TÜSİAD Yönetim Kurulu Yedek Üyesi, Sanayi Politikaları ve Yatırım Ortamı Yuvarlak Masa Başkan Yardımcısı Gülesin Atalay: Sürdürülebilir büyüme ve küresel rekabet gücünün korunması için sanayinin yarattığı katma değer ve verimliliği artırmamız gerekiyor
TÜSİAD Yönetim Kurulu Yedek Üyesi, Sanayi Politikaları ve Yatırım Ortamı Yuvarlak Masa Başkan Yardımcısı Gülesin Atalay, Türkiye’de katma değeri yüksek bir üretim profilinin sağlanması gerektiğini söyledi. Atalay, bunu mümkün kılacak unsurları ise AB’nin de büyüme modeli olarak ortaya koyduğu ikiz dönüşüm olarak ifade edilen dijital ve yeşil dönüşüm olduğuna vurgu yaptı.
Ülke ekonomimiz içinde ve ihracatımızda çok önemli bir rolü olan sanayimiz açısından en öncelikli gördüğünüz konular nelerdir?
Hem sürdürülebilir büyüme hem de küresel rekabet gücünün korunması açısından sanayimizin yarattığı katma değeri ve verimliliği artırmamız gerekiyor. İhracatımız içinde yüksek teknolojili ürünlerin payı henüz istenen seviyelerde değil. Katma değeri yüksek bir üretim profilini sağlamalıyız. Bunu mümkün kılacak unsurlar ise AB’nin de büyüme modeli olarak ortaya koyduğu ikiz dönüşüm, yani dijital ve yeşil dönüşüm. AB bu konularda çok yoğun bir düzenleme süreci içinde. Sadece AB’de değil küresel ölçekte de bir dönüşüm süreci yerleşiyor. Bireysel ve kurumsal tüketicilerin beklentileri de bu yönde gelişiyor.
Bu düzenlemeler sanayinin ihracatımız içindeki payı nedeniyle kritik önemde. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de üretim süreçleriyle ilgili özellikle dijital teknoloji kullanımı üretkenlik üzerinde güçlü ve pozitif bir katkıda bulunacaktır. Bu fırsatları ancak ilgili planlamaları ve yatırımları vakitlice yaparak yakalayabiliriz. Burada bir diğer önemli nokta ikiz dönüşüm sürecinin KOBİ’ler dahil değer zincirinin tamamına entegre edilmesi gerekliliği. Bu kapsamda, ana sanayinin kendi tedarik zinciri içindeki yardımcı sanayinin gelişimine katkısı önemli ancak bu süreçlerin kamunun özel teşvik tedbirleri ile desteklenmesi zaruri.
Ar-Ge ve inovasyon temelli çalışmalar bu dönüşümün ivmesini artıracak. Gerek dijital gerek yeşil dönüşümün alt bileşenleri bu açıdan müthiş bir potansiyeli içeriyor. Eğer uygun destek politikalarını seferber edebilirsek rekabette avantaj sağlayabileceğimiz önemli gelişim alanları mevcut.
Ülkemizde genel olarak teşvikler; mekanizmaların karmaşıklığı, yeterince tanıtılamaması ve yaptırımları gibi nedenlerle yeterince verimli kullanılamıyor. Kadın girişimci adayları tarafından finansal destek ve teşviklere daha fazla ulaşılması için çalışmalar yürütmeliyiz.
Sanayide yetkin insan kaynağı planlaması için nelere dikkat etmeli?
Stratejik iş gücü planlamasını sanayinin, iş dünyasının en öncelikli konuları arasında görüyoruz. Dijital teknolojileri değer zincirine entegre etmek yeterli değil; rekabet gücünün sürdürülebilirliği açısından bu teknolojilerin yerelde geliştirilmesi de önemli. Bunun için, gençlerimizin iş dünyasına yeterli yetkinlikle donatılarak katılmasını sağlayacak akademik eğitimle birlikte iş ortamının değişen dinamiklerine uygun meslek içi eğitimler istihdamın bir parçası olarak kurgulanmalı. Bunların süreklilik arz etmesi de gerekiyor. Birçok şirketin bu kapsamda önemli programları hayata geçirdiğini görüyoruz. Bunlar aynı zamanda ilham verici örnekler.
Öte yandan, büyük sanayi şirketleri, tedarik sanayi, start-up’lar, teknoloji tedarikçileri ve akademinin de dahil olduğu, inovasyonu ve dijital dönüşümü hızlandırıcı ekosistemlerin kurulması çok önemli. Bu ekosistemlerin sürdürülebilirliği için kamunun finansman olanakları dahil mekanizmaları hayata geçirmesi kolaylaştırıcı olacak.
Son dönemde küresel düzeyde yaşanan gelişmeler tedarik zincirinin etkin işleyişinin stratejik önemini bir kez daha gösterdi. AB’nin bu alana yönelik düzenlemeleri sanayimiz açısından da önemli unsurlar içeriyor. Bu kapsamda dikkate alınması kritik olan hususlara ilişkin değerlendirmeleriniz nelerdir?
Yeni bir küresel düzenin içindeyiz. Yeni AB Sanayi Stratejisi’nde değer zincirinin tamamında paydaşlar arasında işbirliğine dikkat çekilerek 14 endüstriyel ekosistem oluşturuldu.
Bütüncül bakış açısı ile politikalar oluşturuluyor. Avrupa özellikle kritik hammaddelerde üçüncü ülkelere bağımlılığının azaltılması için yaptığı çalışmaları yoğunlaştırdı, böylece Avrupa sanayisinde stratejik otonominin sağlanmasını hedefliyor.
Dijital çağda öncelikle esneklik, hız, kalite ve verimlilik gibi kilit noktalarda tedarik zincirinin etkin işleyişi öne çıkıyor. Verinin öneminden hareketle veri paylaşımında şeffaflığın sağlanması için girişimler artıyor. AB Standardizasyon Stratejisi açıklandı. Dayanıklı, yeşil ve dijital AB Tek Pazarını desteklemek ve küresel standartların belirlenmesi hedefleniyor.
İklim krizi kaygıları arttı. Sanayinin stratejik planlamalarının bir boyutunu da yeşil dönüşüme yönelik unsurlar, kaynak ve enerji verimliliğini gözeten yatırımlar oluşturuyor. AB 2050 yılında iklim nötr bir kıta olma hedefinde. Bu hedefe erişilmesi amacıyla Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde tüm politika alanlarında değişimi hayata geçiriyor. Tedarik zinciri konusunda AB’de uygulanmak üzere hazırlanan taslak düzenleme de şirketlerin tedarikçileri dahil sosyal, çevresel ve insan hakları boyutunda etkilerinin değerlendirilmesini öngörüyor. Tüm bu gelişmeler AB tedarik zinciri içindeki ülkeleri doğrudan ilgilendiren bir durum. Bu çerçevede hiç kuşkusuz hem AB ile yakın ticari ilişkilerimiz hem de AB tedarik zincirindeki kritik konumumuz nedeniyle bu düzenlemeleri yakından takip etmemiz gerekiyor.
AB pazarının güçlü bir aktörü olarak kalabilmek ve bu alanlarda küresel eğilimlere uyum sağlamak, bizim için tercihten daha öte bir durum.
Bu süreçleri sektörler ve şirketler için dijital ve karbon nötr yapılanma yönü ile rekabetçiliği artıran bir strateji olarak ele almalıyız.
Bazı örneklerini paylaştığım bu düzenlemeler sürdürülebilirlik ekseninde dönüşmekte olan yeni bir tedarik zinciri anlayışının ipuçlarını veriyor. Ülkemiz şirketlerinin bu yeni düzende daha çok pay almasına odaklanmalı ve bu yapısal dönüşümleri eş zamanlı içselleştirmeliyiz. Bu yapıyı tesis edebilmede en önemli adımlardan birini de Çevre, Sosyal ve Yönetişim (ESG) kriterlerinin uygulanması oluşturacak. Bu anlamda kaydedilecek gelişmeler yeşil dönüşümün finansmana erişimi mekanizmalarında da belirleyici olacak.
Türkiye’de kadın girişimciliği teşvik etmek için farklı kurumların farklı destek mekanizmaları var. Bu mekanizmaları ne ölçüde verimli kullanabiliyoruz?
Ülkemizde genel olarak teşvikler; mekanizmaların karmaşıklığı, yeterince tanıtılamaması ve yaptırımları gibi nedenlerle yeterince verimli kullanılamıyor. Kadın girişimci adayları tarafından finansal destek ve teşviklere daha fazla ulaşılması için çalışmalar yürütmeliyiz. Kadınlara destek sağlayan kurumlar arasında eşgüdüm sağlayacak politikalar da kadının ekonomideki faydasını en üst seviyeye çıkarmak için öncelikli konulardan birisi.
Kadın girişimcilik öyküleri konusunda Türkiye’nin izlemesi gereken politika nasıl olmalı? Bu konuda revizyona ihtiyaç var mı?
Kadın girişimcileri bir araya getirecek ağların genişletilmesini önceliklendirmeli, girişimcilik konusunda cesaretlendirecek ve becerilerini geliştirecek eğitim ve mentorluk programlarını yaygınlaştırmalıyız. Özellikle ölçeklendirme konusunda mentorluk programlarının geliştirmesi sürdürülebilirlik ve katma değerin artırılmasında önem taşıyor.
Tedarik zincirimizi gözden geçirirken kadın çalışan bakımından eşitlikçi firmaları desteklemeli, kadın girişimcileri de bu zincirin bir parçası haline getirmeliyiz. Bir kariyer seçeneği olarak girişimciliği üniversite yıllarından itibaren gençlere ve genç kadınlara tanıtmalı ve bu alandaki becerilerini geliştirecek derslere ve programlara yönlendirmeliyiz. Bu alanda ulusal ve uluslararası alanda başarılı olan kadın rol modelleri desteklemeli ve başarı hikayelerini yaygınlaştırmalıyız.
Kadın girişimcilerin gençlerle, özel sektörle, kamuyla buluştuğu alanları çoğaltmalıyız. Yani kadın girişimciliğini arttırmak istiyorsak bu konuyu yine toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden, kadının hayatın her alanında güçlenmesi için yapılması gerekenlerden bağımsız bir konu olarak görmeden politika ve projeler üretmeliyiz.