Sektör temsilcilerinin enerjide bağımsızlık için yapısal dönüşüm çağrısı dikkat çekiyor
Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgale başlamasıyla yaşanan Rusya- Ukrayna savaşı devam ediyor. Kendisini her alanda hissettirdi. Doğalgaz tedarikinde Rusya’ya bağımlı olan Avrupa’da bu bağımlılığın olası siyasi dezavantajları tartışılıyordu. Rusya-Ukrayna savaşında da Avrupa’nın caydırıcılıkta yetersiz kalmasında bu bağımlılığın etkili olduğu değerlendirmeleri yapılıyor.
Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı gerilim, enerji arz güvenliği ve fiyat artışları sorununu bir kez daha gündeme getirdi. Rus gazına bağımlılığı yüzde 40 düzeyinde olan Avrupa başta olmak üzere birçok ülke, doğal gaz tedarikinde yeni rota arayışlarına girdi. Avrupa’nın Rus gazından vazgeçme politikaları, Türkiye’nin önemini tekrar ortaya çıkardı. İsrail doğal gazının Türkiye üzerinden çok daha büyük kapasite ile Avrupa’ya taşınması yeniden gündeme geldi. Yetkililer ve uzmanlar, çözümlenmesi gereken konular olmakla birlikte Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya doğal gaz iletimi için Türkiye’nin boru hattı ağını en uygun seçenek olarak nitelendiriyor. Bilindiği üzere ABD’nin desteğini çekmesiyle Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) haklarını dışlayan EastMed (Doğu Akdeniz Boru hattı) projesi çökmüş, Doğu Akdeniz’de dengeler Türkiye lehine değişmişti. Son olarak İsrail doğal gazının hem Türkiye’de kullanımı hem de Avrupa’ya aktarımı konusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İsrailli mevkidaşı Isaac Herzog arasında (9-10 Mart’ta) Türkiye’de yapılan görüşmede gündeme gelmişti. Görüşmelerin ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun temaslarda bulunmak üzere İsrail’e gideceği ifade edilmişti.
Bu arada Rusya-Ukrayna savaşı, yerli enerjinin önemini bir kez daha ortaya koydu. Bu nedenle doğal gazda yüzde 99’un üzerinde ithalata bağlı olan Türkiye için toplamda 540 milyar metreküplük doğal gaz keşfi ve arama çalışmaları büyük önem taşıyor. İşte böyle bir dönemde, YARIN Dergisi olarak İsrail ile yapılacak müzakereler, yerli doğal gaz çalışmaları ve sektörün beklentilerini iki bölümlü özel araştırma dosyası ile ele aldık.
Enerji sektörünün gelişimini etkileyecek ve hatta yönlendirecek bir diğer önemli faktör ise blokzincir teknolojisi. Blokzincir teknolojisi enerji sektörü özelinde çok farklı alanlara hitap ediyor.
DOĞAL GAZ FİYATLARI UÇTU
Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı gerilim, doğal gaz fiyatlarını kelimenin tam anlamıyla uçurdu. Avrupa Hollanda’daki Gaz Borsası’nda Eylül 2021 ortasına kadar 350-360 dolar/1000metreküp civarında olan doğal gaz fiyatları, kışa yaklaşılırken yeraltı gaz depolarının dolmayacağı anlaşılınca ekimde 600 dolar, aralıkta 700 dolar civarına yükseldi. Putin’in yıl sonu basın toplantısında yaptığı Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edip etmeyeceği konusundaki sözlü soruya yanıt olarak, “Kanada sınırına füzelerimizi yerleştirirsek Amerikalılar nasıl tepki verir?.. Bu bir güvenlik meselesi ve kırmızı çizgilerimizi biliyorsunuz” ifadesi, doğal gaz fiyatlarını bin 600 dolar yükseltmeye yetti. Ocakta ABD ve Batı ile Rusya arasındaki biraz düşen tansiyon fiyatları 800-900 dolara çekti, ama 24 Şubat’ta başlayan askeri harekat, fiyatları tekrar bin 600-bin 700 dolara yükseltti. 7 Mart’ta fiyatlar 2 bin 650 dolara çıktı. Şu anda bin 200-bin 300 dolar civarında hareketliliğine devam ediyor.
ENERJİ SEKTÖRÜNÜN GELECEĞİ
Enerji sektörüne yönelik olarak, Covid-19 sonrası yükselen trendler arasında enerji verimliliği ve yeşil enerji, dijital dönüşüm ve otomasyon ile enerji sektöründe blockchain teknolojisinin kullanımı öne çıktı.
KPMG’nin yaptığı 2021 CEO Outlook Pulse Survey’de, enerji sektörü liderleri gelecek üç yıl içinde sektörün karşı karşıya olduğu en önemli risklerin başında çevre ve iklim değişikliği olduğunu belirtiyor. Giderek artan ve etkisini hissettiren çevre ve iklim değişikliği riski, enerji sektörünün gelişimini belirleyecek trendlerin de belirlenmesine sebep olacak. Bu açıdan enerji verimliliği ve yeşil enerjinin önemi giderek artıyor.
Türkiye’de bu alanda önemli adımlar atılmakta olup en son 12 Mart 2021 tarihinde açıklanan Ekonomi Reform paketi içerisinde bu alana dair aksiyon planları olduğu görülüyor. Buna ilave olarak geçtiğimiz yıllarda hayata geçirilen Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nda yer alan aksiyonlar ile 2033 yılına kadar sağlanacak kümülatif enerji tasarrufunun 30,2 milyar dolar olması bekleniyor.
Bu aksiyon planlarında en dikkat çekici başlıklardan birisi ise elektrik enerjisinin depolanması ve depolama tesislerin kurulmasına yönelik düzenlemeler. Özellikle yenilenebilir enerjinin öneminin arttığı bu dönemde yenilenebilir enerji santrallerinin elektrik depolama kapasitelerinin olması sektöre hem ticari hem de verimlilik anlamında oldukça farklı boyutlar kazandıracak.
Bu çerçeveden bakıldığında, yeşil enerjinin öneminin giderek artacağını söylemek yanlış olmaz. Yeşil enerji ise genel olarak Türkiye’de ve dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretiminin yaygınlaştırılması demek olsa da bu alanın yükselen trendlerinden birisi karbonsuzlaşma yatırımları ve dönüşümleridir. Bugün büyük ölçekli firmaların bu trende uygun olarak ‘karbon nötr’ firma olma yolunda hızla adımlar attıkları ve bu alandaki çalışmaları paydaşlarına aktarmak için yarıştıkları görülüyor. Karbon izinin azaltılmasına dair finansal olmayan çevresel verilerin açıklanması yakın gelecekte otoriteler tarafından zorunlu hale getirilmesi ile birlikte enerji sektörünün kaçınılmaz bir parçası haline gelecek. Diğer yandan şimdiden gelişmiş ülkelerde yer alan enerji şirketleri bu alanda taahhüt altına girmiş durumda. Örneğin, ABD’deki 50 enerji altyapı hizmet şirketi, karbon azaltma hedeflerini taahhüt ederken bunlar arasından 21 şirket 2050 yılına kadar karbon nötr olma sözü verdi.
DİJİTALLEŞME, SİBER GÜVENLİK, BLOKZİNCİRİ
Dijital dönüşüm ve otomasyon ise her sektörde olduğu gibi enerji sektörü için de artık kaçınılmaz zorunluluk halini aldı. Enerji sektöründe faaliyet gösteren firmalar teknolojiden sadece operasyonlarında değil şirket içi finansal ve finansal olmayan verilerin takibinde de yararlanmak zorundalar. Enerji altyapı şirketleri dijital dönüşüm ile kazanacakları analiz yetkinlikleri sayesinde bir yandan finansal performanslarını daha sağlıklı takip edebilir duruma gelecekler bir yandan ise maliyetlerinin takibi ve karşılanmasına yönelik düzenleyici kuruluşlara daha güçlü bir analiz sunma imkanına sahip olacaklar. Dijital dönüşüm ve otomasyon ile gelen bir diğer önemli kavram ise siber güvenlik. Gelecek dönemlerde artan teknoloji ve dijitalleşme ile enerji sektörü için stratejik alanlardan biri olan siber güvenlik daha önemli bir başlık haline gelecek. KPMG’nin 2021 CEO Outlook Pulse Survey’ine göre enerji sektörü liderleri gelecek üç yıl içinde sektörün karşı karşıya olduğu en önemli risklerden birinin siber güvenlik riski olduğunu belirtiyorlar. Enerji sektöründe siber güvenlik riskini sadece enerji hatlarına yönelik bir risk olarak değerlendirmemek gerekir. Sektörde özellikle bu alanda şirketlerin tahsilatlarına ve sistemdeki kullanıcıların ödemelerine ilişkin siber güvenlik riski artış trendinde.
Enerji sektörünün gelişimini etkileyecek ve hatta yönlendirecek bir diğer önemli faktör ise blokzincir teknolojisi. Blokzincir teknolojisi enerji sektörü özelinde çok farklı alanlara hitap ediyor.
Bu alanlar içerisinde tüketicilerin doğrudan şebeke üzerinde kripto para ile enerji alımı yapabilmesi, enerji üreticilerinin içerisinde yer aldığı mikro-şebekelerin birbirleri ile enerji ticareti yapabilmesi, tedarik zincirinin verimli hale getirilmesine yönelik çözümler gibi yenilikçi süreçler yer alıyor.
Bu başlıkta özellikle üzerinde durulması gereken konunun, gelecekte önemini artıracak bir diğer trend olan karbonsuzlaşmaya ilişkin bilgilerin toplanması ve analizine yönelik blokzincir teknolojisinin kullanımı olduğu görülüyor. Karbon izinin azaltılması ile başlayan karbonsuzlaşma sürecinde şirketlerin karşısındaki en önemli konulardan biri enerji tüketimlerinin ve denkleştirme hesaplamalarının doğru olup olmadığının belgelenmesidir. Bu süreç, yalnızca IoT sensörlerinden ve diğer doğrudan ölçüm cihazlarından değil, aynı zamanda harici kaynaklardan çok çeşitli veri girişi gerektiren bir süreç. Ayrıca bu bilgileri bir araya getirmek ve düzenlemek için protokollere ihtiyaç var. İşte bu noktada blokzincir bu alanda gerçekleşen tüm işlemleri kayıt altına alan ve paydaşlara güven verecek bir çözüm olarak ortaya çıkıyor. KPMG Sürdürülebilirlik Danışmanlığı ile Dijital Transformasyon Danışmanlığı’nın verdiği hizmetlerin içeriği ve sonuçları, blokzincir teknolojisinin dijitalleşme ile birlikte gelecek 10 yıl içerisinde her sektörde olacağı gibi enerji sektöründe de önemli yenilikler getireceği sinyali veriyor.
ENERJİNİN DIŞ TİCARETTE FATURASI BÜYÜYOR
Enerji ithalatının yüzde 156 artışla 8,4 milyar dolara ulaştığı mart ayında, dış ticaret açığı yüzde 77 artarak 8,2 milyar dolara çıktı. Türkiye, geçen ay 22,7 milyar dolarla tüm zamanların en yüksek mart ayı ihracat rakamını gerçekleştirdi.
Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, mart ayında ihracat bir önceki yıl aynı aya göre yüzde 19,8 oranında artarak 22 milyar 708 milyon dolar oldu. İthalat ise enerjinin etkisiyle yüzde 31 düzeyinde yükselişle aylık bazda 30 milyar 984 milyon dolara ulaştı. Böylece dış ticaret açığı önceki yıla göre yüzde 77 artışla 8,2 milyar dolara yükseldi.
Mart ayı dış ticaret rakamları, Ticaret Bakanı Mehmet Muş ve TİM Başkanı İsmail Gülle’nin katıldığı toplantıyla açıklandı. Mehmet Muş, ithalattaki yükselişte enerji fiyatlarının etkili olduğunu vurgulayarak, enerji hariç ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 95 seviyesinde olduğunu kaydetti.
Bakan Muş, enerjinin dış ticarete etkisine yönelik olarak, “Ocak-mart dönemi ithalat artışında petrol ve doğalgaz artışları etkili oldu. Küresel emtia fiyatları yüzde 41,8 arttı. Diğer yandan ocak ayında (varil fiyatı) 76 dolar olan brent petrol yüzde 70,2 artışla 130 dolara kadar yükseldi. Avrupa doğalgaz iki ayda yüzde 113 artış gösterdi. Bu durum enerji ithalatına da yansımaktadır. Mart ayında enerji ithalatı yüzde 156 artarak 8,4 milyar dolar düzeyine gelmiştir. Ocak- mart döneminde ise yüzde 118 artmıştır. İlk üç ayda 25 milyar dolar enerji faturası ödüyoruz. Ocak-mart döneminde 25,7 milyar dolarlık ithalatın 16,3 milyar dolarlık kısmı enerji özellikle doğalgaz ve ham petroldeki fiyat artışından kaynaklanmıştır” değerlendirmesini yaptı.
AVRUPA DOĞAL GAZ VE PETROL TEDARİKİNDE YENİ ROTA ARIYOR
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası başlayan savaş ve Rusya’ya yönelik yaptırımların etkisinin uzun süreceği, özellikle Avrupa’nın doğalgaz tedariki için yeni rota arayışlarının yoğunlaştığı kaydedildi. Dünya Gazetesi, Azerbaycan ve Irak kaynaklı doğalgaz ile Akdeniz’deki olası üretimlerin Avrupa’ya taşınmasında Türkiye’nin gündeme geldiğini duyurmuştu.
Edinilen bilgilere göre son dönem Türkiye’ye yapılan ve ana gündemi Ukrayna-Rusya savaşı olan ziyaretlerin tamamında olası doğalgaz ve petrol tedariki konuları da masaya geldi. İsrail, Yunanistan ve Almanya başbakanlarının ziyaretlerinde Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınan gazın artırılmasının konuşulduğu kaydedildi. Güney Gaz Koridoru (TANAP) kapasite artışı ve gerekli yeni hatların inşasında yapılacak yatırımlarda Avrupa’nın özellikle Almanya’nın ana yatırımcı olması bekleniyor ancak Türkiye’nin sadece boru hattına ev sahipliği yapmak istemediği biliniyor. Azerbaycan Enerji Bakanı Perviz Şahbazov, Antalya Diplomasi Forumu kapsamında gazetecilere yaptığı açıklamada, Azerbaycan’ın 2,6 trilyon metreküplük mevcut rezervlerine işaret ederek Avrupa dahil komşuların ihtiyacını karşılayabileceklerini açıklaması dikkatleri bir kez daha bölgeye çevirdi. Halen Türkiye üzerinden Avrupa’ya (TANAP) gaz satışı gerçekleştiren Azerbaycan’da mevcut sahalarda üretim yapılıyor. Yeni sahaların işletmeye açılmasına ilişkin Fransız şirketlerin girişimde bulunduğu daha önce basına yansımıştı. Şahbazov daha önce AB yetkilileri ile yapılan görüşmede Güney Gaz Koridoru’nun (TANAP) genişletilmesi kararı alındığını ilk kez açıklamış oldu.
HAM MADDE İTHALATI SON 5 YILLIK TRENDİN DIŞINA ÇIKTI
Ekonomik canlılığın ve yatırımların işaretlerinden sayılan ham madde ithalatı ve yatırım malları ithalatında toparlanma işaretleri görülse de, ham madde ithalatının artışının büyük kısmının yükselen enerji fiyatları nedeniyle faturanın büyümesinin oluşturduğu kaydedildi. 2021 yılında 210 milyar dolarlık ham madde ithal edildi. Bir önceki yıla göre artış yüzde 28,85 oldu. Önceki yıllarda cari olarak düşüşlerin görüldüğü bu kalemde son 5 yılda ilk kez ciddi bir sıçrama gözlendi. Buna karşılık yükselişin önemli bir kısmının enerji fiyatlarındaki artıştan kaynaklandığı kaydedildi. Son veri olan kasım ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 160’a varan artışlar olması dikkat çekti. Ocak-kasım döneminde ödemeler dengesi tanımlı enerji ithalatı (hampetrol ve türevleri) yüzde 66,32 oranında yükseldi. Toplam tutar ise 43 milyar 529 milyon dolara çıktı. Bir önceki yıl aynı dönemde bu ithalat tutarı 26,2 milyar dolar seviyesindeydi. Yatırım mallarında ise 2020’de başlayan iyileşme devam ediyor. Bu yıl yatırım mallarında ithalat son 5 yılın en yüksek seviyesine, 36 milyar dolar sınırına geldi. Yatırım malları ithalatı 2019’da 26 milyar dolara kadar gerilemişti. İmalat sanayiinde kapasite kullanım oranlarının yüzde 80-85 aralığına geldiğinde, ekonominin genel gidişine bağlı olarak yatırımların arttığı kabul ediliyor. Salgın dönemi öncesi uzun süreli ortalamalarda yüzde 80’ler seviyesinde bulunan kapasite kullanım oranı, salgında sert düşüşün ardından yine hızla toparlanmıştı. Aralık 2021 verisine göre imalat sanayiinde kapasite kullanım oranı yüzde 78,7 seviyesinde bulunuyor.
Alt bileşenlerde, dayanıklı tüketim malları dışındaki bütün gruplarda, aralık ayında, aylık bazda yükseliş gözlenmişti. Kapasite kullanım oranlarında sınıra yaklaşılmasına rağmen yatırım malları ithalatı ya da üretiminde artış olmaması, imalat sanayii firmalarının gelecek dönem ekonomik iyileşme beklentilerinin zayıf olduğunun göstergesi sayılıyor.
YENİLENEBİLİR ENERJİ YATIRIMLARI
Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarına ait üretim kapasitesi, toplam enerji üretim kapasitesinin yüzde 30’unu oluşturuyor.
2020 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarına ait kurulu güç yüzde 7 artarak keskin bir yükseliş gösterdi. Yenilenebilir enerji özelindeki geleceğe dair yatırım tahminleri dikkate alındığında, dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarına ait kurulu gücün, toplam enerji kaynaklarına ait kurulu güç içindeki payının 2025 yılında yüzde 38 seviyesine, 2030 yılına kadar ise yüzde 49 seviyesine ulaşması öngörülüyor.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam kapasitesi 2000 yılında 849 GW seviyesinde iken 2020 yılının sonunda 2,888 GW seviyesine çıkması ve 2025 sonuna kadar toplam 3,978 GW seviyesine kadar yükselmesi bekleniyor.
Bu da yılda ortalama 215 GW ek kapasite yatırımı anlamına geliyor. Buradaki artışta başı çeken ülkeler yıllık 85 GW yatırım ile Çin ve yıllık 29 GW yatırım miktarı ile ABD oldu. 2021 yılındaki beklentilere bakıldığında Çin ve Amerika’da benzer yatırım miktarlarının gerçekleşeceği öngörülüyor.
Avrupa Birliği ülkeleri ise 2020’de yaptıkları yaklaşık yıllık 26 GW’lık yatırım miktarını 2021’de 32 GW’a çıkarmayı planlıyor. Çin, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri dışında yenilenebilir enerji alanında yatırım harcamalarına önem veren bir diğer ülke de Hindistan. Hindistan 2020’de yaptığı yaklaşık 9 GW’lık yatırım miktarını 2021’de 16 GW’a çıkarmayı planlıyor.
Yenilenebilir enerji teknolojilerine baktığımızda 2021 yılında hidroelektrik enerjisinden elde edilen enerji miktarının toplam yenilenebilir enerji kaynaklarının yüzde 47’sini oluşturması bekleniyor. Yenilenebilir enerji teknolojileri dikkate alındığında yıllar itibarıyla giderek hidroelektrik enerjisinin toplam içerisindeki payını rüzgar, güneş ve biyoenerjiye bıraktığı görülüyor. Özellikle dünyada 2030 yılına doğru güneş enerjisinden elde edilen elektrik miktarının yüzde 78 artması ve yaklaşık 3,400 TwH seviyesine gelmesi bekleniyor. Bu da toplam yenilenebilir enerji kaynakları içerisindeki payının yüzde 23 seviyesine çıkması anlamına geliyor.
Türkiye’de sektörde faaliyet gösteren şirketlerin yatırım planlarına bakıldığında ise yenilenebilir enerji kaynaklı santrallerin ön planda olduğu görülüyor. Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklı santrallerin gelişimi çok büyük başarı göstererek yenilenebilir enerji kaynaklı enerji santrallerinin toplam kurulu güç üzerindeki payını oldukça hızlı şekilde artırdı. Yenilenebilir enerji santrallerine ait kurulu gücün toplam kurulu güç içerisindeki payı 2019 sonunda yüzde 49, 2020 sonunda yüzde 51 iken 2021 Ağustos itibarıyla yaklaşık yüzde 53,1’e ulaştı. Benzer şekilde Türkiye’de üretilen toplam elektrik miktarının 2020 yılında yüzde 42,3’ü yenilenebilir enerji santralleri taraf ından karşılanırken bu oran Ağustos 2021 itibarıyla yüzde 37,7 seviyesinde gerçekleşti. 11’inci Kalkınma Planı’nda yenilenebilir kaynakların elektrik üretimindeki payının 2023 için yüzde 38,8’e yükseltilmesi hedeflendiği dikkate alındığında şimdiden 2020 yılında yüzde 42,3’ü yenilenebilir enerji santralleri taraf ından karşılanırken bu oran Ağustos 2021 itibarıyla yüzde 37,7 seviyesinde gerçekleşti. Burada özellikle YEKDEM’in (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması) rolü büyük önem taşıyor. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektrik miktarının toplam üretime oranının yüzde 49’a ulaşması bekleniyor.
HİBRİT ELEKTRİK SANTRALLERİ
EPDK tarafından yayınlanan ve Haziran 2020’de yürürlüğe giren Elektrik Piyasasında Önlisans veya Lisanslara Konu Üretim Tesislerinin Santral Sahalarının Düzenlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar uyarınca santrallerin daha verimli alanlar haline dönüştürülmesi için hibrit santrallerin önü açıldı.
Bu doğrultuda, rüzgâr ya da hidroelektrik santralleri, güneş paneli kurup güneş enerjisiyle de elektrik üretebilecek. Bu kapsamda, özellikle rüzgâr ve hidroelektrik santrallerinde güneş panellerinin de kurularak güneş enerjisinden elektrik üretiminin ileriki dönemlerde ciddi oranda büyümesi bekleniyor.
YEŞİL SERTİFİKA DÖNEMİ
Teknoloji geliştikçe tüm sektörlerde ve günlük yaşamımızda dijitalleşme süreci devam ettikçe enerjiye olan ihtiyacın giderek artacağı kesin.
Bu artan talebe karşılık verecek sektör oyuncularının burada birkaç örneğine değindiğimiz çeşitli teknolojik çözümler ile birlikte dijital dönüşüm sürecine girmeleri kaçınılmaz görünüyor. Burada sektör oyuncularının dikkat etmesi gereken artan enerji talebini karşılarken sürdürülebilir enerji üretimini unutmamaları, artan iklim ve çevresel risk faktörlerini dikkate alarak dünyamız ve gelecek nesiller için yeşil enerjiyi miras olarak bırakmaları gerektiğidir.
“ŞU AN YAŞANAN ENERJİ KRİZİ 1970 KRİZİNDEN ÇOK DAHA AĞIR”
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, şu an yaşanan enerji krizinin 1970’lerden çok daha farklı ve ağır olduğunu belirtti. TÜSİAD etkinliğinde konuşan Birol, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin enerji piyasasına etkilerini değerlendirdi. Birol, şu an yaşanan enerji krizinin 1970’lerden çok daha farklı ve ağır olduğunu, 24 Şubat’ın küresel enerji krizinin başlangıç tarihi olabileceğini kaydetti.
Birol, “Sadece petrol piyasası değil, doğalgaz, kömür, hatta uranyum piyasaları bu savaştan ciddi olarak etkilenecek. Jeopolitik boyutları da 1970’lerden çok daha büyük” diye konuştu. Rusya’nın bir numaralı doğalgaz ihracatçısı olduğunu kaydeden Birol, Avrupa’nın doğalgaz ithalatının yüzde 45’ini Rusya’dan aldığı için yaşanan gelişmelerin Avrupa adına önemli olduğuna değindi.
Birol, Ukrayna’daki savaş sonrası birçok ülke tarafından devreye alınan yaptırım kararlarının enerji sektörüne ciddi yansımaları olduğunu ve daha da olacağını söyledi. Birol ayrıca “Doğu Avrupa ülkeleri, Almanya, İtalya Rusya’ya en fazla bağımlı olan ülkeler. Bu ülkelerin alacağı kararlar da son derece önemli. Birçok ülke şu anda yaptırımlar neticesinde ithalatını azalttı. Ama azaltmak mı, sıfıra indirmek mi? Sıfıra indirmek konusunda her ülkenin politik olarak pozisyonları var. Ama enerji dünyasında bunu bir günden bir güne değiştirme imkânınız yok” ifadelerini kullandı.
“İHRACAT HEDEFLERİNİ ELEKTRİK ÇARPMASIN”
Doğalgaz, akaryakıt elektrik zamları ihracat hedeflerini saptıracak. Türkiye’ye 2021 yılında 225 milyar dolar döviz kazandıran, 2023 yılı için 300 milyar dolar ihracat hedefleyen Türk ihracatçıları, son dönemde elektrik, akaryakıt ve doğalgaza yağmur gibi gelen zamlar sonrasında maliyet yapamaz noktaya geldi.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Zamlar, ihracat hedeflerini saptıracak, bugün tüketici fiyatlarında yüzde 61, üretici fiyatlarında yüzde 115’e ulaşan enflasyon rakamları üzerinde domino etkisi yapacak” uyarısında bulundu. Pandeminin etkilerinin iyice azaldığını, Rusya- Ukrayna savaşında iki liderin barış için bir araya gelmeye hazırlandığını hatırlatan Eskinazi, bu şartlarda dünya dış ticaretinde dengelerin tekrar oturmasını beklediklerini, dünya ticaretinin canlanacağı evrede gelen zamların sanayicilerin ve ihracatçının belini büktüğünü savundu.
Türkiye’nin doğalgazda yüzde 100, petrolde de yüksek oranda dışa bağımlı olduğuna vurgu yapan Eskinazi, “Türkiye’nin dış ticaret açığının artmaması için üretim ve ihracat iklimini koruması gerekiyor. Bu maliyetlerle bunu sağlayamayız. Türkiye’de çarkların dönmesine olanak sağlayacak bir ekosistem kurgulanmalı. İhracatçılar olarak, Türk ekonomisinde yaşanan çalkantılar nedeniyle hem iç hem de dış kökenli büyük belirsizlikleri yönetemez konuma geldik.
Bu zamlar enflasyon rakamları üzerinde de domino etkisine yol açacak, enflasyon rakamları daha da yükseltecek. Enflasyonun yakıcılığı artacak” diye konuştu.
Temiz enerji harcamalarının 370 milyar dolarını 2023’ten önce kullanılmak üzere gelişmiş ülkeler oluştururken, bu rakam gelişmekte olan ülkelerde sadece 52 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Bu farkın savaş nedeniyle artan gıda ve enerji maliyetlerine bağlı olarak kısa vadede kapanması mümkün görünmüyor.
EKONOMİK TOPARLANMA PAKETLERİNDE TEMİZ ENERJİNİN PAYI YÜZDE 4’TE KALDI
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) “Sürdürülebilir Toparlanma Takipçisi” güncel verilerine göre, hükümetlerin salgının etkilerine karşı ekonomilerini yeniden inşa etmek ve güçlendirmek için oluşturdukları toparlanma paketleri giderek büyüyor.
Mevcut durumda 2020-2030 dönemini kapsayan ve 18,2 trilyon doları bulan ekonomik kalkınma paketlerinde temiz enerji harcamaları için 714 milyar dolar ayrıldı. Bu rakam Ekim 2021’de belirlenen 470 milyar dolara göre yüzde 52 artış gösterse de toplamda yüzde 4 seviyesinde kaldı. Ekonomik toparlanma paketlerinde temiz enerjiye ayrılan yatırım miktarları dünya çapında artış gösterse de gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki harcamalar arasındaki boşluk açılıyor.
Temiz enerji harcamalarının 370 milyar dolarını 2023’ten önce kullanılmak üzere gelişmiş ülkeler oluştururken, bu rakam gelişmekte olan ülkelerde sadece 52 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Bu farkın savaş nedeniyle artan gıda ve enerji maliyetlerine bağlı olarak kısa vadede kapanması mümkün görünmüyor.
IEA, 2023’ten önce sürdürülebilir yatırımlara ayrılan hükümet harcamalarının 1,6 trilyon doları bulabileceğini öngörüyor. Öte yandan, Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş nedeniyle artan gıda, emtia ve enerji fiyatları hükümetleri uygun maliyetli enerji sağlamak ve fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmak için önlemler almaya itti. Hükümetler hane halkı ve iş dünyasına Kuzey Yarımküre’de 2021’de başlayan kış mevsiminden beri 270 milyar dolarlık acil destek sağladı. Buna rağmen, özellikle petrol ve doğal gaz talebini azaltmak için en etkili yöntemler arasında olan ısı pompalarının kurulumu ve toplu taşıma kullanımının genişletilmesi için gerekli alanlara henüz yeterince destek sağlanmadı.
TÜRKİYE, ELEKTRİK KURULU GÜCÜNDE ‘100 BİNLİKLER’ LİSTESİNDE
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının verilerine göre, 2002’de yaklaşık 32 bin megavat seviyesinde olan elektrik kurulu gücü mart sonu itibarıyla 100 bin 334 megavata ulaştı. Mevcut kurulu güç içinde ilk sırayı 31 bin 508 megavatla hidroelektrik santralleri alırken, bunu 25 bin 458 megavatla doğal gaz santralleri izledi. Türkiye’nin elektrik kurulu gücünde üçüncü en yüksek pay 11 bin 388 megavatla yerli kömürün oldu.
Yerli kömürü, 10 bin 861 megavatla rüzgâr enerjisi santralleri, 9 bin 54 megavatla ithal kömür santralleri ve 8 bin 29 megavatla güneş enerjisi santralleri takip etti. Böylece, 2014’te 40 megavat olan güneş enerjisi kurulu gücünde 8 bin megavat bandı aşıldı. Mart sonu itibarıyla jeotermal enerji santrallerinin kurulu gücü 1676 megavata çıkarken, diğer kaynakların kurulu gücü 258 megavat oldu.
Toplam kurulu gücün 54 bin 176 megavatını (yüzde 54) yenilenebilir kaynaklar oluştururken, yerli kaynakların payı yüzde 65 olarak hesaplandı. Son 4 yılda yapılan elektrik üretim yatırımlarının ise yüzde 86’sını yenilenebilir kaynaklar oluşturdu.
Türkiye’nin doğalgazda yüzde 100, petrolde de yüksek oranda dışa bağımlı olduğuna vurgu yapan Eskinazi, “Türkiye’nin dış ticaret açığının artmaması için üretim ve ihracat iklimini koruması gerekiyor. Bu maliyetlerle bunu sağlayamayız.”
TÜRKİYE DÜNYADA 14, AVRUPA’DA 6’NCI SIRADA
Türkiye, dünyada kurulu gücü 100 bin megavat bandını aşan 14 ülkeden biri oldu. Çin, ABD, Hindistan, Japonya, Rusya, Almanya, Brezilya, Kanada, Fransa, Güney Kore, İtalya, İspanya ve Birleşik Krallık’ın ardından Türkiye, elektrik kurulu gücünde “100 binlikler” listesine adını yazdırdı. Türkiye, Avrupa’da ise 100 bin megavata ulaşan 6’ncı ülke oldu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Ve Türkiye’nin elektrikte kurulu gücü 100 bin megavatı aştı. Kamu ve özel sektörün gayretli çalışmalarıyla son 20 yılda kurulu gücümüzü üç kattan fazla artırdık. Kurulu güçteki yeşil payı yüzde 54. Kurulu gücümüz arttıkça ekonomimiz büyüyor. Türkiye 2023’e adım adım ilerliyor” ifadelerini kullandı.
ENERJİDE TARAFLAR DENGE ARAYIŞINDA
Salgın döneminde ve sonrasında yaşanan küresel enerji fiyatlarındaki artışın üzerine Türkiye’de yaşanan kur şoku, doğalgaz ve elektrikte hesapların bozulmasına neden oldu. Hükümet uzun süre elektrik ve doğalgaz fiyatlarını vergi ve BOTAŞ’a görev zararı oluşturarak kontrol etti, ancak 2021’in sonu geldiğinde artışlar yapılmaya başlandı. Doğalgaza kasım, aralık ve ocak aylarında yüksek oranlı zamlar yapıldı. Ayrıca, yine sanayi kuruluşlarına da ocak ayından itibaren bir yıl önceki aynı ay tüketimlerine göre ilave tarifeli bir artış sistemi de getirildi. Sanayicinin Ocak 2022 itibariyle son 1 yıllık doğalgaz maliyet artışı TL cinsinden yüzde 345 ile 568 oranında zamlandı. Elektrikte de benzer bir manzara ortaya çıktı. Sanayi ve ticarethanelerin elektrik faturaları kademeli uygulamayla yüzde 122 ile 226 arasında zamlandı. Doğal gaz hem sanayi üretiminde hem de sanayi için elektrik üretiminde kullanılıyor. Bu nedenle doğalgaza yapılan bir artışın elektrik üretim maliyetlerine de yansıması bulunuyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının verilerine göre, 2002’de yaklaşık 32 bin megavat seviyesinde olan elektrik kurulu gücü mart sonu itibarıyla 100 bin 334 megavata ulaştı.
127 MİLYAR TL’LİK GELİRDEN VAZGEÇİLMİŞTİ
Kamu 2021 yılı boyunca uluslararası fiyat yükselişleri, salgının etkisi, enflasyon ve TL’nin değer kaybından kaynaklı etkileri azaltmak için akaryakıt, doğalgaz ve elektrik fiyatlarını vergi veya tedarik, iletim, üretim, dağıtım zincirinin halkaları içinde sübvanse ettiğini açıklamıştı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, kasım sonu itibariyle bu şekilde kamunun vazgeçtiği gelirin 127 milyar TL’ye ulaştığını açıklamıştı. Aralık ayında, her üç kaleme de yüksek fiyat artışları yapılmış ve akaryakıtta sıfırlanan maktu ÖTV tekrar alınmaya başlanmıştı.
Kamunun enerjideki bir başka vurgusu da, TL cinsinden yüksek artışlar olsa dahi uluslararası fiyatlar dikkate alındığında Türkiye’nin hala en ucuz gaz ve elektrik kullanılan ülkelerden biri olduğu yönünde yapılıyor. Nitekim BOTAŞ ocak ayı tarife sunumunda, Avrupa’da bin metreküp doğalgaz HUB fiyatlarının aralık sonu itibariyle yüzde 548,71 arttığı bilgisine ve brent petrol fiyatlarının yüzde 50,16 artışına işaret etti. Ayrıca, bazı Avrupa şehirlerine göre Ankara’daki konut doğalgaz satış fiyatını karşılaştırdı. Buna göre, doğalgazın metreküp fiyatı Ankara’da 2,3 TL düzeyindeyken, Amsterdam’da 30,6, Londra’da 14,4, Sofya’da 16,1 TL düzeyinde bulunuyor.
PİYASADA HERKES YENİ FİYATLARA UYUM SAĞLAMAYA ÇALIŞIYOR
Kamunun özellikle sanayi kullanıcısına yönelik fiyatları kontrol etme çabasına, kasım ayı itibariyle son vererek peş peşe yaptığı zamlar sektörde tepkiyle karşılandı. Ancak fiyat artışları devam edecek gibi görünüyor. Sektör gözlemcileri, uluslararası fiyatlar, salgın ve ekonomik dalgalanmalar nedeniyle enerjinin bütün kollarında yaşanan dalgalanmaların hem arzda hem de talepte sıkıntılar yarattığını vurguladılar. Kasım ayından itibaren doğalgazdaki fiyat artışlarının, doğalgaza dayalı elektrik üreticilerinin bazılarının üretimi durdurmasına yol açtığı; elektrikte ise oluşan kısa vadeli sorunların sanayiciye yansıdığını kaydettiler. Gözlemciler, enerjide ithalatçı durumda olan ve kur riski taşıyan Türkiye’nin serbestleşen piyasada da aktörlerin döviz cinsi kontratlar nedeniyle kura duyarlı ve kırılgan olduğunu belirtti. Ayrıca son dönemde kamunun iletim şirketinin çok yüksek kar elde ediyor olmasına da dikkat çektiler.
“ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK SAĞLANIRSA SANAYİCİ MALİYETİNİ BİLİR”
TOBB Enerji Meclisi Başkanı Zeki Konukoğlu, Türkiye’deki fiyat artışlarının Avrupa’ya göre avantajlı durumu bozmadığını, YEKDEM kapsamındaki alımların da genel maliyetleri sönümleme niteliğinin sürdüğünü söyledi. Konukoğlu, “Devlet kontrolünde olan piyasa takas fiyatı ve doğal gaz fiyatlarında sübvansiyonlar yatırımcılar ve finans sağlayan kuruluşlarca öngörülemezliği artırmaktadır. Eğer öngörülebilirlik sağlanırsa sanayici maliyetini bilir satış fiyatını hesaplar, enerji yatırımcısı da uzun dönemli satış anlaşmaları ile maliyetini hedge ederek, nakit akışını düzenleyebilir” dedi. Konukoğlu, jeotermal santraller ile hidroelektrik santrallerin daha verimli koşullarda çalışmasının önemine işaret ederek, “Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesi gerek yeni lisanslar verilmesi gerekse de mevcut santrallerde bulunan mekanik kapasitelerin tamamının kullanıma açılması sureti ile arttırılmalıdır. Bu tip küresel fiyat krizlerine karşı yenilenebilir enerji bağışıklığımız ve dayanma gücümüzü artıracaktır. Son olarak da enerji verimliliği projelerine daha fazla destek/finansman sağlanabilir” diye konuştu.
ENERJİDE BAĞIMSIZLIK İÇİN YAPISAL DÖNÜŞÜM ÖNEMLİ
Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Gürkan Kumbaroğlu ise enerjide uluslararası alanda bir dengesizlik olduğunu belirterek, “Petrol ve doğalgaz fiyatlarında yüksek volatilitenin görüldüğü kriz dönemlerine karşı dayanıklılığı arttırmak ve fiyat istikrarını korumak ancak dışa bağımlılığı düşürmekle mümkün.
Elektrik üretiminde rüzgar ve güneş başta olmak üzere yenilenebilir kaynaklarının payının artması, Karadeniz’de keşfedilen doğalgazın sisteme verilmesi, nükleer enerji üretiminin başlaması, biyoyakıtların ve elektromobilitenin yaygınlaşması gibi gelişmeler Türkiye’yi enerjide krizlere karşı dayanıklı bir ülke haline getirecektir. Yerli ve milli teknoloji hamlesiyle birlikte enerji bağımsızlığımızı sağlayacak yapısal dönüşüm sürecini çok önemli buluyorum” dedi.
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası başlayan savaş ve Rusya’ya yönelik yaptırımların etkisinin uzun süreceği, özellikle Avrupa’nın doğalgaz tedariki için yeni rota arayışlarının yoğunlaştığı kaydedildi. Dünya Gazetesi, Azerbaycan ve Irak kaynaklı doğalgaz ile Akdeniz’deki olası üretimlerin Avrupa’ya taşınmasında Türkiye’nin gündeme geldiğini duyurmuştu.