Engin Çınar Serdar ve Burak Erin, birlikte kâğıt sektöründeki tecrübelerini yeni yatırımlarla sürdürecekler
2016 ve 2017 yılında daha nitelikli medikal malzemelerle ilgili çeşitli bayilikleri toplamaya başladık. Örnek vermek gerekirse ameliyatlarda kullanılan stentlerden, kılavuz tellere kadar özel organ nakil vakalarında kullanılan solüsyonlardan, cerrahi aletlere kadar bir takım hem uluslararası hem yerli firmaların bayilik ve distribütörlüklerini almak için çeşitli yatırımlarımız oldu.
Bu sektörde 30 yılı geride bıraktık. 1991 yılında Karataş’ta iki katlı tarihi bir evde başladık. Yaklaşık 15 sene ofisimiz orasıydı. Yaklaşık 13 yıl da Karabağlar’daki binamızda idik. Karabağlar’daki binamız yeterli gelmeyince aynı yerin arkasındaki binayı aldık. Sonrasında bu binanın yanındaki iki binayı da sisteme dahil ettik.
Enkaya Kâğıt Sanayi Anonim Şirketi, 1991’den itibaren kraft torba kullanan sektörlere hizmet veriyor. Yüksek teknoloji kullanarak üretilen kraft torbalar özellikle çimento, kireç, barit, fayans yapıştırma harcı, derz dolgu, granit yapıştırma harcı, tamir harcı, gazbeton yapıştırma harcı, mikronize maden, yapı kimyasalları, yem sanayi, süt tozu, dondurulmuş ve mikronize gıda ürünleri, un, ekmek katkı malzemeleri, kuru gıda ambalajlaması, kekik ve haşhaş vb. gıda ürünlerinin ambalajında kullanılıyor.
20’den fazla ülkeye ihracat yapan Enkaya, kâğıt konusundaki tecrübesini son dönemde sağlık sektöründe de ispatladı. Bugünlerde Engin Çınar Serdar ve Burak Erin, bu alandaki tecrübelerini sağlık sektöründe geliştirmek emek veriyorlar. Baba-oğul, yurtdışında sağlık sektörüne yönelik yatırım yapmak için fizibilite çalışmalarını sürdürüyorlar.
30 yıl önce Karataş’ta iki katlı bir tarihi evde başlayan hikâyeyi baba-oğul, bugün hayatımızı kolaylaştıran yeni çözümlere dönüştürüyorlar. Kurumsallaşma sürecini tamamladıklarını anlatan baba-oğul, bu yapılanmayı pandemi döneminden önce tamamlamalarının kendilerine büyük bir fayda sağladığının altını çiziyorlar. Global bir kâğıt krizi yaşandığını ve bu krizin üç sene daha devam edeceğini vurgulayan baba oğul, pandemi sürecinin daha devam edeceği ve sağlık alanındaki yatırımların önümüzdeki günlerde ön plana çıkacağını anlatıyor.
Baba-oğul hikayesi üzerinden Türkiye’de ve dünyada kâğıt ve sağlık sektöründe yaşanan gelişmeleri dinledik.
Faaliyet gösterdiğiniz kâğıt sektöründeki gelişim hikayeniz üzerinden sizi tanıyabilir miyiz?
E.Ç.S: Memurluktan ayrılınca “Acaba ne yapabiliriz?” diye bakındığımızda, yurtdışı fuarları takip ettim. 1991 yılında da kâğıt sektörüne girme kararı aldım.
Aileniz ne iş yapıyordu?
E.Ç.S: İnşaat işiyle ilgileniyordular. O süreçte fark ettik ki; her beş yılda bir dünyada global bir kâğıt krizi yaşanıyor. 1991 yılı da bunun başlangıcıydı. O zaman ithalatlarımızın içerisinde faks, delikli bilgisayar kâğıdı gibi daha değişik kağıtlar vardı. İzmirli bir aile misiniz?
E.Ç.S: İstanbulluyuz ama 1974 yılından beri İzmir’deyiz. Kâğıt ithalatıyla birlikte Kraft Kağıt işine girmiştik. Kraft kağıt ithalatıyla birlikte üretime başladık. Yaklaşık 30 yıldır kraft torba üretimini yapıyoruz. Kâğıt işine girdiğiniz zaman karşınıza birçok şey geliyor.
İçinde bulunduğumuz bu tesisin ilk temelleri nerede atıldı?
E.Ç.S: Bu sektörde 30 yılı geride bıraktık. 1991 yılında Karataş’ta iki katlı tarihi bir evde başladık. Yaklaşık 15 sene ofisimiz orasıydı. Yaklaşık 13 yıl da Karabağlar’daki binamızda idik. Karabağlar’daki binamız yeterli gelmeyince aynı yerin arkasındaki binayı aldık. Sonrasında bu binanın yanındaki iki binayı da sisteme dahil ettik.
Tır ile sevkiyat işlerimiz çok fazla. Karabağlar’daki binalarımızı alırken burası için kentsel dönüşüm planları vardı. Baktık ki bölge ile ilgili farklı problemler var, bunun üzerine iki sene önce şimdiki yerimize taşınma kararı aldık.
Üretim bandı ve çeşidi hakkında bilgi verir misiniz?
EÇS: Sarnıç’taki binamızda üretimimiz yok. Binamız yaklaşık 3 bin metrekare kapalı alana sahip. Burası tamamen depolama ve idare ofislerimiz konumunda. Üretim hatlarımız Yozgat ve Manisa’da bulunuyor.
İki ayrı tesisinizde üretim kapasiteniz, ürün çeşitleriniz ve istihdamınız hakkında bilgi verir misiniz?
E.Ç.S: Toplamda yıllık 80 milyon adet torba imalatı yapıyoruz. Çeşitliliğimiz çimentodan ziyade daha çok yapı kimyasalları ve gıda ürünleri için torba üretiyoruz. Gıda ürünleri içerisinde un torbaları, özellikle bu bölgede üretimi zengin olan defne ve haşhaş gibi tarım ürünlerin torbalarının üretimi var. Zaten Ege Bölgesi’ndeki kraft torba kullananların yaklaşık yüzde 70’i bizden alışveriş yapıyor.
Yıllık 80 milyon adetlik üretim kapasitesinin tamamı kullanılıyor mu?
E.Ç.S: Yüzde 100 kapasite ile çalışıyoruz. 22 ülkeye ihracatımız var. Türki Cumhuriyetler, Afrika, Orta Doğu ve Avrupa’ya ürün gönderiyoruz. Lokomotif pazarlarımız ise Orta Doğu ve Af rika.
Bu bölgelerin özellikle tercih ettiği ürün çeşidi nedir?
E.Ç.S: Yapı kimyasalına yönelik kâğıt tercih ediliyor.
Yeni gireceğiniz pazarlar olacak mı?
E.Ç.S: Yeni girmek istediğimiz pazar; Afrika… Çünkü Afrika önümüzdeki dönemde Orta Doğu’nun önüne geçecek. İnanılmaz bir potansiyel var. İnşaat sektörü burada çok ilerledi. Türkiye’de ne yazık ki, Türki Cumhuriyetler’de de aynısını yapmışız biz, büyük sorun yaşayan herkes bu ülkelere yönelmiş.
Bu ülkelerin inşaat sektörüne çok rahatça girmişler ve sektörü ellerinde tutuyorlar. Bunu şunun için söylüyorum; iletişim anlamında bizim gibi firmalar için daha rahat, hem de bankacılık sistemleri sağlıklı yürümemesi bizim için avantaj. Biz bunlara çok çabuk ayak uydurabiliyoruz.
Üretimin ne kadarlık kısmı ihraç ediliyor?
E.Ç.S: Yaklaşık yüzde 35’ini ihraç ediyoruz.
Burak Erin’den…
“Yeni nesillerin şirkete katması gereken şeyler; teknoloji ve günümüz şartlarına adapte etmek. Geçtiğimiz 4,5 sene içerisinde biz kurumsallaşma ve teknoloji altyapısı konusunda şirketlerimiz içerisinde önemli oranda bütçe ayırmaya başladık. Covid’den dolayı kapandık ama en az etkilenen firmalardan biri olduk. Çünkü bunun olacağını bilmeden bu süreçte sanki kapanırsak bunu uzak erişim ile nasıl yönetiriz bunun hazırlığını yapmışız. Şirketlerin günümüz teknolojisi ile uyumlu hale getirilmesi önemini tekrar dile getirmek istiyorum.
Bu alanda yurtiçi mi, yurtdışı pazar mı karlı?
E.Ç.S: İki tarafta da kâr sabit. Çünkü bu çok global bir malzeme. Kraft torbası burada neyse Türkmenistan’da da aynı, Afrika’da da aynı. Türkiye’de vade yapıyorsunuz, yurtdışında yapmıyorsunuz. Yurtdışında direkt peşin alıyoruz. Çünkü Türkmenistan ya da Afrika’da, Türki Cumhuriyetler’de bankacılık bile çok zor çalışıyor.
“ÇOK NADİR BİR ÜRÜNÜ DEĞERLİ MÜŞTERİN İÇİN SAKLARSIN”
Bu süreçte konteyner sıkıntısını nasıl yönettiniz?
E.Ç.S: Büyük firmalar ellerinde 40’lık konteyner bulunmadığı zaman 40’lık fiyatına iki adet 20’lik konteyner vermeyi teklif ettiler. Sizin anlık ihtiyacınız varsa, devam edecek bir çalışmanız varsa firmalar bunu sürekli müşterileri için ellerinde tutuyor. Çok nadir bir ürünü değerli müşterin için saklarsın.
Konteyner tedarikinde yaşanan sıkıntı kâğıt fiyatlarına nasıl yansıdı?
E.Ç.S: Konteyner sorunu Afrika pazarını çok etkilemedi. Özellikle Avrupa’da çok sıkıntı oldu. Çünkü kâğıt ülkemizde üretilmiyor. Finlandiya, İsveç, İspanya ve Bosna’dan ithal ediyoruz. İsveç’ten kâğıt aldığımız firma da dünyanın en büyük ikinci kâğıt üreticisi olduğu için bu problemi çözebildiler, çok fazla sorun yaşamadık.
Üretim kapasitesini arttırmaya yönelik yeni yatırımlarınız olacak mı?
E.Ç.S: Bizim için makine yatırımı sorun değil, makine en basit iş. Ham maddeyi bulmak sorun. Şu an dünya global bir kâğıt krizi yaşıyor ve bu kriz üç sene daha devam edecek.
Oğlunuz Burak’ın gelişim sürecini sizden dinlemek isteriz. Eğitiminde sizin etkiniz oldu mu?
E.Ç.S: Burak, üniversite ile birlikte çalışmaya başladı. Kendisi liseyi bir dönem Kanada’da okudu. Sonrasında annesi ve ben, üniversite eğitimini Amerika’da alması için çok ısrar ettik. “Hayır, ben ticarete atılacağım. İzmir’de kalacağım, çalışma ve eğitim hayatımı burada bir arada devam ettireceğim” dedi. Üniversite eğitimini Yaşar Üniversitesi’nde aldı.
Aile işletmelerinde ikinci ve üçüncü kuşakların yönetiminde yapılan hataların ne olduğuna dair çalışmaları inceledik. Genellikle bizde aile kuşakları tepeden inme başa getiriliyor. Gelişim göstermeden yönetim kademesine alınıyor ve çok dikkat edilmiyor. Burak bizim firmamızda en alt birimimizden çalışmaya başladı. Uzun süreli bütün birimlerde çalıştı.
Kurumun hangi birimlerinde görev yaptınız?
B.E: Depodan başladım. Sonrasında sevkiyat, ofis, muhasebe gibi ilgili tüm prosedürleri izledim.
“KURUMSAL ANLAMDA YAPILANMA YÜZDE 100 BURAK’A AİT”
E.Ç.S: Muhasebe ve finans bilgisi için özel eğitimler aldı. Şirketin kurumsallaşması yüzde 100 ona aittir. Bana kalsa ben hâlâ kendi bildiğim yöntemlerle ilerlerdim ama kurumsal anlamda yapılanmanın tamamı Burak’a aittir.
“ZOR OLMASI GEREKİR Kİ DOĞRU YOLU BULASINIZ
Zor bir çocuk muydu?
E.Ç.S: Zor ya da kolay dememek lazım. Eğer kolaysa bir yanlışlık var demektir. Zor olması gerekir ki doğru yolu bulasınız. Ben ilk birlikte çalışmaya başladığımızda şunu söyledim; “Eğer benim her söylediğime ‘Evet’ diyeceksen sana ihtiyacım yok. Çünkü benim çalışma esnasında bir evlada değil, bir çalışma ortağına ihtiyacım var. Benim yükümü alacak, iş anlamında destek olacak.” Burak bu konuda üzerine düşeni fazlasıyla yaptı, yapıyor. Biz şimdilerde aynı işleri yapmıyoruz. İşin kendi bölümünü benim kendime düşen bölümü idare ettiğim gibi yönetiyor ve yalnızca finans raporlarını bana getiriyor.
En sevdiğiniz ve sevmediğiniz huyları neler?
E.Ç.S: En sevdiğim huyu çok çalışması. En sevmediğim huyu yine çok çalışması. Bazen serzenişte bulunuyorum, “Oğlum, yeter” diyorum. Tam bir işkolik.
Sizin babanızda en sevdiğiniz ve sevmediğiniz huyları neler?
B.E: En sevdiğim özelliği; karşısındakine son derece güven vermesi ve bunu karşı tarafa hissettirmesi. Bu belki de asker kökenli olduğu için de olabilir. Bu konuda hem ailemiz hem de birlikte çalışan insanlar aynı yorumu yaparlar. Sevmediğim özelliğine gelirsek; yorumsuz bırakıyorum. (Gülerek…)
Birlikte çalışmak zor mu?
B.E: Açıkçası çok zor değil. Tam olarak birlikte çalışıyoruz dememiz doğru olmayabilir. Biz bir şirketler topluluğuyuz. Bünyemizde faaliyet gösteren lokomotif üç şirketimiz, bir de yeni bir yatırımımız söz konusu bu süreçte…
Engin Bey, bizzat kendisinin ilgilendiği kraft torba üzerine olan lokomotif firmamızdan kendisi bahsetti. Bizim bir de Türkiye genelinde kamu kurum ve kuruluşlarıyla çalıştığımız bir yapılanmamız var. Ben daha çok kamu tarafındaki faaliyetleri yönetiyorum. Kamu kuruluşlarının da kâğıt ve kâğıt mamullerinde Türkiye genelinde tedariklerini yapıyoruz. Örneğin; sizin seçim için kullandığınız zarfın kağıdından tutun, askeri tesislerde kullanılan kâğıda, kamu kuruluşlarının matbaalarında kullandıkları kağıtlara kadar… Bu konulardaki ihalelere giriyoruz.
Ayrıca çok spesifik kağıtlarımız da var. Örneğin; Osmanlı arşivlerine tedarik ettiğimiz ph derecesi 8.7’nin üzerinde olan asitsiz dediğimiz arşivleme sistemlerinde kullanılan kağıtların tedarikini yapıyoruz. Hastanelerde kullanılan medikal cihazların medikal kağıtlarının tedarikini yapıyoruz. Devlet Malzeme Ofisi’nin kendi tesisinde işleyeceği bobin kâğıda kadar farklılık gösteren tamamıyla talebe istinaden karşılık bulan bir sistemimiz var.
Sohbet esnasında “Yeni yatırım planlıyoruz” dediniz. Bunu biraz açalım mı?
B.E: 2014 yılında medikal sektöre adım attık. Kamuyla çalıştığımız için Türkiye’deki kamu kuruluşlarında en büyük kapsamlardan birisi aslında hastanelerdir. Bizde hastanelerle iyi çalışırız. Bu sistemi iyi biliyoruz. Medikal zor bir sektör bununla ilgili eğitimlerimizi aldık. Ekibimizi güçlendirdik. 2015 yılında medikalle ilgili olarak faaliyetimize başladık. İlk başlarda hızlı tüketimi olan şırınga, gazlı bez ve serum hortumu gibi bizim daha basit sarf bizim medikal sarf dediğimiz medikal ürünlerin distribütörlük ve bayilikleri ile başladık. Fakat sonrasında medikalle ilgili yatırımlarımızı arttırdık.
Medikal ayağında ürün çeşitlerinizde neler var?
B.E: 2016 ve 2017 yılında daha nitelikli medikal malzemelerle ilgili çeşitli bayilikleri toplamaya başladık. Örnek vermek gerekirse ameliyatlarda kullanılan stentlerden, kılavuz tellere kadar özel organ nakil vakalarında kullanılan solüsyonlardan, cerrahi aletlere kadar bir takım hem uluslararası hem yerli firmaların bayilik ve distribütörlüklerini almak için çeşitli yatırımlarımız oldu.
Uluslararası firmaların ülke menşeine baktığımızda nasıl?
B.E: Örneğin; Amerika’da faaliyet gösteren Masimo adlı dünya devi bir firma var. Bu firma Türkiye ve dünyadaki birçok üreticinin sağlıkla ilgili alt yapısını sunan bir firma. Örneğin; dünyada en fazla f inansman ayırıp Ar-Ge’ye önem veren medikal şirket seçildi. Geliştirdikleri sağlık teknolojisini dünyadaki üreticilere satan, aynı zamanda kendilerinin üretim sektöründe faaliyet gösterdiği bir firma. Biz bu firmanın Türkiye’de distribütörü olarak faaliyet gösteriyoruz. Aynı zamanda Philips Health Care’ın Ege Bölgesi’nde temsilcisi olarak faaliyet gösteriyoruz.
Babanız ile çalışmak zor mu?
B.E: Aslında beraber çalışırken, farklı operasyonları yürütüyoruz. Çalışmak zor değil. Ben daha ziyade devlet ve kamu ayağıyla ilgileniyorum. Engin Bey ihracat ve özel sektör bölümünü yürütüyor. Tabi şirketin genelini ilgilendiren gerek finans gerekse yönetimsel konularda Engin Bey ile olan toplantılarımızda kendisi bu konulardaki kararları veriyor. Bizim daha ziyade daha geniş kapsamlı yönetim kurulunu ilgilendiren hususlarda bir araya gelerek fikirlerimizi paylaştığımız durumlar oluyor.
Pandemi sürecinde medikal tarafta elimizi taşın altına koyduk. Çünkü özellikle ilk altı aylık süreçte hastanelerde biliyorsunuz çok ciddi problemler vardı.
O noktada finansımızı oraya kaydırdık. Hastaneleri malzemesiz bırakmamak için elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık. Pandemi ve sağlığın hayatımızın ön planına gelmesiyle beraber biz medikale çok ağırlık vermeye başladık.
Ortak hangi hayalleri not düşüyorsunuz?
B.E: Yurt dışında medikalle ilgili bir üretim tesis kurup Avrupa pazarına açılmayı hayal ediyoruz.
Hangi ülke?
E.Ç.S: Şu anda iki ülke düşünüyoruz. İtalya ve Karadağ.
Neden Karadağ?
B.E: Özellikle Avrupa ülkelerinin bazı medikal malzemeleri bulma noktasında problemleri de yaşayınca biz bu sektörde edindiğimiz birikimle finansımızı da kullanarak Avrupa ülkelerine faaliyet gösterecek bir üretimle ilgili bir hayal ve hayal noktasında gerçekçiliğe de kavuşturarak bir proje aşamasına getirdik.
Bu yatırımı oradaki yerli bir partnerle ortak mı yapacaksınız? Bu tesiste neler üreteceksiniz?
E.Ç.S: Yüzde 100 bizim öz sermayemiz ile bu yatırımı yapacağız. Ama ürün kalemini, ne yapacağımızı ve nerede yapacağımız üzerinde çalışıyoruz. Teşvikleri analiz ediyoruz.
Bugün ki Türkiye koşullarında düşündüğümüzde birçok yatırımcı bekleme dönemi yaşarken hatta küçülme politikası uygularken siz bir cesaret gösterip yatırım yapıyorsunuz. Böylesi bir yatırımın maddi boyutu nedir? Yurt dışı için bunun adına bir bütçeleme yaptınız mı?
E.Ç.S: Makine altyapısı ve tesis alanı ile birlikte 5 milyon Euro’luk bir yatırım olacak.
Kâğıt, ambalaj ve medikal sektöründe varsınız. Sizi farklı bir alanda görmekte mümkün olacak mı?
B.E: Hayat ne getirir kesinlikle belli olmaz ama şu anda dünya genelinde, bizim ülkemizde çok olmasa da sağlığın öneminin anlaşılmasıyla beraber birazcık sağlık sektöründe yatırımlarımıza devam edip bu yönde ilerleme kararımızı aldık.
E.Ç.S: Pandemi süreci bitmeyecek. Dünyanın inanılmaz bir üreme hızı var ve yetmeyecek. İklim değişikliği tarımı yapılmaz hale getiriyor ve daha da kötüye gidecek. Biz kuralları belli olmayan bir işin içinde olmayız. Kuralları belli olacak.
Bu kadar yoğunluk içerisinde birlikte ortak hobiniz var mı?
B.E: Boş vakitlerimizde ailecek vakit geçirmeyi çok seviyoruz.
E.Ç.S: Benim bireysel tek motor hobim var. Burak pek keyif almadı. O da Türkiye’de kullanmamak şartı ile yurt dışında kullanıyorum motorla geziyorum. BUrak işle yaşamayı çok seviyor.