Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kalaycı: Rüzgâr ve güneş enerjisinde her yıl bin 500’er MW kurulu gücü devreye almaya başarırsak, gerek vatandaşımızın gerekse sanayicilerimizin enerji maliyetlerinde birkaç sene içinde gözle görülür bir iyileşme sağlamamız mümkün olabilecek
“Çevreci elektrikli araçları, çevreyi kirleten ya da ithal kaynaklarla ürettiğimiz elektrik ile şarj etmememiz gerekiyor. Kümelenme yapılarının dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde yerel yönetimler tarafından domine edildiğini ifade etmem gerekiyor. Türkiye’de de mutlaka benzer bir sistemin üretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yerel yöneticilerimizin, yönettikleri kente yenilenebilir ve temiz enerji yatırımlarının kazandırılmasında aktif rol üstlenmeleri gerekiyor.”
Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kalaycı, yenilenebilir enerji kaynaklarımız içinde en yüksek kurulu güce ulaştığımız rüzgâr ve güneş enerjisi başta olmak üzere; bireysel ve kurumsal tüm yatırımların önünün tamamıyla açılması gerektiğini söyledi. Kalaycı, “Bu noktada önerimiz ve beklentimiz; bırakalım, insanlarımız ve şirketlerimiz kendi enerjilerini kendileri üretsinler ve tüketsinler. Tüketim fazlası olan enerjiyi dağıtım şirketlerine çok uygun fiyatla satsınlar. Örnekleri dünyanın hemen tüm ülkelerinde görülen ve başarısı tescillenmiş bir sistemden söz ediyoruz. Rüzgâr ve güneş enerjisinde her yıl bin 500’er MW kurulu gücü devreye almaya başarırsak, gerek vatandaşımızın gerekse sanayicilerimizin enerji maliyetlerinde birkaç sene içinde gözle görülür bir iyileşme sağlamamız mümkün olabilecek. Bu yatırımları çok rahatlıkla yapabilecek durumdayız. Ana ve yan sanayimiz, iş gücümüz, mühendislik ve taahhüt birikimimiz fazlasıyla yeterli” dedi. Kalaycı, YARIN Dergisi’nin sektöre yönelik sorularını değerlendirdi.
Geçtiğimiz günlerde İspanya’da temaslarda bulundunuz. Öncelikle bu gezi sonrasındaki izlenimlerinizi paylaşmanızı istesem…
İzmir Kalkınma Ajansı’nın paydaşı olduğumuz Best For Energy Projesi kapsamında, 4-11 Nisan tarihleri arasında İspanya’nın Bilbao ve Barcelona kentlerini kapsayan teknik gezi gerçekleştirdik.
Yenilenebilir ve temiz enerji teknolojilerinde dünyanın en ileri ülkeleri arasında yer alan İspanya’da yeni teknoloji ve iyi uygulama örneklerini yerinde görmekten hem çok mutlu olduk hem de çok yararlandık. Windeurope Fuarı’na da katılarak, alanlarında yetkin uluslararası şirketlerin çalışmalarını gözlemledik.
Ziyaretlerimiz sırasında görüştüğümüz uzmanlar, Avrupa’da gelecek 10 yılda elektrikli araç kullanımının yüzde 30 ila 40 seviyelerine ulaşmasını beklediklerini ifade ettiler. İspanya da bu talebi karşılamak üzere ciddi altyapı yatırımlarına başladı. Ülkemizde bu yönde ciddi çalışmalar olduğunu biliyoruz. Yakın gelecekte bu tür sorunlarla karşılaşmamak için şimdiden üretim ve dağıtımda altyapımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Çevreci elektrikli araçları, çevreyi kirleten ya da ithal kaynaklarla ürettiğimiz elektrik ile şarj etmememiz gerekiyor. Kümelenme yapılarının sadece İspanya’da değil, dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde yerel yönetimler tarafından domine edildiğini ifade etmem gerekiyor. Türkiye’de de mutlaka benzer bir sistemin üretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yerel yöneticilerimizin, yönettikleri kente yenilenebilir ve temiz enerji yatırımlarının kazandırılmasında aktif rol üstlenmeleri gerekiyor.
“Rüzgâr Enerjisi’nin Başkenti İzmir’de de hibrit santral başvuruları başladı ve giderek hızlanıyor. Bu santraller aynı zamanda şebekeyi daha stabil hâle getirici etki yapacak. RES ve GES gibi değişken üretim rejimlerine sahip yenilenebilir enerji kaynaklarının şebekeye olan yükünü azaltacak ve dolayısıyla sektörün önü açılacak.”
Hibrit santraller gündemde Türkiye’nin bu konudaki mevcut konumunu ve gelişimine ilişkin tespitleriniz nedir?
Bu konuyu ENSİA olarak çok önemsiyoruz. Bildiğiniz gibi yenilenebilir ve temiz enerji sektörünün uzun yıllardır merakla beklediği Enerji Depolama Yönetmeliği, 9 Mayıs 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu(EPDK) tarafından hazırlanan yönetmeliğe göre Türkiye’de Elektrik Depolama Tesislerinin; Üretime Bütünleşik, Tüketime Bütünleşik, Müstakil ve Şebeke İşletmecisi tarafından olmak üzere 4 farklı tipte kurulabilmesinin önü açıldı. Enerji depolaması, başta rüzgâr ve güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarından daha sürdürülebilir ve verimli şekilde enerji üretilmesinin yolunu açması bakımından kritik önem taşıyor. Güneş ve rüzgâr enerjisi santralleri ürettikleri enerjiyi depolayarak, gece karanlığında ya da rüzgâr hızının çok düşük olduğu hava şartlarında şebekeye enerji sağlayabilecek.
Uygulamanın lisanslı RES yatırımcısı f irmalar taraf ından sıkı şekilde takip edildiğini görüyoruz. Rüzgâr Enerjisi’nin Başkenti İzmir’de de hibrit santral başvuruları başladı ve giderek hızlanıyor. Bu santraller aynı zamanda şebekeyi daha stabil hâle getirici etki yapacak. RES ve GES gibi değişken üretim rejimlerine sahip yenilenebilir enerji kaynaklarının şebekeye olan yükünü azaltacak ve dolayısıyla sektörün önü açılacak.
Tüm dünyada elektrikli araç satışlarındaki artış trendi dikkat çekici düzeyde. Bu trendin artarak devam edeceği öngörülüyor. Ancak burada önemli bir nokta, şarj istasyonlarının sayısı olıyor. Kapasitelerdeki artışı yönetebilecek bir altyapımız var mı? Bu konuda elektrik dağıtım şirketlerine hangi görevler düşüyor?
Ülkemizde elektrikli ve hibrid araçların satışında son yıllarda dikkat çeken bir artış yaşanıyor. Akaryakıt fiyatlarına yapılan zamlar, çevre bilincinin yükselmesi ve elektrikli araç teknolojilerindeki gelişim bu sonuçta etken olurken; bu durum yakın zamanda elektrik tüketiminde şarj istasyonlarının sayısında büyük oranlı artışları beraberinde getirecek.
Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerine göre Türkiye’de 2021 yılında elektrikli otomobil satışları yüzde 237,2 artışla 2 bin 846’ya ve hibrit otomobil satışları yüzde 105,1 artışla 49 bin 493’e yükseldi.
Elektrikli araçların satışlarındaki artış oranı çok yüksek gibi görünse de sayısal artış henüz başlangıç aşamasında. Ancak bu artış hızı ile yakın gelecekte elektrik dağıtım altyapımızı zorlayacak sonuçlar ile karşılaşabiliriz.
Şöyle ki… Bugün orta segment bir elektrikli araç 7 saate varan uzun süreli şarja bağlandığında yaklaşık 7,4 kW anlık elektrik gücüne ihtiyaç duyuyor. Hızlı şarjda bu ihtiyaç 22 kW’a kadar çıkıyor. Bir AVM’nin otoparkında ya da bir sitenin otoparkında aynı anda 20 aracın hızlı şarja başladığı düşünülürse, bir anda çok yüksek bir elektrik talebi doğacak. Sitelerdeki ortak alan trafolarının çok kısıtlı kapasiteye sahip olduğu düşünüldüğünde, araç şarjları sadece uzun süreli ve düşük güçte yapılabilecek.
Yakın gelecekte bu tür sorunlarla karşılaşmamak için şimdiden üretim ve dağıtımda altyapımızı güçlendirmemiz gerekiyor. Sistemin aşırı yüklenmesini engellemek amacı ile şarj sistemi olan site ve AVM’lerde yenilebilir enerji sistemlerinin desteklenmesi sistemdeki yükü azaltırken, elektrikli araçlarımızı da temiz ve yenilenebilir enerji ile şarj etmemizi sağlayacak.
Otomotiv sektörünün projeksiyonlarında, 2030 yılında Türkiye’deki elektrikli ve hibrit araç filosunun 1 milyona ulaşması yer alıyor. Mevcut altyapımız yüz binlerce elektrikli aracın hızlı şarj olabilmesini sağlayacak kaliteden çok çok uzakta. Kamu otoritelerine ve dağıtım şirketlerine, yaklaşmakta olan bu sorunu önceden öngörerek proaktif çözümler üretmelerini ve stratejiler geliştirmelerini öneriyoruz.
Rüzgârda hedefimiz 20 bin megavat kurulu güç. Bu hedef için nasıl bir politika izlenmeli?
Rüzgâr, Güneş, Jeotermal, Biyokütle enerji kaynaklarının toplamında, 100 bin Megavat seviyesindeki elektrik enerjisi kurulu gücümüzün yüzde 22’sini karşılar noktadayız. Bu önemli bir başarı ancak yeterli değil. Temiz enerjide önemli yollar kat ettik ama almamız gereken yolun henüz başında sayılırız. Yenilenebilir ve temiz enerji kaynaklarına son on beş yılda yapılan yatırımlar olmasaydı, sadece sanayide değil evlerde de elektrik kesintisi yaşamak zorunda kalacaktık.
Yatırım iklimini birkaç küçük adımla daha iyi bir seviyeye taşımış olsaydık, bugün 11 bin 500 MW olan rüzgâr enerjisi kurulu gücümüz en az 20 bin MW, 7 bin 800 MW seviyesindeki güneş enerjisi kurulu gücümüz de en az 20 bin MW seviyesine ulaşabilirdi.
Bu noktada önerimiz ve beklentimiz; yenilenebilir enerji kaynaklarımız içinde en yüksek kurulu güce ulaştığımız Rüzgâr ve Güneş enerjisi başta olmak üzere; bireysel ve kurumsal tüm yatırımların önünün tamamıyla açılması…
Bırakalım, insanlarımız ve şirketlerimiz kendi enerjilerini kendileri üretsinler ve tüketsinler. Tüketim fazlası olan enerjiyi dağıtım şirketlerine çok uygun f iyatla satsınlar. Örnekleri dünyanın hemen tüm ülkelerinde görülen ve başarısı tescillenmiş bir sistemden söz ediyoruz. Rüzgâr ve güneş enerjisinde her yıl bin 500’er MW kurulu gücü devreye almaya başarırsak, gerek vatandaşımızın gerekse sanayicilerimizin enerji maliyetlerinde birkaç sene içinde gözle görülür bir iyileşme sağlamamız mümkün olabilecek. Bu yatırımları çok rahatlıkla yapabilecek durumdayız. Ana ve yan sanayimiz, iş gücümüz, mühendislik ve taahhüt birikimimiz fazlasıyla yeterli.
ENSİA’nın uluslararası bağlantıları hakkında da sizden bilgi alabilir miyiz?
Derneğimiz güçlendikçe ve ülkemizin en güçlü kurumsal firmalarına ev sahipliği yapmaya başladıkça uluslararası alanda da çalışmalarımız artıyor.
Son olarak bu yılın Ocak ayında Avrupa Küme Analizleri Sekreterliği’nden (ESCA) “Bronz Etiket” almaya hak kazandık. Böylelikle Avrupa Komisyonu’nun COSME (İşletmelerin ve KOBİ’lerin Rekabet Edebilirliği) programından hibe desteklere başvurma hakkı da kazanmış olduk.
ENSİA’nın almaya hak kazandığı Avrupa Birliği Küme Kalite Bronz Etiketi, Derneğin Avrupa Birliği başta olmak üzere, uluslararası tanınırlığına büyük katkı sağlayacak. Dernek bünyesinde profesyonel, etkin ve verimli yönetim süreçlerinin kurgulanması sağlanırken; Avrupa Birliği tarafından özel olarak geliştirilen ve yüzde 90 oranına kadar desteklenen özel programlardan faydalanma imkânına sahip olunacak. Bronz Etiket, yenilenebilir enerji teknolojilerinin en geniş uygulama alanı bulduğu Avrupa Birliği ülkelerinde faaliyet gösteren benzer küme organizasyonları ile kurumsal ilişki süreci kurmasını sağlarken, derneğin yönetim mükemmeliyetine doğru atması gereken adımları ve zaman planını hazırlayacak.
“Uygulamanın lisanslı RES yatırımcısı firmalar tarafından sıkı şekilde takip edildiğini görüyoruz. Rüzgâr Enerjisinin başkenti İzmir’de de hibrit santral başvuruları başladı ve giderek hızlanıyor. Bu santraller aynı zamanda şebekeyi daha stabil hâle getirici etki yapacak. RES ve GES gibi değişken üretim rejimlerine sahip yenilenebilir enerji kaynaklarının şebekeye olan yükünü azaltacak ve dolayısıyla sektörün önü açılacak.”