YARIN Dergisi’nin konuğu olan Girişimci İş Kadınları Federasyonu (GİFED) Başkanı Huriye Serter: Anadolu’da pek çok rol model kadınımız var. Fakat İstanbul bu konuda o kadar görünür ki, Anadoludakiler maalesef çok bilinmiyor. Oysa ki rol modeliniz olduğunda başarı oranınız yüzde
27 artış gösteriyor
Cam Tavan; kişinin kendine koyduğu sınırın üzerine çıkamaması durumu… Anadolu’daki kadınlar, bunu aşmak için güç birliği yaptı. Girişimci İş Kadınları Federasyonu (GİFED), tam bir Anadolu Hareketi…
Türkiye genelindeki sekiz kadın derneği tek çatı altında birleşerek bir yıl önce bir araya geldi. Anadolu’daki kadınların kendi alanlarındaki rol model olma hikayeleri üzerinden, toplumsal cinsiyet eşitliği oluşuncaya kadar birlikte omuz omuza yürüyecekler. Onlar, bu eşitlik oluşuncaya kadar pozitif ayrımcılık istiyor.
GİFED Başkanı Huriye Serter, kadınların iş dünyasında ve karar alma süreçlerinde daha çok temsil edilmesi gerektiğini söylüyor. Kadınların önündeki engellerin başında toplumsal baskı ile finansman ve pazara erişimin olduğunu belirten Serter, İstanbul bu konuda o kadar görünür ki Anadoludakiler maalesef çok bilinmiyor. Oysa ki rol modeliniz olduğunda başarı oranınız yüzde 27 artış gösteriyor. Bu nedenle öncelikle toplumdaki rol model kadınlarımızı daha fazla ön plana çıkarmamız gerekiyor. İkincisi, gerek özel sektör gerekse kamudaki tüm kurum ve kuruluşlardan pazara erişim konusunda “miş” gibi yapmadan yanımızda olmalarını bekliyoruz.
“Çocuk bakmak sadece kadının işi değil. Şirketler kreş açma konusunda gerçekçi bir politika oluşturmalı. İş hayatında kadınların bu bariyeri aşması gerekiyor. Biliyorum ki genç kuşaklardan daha da fazla rol model çıkacak. Kadınların artık karar verme masalarına daha fazla oturması lazım. Kadınlarımızı duvar kenarlarından kurtarmamız gerekiyor” diyor.
Sayın Serter, sizi tanıyabilir miyiz?
Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Şan Bölümü mezunuyum.
Aslında devlet operasında sanatçı olmak için yola çıktım. Yolda şartların değişmesiyle de kendimi iş dünyasında buldum. Babamın asker olması nedeniyle Türkiye’nin farklı şehirlerinde bulunduk sonra da İzmir’e yerleştik. Evlendikten sonra eşimle beraber Serter Mobilya’yı kurduk. Adı Proje diye de bir inşaat şirketimiz var.
İki şirketimize de büyük önem veriyoruz. İşimizi bu güne kadar hep gönlümüzü vererek yaptık. Şimdi ise aynı zamanda EGİAD üyesi de olan oğlumuz Yağız Serter’in liderliğinde aynı heyecanla yapmaya devam ediyoruz.
İzmir’de kadın hareketi çok güçlü. Anadolu’da da çok güçlü ama bu kadın hareketi yalnız bırakılmış. Biraz daha destek verilse çok daha başarılı bir sonuç elde edileceğini düşünüyorum.
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ile yollar nasıl kesişti?
‘İşimizi nasıl daha iyi yerlere getirebiliriz’ üzerine kafa yorarken 40 yaşında kendimi sorgulamaya başladım. Hayatınızda belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra ‘Başkaları için ne yapabilirim?’ sorusunu soruyorsunuz. Tabii ki o zamana kadar bireysel olarak insanların hayatına dokunmak için çaba harcamıştım. Ama bunu bir örgütlü yapı içinde yapmayı arzu ettiğimi fark ettim.
İlk olarak Milli Eğitim Vakfı Spor Kulübü’nde genel sekreter olarak göreve başladım. Ardından başka dernek ve vakıflar devreye girdi. 2004 yılında Rotary’nin 100. yılında Güzelbahçe Rotary’nin kuruluşunda görev aldım. 2009 yılında İZİKAD üyesi oldum. O tarihte İZİKAD kurulalı daha sekiz ay olmuştu.
Neden kadın odaklı bir dernek ile STK hareketine devam ettiniz?
Rotary toplumun her alanında faaliyet gösteriyor. Başkan olarak orada çok şey öğrendim. Benim için okul niteliğinde idi. O dönemde Tepecik Genelevi’nde yaşayan kadınlara yönelik bir proje yaptık. Bu proje beni derinden etkilemişti. O tarihten sonra kadınların ayakları üzerinde durabilmeleri için bir şeyler yapmak istedim. Orada çalışan kadınlara haklarını anlatmıştık. Çok zorlu bir süreçti. Gördüm ki eğer kadının ekonomik özgürlüğü artarsa ve ekonomik olarak güçlenirse her şey daha iyi ilerliyor.
O tarihlerde İZİKAD yeni kurulmuştu, hemen görev aldım. Bir yapı içinde görev alırsanız; kendinizi yetiştiriyorsunuz ve öğreniyorsunuz. Bir kenarda durup izlemek doğru bir yaklaşım değil. Görev alarak bir yerlere geldim. Sahada olmak ve deneyimli insanların yanında yetişmek çok kıymetli. Oradaki rol modelleri takip etmek önemli.
Sizin rol modeliniz kim oldu?
Üniversiteyi bitirdiğim yıldı. Işılay Saygın’ın bir toplantısına katılma şansı yakalamıştım. Oradaki konuşmasından çok etkilenmiştim. Yıllar sonra fark ettim ki, aslında Işılay Saygın bana rol model olmuştu.
2006 yılında İZİKAD Başkanı olarak görev yaptığımda bir toplantımızda konuşmacı olarak kendisini ağırladık. Bu hikâyeyi ona anlattım. “Huriye; benim sana bu vasiyetim, ne yapıyorsan yapmaya devam et” dedi. Bazen bilerek bazen bilmeyerek rol modelleriniz oluyor. Çalıştığım derneklerin her kademesinde görev aldım. Bütün arkadaşlarım ile birlikte güçlü dostluklar yakaladık. Başarının temelinde de dostluk var. Projeler arkasından zaten geliyor. Hayatımda her zaman dostluk ve herkesi birlikte tutmak önceliğim oldu. Bir arada kalabilmek iyi bir yönetişim gerektiriyor.
2006 yılında İZİKAD’ın üçüncü başkanı olarak göreve başladım. Önceki başkanlarımızın oluşturdukları temel çok güçlü idi. Ben, İZİKAD’ta sağlam bir dernek altyapısı buldum. Bunun üzerine nasıl tuğlalar örebileceğime ve nasıl etki alanını güçlendirebileceğime odaklandım.
Hangi konuları önceliklendirdiniz?
Projelerimizi hayata geçirmek için yol arkadaşı ararken, dönem dönem sıkıntı yaşıyorduk. İZİKAD dendiğinde; ne kadar başarılı olursanız olun sizi yerel olarak görüyorlar. Kadınlar STK’ların içinde hak ettiği ölçüde yer bulamıyordu. Yer bulsalar da yükselemiyorlardı. Biz kadınların karar verme sürecinde daha etkin olması için çaba harcadık. Bu bağlamda nasıl yol alabiliriz buna odaklandık. Bir çatı örgüt ile lobicilik için birlikte hareket etmemiz gerekiyordu. “İzmir’den geldik” dediğimizde herkes sizi doğal bir rol model olarak görüyor ama bu yetmiyor. Bunu geliştirmek gerekiyor. Karar mekanizmalarında kadınları bir yerlere taşımamız gerekiyor.
Bütün bunları ortaya koyup federasyon sürecini başlatma kararı aldık. Bir taraftan yönetim kurulumla birlikte İZİKAD’ın stratejik planlarını yaparken, bir taraftan da federasyon kurabilmeyi konuşmaya başladık.
Önce Ege Bölgesi odaklı bir yapılanma düşündük. Dernekler Masası Başkanı Turgay Bey, “Neden Türkiye genelinde düşünmüyorsunuz?” deyip bizi cesaretlendirdi. Türkiye özelinde hedef büyüttük ve kapsamını genişlettik.
İzmir’deki STK’ların ortak hareket etme gücünü nasıl yorumlarsınız? EGİAD üyelerine vermek istediğiniz mesajlar neler olur?
Ben 50 derneğin bir arada olduğu İzmir Kadın Kuruluşları Birliği’nin üç yıl boyunca başkanlığını yürüttüm. Kadınlara yönelik her başlıkta çalıştık. Birlikte iş yapmayı öğrendik. Biz bilinenin tersine birlikte iş yapılabileceğini gösterdik.
İzmir’de kadın hareketi çok güçlü. Anadolu’da da çok güçlü ama bu kadın hareketi yalnız bırakılmış. Biraz daha destek verilse çok daha başarılı bir sonuç elde edileceğini düşünüyorum. Bu süreçte kadınlarımıza farklı eğitimlerle destek verdik. Yerel yönetimler kadınlara sadece reçel, tarhana yapmayı öğretmemeli. Artık teknolojik bir dünyamız var. Yeni dünya düzenine kadınlarımızı hazırlamalıyız.
EGİAD; eşim ve çocuklarımın gönülden bağlı olduğu bir kuruluş. Gençlerin bizim gitmediğimiz yoldan gitmelerini istiyorum. Bizlere de örnek olmalarını istiyoruz. Bizim bilmediğimiz şeyler var, onların da yaşamadığı tecrübeler var.
Ben bilirim demek sonuç getirmiyor. Bir arada başarabilmek çok kıymetli. Birlikte daha fazla proje üretebiliriz. Karşılıklı birbirimizi zedelemeden empati ile sürece yaklaşabiliriz. Zaman zaman EGİAD’la birlikte kadınları girişimcilik ekosistemine dahil edebilmek adına yaptığımız ortak projelerde katılımcılara konuşmacı olarak kendi hikayemi anlatmıştım. Eğitimleri bitirip girişimcilik serüvenine başlayan bu kadınların başarılarını görmek beni mutlu etmişti. İçlerinden hala görüştüklerim var. İki STK’nın böylesine projeler yapması çok değerli. Aslında artık STK’lar hükümetlere etki eden güçlü bir yapıya geldi. Bizde belki henüz böyle değil ama ileride bunu daha fazla yaşayacağız. Yeni fikirler çıkacaksa sahada olan, etkin çalışan STK’lardan çıkacaktır. Hükümetlerin de, bu fikirleri incelemesi ve ülke yönetimlerinin buna göre şekillendirmesi gerekiyor. Bu nedenle birlikte iş yapabilmemiz çok önemli.
GİFED’in kuruluş süreci nasıl gelişti?
Bu süreci telefon trafiği ile yönetmedik. Anadolu’daki iş kadını derneklerini ziyaret ettik. Derneklerin neler yaptığını öğrendik. Aynı noktada buluştuğumuz derneklerimize “Federasyon kurmak için bizimle yol yürür müsünüz?” diye sorduk. Federasyon kuruyorsanız ve uluslararası düşünüyorsanız temellerinin sağlam olması gerekiyordu.
GİFED kurulalı bir yıl oldu. Çok büyük bir sorumluluğu var. İlk olmak hem zor hem güzeldir. Sekiz şehirdeki başarılı ve etkin iş kadınları derneklerimiz ile aynı federasyon çatısı altında birleştik. İlk yılımızı kendi içimizde geçirdik. Birbirimizi tanıdık ve gücümüzü, ölçeğimizi gördük. Yaptığımız işlerin doğru olması için hacmimizin ne olduğunu bilmemiz gerekiyordu. Yol haritamızı belirlemek için Kocaeli’nde başarılı bir çalıştay yaptık.
Hangi kararlar çıktı?
Ekonomide kadın konusunda politikalara etki etmek için projeler geliştirmeye karar verdik. Karar mekanizmalardaki kadınların sayısının arttırılmasına yönelik çalışmalara ağırlık verilmesine odaklandık. GİFED, Anadolu hareketidir. Kadın konusunda istatistikler çok yetersiz. Bu alanda özel bir çalışma yapılmasına karar verdik.
Anadolu’daki kadınlar ne istiyor?
Birincisi toplumdaki baskılar önlerinde engel ama en büyük sıkıntı, finansmana ulaşamıyorlar. Dünya genelinde mal varlığının yüzde 1’i kadınların üzerinde. Dünyada okuma bilmeyenlerin üçte ikisi kadınlardan oluşuyor. Bankaya gittiğinde kadına kredi vermiyorlar. Çünkü üzerine mal mülk yok. Kız çocukları eğitimde de geri planda bırakılıyorlar. Aileler, kız çocuklarını okutsunlar. Onlara yol gösterelim. Anadolu’da o kadar çok rol model var ki ama İstanbul bu konuda o kadar görünür ki maalesef çok bilinmiyorlar. Rol modeliniz olduğunda başarı oranınız yüzde 27 artış gösteriyor. Bu nedenle öncelikle toplumdaki rol model kadınlarımızı daha fazla ön plana çıkarmamız gerekiyor. Rol model olmanın altını kalın çizgilerle çizmemiz gerekiyor.
İkincisi pazara erişim konusunda sıkıntı yaşanıyor. Tedarik zincirinde sırf kadınlar da var demek için listeye konuluyorlar. Ama ticaret söz konusu olduğunda yine erkekler kendi aralarında alışveriş yapmayı tercih ediyorlar. Şirketler gerçekten kadının emeğine değer vermeli.
Bu işin önemini kavrayıp, “miş” gibi yapmadan sadece kadınların değil dünyanın da daha iyi bir yer olması için yanımızda olmalarını bekliyoruz.
Çocuk bakmak sadece kadının işi değil. Şirketler kreş açma konusunda bir politika oluşturmalı. Şirketlerin mevcut politikalarını sorgulaması gerekiyor. İş hayatında kadınların bu bariyeri aşması gerekiyor. Aslında rol modellerimiz var ama bunları ortaya çıkarmalıyız. Biliyorum ki genç kuşaklardan daha fazla rol modeller çıkacak. Kadınların artık karar verme masalarına daha fazla oturması lazım. Kadınlarımızı duvar kenarlarından kurtarmamız gerekiyor. Bu bütün alanlarda olmalı.
LOGO TASARLANIRKEN PUDUHEPA’DAN ESİNLENİLDİ
Logomuz, toplumsal cinsiyet eşitliğini temsil ediyor. GİFED’in logosu henüz Milattan Önce 13. yüzyılda toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan Puduhepa’nın Mührü’nden esinlenerek geliştirildi. Anadolu’da yaşamış olan bir kraliçe olan Puduhepa, ilk defa Kadeş Barış Anlaşması’na mührünü basmış. Bu mühür şu an Adana Müzesi’nde sergileniyor.
Dünyada ilk defa bir kraliçe, kral ile birlikte mührünü bu şekilde bir sözleşmeye basmış. Bu tarihten itibaren artık kralın tek başına mührü kabul görmüyor ve mühürlerin birlikte olması halinde sözleşmeler kabul görüyormuş. Bugün hala bizler ne yazık ki M.Ö. 13. Yüzyıldaki bir kadının yaptığını yapamıyoruz. Puduhepa’nın genç kuşaklara yeniden anlatılması gerekiyordu. Bu önemli bir dersti. Hepimiz bu hikâyeyi çok sev
Bugünkü Türkiye için çok zor bir hedef belirlemişsiniz. Bu konjonktürde bu hedefe ulaşmanız ne ölçüde mümkün?
Hedefler zor olursa insanı kamçılıyor. Fırtınalı zamanda kaptanın tecrübesi ortaya çıkar. Onun için sorun değil birtakım şeyler aleyhimize gibi görünse de biz onu dönüştürebiliriz. Biz bunun için varız. Bence bir araya gelelim gücümüzü bilelim ve kız çocuklarımızın eğitimine önem verelim.
Tabii oğlan çocuklarımızı da eğiteceğiz ve toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimini küçük yaştan itibaren vereceğiz. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin henüz ilkokuldan itibaren müfredatta yer alması gerekiyor. Gerek kızlarımıza gerek erkeklerimize bu eğitimin küçük yaştan itibaren verilmesi lazım.
Bir kadın bakanlığımız olmalı. Kadın sorunları sadece Aile Bakanlığı nezdinde ele alınıyor. Kadın sadece aileye sığdırılıyor.
Oysaki kadın başlığı iş hayatında, sosyal yaşamda, siyasette ayrı ayrı ele alınmalı. Hükümetler bunu görüp ona göre bir yapılanma oluşturmalı ve planlarını ona göre yapmalı. 2025 yılına kadar toplumsal cinsiyet eşitliğinde kadın ve erkekler eşitlenirse dünya ekonomisine 28 trilyon dolar daha fazla gelir oluşacak. Bunu kim istemez?
Kadınların ekonomiye dahil olması kadar istihdamdaki yeri nedir?
Kadınların artık sadece istihdamda olması bizim için yetmiyor. Kadının yükselmesini ve yönetmesini istiyoruz. Sürdürülebilir kalkınma için bunun olması gerekiyor. Bu bizim de kuruluş amaçlarımız arasında yer alıyor.
STK’lar, şirketler, kamu ve yerel yönetimler kendi özellerinde bir sürü kadın odaklı projeler yapılıyor. Bunlar kapalı devrede mi kalıyor? Ses getirebiliyor mu? Buradaki karnemiz nedir?
Kadın erkek arasındaki şartlar eşitlenene kadar pozitif ayrımcılık istiyoruz. Eşitlendikten sonra böyle bir talebimiz yok. Başarılı projeler de yapılsın. Hepsi de en azından farkındalık yaratıyor. Federasyonun kurulmasını bu nedenle istedik.
20 yıl önce toplam girişimci sayısı içinde kadının payı yüzde 2 iken bu oran bugün yüzde 14 civarına çıktı. Pandemi döneminde yüzde 12’den yüzde 14 seviyesine geldiğini tahmin ediyoruz. Bu oran hala çok düşük. Bu orana, o projeler ve farkındalık çalışmalarıyla geldiğimizi de unutmamak gerekiyor. Derneklerimizin de burada üstlendiği görevleri atlamamak lazım.
Girişimcilik kavramı artık değişiyor. Kadınların teknoloji ile daha entegre olması, start-up’lar üzerinden yol almasını sağlamalıyız. GİFED olarak amacımız girişimcilikte kadın oranını yüzde 50 seviyesine getirmek.
Zor bir hedef!…
Zor bir hedef ama bir yerlerden başlamak gerekiyor. Bu artık kadın değil demokrasi meselesi. Bütün dünyanın meselesidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini çocuklarım, ülkem ve bütün dünya için istiyorum. Bu benim gelecek hayalim. Beni yaşatan şey bu hedef. Sadece kadınların değil erkeklerin de gelecek hayalinin bu olması gerektiğini düşünüyorum.
Yeni projeler neler olacak?
Anadolu’da Kadınlar Haklarını Konuşuyor başlığında özel bir projemiz var. Bu proje 18-30 yaş arasındaki ne istihdamda ne de okulda olan genç kadınların haklarını bilmesine yönelik bir çalışma olacak.
Genç kadınlarımızınviş hayatında haklarını bilmeleri için sekiz ilimizde derneklerimizin olduğu şehirlerde eğitimler yapabilmek adına İçişleri Bakanlığı’na başvuruda bulunduk. Ayrıca ABD Büyükelçiliği’ne başka bir hibe projesi için başvuru yaptık. ABD ve Türkiye’deki kadın girişimcilerin birvağ kurması için özel bir çalışma yapıyoruz. Ekim ayında sonuçlanmasını bekliyoruz.
Eşitlik evde de bitiyor!
Evet. Evde de kadın çalışıyor. Kadın aynı parayı kazanıyor ama eve gelince ayrıca çalışmak zorunda. Çocukları büyütürken belli konularda kodluyoruz, bunun önüne geçmemiz gerekiyor.
Kız çocuklarının hayal kurmasını sağlamamız gerekiyor. Bunu aile- okul- devlet politikası olarak ele almalıyız. Bunu düşündürtmek hepimizin görevi… Bunun için başlı başına bir strateji bir eylem planı gerekiyor.
Peki bunu nasıl yapacağız?
Öncelikle kendi gerçeğimizi görmek için verilerimizi ortaya koymak lazım. GİFED olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Yaşar Üniversitesi ile birlikte kasım ayının üçüncü haftasında Girişimcilik Zirvesi yapacağız.
Girişimcilik başlığını yeniden tanımlayarak, dernek başkanlarımızın konuk olduğu oturumda ülkemizdeki kadın girişimciliğini konuşacağız.
Ve konukları diğer oturumlarda ilham veren girişimcilik hikayeler ile buluşturacağız.
Meclisteki sandalye dağılımına bakalım. Bütün partilerde kadının temsil oranı çok düşük ve hep belli bir meslek gruplarına odaklanılıyor. Buradan baştan başlayıp partilerin tamamında kadın politikasının yeniden ele alınması ve öncelikle onların sandalye dağılımında kadın sayısı hedefini revize mi etmesi gerekiyor?
Kadın, kadın sorunlarını iyi bilir. Meclise bu kadar güçlükle gittikten sonra bu yaşananları unutmamaları gerekiyor. Kadın milletvekillerimizin bu konudaki sorunları sürekli dile getirmesi gündemde tutmasını istiyoruz. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda daha gerçekçi çalışmaların yapılmasını bekliyoruz. Sahada olan biziz ama bize hiç sormadan kararlar alınıp kanunlar çıkıyor. Bakalım biz istiyor muyuz?
İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kaldırılmasın dedik ama maalesef kaldırıldı. Bunun partisi olmamalı, her görüşten kadın böyle bir uluslararası sözleşmenin savunucusu olmalı.
Biz kadınların temsilcileri olarak gidiyorlarsa bu konuda algı oluşturmaları gerekiyor. Bizim hayal ettiğimiz kadına yönelik bir program şu anda hiçbir parti de yok ama bu olmayacak anlamına da gelmiyor. Meclisteki temsil sayısında kadın oranı yüzde 17 civarında. Bu kadar az olunca gene erkeklerin sözü geçiyor. Aslında kadın haklarını erkeklerin de savunması gerekiyor. Buna kadın hakkı olarak değil insan hakkı olarak bakıyoruz. Aynı gemideyiz.
Birleştirici özelliğinizi mecliste görmek mümkün olacak mı? Milletvekili olmayı istiyor musunuz?
Kesinlikle böyle bir düşüncem yok. Ben bütün hayalimi STK’larda çalışmak kaydıyla kadınların gelişimi üzerine kurdum. Her alanda daha fazla kadın temsilci olmasını hayal ediyoruz. Mecliste kadın temsilini arttırmalıyız. Kadın ve çocuk odaklı politikaların güçlendirilmesi için onların yanında durmayı arzu ediyorum.
Şan eğitimi aldığınızı anlattınız. Opera sanatçısı olmuş olsaydınız, hangi karakterleri oynamak isterdiniz?
Hiç düşünmedim. Ben sahnede olmayı seviyorum. Arkadaşlarım “Sahneye çıktığında değişiyorsun” diyorlar. Geniş kitlelere konuşmayı seviyorum. Kendimi en iyi sahnede hissediyorum.
Kız annesisiniz. O da turizm ve zeytincilik alanında bir girişimci. Kızınıza kırmızı çizgi olarak verdiğiniz mesajlar neler oldu?
Ne kızıma ne oğluma “Şunu yap, bunu yapma” demedim. Ben onlara başıma gelenleri anlattım. Onlara hikayeler anlattım ve oradan ders çıkarmalarını bekledim. Ne yaparlarsa yapsınlar ahlaklı ve etik anlayışı ile yapmalarını önerdim. Beni hiç mahcup etmediler. Şimdilerde torunuma hikayeler anlatmayı seviyorum. n