“Burada en önemli konu kentsel dönüşümün planlı bir şekilde ada bazlı olarak kent geneline uygulanması olacaktır. Emsal artışları olmadan dönüşüm mümkün gözükmüyor. Plansız bir dönüşüme de müsaade etmemek gerekiyor. Şehrin bütüncül olarak planlanması dönüşüm alanlarında emsal artışları ile desteklenmeli. İzmir’e yakışan, çağdaş ve sağlıklı bir kentsel dönüşümün Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yerel yönetimler ve özel sektör ile birlikte hayata geçirilmesi gerekiyor.”
Enflasyonun artması, arsaların ve inşaatın girdi maliyetlerini ve dolayısıyla da konut fiyatlarını çok artırdığını belirten Müteahhitler Federasyonu Başkanı ve İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Kahraman, barınmanın herkesin temel ihtiyacı olduğuna dikkat çekti. Konut talebinin devam ettiğini ancak üretim maliyetlerindeki yüksekliğin yeni üretmenin önündeki en büyük engellerden birisi olduğunu ifade eden Kahraman, “Aslında konut talebi devam ediyor. İzmir büyük kentlerden yurt içi ve yurtdışından göç alıyor, insanlar evleniyor. Kentlerimizin yüzde 65’i dönüşüme muhtaç. Talep bitmez fakat arz sorunu var. İnşaat metrekare birim maliyeti son iki yılda yaklaşık 1500 TL’den 10 bin TL’ye çıktı. Bu maliyetler üzerine arsa payını ilave ettiğimizde metrekare birim maliyeti 20 bin TL üzerine çıkıyor ki bu da standart diyeceğimiz konutlar için geçerli rakamlar” dedi.
2022 yılının sektör açısından genel bir değerlendirmesini yapar mısınız?
Pandemiyle birlikte inşaat sektöründe önemli bir daralma söz konusu oldu. 2020/21 yıllarında kısmen bir hareketlenme olsa da fahiş fiyat artışları nedeniyle müteahhitler proje üretmekte zorlandı. 2022 Kasım ayı TÜİK verilerine göre bir önceki yıla oranla satışlarda yüzde 40’lık bir düşüş var. Çünkü vatandaşın da alım gücü düştü.
İnşaat sektörü ekonomiye istihdama katkısı ve 250 alt sektörü tetiklemesi ile ülkemizin önemli sektörlerinin basında geliyor. Fahiş derecede artan inşaat malzemeleri ve arsa fiyatlarının aşırı yükselmesi sektörün daralmasına neden oldu.
Türkiye’de son dönemde yaşanan enflasyonist ortamından barınma ihtiyacına olan etkilerini değerlendirir misiniz?
Enflasyonun artması, arsaların ve inşaatın girdi maliyetlerini ve dolayısıyla da konut fiyatlarını çok artırdı.
Bu durum da sıfır konutta olan üretimin azalmasına neden oldu. Barınma herkesin temel ihtiyacı. Aslında konut talebi devam ediyor. İzmir büyük kentlerden yurt içi ve yurtdışından göç alıyor, insanlar evleniyor. Kentlerimizin yüzde 65’i dönüşüme muhtaç.
Talep bitmez fakat arz sorunu var. İnşaat metrekare birim maliyeti son iki yılda yaklaşık 1500 TL’den 10 bin TL’ye çıktı. Bu maliyetler üzerine arsa payını ilave ettiğimizde metrekare birim maliyeti 20 bin TL üzerine çıkıyor ki bu da standart diyeceğimiz konutlar için geçerli rakamlar.
İzmir’in çok önemli bir deprem gerçeği var. Yapı stoğu da eski. Neredeyse kentin yüzde 60 depreme dayanıksız binalardan oluşuyor. 2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı riskli alanların dönüşümü kanunu ile birlikte birçok bina yıkılarak yerine yenisi yapılmış; yani kentsel dönüşüm değil bina yenilemesi yapılmıştır.
Sürece İzmir özelinde baktığımızda; deprem sonrasında yaşanan yerinde dönüşüm süreci, geniş arazi bulmakta yaşanan zorluklar ve enflasyonist ortam ile sıkıntının daha fazla hissedildiğini görüyoruz. Bu konuda şehir özelindeki çözüm önerileriniz nedir?
İzmir’in çok önemli bir deprem gerçeği var. Yapı stoğu da eski. Neredeyse kentin yüzde 60 depreme dayanıksız binalardan oluşuyor. 2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı riskli alanların dönüşümü kanunu ile birlikte birçok bina yıkılarak yerine yenisi yapılmış; yani kentsel dönüşüm değil bina yenilemesi yapılmıştır. Burada en önemli konu kentsel dönüşümün planlı bir şekilde ada bazlı olarak kent geneline uygulanması olacaktır. Emsal artışları olmadan dönüşüm mümkün gözükmüyor. Plansız bir dönüşüme de müsaade etmemek gerekiyor. Şehrin bütüncül olarak planlanması dönüşüm alanlarında emsal artışları ile desteklenmeli. İzmir’e yakışan, çağdaş ve sağlıklı bir kentsel dönüşümün Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yerel yönetimler ve özel sektör ile birlikte hayata geçirilmesi gerekiyor. 2020 yılında yaşadığımız deprem sonrası maalesef istediğimiz düzeyde bir dönüşüm gerçekleştiremedik. Vatandaşlarımız hala az ve orta riskli binalarda yaşamaya devam ediyor. Hiçbir vatandaşımız riskli yapılarda oturmak istemez. Dolayısıyla bu konuda reel ve doğru çözümler üretmek gerekmektedir. Müteahhitler olarak biz elimizi taşın altına koymaya hazırız. Burada önemli olan girdi maliyetlerinin kontrol altına alınması ve bürokratik engellerin ortadan kalkmasıdır.
Sektörün yaşadığı diğer sorunlar ve sizin bu konudaki çözüm önerileriniz nedir?
İstihdama ve ülke ekonomisine katkısıyla lokomotif sektör olan inşaat sektörünün önünün açılması ülkemiz için de çok önemli. Konut fiyatlarındaki artışın önemli bir sebebi de arsa maliyetleridir.
Ürettiğiniz her bir konutun en az yüzde 50 arsa payı bulunmaktadır. Yani 1 milyon TL’ye mal edilen bir konutun 1 milyon TL’de arsa payı bulunmaktadır. Bu oran çok yüksek bir orandır. Şehir merkezlerinde arsa kalmadı; arsa bulunamayınca fiyatlarda aşırı arttı. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve yerel yönetimler eliyle arsa üretilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Orman vasfını yitirmiş, tarım yapılamayan alanların kamu ve özel sektör desteği ile öncelikle büyük şehirlere kazandırılması gerekiyor. Bu alanların şehircilik ve planlama kriterlerine uygun planlanarak yeni alanlar kazandırmamız gerekiyor. Burada üretilecek olan arsaların halka arz edilmesi ile arsa payı oranları yaklaşık yüzde 25 düşer. Bu da vatandaşın konut sahibi olması açısından oldukça önemli bir katkı olacaktır.
Konut talebi konusunda önümüzdeki dönemde piyasada bir fiyat istikrarın oluşacağını düşünüyor musunuz? Piyasalara yönelik öngörüleriniz nedir?
Demin de bahsettiğim gibi konut bir ihtiyaç. Günümüzde mecburen ötelenen bu ihtiyacın bir şekilde giderilmesi gerekiyor. Yeni Evim Kampanyası’nın ikinci el evler için de getirilmesi vatandaşlar adına faydalı olacaktır. Yeni konut üretimindeki düşüş ev fiyatlarını yükseltti. İnsanlar kiralık konutlara yöneldi. Şimdi aynı sorun kiralık konut fiyatlarında da yaşanıyor. Eğer enflasyon dizginlenmezse üretim maliyetleri de artacağı için bu durumda fiyatların artması da devam edecek. Bu anlamda Bakanlarımızın açıkladığı Yeni Evim Paketi faydalı bulduğumuz bir sistem. Konut faizlerinin yüksek olmasının yanı sıra konut satışlarında en önemli sorun krediye ulaşmaktaydı. Bugün yüzde 10 peşinat ile İzmir’de üst limitin 3 milyon TL olması alım gücünü biraz daha artıracak. Bu paketle birlikte, konut üretimine başlayacak olan müteahhitler de artık harekete geçebilir.
Bu kampanyayla denetim mekanizması da oluşturularak çeşitli spekülasyonlara izin verilmeyecek. Malzeme ve girdi maliyetlerinde artış olmadıkça konut fiyatlarının artışıyla ilgili fırsatçılık yapılmayacağını düşünüyorum. Açıklanan bu kampanya sektöre ve vatandaşlara bir nefes aldıracak. Orta gelirli vatandaşlar için açıklanan konut kampanyasında tespit ettiğimiz 2 önemli sorun var. Bir tanesi alınacak olan konutun ekspertiz rakamı üzerinden yüzde 5 kesinti yapılması. Burada daha adil olan çekilecek kredi miktarı üzerinden yüzde 5 kesinti olmasıdır. Diğer bir konu ise bu proje kapsamında enflasyon muhasebesi talebimizdir. Geçmiş yıllarda alınan arsa değeri enflasyon nedeni ile 4-5 kat arttı. Fakat bunu maliyete yansıtamayan müteahhitler yüksek kredi kullandıramıyor. Kullandırması halinde yüksek vergi ile karşı karşıya kalacağı endişesiyle konut kampanyasına dahil olmaktan imtina ediyor. Türkiye geneline baktığımızda aynı sorun ile karşı karşıyayız. Şu ana kadar kampanya müracaat 8 bin civarında. Beklentinin çok altında kaldı. Bu sorunların çözülmesi vatandaşın konuta erişimini oldukça artıracaktır.
Üretim maliyetlerindeki artış özellikle yeni konut yapımındaki hızı düşürdü. Birçok proje bekleme dönemi yaşıyor.Olan projelerdeki fiyatlarının yüksekliği piyasalarda “bekle- gör” mantığını beraberinde getirdi. Bu süreç ne kadar sürdürülebilir?
Fiyat artışı konusunda önünü göremeyen müteahhitler için yeni projeye başlamak artık risk barındırıyor. Fiyat artışları nedeniyle başladığımız projeleri tamamlamak için ek destekler açıklandı.
Geçmişte yapılan kredi garanti fonu (KGF) çalışması ve daha önce de uygulanan tamamlama kredileri vardı. Buna benzer destekler yeni yılda devreye alınmaya başlandı. Ama bu tamamlama kredileri çıktığı gün itibariyle bitti deniyor. Kaynakların piyasaya büyük küçük firma demeden iyi paylaştırılması lazım. Girdi maliyetlerini artıran inşaat malzeme fiyatlarının da ilgili makamlar tarafından etkin bir şekilde sonuç odaklı takip edilmesini istiyoruz.