Atık yönetimi uzmanı Ali Rıza Öner, deprem sonrası atık bertarafına ilişkin dünya örneklerini incelediklerini belirterek, toplamda Erciyes Dağı büyüklüğünde 1.2 milyar ton enkazın bertaraf sahalarına 60 milyon kamyonla taşınacağının hesaplandığını belirtti.
Türkiye’de 6 Şubat’ta “asrın felaketi” olarak nitelenen eşi benzeri görülmemiş ve son derece yıkıcı depremlerin art arda yaşandığını, 11 ilde, 62 ilçede 14 milyon kişiyi etkileyen depremler sonucu 50 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Bu süreç beraberinde farklı başlıkların yönetilmesini beraberinde getirdi.
Uzmanlar, deprem bölgelerinden çıkacak hafriyat ve molozların Erciyes Dağı büyüklüğünde bir boyutta olacağını tahmin ederken, bu atıkların çevreye zarar vermeden bertaraf edilmesi için de titiz bir çalışma yürütülmesi gerektiğini belirtiyorlar. Kahramanmaraş merkezli iki (ikiz) depremde yıkılan on binlerce binanın bir kısmında arama kurtarma çalışmaları tamamlandı ve enkaz kaldırılmaya başlandı. Depremin şiddetinin yüksekliğine bağlı olarak çok fazla binalar yıkılırken aynı zamanda fiziki yapısı küçülmüş moloz ve parçacıklar oluştu. Yıkım ile doğal olarak hafriyatın kaldırılması sırasında da parçacıklar küçüldü. Bu şekildeki milyonlarca ton hafriyatın kaldırılırken depolanacağı yerlerin konumu birçok yönden büyük önem oluşturuyor.
Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, “Deprem bölgesinden kaldırılan molozlar ve hafriyatın çevre kirliliği üzerindeki etkisi” üzerine konuştu. Ortaya çıkan bu sıkıntılı halin, enkazdan ve enkaz altından çıkarılan hafriyatın vatandaşı olumsuz etkilememesi için yapılması gerekenleri söyledi.
Prof. Dr. Ortaş, yıkılan ve yıkılacak binalarla yaklaşık 110 milyon ton hafriyat beklendiğine değinerek, “Hafriyatın miktarı çok fazla olmasının bilinmesine rağmen, içindeki olası asbest ve kimyasallar nedeniyle üstü kapalı olarak taşınması dahi çok yönlü önlemler alınmalı. Yıkılan binaların hafriyatının önemli bir kısmının yeniden geri dönüşüme uğratılacağı için ara depolama alanları da kullanılarak hafriyatın kullanımı kolaylaştırılabilir” ifadelerini kullandı.
“TOPLUM SAĞLIĞI VE DOĞAL HAYATIN BOZULMASINA YOL AÇMAMALI”
Prof. Dr. Ortaş, deprem sonucu geniş bir alanda ve çok sayıda yıkıntıların gerçekleşmesi ile hafriyatın içindeki materyallerin niteliğide değişkenlik gösterdiğini ifade ederek, “Normal durumda yıkılan binaların hafriyatı taşınmadan önce kereste, demir ve diğer materyaller ayıklanır.
Ancak deprem bölgesinde bulunan 10 ildeki üretimi ve tüketimi yapılan her türlü materyal hafriyat mahiyetindedir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı “Hafriyat toprağı, inşaat ve yıkıntı atıklarının kontrolü yönetmeliği” mevzuatına göre depolanır deniyor. Ancak mevcut aciliyet durum nedeniyle bir an önce hafriyatın kaldırılması ileride olası daha ciddi toplum sağlığı ve doğal hayatın bozulmasına yol açmamalı” diye konuştu.
“HAFRİYAT İÇERİĞİ İNSAN VE ÇEVRE SAĞLIĞINI ETKİLEYECEK NİTELİKTE”
Hafriyatın içeriği insan ve çevre sağlığını etkileyecek nitelikte olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ortaş, “Yıkılan yapılardaki çimento, kum, yalıtım malzemesi, asbest, boya, ev içindeki her türlü ahşap, giyim, yatak, elektronik malzeme, plastik, metal, mineral, gibi materyalleri içermektedir. Bölgedeki yıkılan hastaneler ve fabrikaların içerisinde çöpe gitmemesi gereken materyaller bulunmaktadır.
Daha da önemlisi tarım bölgesi olması nedeniyle tarımsal ilaç, gübre ve diğer eczane gibi kimyasal temelli maddeler satan birçok işyeri bulunmaktadır. Çiftçilerin yıkılan evlerinde mutlaka kimyasal ilaçlar bulunmaktadır. Çok farklı nitelikteki kimyasal, biyolojik materyaline depolanacak yerlerin yer seçimi çok büyük önem teşkil etmektedir. Çok farklı materyaline sahip hafriyatın uzman kişilerin bilgisi dahilin de ürün çeşidine göre envanteri çıkarılarak farklı depolanma sahalarına yönlendirilmeli” dedi.
“DEPOLANACAK YERLER TARIM ALANLARINA YAKIN OLMAMALI”
Prof. Dr. Ortaş, toz formundaki hafriyatların depolanacak yerlerin kesinlikle tarım alanları ve sulak alanlara yakın yerler olmaması gerektiğine dikkat çekerek, “İkincisi hafriyatın bırakılacağı yerin jeolojik yapısı önemli. Kesinlikle materyaldeki toksinleri ve zararlıları sızdırmayacak nitelikte olması gerekir. Yağmur sonrası materyaldeki toksinlerin taban suları tarafında beslenen göl, gölet, ırmak ve derelere karışmayacak şekilde olmalıdır. Hafriyat depolama alanlarının belirlenmesinde bilimsel yöntemler kullanılmalı. Özellikle bölgedeki barajlar, topoğrafya ve jeolojisi mutlaka dikkate alınarak depolama sahaları belirlenmeli. Ayrıca tarım alanları depolama alanı olarak kullanılmamalı. Bu bağlamda konu uzmanı jeologların uygun gördüğü çöp ve hafriyat alanlarına dökülmeli” açıklamasında bulundu.
ERCİYES DAĞI BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR ENKAZ BERTARAF EDİLECEK
Atık yönetimi uzmanı Ali Rıza Öner, deprem sonrası atık bertarafına ilişkin dünya örneklerini incelediklerini belirterek, toplamda Erciyes Dağı büyüklüğünde 1.2 milyar ton enkazın bertaraf sahalarına 60 milyon kamyonla taşınacağının hesaplandığını belirtti. Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremler nedeniyle 10 ilde büyük bir yıkım meydana gelirken, kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları ise devam ediyor.
ABD, ÇİN VE MEKSİKA ÖRNEKLERİ İNCELENDİ
Bir sonraki aşama olan enkaz bertarafı için de şimdiden çalışmalara başlanırken, bunun için bakanlık yetkilileri ile atık yönetimi uzmanları bir araya geldi. 4T (Temiz çevre, temiz enerji, temiz tarım ve temiz beslenen insan) Platformu Başkanı ve atık yönetimi uzmanı Ali Rıza Öner, enkazların ve evsel atıkların bertarafı için ABD, Çin ve Meksika’da daha önce yaşanan depremlerin ardından izlenen bertaraf yol haritasının incelendiğini ifade etti. Öner, “Yıkılmış olduğu tahmin edilen 75 bin bağımsız bölüm olduğu değerlendiriliyor. Bunun 10 katı kadar da kullanılamaz duruma gelmiş, yıkılması gereken konut var. Yani yaklaşık 800 bin konut yıkılacak. Her bir konut yaklaşık 75 metreküp beton enkazı demek. Ev içindeki eşyalar ve diğer donatılar da hesaba katılınca her bir konut için yaklaşık 750 metreküp hafriyat ortaya çıkıyor. En iyimser tahminle 600 milyon metreküp evsel enkaz söz konusu. Buna sanayi ve işyerlerinden kaynaklanan enkaz dahil değil.
Evsel enkazın yoğunluğu metreküp başına 2 tona yakın. Yani, Erciyes Dağı büyüklüğünde 1,2 milyar ton enkaz söz konusu. Bunun her biri 20 tondan 60 milyon seferlik kamyonla taşınması gerekiyor” dedi. Enkazların yalnızca betondan oluşmadığını içerisinde evsel atıkların da bulunduğunu anlatan Öner, “Enkazların içinde buzdolaplarındaki etler, sebzeler, kuru gıdalar gibi organik maddeler de var. Havalar ısınıp yağmurlar başladığında bütün bu organik atıkların üzerinde mikroorganizmalar hızla çoğalacaktır. Çoğalan bakteri ve virüs gibi hastalık yapıcılar- patojenler salgın hastalık riskini had safhaya çıkaracaktır. Evlerdeki ilaçlardan kaynaklanacak kimyasal kirlilik ve elektronik cihazların neden olacağı ağır metal kirliliği kanserojen etkiyi gündeme getirecektir” diye konuştu.
ENKAZ HASTALIKLARA NEDEN OLUYOR
Enkazın bertarafı ve geri dönüşümünün mecburi olduğunu anlatan Öner, “Ortaya çıkan bu enkaz ve atıklar; acil müdahale ve kurtarma çalışmalarını olumsuz yönde etkilediği gibi vektör kaynaklı hastalıkların ortaya çıkmasına da sebep oluyor. Ayrıca bu tür afet atıkları; içerisinde yer alan asbest gibi kimyasallar nedeniyle su ve hava kalitesinin bozulmasına, flora ve faunanın olumsuz yönde etkilenmesine sebep oluyor” dedi.
“HIZLA TESİSLER KURULMALI”
Enkazın bertarafı ve geri dönüşümü için hızla gerekli tesislerin kurulması gerektiğini anlatan Öner, enkazın bertarafının 3 aşamada yapılmasının planlandığını kaydetti. Öner, öncelikli olarak enkazların kentlerin dışındaki geçici depolama alanlarına süratle taşınması gerektiğini belirterek, “Ardından ayrıştırma süreci gelecek ve son olarak kalıcı bertaraf tesislerinde atıkların geri dönüşümü sağlanacak. Kalan atıkların en aza indirilebilmesi için beton parçalarından parke- bordür üretiminin de gündemde olması gerekiyor” dedi.