Baktat Grup Türkiye Genel Müdürü ve EGİAD Üyesi Murat Baklan: Türkiye’nin küresel tahıl ticaretinde diğer ülkelere öncü rolünü kabul ettirmesi için öncelikle buğday ve tahılda kendine yeten bir ülke konumuna gelmesi, lisanslı depo kapasitesini ve lojistik altyapısını güçlendirmesi gerekmektedir.
“Ülke olarak bu krizden çıkabilme konusunda dünyanın en şanslı ülkelerinden biriyiz. Bunun için yapılması gereken temel iş ülkemizin mevcut tarım potansiyelini harekete geçirerek tarımsal üretimi yeniden canlandırmaktır.”
Baktat Grup Türkiye Genel Müdürü ve EGİAD Üyesi Murat Baklan, 2023 yılının gıda üretimi açısından geçmiş yıllara göre daha zor bir yıl olacağını tahmin ettiklerini söyledi. Baklan, “Mevcutta devam eden savaş ortamı, diğer ülkelerin buna karşı aldıkları önlemler ve bariyerler bizleri maalesef direkt olarak etkileyecektir” dedi.
Baklan ile yaşanan gıda savaşları üzerinden Türkiye tarımında yaşananları, neler yapılması gerektiğini ve firma olarak hedefleri üzerine konuştuk.
Firma olarak çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz? Eylül ayını geriye bırakmaya hazırlanırken, 2022 yılı şirketiniz açısından nasıl geçti?
Baktat Şirketler Grubu 1987 yılından itibaren gıda sektöründe hizmet vermekte olup, başta Almanya olmak üzere ürünlerini Dünya’nın 50’den fazla ülkesine ihraç etmektedir. Kurulduğu günden bugüne kaliteli, çevreye duyarlı ve sürdürülebilirliği destekleyen bir politika izlemiş ve çalışmalarına bu yönde devam etmiştir. Baktat Şirketler Grubu, Türkiye’de 4, Almanya’da 6 olmak üzere toplam 10 şirketi ile gıda sektöründe faaliyet gösteriyor. 13 ana ürün grubu ve yaklaşık 2300 barkotta gıda maddesi üretimi ve paketlemesi ile ticaretini yapan Baktat Şirketleri, 900’e yakın istihdam kadrosuyla güçlü ve kalabalık bir ekip ile çalışıyor.
Baktat Şirketler Grubu üretmiş olduğu ürünlerin yaklaşık yüzde 20’sini yurt içi pazara sunarken, yüzde 80’inin de ihracatını gerçekleştiriyor.
2022 yılının ilk dokuz aylık periyodun da şirketlerimiz talep tarafı ile ilgili herhangi bir sorun yaşamadı. Tüm dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sorunlar haliyle şirketlerimizi de etkiledi. Ham madde fiyatlarında ve özellikle de enerji maliyetlerinde meydana gelen artışlar ve buna bağlı olarak oluşan yüksek mamul maliyetleri bizim gibi uluslararası ticaret yapan şirketler açısından rekabetçi fiyat sunamama gibi sorunları da beraberinde getirmektedir. Fakat her noktada ve durumda kuruluşumuzdaki çevreye duyarlılık, kalite ve güvenli gıda üretiminden ödün vermeden üretimlere devam edilmiş ve mevcut kriz döneminde tüketicilerin güvendikleri markalara yönelmesindeki artışla durumunun avantaja çevrilmesinde başarılı olundu. 2023 yılının gıda üretimi açısından geçmiş yıllara göre daha zor bir yıl olacağını tahmin ediyoruz. Mevcutta devam eden savaş ortamı, diğer ülkelerin buna karşı aldıkları önlemler ve bariyerler bizleri maalesef direkt olarak etkileyecektir.
Bu etkiye karşı alabileceğimiz önlemlerde asıl tedarikçinin bizler olmaması nedeniyle sınırlı kalmaktadır. Ayrıca küresel ısınmanın özellikle son yıllardaki başta gıda sanayi olmak üzere tüm sanayi dallarında hissedilen yüksek etkisi ile tetiklenen gıda krizi ile sektör genelinde yaşanan üretim azalmaları; kuraklığın artışı ile kaliteli ham madde teminindeki zor süreç, ne yazık ki ülkemizde etkilerini hızla göstermeye devam eden sorunların en başında gelmektedir.
Bizler, üretici olarak her ne kadar alternatifler oluşturmaya çalışsak da kalıcı ve uzun vadeli çözümler ancak ve ancak bölgesel önlemlerle gerçekleştirilebilecektir.
Dünya gıda arz krizine kilitlendi. Şirket ve sektör olarak bu süreci nasıl geçiriyorsunuz?
Ülke olarak bu krizden en az hasarla çıkış mümkün mü? Nasıl? Dünya gıda krizi aslında önceden de var olan fakat ülkelerin ve insanlığın farkında olmadığı bir sorundu. Genel olarak ülkeler tarımsal üretimi diğer sektörlere göre daha düşük katma değerli olduğu düşüncesi ile ikinci; hatta üçüncü plana ittiler ve tarımsal üretim belli bölgelerde belli ülkelerle sınırlı kaldı. Yüksek teknoloji ve sanayi ürünü üreten ülkeler gıda ihtiyacının önemli bir kısmını ithalat yaparak giderdiler bu zamana kadar.
Neticede pandemi süreciyle başlayan bu kriz, Rusya Ukrayna savaşı, ithalat & ihracat yasakları ve uygulanan ekonomik yaptırımlar ile günden güne etkisini daha da gösterir bir hal aldı. Tarımsal ham madde üretiminde kullanılan yakıt, enerji, gübre, tarımsal ilaç ve tohum gibi girdi maliyetlerinde meydana gelen fiyat artışları ekilebilir arazilerin ekilememesi ile birlikte üretim rekoltesinin düşmesine neden olmakta ve mevcut durum gıda sektörü için yüksek maliyetli hammadde girdisi anlamına gelmektedir.
Ülke olarak bu krizden çıkabilme konusunda dünyanın en şanslı ülkelerinden biriyiz. Bunun için yapılması gereken temel iş ülkemizin mevcut tarım potansiyelini harekete geçirerek tarımsal üretimi yeniden canlandırmaktır.
Türkiye, küresel tahıl borsasında kilit oyuncu olabilir mi? Bunun için yapılması gerekenler sizce neler?
Türkiye, Dünya tahıl üretiminin özellikle de buğday üretiminin ve ticaretinin yüzde 50’sinden fazlasının gerçekleştiği Avrupa, Rusya, Orta Asya coğrafyasının ortasında ve aktarım rotasında. Türkiye’nin küresel tahıl ticaretinde diğer ülkelere öncü rolünü kabul ettirmesi için öncelikle buğday ve tahılda kendine yeten bir ülke konumuna gelmesi, lisanslı depo kapasitesini ve lojistik altyapısını güçlendirmesi gerekmektedir. Ülkemizin mevcut tarımsal alanları tarımsal üretimdeki tecrübesi ve iş gücü potansiyelini birlikte değerlendirdiğimizde Türkiye’nin küresel tahıl borsasında kilit bir oyuncu olması hiç de zor değildir. Bunun için öncelikle ülke olarak tarımsal üretimin küçümsenmemesi ve ülke olarak tarımsal üretimin az gelişmişlik göstergesi olmadığının içselleştirilmesi gerekmektedir. Hedef kilit bir oyuncu olmak olarak belirlenince; kısa, orta ve uzun vade de oluşturulacak bir Tarım Politikası, buna uygun uygulamalar ve desteklemeler ile dünya tahıl liginde önemli bir yere ulaşılacaktır.
Ege Bölgesi’nin tarımsal potansiyelini ve Türk tarımındaki önemini düşündüğümüzde; bölgenin bu süreçte dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir?
Ege Bölgesi’nin tarımsal üretimde önemini düşündüğümüzde bölgeye yönelen tehditleri öncelikle ortadan kaldırmamız gerekiyor. Turizm sektörünün öncelikli olarak tutulması, tarımsal alanların yok edilmesinin önüne geçilmesi, tarımsal alanları tehdit eden inşaat ve benzeri yatırımların engellenmesi, tarımsal girdi maliyetlerinin düşürülerek bu konudaki devlet desteklerini artırılması, giderek azalan tarımdaki iş gücü problemine çözüm üretilmesi, temel sorunların çözümüne destek olacaktır.
Organik ve iyi tarım üretim metotları ile elde edilen ürünlerin konvansiyonel üretime göre daha iyi ürün getirisi olmasından ötürü bu metotların bölgede yaygınlaştırılması; bununla birlikte alternatif enerji kaynaklarının tarım ve tarıma dayalı sanayinin her alanında yaygınlaştırılmasının yararlı olacağını düşünmekteyiz. Ege Bölgesi’nde tarım sektörü içinde ham madde olarak dünyadaki rekoltenin büyük bir kısmına sahip o kadar çok çeşitli ürünümüz var ki, bunların dünya pazarından daha fazla pay alması ve daha yüksek katma değer yaratılabilmesi için “Markalaşma” bizim en önem vermemiz gereken konu başlıklarından olmalıdır.
TÜRKİYE TARIMSAL ÜRETİMDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN NASIL BİR POLİTİKA BENİMSENMELİ?
Sürdürülebilir tarım yeterli ve kaliteli gıda maddesinin uygun maliyetlerde üretimi, tarım yapılan arazinin, çiftçilerin, çevrenin ve doğal tarım kaynaklarının korunmasını geliştirecek sistem ve uygulamaları içerir. Sürdürülebilirlik tek bir şekilde olmaz, bugüne kadar farklı şekillerde farklı uygulamalar (organik tarım, iyi tarım uygulamaları gibi) sürdürülebilirlik çatısı altında toplanmıştır. Tarımda sürdürülebilirlikte asıl amaç, bir yandan tarımda verimliliği korurken diğer yandan da çevreye verilen zararı azaltarak, kısa ve uzun dönemde ekonomiyi canlı tutmak, tarımla uğraşanların yaşam kalitesini yükseltmek ve bu amaçla uygulamaları geliştirmek olmalıdır. Bununla birlikte tarım alanlarının kullanımında verimliliğe önem verilirken verimin arttırılması amacıyla teknolojilerin geliştirilmesi, tarımsal alan birleştirilmelerinin hızlandırılması, doğal kaynakların korunması, sulama tekniklerinin daha dikkatli kullanımı, tarım arazilerinin tarım dışı aktiviteler için kullanımının engellenmesi projeleri desteklenmelidir. Tarımda sürdürülebilirliğin tek bir başlık ve tek bir parametreden oluşmaması nedeniyle sürdürülebilirliğin sağlanması için pek çok konu ve düzenlemeye gidilmesi ve bu düzenlemelerin izleme ve değerlendirmesinin yapılması gerekmektedir.
Firma olarak 2023 yılına yönelik hedefleriniz ve yatırım planlarınız nedir?
Hedeflerimiz ve yatırım planlarımıza değinmek gerekirse, öncelikle 2015 yılında 400 KHW olarak aktif hale getirdiğimiz güneş enerjisi projemizi 2022 de 1000 KWH’a çıkartmış bulunmaktayız. 2023 yılı içerisinde de bu rakamı 2000 KWH’a çıkarmayı planlıyoruz. Bununla birlikte Turgutlu ve Salihli bölgelerinde yeni üretim tesisleri yatırımlarımızla kapasitemizi yüzde 40 oranında arttırmayı hedefliyoruz.