“Felsefemiz; agresif büyüme yerine sakin ilerleme”
Rüzgar Enerji Santralleri yatırımları her geçen gün daha çok artıyor. Türkiye’ nin konumu ve potansiyeli düşünüldüğünde, daha alınacak çok yol var. Bu alanda; RES generatörlerinin bakım onarım gereksinimlerinde ciddi bir açıklık var. Bu alanda AOSB’de bir yatırımımız oldu. Gelecekte Yenilenebilir Enerji Sistemleri ile ilgili, daha farklı yatırımlar da yapmayı planlıyoruz.
YARIN Dergisi’nin bu sayıdaki ‘İş Dünyası’ köşesinin konuğu, Elsis Enerji Sistemleri Şirket Ortağı ve aynı zamanda Aile İşletmeleri Derneği (TAİDER) Yönetim Kurulu Üyesi Fatma Olten ve Elsis Enerji Sistemleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Genel Müdürü Erkan Karacar oldu
Kapak konumuz da olan enerji sektörüne, İzmir üzerinden ışık tuttuk. Enerjiden sanata geniş bir perspektifte gerçekleştirdiğimiz sohbette, grup olarak yeni hedeflerini ve sektörde yapılması gerekenleri konuştuk.
Hollanda’yı yatırım üssü olarak kabul ettiklerini belirten Fatma Olten, bu projeyi 2023 yılında hayata geçirmeyi planladıklarını söyledi. “Ham madde tedarik zincirinin yeniden oluşması, yüksek enflasyonun durulması ve belirsizliklerin ortadan kalkmasından sonra Türk mühendislerimizle ve tamamen kendi kaynaklarımızla Hollanda’ya gideceğiz” diyen Olten, İzmir’den Hollanda’ya know-how transferi yapacaklarını vurguladı. Olten, “Bizim yatırımımız yetişmiş insanımızı Hollanda’ya götürmek olacak” dedi.
Şirket olarak kuruldukları günden beri gerek vizyon gerekse ciro bazında sürekli büyüme trendinde olduklarını belirten Erkan Karacar da önümüzdeki günlerde rüzgâr enerjisi yatırımlarına odaklandıklarını kaydetti.
Fatma Hanım, sizi tanıyabilir miyiz?
FATMA OLTEN: ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunuyum. Evliyim, 2 çocuğum var. 1987’den beri 35 yıldır bir fiil iş hayatının içindeyim. Aselsan, Eximbank ve Yaşar Holding’de çalıştıktan sonra 2003 yılında kendi şirketim olan Promeda’yı kurdum. Elsis Enerji 1973 yılında kurulmuş bir şirketin devamıdır. 1973 yılında kurucumuz elektrik mühendisi Vedat Yaşar Soydinç, yurt dışında elektrik mühendisliği yapabilir diplomasını alan ilk Türk mühendisler arasında yer alıyor. TÜPRAŞ’ın kuruluşunda özel olarak dönemin Enerji Bakanı tarafından “Burada çalışın” diye çağırılmış Türk mühendis grubun içerisinde Türkiye’ye gelmiş.
Şu anda yönetim kurulu başkanımız olan Ceyhan Olten elektrik mühendisi olarak mezun olduğunda, Yaşar Beyle çalışmaya başlıyor. Daha sonra da ortak oluyorlar. Bir süre sonra Yaşar Bey hastalanır, hastalığı sırasında Ceyhan Bey şirketin bütün hisselerini satın almış. Sonrasında ben sisteme dahil oldum. Ceyhan Bey, Elsis Enerji’nin komple hisselerini aldıktan sonra değişim süreci de başlıyor.
O dönemde Ege Bölgesi’nin elektrik ticaretinde değişiklikler yaşanıyor. Mühendislik hizmeti veren elektrik mühendisliği güçlü malzeme şirketine ihtiyaç var. O malzeme mutlaka Siemens olmalı. Çünkü piyasada bulabileceğiniz kalite anlamında Elsis’in çalıştığı Siemens, partner olmaya uygun.
O dönemde Siemens partneri olduk. Bugüne kadar Siemens’in gamında olan bütün ürün gruplarının yavaş yavaş bayiliğini artırarak bundan 5 yıl öncesine geldik ve hızla büyümeye devam ediyoruz.
Bugün Ege Bölgesi’ndeki bütün tesislerin mutlaka bir yerinde Elsis Enerji’nin imzası var. Elsis Enerji pazarlama faaliyetinde bulunmaz, referans yöntemiyle yerli yabancı sermayeli firmalarla çalışıyoruz. Bu anlamda Elsis Enerji proje taahhüt danışmanlık anlamında çok ciddi bir bilinirliği ve pazarda iyi ünü var.
ERKAN KARACAR:
Enerji maliyetlerinin artması ve yaşanan doğal krizlerivsebebi ile, Firmalar RES ve GES yatırımlarına daha fazla dönmüş durumda. Özel sektör bu konuda üretip satmaktansa, daha fazla kendi ihtiyaçlarını karşılamakviçin yatırıma odaklandı. Ancak bu alanda yatırım yapmak ciddi bir maliyet. Bir takım destek ve teşvikvmekanizmalarının bilinçli olarak işletilmesi gerekiyor.
Promeda şirketinin faaliyet alanı nedir?
FATMA OLTEN: Promeda öncelikle benim şirketim olarak IT alanında faaliyet göstermek için kuruldu. Sonrasında elektrik malzeme tarafında güçlü bir partnership olan Siemens ile çalışmaya başlayınca elektrik malzeme ve mühendislik şirketine dönüştü. IT tarafından elektrik otomasyonuna ve endüstriyel teknolojilere dönüştü. Yıllar içinde Ege Bölgesi’nde lider, Türkiye’de ilk 3’ün içerisinde Siemens ürünleri özelinde bir partner olduk. Endüstriyel teknolojilerde 2018 yılında Sanayi Bakanlığı’ndan tescilli Tasarım Merkezi’ni kurduk. Elektromekanik ve endüstriyel teknolojiler bütününde projeler yapıyoruz. Promeda Elektrik son teknolojiyi takip eden çok güçlü mühendislik altyapısı olan bir elektrik şirketi haline geldi.
ERKAN KARACAR:
Manisa, organize sanayi bölgelerinin altyapıları itibariyle de daha güçlü bir konuma sahip. Enerji altyapısı büyük arazi bulma avantajı nedeniyle yatırımcılar özellikle bu bölgelerde yatırım yapmayı tercih ediyor.
Tasarım Merkezi yapılanma sürecinde Bakanlığın fonlarından yararlandınız mı?
FATMA OLTEN: Tamamen kendi öz sermayemizle tasarım merkezi olduk. 2010’lu yıllara gelirken pano üretimi başladı. Pano üretimi önce klasik alçak gerilim panolarıyla başlarken Siemens’in Sivacon partnerliğini aldık. Otomasyon ve PLC panoları üretmeye başladık. Enerji santrallerinin akıllanması, yönetilmesi için büyük projelere imza atmaya başladık. Sivacon’un en üst düzey partnerliği olan çekmeceli tip lisansını da geçen yıl aldık. Başarımızı gösterdikçe partnerlikler de arka arkaya geldi. Ama bu başarıları anlatmayı sevmiyorsunuz!…
FATMA OLTEN: Gerçekten de Promeda tarafından çok reklam yapmayı bilmiyoruz. 2017’de “Avrupa’ya ihracat yapmak istiyoruz” diye hedef koyduk. Avrupa’ya açıldık. Almanya ve Hollandalı enerji sektöründeki elektrik müteahhidi olan firmalarla partner olduk. Bir tanesi Shell… Shell okyanusta yıllardır petrol arıyor. 123 yıldır Shell’in partneri olan Hollandalı VONK firmasının Türkiye partneri olduk. Avrupa’da maliyetler çok yüksek, Türkiye’de lojistik olarak çok doğru bir yerdesiniz. Özellikle Afrika’ya ya da alt bölgeye yarımadaya doğru bir sevkiyat yapılacaksa Türkiye çok doğru bir merkez.
Bizim rakibimiz olan Slovakya Avrupa Birliği Bölgesi’nde kaldığı için hem maliyetleri daha pahalı, hem de Türkiye lojistik açıdan daha uygun. O pazardaki bütün müşterilerine ve yaptığı projelere VONK Hollandalı firmayla birlikte pano üretiyoruz ve ihracat yapıyoruz. Bunlar olurken bir yandan da Amerika pazarına girdik.
Avrupa pazarında sadece iki ülke ile mi çalıyorsunuz?
FATMA OLTEN: Hollandalı ve Alman firmalarla çalışıyoruz. Bu listeye İtalya’yı ekledik. Üç ana ülkemiz var ama en büyük merkezimiz Hollanda.
Ne kadarlık bir ihracat hareketi var?
FATMA OLTEN: Ciromuzun yaklaşık yüzde 10’unu ihracat oluşturuyor. Pano üretimimizin yüzde 40’ı ihracat odaklı. Sonrasında Amerika pazarına girdik. Türkiye’de makine imal edip Amerika’ya gönderen firmalarla partner olduk. Amerikan standartlarında pano üretebilir sertifikalarımız var. Böylece hem Avrupa hem Amerika’ya ihracat devam ediyor.
Orada nasıl bir strateji belirlediniz?
FATMA OLTEN: Aslında Avrupa merkezinde Hollanda’yı ikinci merkez haline getirmek istiyorduk. Fakat Covid sırasında ticaret altyapısında birtakım değişiklikler oldu. Şu anda İsviçre’nin vergi anlamında bir atağı var. Onun için Hollanda hala ön planda ama İsviçre’yle de çalışıyoruz. Eğer daha uygun olduğunu düşünürsek oraya gidebiliriz.
Hollanda’yı üs olarak kabul etme yaklaşımı var. Bununla ilgili olarak stratejik olarak neler belirlediniz? Önümüzdeki yıldan itibaren orada yeni bir merkez mi açacaksınız? Türk mühendisler gidip orada mı çalışacak?
FATMA OLTEN: Pandemi sürecinden önce Hollanda-Türk Ataşeliği ile çalıştık. Bize çok yardımcı oldular, yer bulduk. “Hangi lokasyonda olursak müşterimize daha iyi servis verebiliriz” üzerinde çalıştık. El sıkışıp kiralamak üzereydik, pandemi süreci başladı ve o yüzden beklemeye aldık. 2023’in projesi bu olacak diye düşünüyorum. 2022’de ekonomi zor geçecek. Hammadde tedarik zincirinin oluşması ve yüksek enflasyonun durulması ve belirsizliklerin ortadan kalkmasından sonra Hollanda’ya Türk mühendislerimizle ve tamamen kendi kaynaklarımızla gideceğiz. İdari ofis olarak Hollandalı çalışanları değerlendirmeyi düşünüyoruz.
Bunun sebebi şu gerçekten Avrupa’da da kalif iye personel bulmanın zorluğu var ama daha büyük sorun; kurumsal kimliği taşımak. Çalışma arkadaşlarımızla birlikte büyüdük. Çalışma disiplinini ve mühendislik altyapısını almış olan arkadaşlarımızla gitmeyi tercih ediyoruz. Tabi ki oradaki genç mühendislerden de yararlanacağız.
Orada imalat yapacak mısınız?
FATMA OLTEN: Evet, Avrupa Birliği ülkesinde üretim yapmış olmanın avantajlarını kullanmak istiyoruz. O yüzden ilk 3 yılda imalata başlamayı düşünüyoruz. Kendi uzman teknisyenlerimiz ile başlar ve yeni gençleri Hollanda’dan istihdam ederiz diye düşünüyoruz.
Beyingöçü mü know how transferi mi?
FATMA OLTEN: Know how transferi… Çünkü özümüzle kültürümüzle gidiyoruz. Ahde vefası çok güçlü bir kurum olduğumuzu düşünüyoruz. 1973’ten beri Vedat Yaşar Soydinç’in etik kurallarıyla büyüdük ve o kurallar Ceyhan Olten tarafından zenginleştirildi. Biz de bu çerçeveyle yaşıyoruz, onunla gideceğiz. Hollanda’da ve İtalya’da ticaret Türkiye’deki ticaretten çok farklı.
Ne kadarlık bir yatırım?
FATMA OLTEN: Başlangıçta ofis olarak gideceğimiz için yazmaya değer bir yatırım tutarı değil. İlk 3 yılın sonucunda imalat dediğimizde bizim imalat türümüz çok ciddi bir makine yatırımı yapmayı gerektirmiyor. Montaj ağırlıklı. Çok iyi teknisyenlik mühendislik gerektiriyor. Mavi Yaka diye gördüğünüz arkadaşlarımızın çoğu başka şirketlerde yönetici olur, hepsi çok iyi teknisyenler, yüksek okul mezunu. O yüzden de o insanlarla gideceğiz. Bizim yatırımımız; insan gücümüzü oraya götürmek olacak. Burada yeni arkadaşlar istihdam edeceğiz. Butik ve keyifli çalışan bir şirket olduğumuzu düşünüyorum.
Agresif hedefler belirlemiyorsunuz…
FATMA OLTEN: Hayır. İşinizi iyi yaparsanız, para kazanıyorsunuz. İşimizi iyi yapıp müşterimizi memnun edelim, o müşteri yeni müşteri getirsin ve biz dürüst olalım. Felsefemiz; “müşteri etik anlayışımızın ve mühendislik gücümüzün lüksünü yaşasın” olduğu için çok daha fazla büyüyebilecekken daha sakin ilerliyoruz.
Bu markayı aynı paralelde enerjide farklı başlıklarda görmek mümkün olacak mı?
FATMA OLTEN: Olabilir.
Erkan Bey ekibe ne zaman katıldı?
FATMA OLTEN: Yaşar Bey, Ceyhan Bey ile ortak olduktan bir süre sonra elektrik mühendisi olan Erkan Bey okulu bitiriyor ve Elsis Enerji’de işe başlıyor. O zaman gencecik bir delikanlı…(Gülerek…)
Bugünlere kadar ki süreçte hep birlikte yürüdük. Biz artık ona üçüncü neslimiz diye takılıyoruz. Şimdi Elsis Enerji’nin genel müdürü. Bizim için Elsis Enerji’nin ya da Promeda’nın genel müdürü olmak önemli değil biz grup olarak davranıyoruz. Çünkü hangi alanda kim varsa ona destek veriyoruz. Sadece kartvizitte yazması gerektiği için öyle yazıyoruz. Aslında şirketi birlikte yönetiyoruz.
Ceyhan Bey’in ön görüsü, benim sistem anlayışım ve Erkan Bey’in takım çalışması ile beraber yürütüyoruz. Tabi ki diğer bütün arkadaşlarımızın desteği ile…
Erkan Bey sizi tanıyabilir miyiz?
ERKAN KARACAR: 1979 İzmir doğumluyum. Kocaeli Üniversitesi, Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden 2000 yılında mezun oldum. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Askerliğimi yaptıktan sonra ilk işim olarak başladığım ELSİS Enerji Şirketinde; bugün Genel Müdürlük görevini yürütüyorum.
Elsis Enerji, butik işler yapıyor. Piyasaya; elektrik taahhüttü ve proje olarak baktığınız zaman, ciro olarak birçok f irmaya hizmet edebilecek tecrübe ve yetkinlikteyiz. Fakat biz, daha çok bölgemizde yatırım yapan yabancı yatırımcıların yatırımlarında bulunmayı tercih ediyoruz.
Son dönemde ‘üretimde verimlilik’ ve ‘sürdürülebilirlik’ kavramlarını daha çok konuşmaya başladık. Bu kavramlar özelinde baktığımızda yatırımın doğru ve bilinçli olması hassasiyeti size avantaj olarak dönmedi mi?
ERKAN KARACAR: Dönmesini umut ediyoruz ama hala bu algıda olmayan yatırımcılar ve müteahhitler var. İşin sonunda 20 milyon TL bütçeli işi pazarlık edip, 18 milyon TL’ye yaptım diyor; ama doğru bir proje olsa belki 15 milyona mal edecek. Bunun farkında olmayan yatırımcılar var. Çünkü doğru bir ekiple çalışmadığınız zaman sahada çok köstek ile karşılaşıyorsunuz. Bu da hem maliyetleri artırıyor hem de daha sonra daha fazla git-gel süreci yaşıyorsunuz.
FATMA OLTEN: Bizimle bir kez çalışmaya başlayan bırakmıyor. Müşterilerimiz ile uzun yıllardır birlikte çalışıyoruz. Çünkü o farkı yaşadıklarında anlıyorlar.
FATMA OLTEN: Türk Halk Müziği’ni klasik müzik ile birleştirdik. Cem Adrian ve halk danslarının sahne aldığı konserimiz büyük ilgili gördü. Amerikalı bir yuotuber bizimle ilgili program yaptı. Bu çalışmayı bir AB Projesi haline getirmek ve bütün Avrupa’yı da gezmesini istiyorum. Örneğin, Viyana’da ilk yarıda Mozart sonra ardından ikinci yarıda Türk Halk Müziği çalınsın. Biz konservatuar mezunu gençlerimize iş bulmak arzusundayız.
O zaman; Türkiye’de yatırımcı ve iş dünyası özelinde Endüstri 4.0, sürdürülebilirlik vs. kavramları söylemde mi kalıyor?
ERKAN KARACAR: Bu farkındalık günden güne artıyor ama zaman alacak. İnsanlar yavaş yavaş algılıyor. İzmir özelinde şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Türkiye olarak baktığınız zaman çok geride olduğumuzu düşünmüyorum ama özellikle bu çalışmaların KOBİ’lerde yaygınlaştırılması zor olacak.
FATMA OLTEN: TAİDER’in de Akademi Komitesi’nden sorumlu yönetim kurulu üyesiyim 2 dönemdir. Sürdürülebilirlik eskiden bizim bütün komitelerin altında konuşageldiğimiz bir konu iken şimdi ana komite oldu. Dünya çağında aile işletmelerinin birlikte olduğu Family Business Network derneğinin Türkiye şubesiyiz. Family Business Network’ün dünya çapında sürdürülebilirlik sağlamak için Polaris adı verilen bir ödül sistematiği var. Başvurunuza karşılık sizin çevre dahil olmak üzere 13 alanda sürdürülebilir olup olmadığınızı uzmanlar raporluyor. Ona göre de size ödül veriyor ya da veremiyorlar.
Bu modeli, Türkiye’ye getirdik. 4-5 yıldır Kuzey Yıldızı Ödülleri’ni veriyoruz. Bu yıl Kuzey Yıldızı Zirvesi’ni ayrıca ödül töreni olarak düzenledik. Türkiye’de çok sayıda firma şu anda sürdürülebilirlik raporu yazıyor. Çünkü yurt dışına ihracat yapan birçok firma artık sürdürülebilirlik raporu yoksa ihracat yapamayacak noktasına geldi. Türkiye’de bu rüzgârdan etkilendi. Bu anlamda içinin dolması biraz zaman alacak.
İzmir belli alanlarda ihtisaslaşıyor. Örneğin; iklimlendirme, rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi üretiminde… Enerji konusunda bir üs olabilir miyiz?
FATMA OLTEN: İzmir olarak olamaz. Ama Ege Bölgesi olarak evet. Ticari olarak baktığımızda Manisa biraz daha İstanbul’a benzer. Bu sebeple de İzmir olarak Manisa’nın altında kalacağımızı düşünüyorum. O yüzden İzmir diye değil Ege Bölgesi diye bakalım. Ege Bölgesi’nin önü çok açık. Biz artık tersine beyin göçünü üst düzey boyutta yaşıyoruz. Kocaeli’nde yatırım alanı yok. Manisa ön plana çıkıyor. Denizli parlayan yıldız durumunda. Yatırım çekmek için bölgenin gücü fazla.
ERKAN KARACAR: Şirket kurulduğundan beri sürekli büyüme trendinde. Gerek vizyon gerekse ciro bazında… Üretim odaklı düşünüyoruz. Rüzgar Enerji Santralleri yatırımları her geçen gün daha çok artıyor.
ERKAN KARACAR: Manisa, organize sanayi bölgelerinin altyapıları itibariyle de daha güçlü bir konuma sahip. Enerji altyapısı büyük arazi bulma avantajı nedeniyle yatırımcılar özellikle bu bölgelerde yatırım yapmayı tercih ediyor. İzmir’de alan yok. Hangi organize bölgesinde arazi var ki! Şehirde RES’de (Rüzgar Enerji Santralleri) bir hareket var. Bu konuda Bergama bir üs olabilir. GES ayağında ise Manisa ile yol alınıyor.
Yabancı sermayeli şirketlerle çalışıyorsunuz. Onların bölgeye ve ülkeye yatırım planlarında öncelikleri neler? En çok hangi talepler ile geliyorlar?
FATMA OLTEN: Serbest bölge hala çok cazip konumda. Makine imalatı yapacaklar sıcak bakıyorlar. Ekonomik kırılganlıklar nedeniyle bekleme yaşanıyor. Uygun imkanlar sunulması halinde yatırım yapmaya sıcak bakılıyor.
Kendi sektörünüz paralelinde bu tecrübeyi farklı alanlarda görmek mümkün olacak mı?
ERKAN KARACAR: Şirket kurulduğundan beri sürekli büyüme trendinde. Gerek vizyon gerekse ciro bazında… Üretim odaklı düşünüyoruz. Rüzgar Enerji Santralleri yatırımları her geçen gün daha çok artıyor. Türkiye’ nin konumu ve potansiyeli düşünüldüğünde, daha alınacak çok yol var. Bu alanda; RES generatörlerinin bakım onarım gereksinimlerinde ciddi bir açıklık var. Bu alanda AOSB’de bir yatırımımız oldu. Gelecekte Yenilenebilir Enerji Sistemleri ile ilgili, daha farklı yatırımlar da yapmayı planlıyoruz.
FATMA OLTEN: Pandemi döneminde de durmadık. Kapanma kararı oluştuğunda sezonun tam ortasında idik. Maaşlı çalışanlarımız dışında kalan sözleşmeli arkadaşlarımıza “Evde online konser” olanağı sunduk.
Türkiye’nin enerji politikasını nasıl yorumlarsınız?
FATMA OLTEN: Enerji sektörüne bir dönem ciddi teşvikler verildi. Belki bir dönem yatırım korkaklığı oluştu ama geçici olduğunu düşünüyorum. Yine bu alanda cesaret geleceğini düşünüyorum. Bunun da 2024 yılından sonra olacağını düşünüyorum. Çünkü ham madde tedarik zinciri kırıldı ve bu nedenle projeler gerçekleşmedi. Ayrıca konteyner konusunda nakliye sorunları var. Bu sorunlar 2023 sonuna kadar çözülür. 2022 yılında geçmişte başladığımız işlerin bitirilme süreci olacak. İşin mutfak kısmının derlenip toparlandığı bir yıl olacak. Temel ihtiyaçlara yönelik yatırımlar sürdü ama yeni yatırımlar için cesaret çok kırıldı. Yatırım yapma düşüncesi var ama gerçekleşmesi en erken 2 yılı bulur.
Ekonomik kriz, pandemi döneminden önce başladı. 2018 Ağustos ayından beri çok şiddetli bir ekonomik kriz içindeyiz. O dönemden itibaren sanayideki süreci analiz etmek gerekiyor. Sanayideki üretim artışı ile birlikte enerji talebi artacak ve bu alandaki yatırım iştahı yeniden oluşacak.
ERKAN KARACAR: Enerji maliyetlerinin artması ve yaşanan doğal krizleri sebebi ile, Firmalar RES ve GES yatırımlarına daha fazla dönmüş durumda. Özel sektör bu konuda üretip satmaktansa, daha fazla kendi ihtiyaçlarını karşılamak için yatırıma odaklandı. Ancak bu alanda yatırım yapmak ciddi bir maliyet. Bir takım destek ve teşvik mekanizmalarının bilinçli olarak işletilmesi gerekiyor.
FATMA OLTEN: Hollanda’da şöyle bir süreç yaşanıyor. Biliyorsunuz onlar rüzgâr enerjisi yatırımları konusunda son derece başarılı bir ülke. Onlar eskiyen rüzgâr santrallerini yenileme yatırımlarına odaklanıyorlar. O eski sistemleri de olmayan ülkelere sevk ediyorlar. Onu başka olmayan ülkelere gönderip çalışmalarına devam ettirmeyi sağlayabiliyorsunuz. Hollanda ve Almanya hükümeti bunu destekliyor. Böyle bir dönüşüm başladı. Türkiye’de yatırımcı aradıklarını duyduk.
Bu teknoloji eski değil mi? Neden başka bir ülkenin eski teknolojisini alalım?
FATMA OLTEN: Hayır eski teknoloji değil. Bizim için sıfıra göre daha pozitif bir durumda.
Müzik diyelim mi? Olten Filarmoni Orkestrası, İzmir’den tüm dünyaya rol model olmuş önemli bir proje… Pandemi döneminden en çok müzik ve sanat başlığı etkilendi. Olten Vakfı olarak bu süreci nasıl yönettiniz?
FATMA OLTEN: Pandemi döneminde de durmadık. Kapanma kararı oluştuğunda sezonun tam ortasında idik. Maaşlı çalışanlarımız dışında kalan sözleşmeli arkadaşlarımıza “Evde online konser” olanağı sunduk. Kendileri evde çekim yaptılar. 25 dakikalık yayınlarına bir aylık masraflarını karşılayacak bir gelir sağlamaya çalıştık. Bağış sistemi oluşturduk. O bağışlarla onlara destek verdik. Bu konserleri haftada iki gün yayınladığımız oldu. Olten Sanat Vakf ı gönüllerine gönül dolusu teşekkürler. Son olarak AB Projesi yaptık. O kapsamda Hollanda Rotterdam Gençlik Orkestrası ile Olten Filarmoni Orkestrası aynı anda on line konserimiz oldu. ayrı ülkede iki ayrı şef yönetiminde aynı anda konser verdiler. Gönüllük Projesi olarak Yangın sonrasında AKUT’u destekleyen özel bir parça yaptık. Aralık ayında Covid sonrası ilk konserimizi gerçekleştirdik ve salon tamamen dolu idi. Çünkü herkes konsere gitmeyi çok özlemişti. 23 Mayıs’ta İstanbul AKM’de konserimiz olacak. 1-2 Haziran tarihlerinde klasik baleden Türk halk danslarına uzanan bir sentez projemiz oldu. Uyarlamalar yaptırıyoruz. Sezonumuz ekim ayından itibaren başlayacak.
Üniversite hayali ne oldu?
FATMA OLTEN: Altyapı çalışmalarına başladık. Zamana yaydık.
Başka neler hayal ediyorsunuz?
FATMA OLTEN: Türk Halk Müziği’ni klasik müzik ile birleştirdik. Cem Adrian ve halk danslarının sahne aldığı konserimiz büyük ilgili gördü. Amerikalı bir yuotuber bizimle ilgili program yaptı. Bu çalışmayı bir AB Projesi haline getirmek ve bütün Avrupa’yı da gezmesini istiyorum. Örneğin, Viyana’da ilk yarıda Mozart sonra ardından ikinci yarıda Türk Halk Müziği çalınsın. Biz konservatuar mezunu gençlerimize iş bulmak arzusundayız.
Seyirci oluşturmak çok önemli… Bu farkındalığı artırmak için neler yapılmalı? Örneğin; Viyana’da çocuklar Mozart’ın evine gidiyor, 2 saat orada müziği yaşıyor, merdivenlerinde oturup beslenme çantasını açıp yemeğini yiyor. Çocuk, müziği yaşıyor. Biz de bu tarz alanları yapamaz mıyız?
FATMA OLTEN: Haklısınız. Bu bizim tek başına yapabileceğimiz bir şey değil. Bu nedenle çocuklarımıza ulaşmak için devlet okullarına gidiyoruz. Zaten özel okullar çağırıyor ve etkinlik yapıyorlar. Biz devlet okullarındaki çocuklarımıza ulaşıyoruz. Müzik aletlerini tanıtıyoruz, parçaları çalıyoruz, dans etmelerini sağlıyoruz. Genel provalarımıza gelir seviyesi düşük çeperde yaşayan çocuklarımızı ağırlıyoruz. Aslında bizim bir mekânımız yok. Eğer bir mekânımız olursa o zaman Müzik Akademisi ve Müzik Müzesi yapabiliriz.