtan küçük hediyeler koyduk. Bu durum ciddi bir farkındalık yarattı ve çok güzel geri dönüşler aldık. İnternette hiç tanımadığınız bir müşterimize de bu yöntem ile ulaştık ve bu durum müşterilerimizi gerçekten mutlu etti işlerimizi farklı bir noktaya getirdi.
Birlikte ortak hobileriniz var mı?
ATAHAN ÖZMIZIRAK: Tavla oynarız, tartışırız. Şaka, şaka… Ben ilk iPhone’umu tavlada kazanmıştım.
ALPER ÖZMIZIRAK: Kazandırmıştım, emek vermeden olmazdı. Yurtiçi yurtdışı fuarlara birlikte gideriz. Birlikte yeni lezzetler keşfetmeyi seviyoruz.
Siz fahri üye olarak genç üyelerimize tavsiyeleriniz neler olur? EGİAD özelinde tavsiyelerinizi de alabilir miyiz?
ALPER ÖZMIZIRAK: Gerek Türkiye ekonomisi, gerek dünya ekonomisi özelinde hassas bir dönemden geçiyoruz. Sağ olsun Avni Başkan’ın önderliğinde güzel bir fikir ürettik. Fahri üyeler, Nafiz Gönen’in başkanlığında bir araya geldi. Nafiz, bizlerle gençler arasında da bir köprü görevi üstleniyor. Bu köprüyle birlikti gençlere bizim tecrübelerimizden istifade etmelerini tavsiye ediyorum. Tüm arkadaşlarımın bu konuda tecrübelerini paylaşmaktan mutlu olacağını düşünüyorum.. EGİAD aktivitelerine, toplantılarına katılsınlar hiç beklemedikleri zamanlarda hiç beklemedikleri fırsatlar ortaya çıkabilir.
Eklemek istedikleriniz…
ATAHAN ÖZMIZIRAK: Öncelikle ziyaretiniz için çok teşekkür ederiz. Her gün çabalasak, planlar da yapsak yarın ne olacağını hiçbir zaman tam bilemiyoruz. Bu noktada içinde bulunduğumuz atmosfer, yakınlarımız geleceğimiz için her zaman en önemli belirleyici unsur oluyor. Bu vesileyle aileme, dostlarıma ve EGİAD aileme iş ve özel hayatımdaki destekleri için bir teşekkür etmek istiyorum.