Dünyada akıllı şehir alanındaki yatırımların hızlı biçimde artması öngörülüyor. Business Insider tarafından yapılan tahminlere göre, akıllı şehir alanındaki yatırımların 2019-2025 arasında yıllık ortalama yüzde 18 civarında artış göstermesi ve 2025’te 295 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Dünya genelinde Türkiye’de COVID-19 ile mücadele kapsamında akıllı kent uygulamalarında hızlı rekabet dikkat çekiyor.
Son dönemde pandeminin etkisiyle şehircilik uygulamalarında veri-temelli akıllı uygulamalar ön plana çıkıyor. Gerek yurt dışında gerekse Türkiye’de koronavirüs ile mücadele kapsamında akıllı kent uygulamalarında hızlı bir rekabet yaşanıyor. Uluslararası arenadaki örnekleri dikkate alındığında Türkiye’nin de bu sürecin gerisinde kalmadığı görülüyor.
‘Akıllı Kent’ kavramı üzerinde uzlaşılmış bir tanım yok. ‘Akıllı Kent’ kavramının, içinde yaşadığımız pandemi dönemi gibi tüm toplum yapısını etkileyecek gelişmelere bağlı olarak değişebileceğini söyleyebilmek de mümkün. Akıllı kent, bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak yaşam kalitesini artıran; aynı zamanda günümüz ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamasını sağlayan, yenilikçi bir yaklaşım olarak ele alınmakta. Kentlerin akıllı hale gelmesinde önemli bir etken olan, veri bilimi ve mekânsal görselleştirme, yine küresel bir salgınla mücadele sonucunda kullanmaya başlandı.
Kentlerin veri bilimini hizmetlerin sunumuna aktarmaya başlamasının tarihi 1854 yılına dayanıyor. 1850’li yıllarda yaşanan ve birçok insanın ölümüyle sonuçlanan kolera salgının hava kirliliği kaynaklı olarak yayıldığına inanılmakta. 1854 yılında İngiliz Doktor John Snow, kolera salgının yayılımını ölçmek amacıyla, İngiltere genelinde eldeki verileri birleştirerek vakaları haritalamış. Dr. Snow bu çalışmasında kolera hastalığı nedeniyle ölenlerin, adreslerini kendisi tarafından hazırlanan harita üzerinde çizmiş. Doktor, her bir ölüm için bir siyah çizgi kullanmak üzere, hanedeki ölüm sayısına göre harita üzerinde adreslere göre çizimler yapmış. Snow, haritasına kent içi su kaynaklarını ve diğer doğal alanları eklerken; fiziksel haritaları ve infografikleri birleştirerek kolera vakalarının Londra’daki yayılmasını göstermeye çalışmış. Snow tarafından yapılan bu veri görselleştirmesi, mahalleye su sağlayan pompaya en kolay erişime sahip caddelerin, en yüksek ölüm oranlarını yaşadığını doğrulamış. Böylelikle Snow geliştirdiği yöntem sonucunda kolera virüsünün daha önce varsayıldığı hava kirliliğinden değil; su kaynakları yoluyla yayıldığını keşfetmiş. Bu yöntemi ile Dr. Snow, 1854 Kolera Salgını Haritası ile salgını sonlandırmaya giden yolu bulmuş.
Snow tarafından hazırlanan bu harita modeli, veri bilimi ve mekânsal görselleştirmenin ilk örneğini oluşturuyor. Hastalığın yayılma nedenini vakalara ilişkin verileri toplayarak, görselleştirme yoluyla elde eden bu yöntem günümüzde de salgınla mücadeleler kapsamında veri çalışmalarının tespitinde kullanılıyor. Bu kapsamda Dr. Snow tarafından, verilerin toplanması ile çözüm yoluna gidilen bu harita, günümüzde de uygulanarak insan kaynaklı sorunları çözme aracı olarak kullanılıyor. Verilerin önemini o zamandan görebilen John Snow, bugünün girişimcilerinin sıklıkla dikkat çektiği veri konusunda ilk uygulamayı yapmayı başarmış biri olarak tarihte yerini alıyor.
Kavramsal olarak akıllı kent kavramı ilk defa 2008 krizi ile birlikte IBM şirketi tarafından önerildi. Kentlerin gelişimi ve kent nüfuslarının artmasıyla, ekonomi, siyaset ve teknoloji alanlarındaki hizmet sunumlarında da faaliyetler hız kazandı. Tarihsel sürece bakıldığında, her küresel, finansal veya enerji krizi bir teknik devrim yarışmasını tetikledi. IBM şirketi tarafından 2008 yılında bu kavramın önerilmesinde ve içselleştirilmesinde, küresel enerji krizinin ön planda olması ciddi anlamda rol oynadı. 1857 krizi sonrasında sanayi devrimi, 1929 krizinde dijital devrim, 1987 krizinden sonra ‘bilgi kenti’ kavramı ortaya çıktı, ‘Akıllı Kent’ kavramı ise 2008 krizinden sonra ismini duyurmaya başladı. Böylelikle post- pandemik kriz gibi dünya üzerinde yaşanan bir krizin ardından yine geçmişteki olaylara benzer şekilde farklılık ve yenilik anlayışı ile akıllı kent olgusu meydana geldi.
Özellikle milenyum sonrasında hızla değişen ve gelişen teknoloji, hayatın her alanını etkilediği gibi içerisinden çıktığı modern toplumları ve kentsel yaşamı da doğrudan etkiledi. Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler ve hızlı dönüşüm çeşitli kentsel planlama ve genişleme yaklaşımlarını ortaya çıkardı.
Akıllı şehrin kavramsal akrabaları arasında dijital kent (digital city), zeki kent(intelligent city), sanal kent (virtual city), ‘her yerde birden bulunan kent’ (ubiquitous city) ve bilgi kenti (information city) kavramları yer alıyor.
Dünyada akıllı şehir alanındaki yatırımların hızlı biçimde artması öngörülüyor. Business Insider tarafından yapılan tahminlere göre, akıllı şehir alanındaki yatırımların 2019- 2025 arasındaki dönemde yıllık ortalama yüzde 18 civarında bir artış göstermesi ve 2025’te 295 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Statista’nın derlediği verilere göre 2018 yılında 81 milyar dolar olan akıllı şehir girişimlerine yapılan teknoloji harcamalarının 2023’te iki katını aşarak 189,5 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. 9 akıllı şehir alanında yapılan harcamaların konularına göre dağılımına bakıldığında ise en yüksek paya akıllı şebekeler ile sabit görsel gözetim sistemlerinin (güvenlik kameraları vb.) sahip olduğu görülüyor. Söz konusu alanlara yapılan harcamalar toplam akıllı şehir harcamalarının üçte biri civarında.
Pandemi sonrası kentlerin geleceği ile ilgili her söylem ya da gelişme, her türlü ‘akıllı kent’ uygulamasının hayatımıza girmesiyle daha da hız kazanıyor.
Yapılan araştırmaya göre, gerek yurt dışında gerekse Türkiye’de koronavirüs ile mücadele kapsamında akıllı kent uygulamalarında hızlı bir rekabet söz konusu. Uluslararası arenadaki örnekleri dikkate alındığında Türkiye’nin bu sürecin gerisinde kalmadığı yerel ve merkezi düzeyin yanında özel sektörün de içinde yer aldığı güçlü bir yönetişim mekanizmasını devreye sokarak, kısa zaman içinde bu alanda önemli bir yol kat edeceği tahmin ediliyor.
Dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüsü yenebilmek için Hükümetler, yerel yönetim birimleri, uluslararası kurumlar, özel sektörler geliştirdikleri ve üstünde kafa yordukları çözüm yolları ile salgınla mücadele etmenin yollarını arıyor.
DÜNYA NÜFUSUNUN YÜZDE 55’İ KENTLERDE
Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 55’i kentsel mekânlarda yaşıyor. Dünya genelinde dört milyondan fazla insanın yaşamını tehdit eden bu salgının, kentleşme oranı yüksek ABD ile Avrupa ülkelerinde, kentleşme oranı düşük Afrika ve bazı Asya ülkelerine kıyasla daha hızlı yayılması, en yıkıcı etkilerin nüfusun yoğun olduğu bu kentlerde yaşandığını gösteriyor. Ülkeler, daha çok kentsel alanlarda etkisini gösteren bu salgınla mücadelede mühendislik ve dijital alt yapı kabiliyetlerini geliştirerek, pandemi ile yüzleşmeye ve topluluk güdümlü, iletişim takibi sağlayan teknolojilerle Covid-19’un yayılımını hafifletmenin yollarını arıyor. Bu süreçte ülkeler, dijital alt yapıların güçlendirilmesi, yapay zeka teknolojilerinin sürece entegre edilmesi, mekansal takip sistemleri ile vatandaşların hareketliliğinin ölçümü, hastalığın yayılma trendleri ve sağlık durumu takibi gibi akıllı kent uygulamalarını, her geçen gün geliştirmeye çalışıyor.
SALGIN HASTALIKLARLA MÜCADELEDE AKILLI KENT UYGULAMASININ ÖNEMİ
TEPAV bu konuda özel bir araştırma raporu hazırladı. Araştırma raporu kapsamında dikkat çeken unsur; pandeminin etkisi şehircilik uygulamalarına yansıyacak, dünyayı etkisi altına alan yeni tip Koronavirüs ile mücadelede, veri-temelli akıllı uygulamalar, artık hayatımızın önemli bir parçasını oluşturacak. Rapordaki şu değerlendirmeler dikkat çekiyor: “Bugün yaşadığımız pandemi, hiç şüphesiz ki toplumsal hafızalarımızda uzun yıllar yer tutacak. Özellikle büyük şehirlerde yaşayan birçok insanın alışkanlıklarında değişimlere neden olacak. Pandeminin insanlar üzerinde yarattığı bu etki, elbette şehirlere ve şehircilik uygulamalarına da yansıyacak. Pandemi ile mücadele kapsamında şehircilik uygulamalarında özellikle akıllı kent sistemlerinin hayatlarımıza çok daha hızlı bir şekilde entegre edildiği görülecek. Koronavirüs odaklı yapılan çalışmalar incelendiğinde, akıllı kent uygulamaları bu dönemle birlikte küresel yönetişimin ve uluslararası dayanışmanın da temelinde yerini alacak.”
ALT YAPIYA EN AZ 70 TRİLYON DOLAR YATIRIM YAPILACAK
Rapora göre akıllı kent uygulaması, dijital ve veri teknolojisi ile yaşam kalitesini artırmayı hedefliyor. Bu konuda şu değerlendirmeler yapılıyor:
“Bu uygulama daha hızlı ve düşük maliyetle, gerçek zamanlı veriler üzerinden talep modellerindeki değişimi takip etme ve çözümler sunma olanağı sağlar. Bu amaçla geliştirilen ve uygulamaya sunulan akıllı yatırımlar, özellikle son dönemlerde birçok ülke tarafından giderek daha çok önemseniyor. Bu önem ABD merkezli market araştırmaları şirketi olan uluslararası veri şirketi International Data Corporation tarafından yapılan bir araştırmayla da desteklenir nitelikte. Araştırmaya göre küresel ölçekte akıllı kent girişimlerine yapılan harcamaların 2023 yılına kadar 189 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.”
ÜLKELERİN AKILLI KENT UYGULAMALARI
Koronavirüs salgını ile beraber hastalığın yayılmasını engellemek adına birtakım akıllı kent uygulamaları geliştiren ülkeler, dijital çözümler sayesinde salgınla mücadelenin yöntemlerini geliştirmek için etkin çalışmalar yapıyorlar.
Salgınla mücadele kapsamında geliştirilen akıllı kent uygulamaları; sosyal mesafe, hareketlilik, dezenfeksiyon, sağlık sistemi, ekonomi, sosyal destek ve kamu hizmeti, eğitim ve veri tabanı kategorilerinde oluşuyor. Bunlar belirlenirken koronavirüsün hangi yollarla bulaştığı, yetkililerin yayılmaya karşı aldığı önlemler ve koronavirüsün sosyal, ekonomik ya da çevresel etkileri dikkate alındı. Dolayısıyla seçilen her uygulama birden fazla hedef kategori kapsamına değerlendirilebilir.
Bu kategori koronavirüsün yayılmasını önlemek adına alınan en etkili yöntem olan sosyal mesafenin önemi, hastalığın ne kadar bulaşıcı olduğundan da anlaşılıyor. Çalışma kapsamında, bu kategoride akıllı kent uygulaması üreten dört farklı uluslararası kurum/kuruluşlarla karşılaştırıldı.
En göze çarpan örnek, Çin’de ‘Guangzhou Gosuncn Robot’ isimli firmanın, G teknolojisiyle işlettiği Koronavirüs devriye robotları. Yüksek çözünürlüklü kameralar ve kızılötesi ısıölçer sistemlerle donatılmış polis kontrolündeki bu robotlar, kentsel mekanlarda beş metre yarıçapındaki 10 farklı insanı tarayabilme kapasitesine sahip. Taradığı kişinin sağlık durumunu hükümet yetkililerine iletebilmesi yönünden bu uygulama aynı zamanda çalışmadaki ‘sağlık sistemini iyileştirme’ kategorisinde de yer alıyor.
DEZENFEKSİYON İÇİN KAMUSAL ALANDA AKILLI LAVOBOLAR ÖN PLANA ÇIKIYOR
Bu süreçte çok kullanıcılı mekânların ve çokça temas edilen yüzeylerin temizliği büyük önem taşıyor. Bu nedenle yüzeylerin ve mekânların hijyenlerinin sağlanmasına yönelik uygulamalar, koronavirüse karşı alınan akıllı kent temelli önlemleri kategorilendirirken göz önünde bulunduruluyor.
Örneğin; bu kategorideki örneklerden bir diğeri de bir start- up projesi olarak başlayan ‘Smart Sinks (akıllı lavabolar)’ uygulaması. Uluslararası arenada okullarda, hastanelerde, iş yerlerinde, sağlık birimlerinde, restoranlarda ve her türlü kamusal alanda mikro boyutlarda el yıkama ve dezenfeksiyon istasyonları kurmayı hedefleyen genç girişimciler, yüz tanıma teknoloji sayesinde kullanıcı profili oluşturarak hijyeni artırmaya odaklanıyorlar.
SAĞLIK SİSTEMİ KURTARICI ROL ÜSTLENİYOR
Anlaşılıyor ki bu küresel problem karşısında hiçbir sektör sağlık sektörü kadar etkilenmiyor. Ecza tedariklerinin bozulmasından, çalışanların sağlığına; en küçük bir hatanın felaketlere dönüşebilecek olmasından halka karşı büyük “Covid-19 sonrası iyileşme” sloganı ile geliştirilen EMER2GENT isimli bu veri tabanı, pandemi sonrası ekonomik dayanıklılığı artırabilmek amacıyla bünyesindeki firmaların geliştirdikleri/ geliştirecekleri her türlü fikir, proje ve girişimcilik faaliyetlerini paylaştıkları çevrimiçi bir platform.
SOSYAL DESTEK VE KAMU HİZMETLERİ
Bu kategoride de insanların sosyal, psikolojik ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik uygulamalara yer verildi. ABD Akıllı Kent Konseyi’nin geliştirdiği ve koronavirüsün ülkede ilk defa görüldüğü zamanlarda işletilmeye başlanan ‘Covid-19 Yol Haritası’ adlı sistem, kişilere her türlü ihtiyacını karşılayabilmesi adına izleyebileceği bir yol haritası sunan gelişmiş ve güncel bir platform sunuyor.
EĞİTİM SON SIRADA
Sağlık ve ekonomiden sonra eğitim koronavirüsün en çok etkilediği alanlardan bir diğeri olarak karşımıza çıkıyor.Her türlü eğitim kurumunun kapatılmasıyla birlikte öğrenciler ve veliler uzaktan eğitim için her türlü hazırlığa girmiş, yer-yer kuruluşlar, eğitim kurumları ve hükümet yetkilileri çaresiz kalmışlardır. Buna ek olarak, ‘eğitim’, Koronavirüs odaklı akıllı kent uygulamaları arasında en az odaklanılan kategori.
ULUSLARARASI AKILLI KENT UYGULAMALARINDAN ÖRNEKLER…
Koronavirüs vakasının dünyada ilk görüldüğü günden itibaren altı ay geçti. Buna bağlı olarak tüm ülkelerden her türlü kurum/kuruluş bu felaketin üstesinden gelebilmek için olağanüstü bir çaba sarf ediyor. Ancak hızla yayılan bu pandemi karşısında hazırlıksız yakalanan birçok ülke alt yapı ve personel yetersizliği, ekonomik zorluklar ve toplumsal sorunlarla başa çıkmak zorunda kalıyor. Bu zorluklar içinde koronavirüs odaklı akıllı kent uygulamaları birinci derece öneme sahip olmasa da hastalığın etkilerini azaltmak ve yayılımını engellemek için etkili bir araç olarak kullanılıyor.
Bu bağlamda uluslararası arenada incelenen iyi uygulama örnekleri, kategorilerine ayrıldığında çoğunluğun yüzde 18 (Beşer adet) oran ile “Sosyal Mesafe ve Sosyal Destek ve Kamu Hizmetleri” odaklı işletilen uygulamalar olduğu dikkat çekiyor.
Bu oranı yüzde 15 (Dörder adet) ile sağlık sistemi, hareketliliği azaltma ve veri toplama odaklı uygulamalar ve yüzde 7 (İki şer adet) ile dezenfeksiyon ve ekonomi odaklı uygulamalar izliyor. Eğitim odaklı uygulamalar ise yüzde 4
(Bir adet) ile en az odaklanılan kategori olarak nitelendirilebilir. Bu oranlar incelendiğinde, virüsün olumsuz etkilerinden çok, yayılımını azaltmaya yönelik uygulamalara odaklanıldığı görülüyor.
İncelenen 22 uluslararası projenin, hangi kurum/kuruluşlar taraf ından geliştirildiği ve Koronavirüsle savaşta kimlerin nasıl bir rol üstlendiği açısından önem taşıyor. İncelenen uygulamaların yüzde
Bu oranı yüzde 17 (Dört adet) ile hükümetler, yüzde 13 (Üçer adet) ile yerel yönetim ve STK’lar ve yüzde 4 (Bir adet) ile de üniversiteler takip ediyor. Çeşitli bilişim teknolojisi firmaları, girişimciler, şirket ortaklıkları (koalisyon) ve Start- up’lar, pandeminin yayılmasını engellemek ya da etkilerini en aza indirmek için yapılan uygulamalarda birinci sırada yer alıyor.
Ancak unutulmamalıdır ki, ‘akıllı kent’ sektörü, küresel pazarda hızla büyümekte ve önemli bir yer kapmaya başladı. Bu durum göz önünde bulundurulduğunda, her türlü akıllı kent uygulamasının, ulusal/ uluslararası destekli özel sektör tarafından işletildiği bir gerçek. Dolayısıyla, Koronavirüs odaklı akıllı kent uygulamalarının özel sektör tarafından geliştirilmesi de olağan dışı olmayacak. Yaptığımız tespitler doğrultusunda sayısı henüz az olan ve Koronavirüsün farklı etkenlerine hedef alan bu uygulamaların, çoğunlukla ABD, Çin ve Avrupa ülkeleri kökenli kurum/kuruluşlar tarafından geliştirildiği saptandı.