Peki gelecek günler ne getirir? Bu sorunun cevabını tahmin etmenin pek de kolay olmadığı bu iklimde, gene de birkaç tahminde bulunabilirim. İş hayatında “güvenilirlik”, “sürdürülebilirlik”, “çevreye duyarlılık” ve “global bir pencere” sağlayan kurumların ve çalışanlarının daha şanslı olacaklarını ve uzun vadede kazançlı çıkacaklarını düşünüyorum.
Son yıllarda iş dünyası ve çalışma koşulları değişiyor, üstelik daha önce tanık olmadığımız bir hızla! Değişimlere ayak uydurma hızımızla doğru orantılı olarak uyum sağlıyoruz, ancak şu da bir gerçek; bazı değişimlere alışmak diğerlerinden daha zor bir süreç gerektiriyor. Örnek vermemiz gerekirse; tüm dünya ekonomilerini sarsan koşullar ve maaş artış trendlerini verebiliriz.
Şu anda ülkemizde çalışma koşulları ve sektör bağımsız olarak tüm çalışanların ortak konusu; 2022 yılının ikinci yarısı için gerçekleştirilen maaş artışları. Enflasyon oranları ve hayat koşullarının zorlaşması tabii ki bu konunun önemini arttırıken, bir yandan da kurumsal yapı içerisinde memnuniyetsizliklerin önüne geçmek ve pozisyonlar arası maaş dengesizliklerine sebebiyet vermemek gerekiyor. Anlayacağınız ve tahmin edeceğiniz üzere işverenler açısından çok ama çok ince bir denge söz konusu.
Mercer Türkiye ve PERYÖN iş birliğinde yapılan ‘Nisan 2022 Ücret Artış Trendleri Ara Anketi’nin sonuçlarına göre 2022 yılında firmaların yüzde 63,9’u ek ücret artışı gerçekleştirecek. Firmaların 2022 yılında yapacağı ücret artışı ise ortalama yüzde 58 olacak.
İş dünyasında uzun süredir görülmeyen bu yüksek artış oranları bir yandan da işe alım ve pozisyon değişikliklerinde çalışanın ve insan kaynakları uzmanlarının zorlanmalarına sebep oluyor. Özellikle işe alım yapan insan kaynakları uzmanları her seviyede geçerli olmak üzere hem doğru adayı bulmakta hemde adayların maaş baz olmak üzere beklentilerini karşılamakta zorlanıyorlar. Özellikle çalışanlar maaş öncelikli iş değiştirmek istedikleri için, son zamanlarda sıklıkça karşılaştığımız bir durumda şöyle; Adaylar artık gelen teklifleri mevcut çalıştıkları şirketleriyle paylaşıp pazarlık yapma aşamasına getiriyorlar.
Dünya geneline baktığımızda, artan fiyatlar yüzünden zorlayıcı bir ekonominin sadece bizim ülkemizi değil pek çok ülkeyi etkisi altına aldığını görüyoruz. Geçtiğimiz hafta CNBC’de yayınlanan bir habere göre; Amerikan şirketleri de yılın ikinci yarısında ek zamlara hazırlanıyor. Yaşam standardını aynı koşullarda tutabilmek tüm dünya çalışanlarının ekonomi karşısındaki en büyük mücadelesine dönüşmüş durumda.
Peki gelecek günler ne getirir?
Bu sorunun cevabını tahmin etmenin pek de kolay olmadığı bu iklimde, gene de birkaç tahminde bulunabilirim. İş hayatında “güvenilirlik”, “sürdürülebilirlik”, “çevreye duyarlılık” ve “global bir pencere” sağlayan kurumların ve çalışanlarının daha şanslı olacaklarını ve uzun vadede kazançlı çıkacaklarını düşünüyorum. Hayatın hiçbir alanında “zam” kavramına bu kadar odaklanmak zorunda olmadığımız günlerin hayaliyle yazımı sonlandırırken, her çalışanın hakettiği kazanca ulaşabilmesini diliyorum.