Comites İzmir Başkanı Giuliano Gloghini, İtalyan Kültür Merkezi Müdürü Martina Lilli ile İzmir İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Derneği Genel Sekreteri Eren Alpar ile YARIN Dergisi için bir araya geldik.
Alsancak Mahallesi Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde İtalyan Kültür Merkezi olarak uzun yıllar hizmet veren Casa Italia(İtalya Evi), İtalya’nın İzmir Konsolosu Valerio Giorgio’nun öncülüğünde gönüllü destekçileri ile aslına uygun olarak yenilendi.
Yapının İtalyan ve Türk vatandaşları için kültürel etkinliklerin düzenlenmesi, dostlukların geliştirilmesi ve İtalya’nın tanıtımı adına halka açık bir buluşma yeri olması hedefleniyor. İki katlı binanın içinde Türk- İtalyan ilişkilerini anlatan butik müze, çok amaçlı sergi, etkinlik ve konferans salonu, Türkiye’nin en büyük İtalyanca kitap arşivine sahip bir kütüphane, ticaret, kültür, eğitim gibi alanlarda kayıt ve danışmanlık hizmetleri verecek resmi temsilcilikler ile gastronomi sunumlarının yapılacağı bir mutfak gibi önemli alanlar yer alıyor.
Comites İzmir Başkanı Giuliano Gloghini, İtalya Kültür Merkezi Müdürü Martina Lilli ile İzmir İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Derneği Genel Sekreteri Eren Alpar ile YARIN Dergisi için bir araya geldik.
Casa Italia Projesi’nin hikayesi nasıl başladı? Üç ayrı kurumun projedeki rolü nedir?
Giuliano Gloghini: Bu gibi oluşumlar öncelikle fikirle başlıyor. Burası tarihi bir bina. İtalyan İlkokulu’na zamanında tarih boyunca hizmet etmiş bir bölümü var.
Yanılmıyorsam 1995 senesinde dönemin konsolosu Giuseppe Scognamiglio burayı Carlo Goldoni adı altında İtalyan Kültür Derneği’ne tahsisini sağladı.
O dönem tabii İtalyan Kültür Derneği burada ders verebiliyordu, dershanelikleri de vardı. Fakat daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nın normlarına uymayınca buradan derslikler kalkmış oldu. Bina komple sadece yönetimsel ve kayıt bürosu olarak çalışmaya başladı. Yaşamayan bir bina daha çabuk erozyona uğruyor. Hal böyle olunca tabii bina yavaş yavaş eskimeye başladı. En son yaşanan İzmir Depremi ile de tahribata uğradı. Ben burada yaşayan 3. kuşak bir İtalyan vatandaşıyım, Levanten olarak da diyebiliriz.
İzmir’de Fransız Kültür Derneği var biliyorsunuz. Dolayısıyla Fransızların burada bir yeri olunca “İtalyanların neden olmasın” düşüncesi hep kafamda olan bir düşünce idi. Sonuç olarak bu topraklarda yaklaşık 200-250 yıldır varız. Burada İtalyan kültürünü yaşatmaya çalışıyoruz. Buranın bir İtalya Evi olması benim hayalimdi. 4-5 sene önce Valerio Giorgio konsolosumuzla bir görüşme yapmıştık. O konuşmada da bu konuyu dile getirdim. Onun da böyle bir düşüncesi varmış.
İzmir Depremi sürecin hızlanmasına mı neden oldu?
Giuliano Gloghini: Evet. İzmir Depremi’nden önce bu projeye zaten sıcak bakıyorduk. Binayı da kaybetmek istemiyorduk. Bu nedenle süreci hızlandırdık. Zaten İstanbul’da bir İtalya Evi vardı. İzmir’de de olsun diye düşündük. Bu kapsamda da İzmir’deki ilgili üç kurum bir araya geldik. İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası, İtalyan Kültür Derneği ile Comites bir araya geldik. Comites’te İzmir’deki İtalyan halkı ile Konsolosluk arasında bir köprü oluşturuyor. Konsolosluğa bağlı çalışan bir yapı… Üç kuruluş bir araya geldi ve Casa Italia Projesi başladı.
Hiçbir engelle karşılaşmadınız mı?
Giuliano Gloghini: İzin ve ruhsat süreçlerini rahat şekilde tamamladık. Bu bina bağış usulü restore edildi. Bu işlemler ve bağışlar için Valilik’ten izinlerimizi aldık. Ancak bu süreçte 6 Şubat Depremleri yaşandı. Bu durum bağış toplama sürecimizi haklı olarak bir parça zorladı.
Bize konuyla ilgili verilen bilgide bu bağışın sadece İtalyan firmaları veya İtalya’yla bağlantısı olan firmalardan yapılabileceğini, çünkü önceliğin deprem bölgesinde bir bağışın olabileceğiyle ilgili bir açıklama yapıldı. Bağış toplama sürecinde zorlandığımız zamanlar oldu. Konak Belediyesi buranın yapılması ve projelerin onaylanmasıyla ilgili tam destek verdi. Biz burada sadece tadilat yaptırdık.
Bu süreçte kimden profesyonel destek aldınız?
Giuliano Gloghini: Bu konuda ihtisaslaşmış mimarlık şirketi olan Umart ile birlikte yol aldık. İzmir’de ciddi anlamda tarihi eserlerinin renovasyonu için çalışan bir kuruluş. Bize çok yardımcı oldular. Kendilerine bir kere daha teşekkür ediyoruz.
Bu proje tamamen gönüllülük esasıyla yürüdü. Konsolosluk bizi destekledi. İtalyan Dostluk ve Kültür Derneği 50 yılı geride bıraktı. Yetişkinler için İtalyanca dil kursu yürütüyoruz. Türkiye’nin en büyük İtalyanca dil okulu konumunda. Dönemsel olarak 300 öğrenciye eğitim veriyoruz. İzmir nüfusu ile karşılaştırdığımızda iyi bir sayı olduğunu düşünüyoruz. Bu çalışmalarımız devam edecek.
Bu projeye kaç gönüllü destek verdi?
Giuliano Gloghini: Öncelikle üç kurumun ortak çalışması… Martina’nın süreçte ciddi emeği var. Herkes projenin bir ayağını yürüttü. Ben bu iş için kendi çevremi, özellikle İzmir’de yerleşik İtalyanları bulup bağış toplama konusunda çaba harcadım. Bay Pietro Alba, İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı olarak ilişkilerinden dolayı bağış toplama konusunda çaba verdi. Konsolos zaten her yere çok daha kolay ulaşabildiği için, o da hem bağış toplama hem bürokratik süreçlerde destek verdi.
Bu şehirde kültürlerin farkındalığını arttırırken sponsorluklar ve buradaki köklü ailelerin etkisi büyük oluyor. Arkas Ailesi’nin Fransa ve Fransız Kültürü’ne verdiği desteği farklı etkinlik ve organizasyonlarda rol model olarak görüyoruz. Bu model üzerinden sizlerde ne gibi farkındalık etkinlikleri yapmayı planlıyorsunuz?
Giuliano Gloghini: Kıbrıs Şehitleri Caddesi, hem tarihi anlamda hem de günümüzde topladığı insan potansiyeli anlamında, İzmir’in atar damarlarından birisi olma özelliğini taşıyor. Fakat sadece yiyecek içecek mekanlarının olduğu bir bölgedeki bir sokakta kültürle alakalı tek bina olması, burası için çok önemli. İstanbul’da Taksim’i düşünün. Orada da her şey var. Kafelerden tutun da kültür sanat odaklı noktalara kadar geniş bir yelpazeye sahip. Tiyatro binaları, kiliseler, camiler ve diğer binalar… Kıbrıs Şehitleri’ne baktığımızda ise böyle bir yapı yok.
Casa Italia’nın hem tarihi dokusu olup hem de bir kültüre hizmet edecek bir bina olması bizim açımızdan gurur verici ve mutlu edici bir durum. Keşke çoğalmasını sağlayabilsek!
Levanten kültürü İzmir’in hayatında önemli bir mihenk taşı. Buradaki tarihi binalar özel statüdeki derneklerin kullanımına verilebilir. Örneğin; biz Levantenler Derneği olarak bina sorunu yaşıyoruz. Bu tarzdaki binalardan birini bize tahsis edebilirler. Hem binalara sahip çıkalım, hem farklı kültürleri şehirde yaşatalım, hem de bu tarz sivil toplum kuruluşlarının kendine ait bir alanı olur. Aynı olay Musevi Cemaati için de düşünülebilir. Bürokratik engellere takılıyoruz.
Siz talepte bulundunuz mu?
Giuliano Gloghini: Levantenler Derneği olarak birkaç kez konuyu gündeme getirdik.
Örneğin; Kültür Park var. O alan içinde bir sürü atıl durumda bina var. O binalar değerlendirilebilir. Bizim gibi farklı kültürleri temsil eden sivil toplum kuruluşlarına tahsis edilebilir. Multi kültürel bir yapı burada mesela barındırılabilir diye düşünüyorum.
Bütçeleme süreci tamamlandı. Türkiye’nin en büyük İtalyanca dili olarak kitaplarının bulunacağı bir kütüphane olacak. Çünkü daha önce kütüphaneydi ama o zamanki dolaplar çok eskidiği için kitapları bir yerde koruma altına aldık. Ayrıca yeni kitaplar da arşive dahil edildi. 5 bin tane kitap olacak.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın farklı zaman dilimlerinde başlattığı projeler var. Geçtiğimiz aylarda Efes Kültür Yolu Projesi oldu ve bir güzergâh çizdi. O aks üzerinde belli noktalar belirledi ve turistin hareketi o noktalar üzerinden yapmasını sağladı. Önümüzdeki yıllarda bu güzergaha Casa Italia’nın dahil olması için bir girişim olur mu?
Eren Alpar: Bu konuda her türlü ortak projeye açığız. Öncelikli olarak binayı son haline getirmeye konsantre olduk
Tam bitmiş değil. Misafirlerimizi ağırlamaya başladık. Bazen yoldan geçenler de geliyorlar, bakmak istiyorlar.
Onun dışında bizim İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası olarak toplantılarımız oluyor. Geçtiğimiz günlerde Denizli Sanayi Odası ile Aydın Sanayi Odası’ndan misafirlerimiz vardı. Onlarla bir toplantıyı burada yaptık, artık binayı daha yoğun olarak kullanmaya başladık. Biz bu bina ile aslında sadece İzmir’in değil, Ege Bölgesi’nin dikkatini çekiyoruz. Hem Aydın’da hem Denizli’de şubelerimizin olması burada oldukça etkili oluyor. Heyetlerimizi burada ağırlıyoruz. İtalya’dan firmalar geldiği zaman bir yatırım yapmak istedikleri zaman toplantıyı burada yapıyoruz. Böylece hem İzmir’deki İtalyan varlığına dikkat çekmiş oluyoruz hem de binayı tanıtmış oluyoruz.
Peki, üç kurum kendi içerisinde nasıl bir görev dağılımı yaptı?
Eren Alpar: Görev dağılımı derken kültürel konularda Martina Hanım’a daha büyük iş düşüyor. Biz daha çok işin ticaret bağlantısı olan bölümünde görev alıyoruz. Artık alan sorunumuz da yok. Mesela daha fazla heyetleri burada ağırlayabiliyoruz.
Heyet organizasyonları konusunda nasıl bir takvim belirlediniz? Hangi yeni etkinlikleri yapmayı planlıyorsunuz?
Eren Alpar: Bu alanı fırsata döndürmek istiyoruz. Etkin bir tanıtım süreci başlattık. Aslında bir tek ticari anlamda değil. Mesela Danilo Zanna (Şef) bizim üyemiz… En son görüştüğümüzde buradaki mutfağı nasıl daha etkin hale çevirebiliriz düşüncemizi paylaştık. İtalyan mutfağına yönelik etkinlikler yapmayı planlıyoruz. Bize bir şef gönderebileceğinden bahsetti. Bu şekilde mutfağın daha etkin kullanımı için çaba harcayabiliriz. Mümkün olduğunca kendi alanımızla ilgili her konuda Oda olarak da Casa Italia’yı tanıtmaya çalışıyoruz. Bunları yaparken de bu üç kuruluş hep ortak karar alıyor. Konsolosumuz Daniele Bianchi öncülüğü ile ona da danışarak bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Çok amaçlı salonumuzu kullanmak için de talepler almaya başladık.
Mesela Danilo Zanna (Şef) bizim üyemiz… En son görüştüğümüzde buradaki mutfağı nasıl daha etkin hale çevirebiliriz düşüncemizi paylaştık. İtalyan mutfağına yönelik etkinlikler yapmayı planlıyoruz.
Martina Hanım; bu hikâyenin başından beri içinde olan birisiniz. Renovasyon sürecinde çok emeğiniz var. Bu süreçte unutamadığınız anekdotları sizden almak isterim. Sonrası için kültür sanat özelinde nasıl bir program belirlediniz?
Martina Lilli: İnsanların kafasında Fransız Kültür Merkezi ya da İstanbul’daki İtalyan Kültür tarzında bir model vardı. Biz onlardan biraz farklıyız. Biz ne bina olarak ne dernek olarak doğrudan İtalya’da ilgili Bakanlığa bağlı değiliz. Bu yüzden de fon alma imkanımız yok. Kaynak desteğimiz yok. Personel anlamında da bir destek görmüyoruz.
Bu proje tamamen gönüllülük esasıyla yürüdü. Konsolosluk bizi destekledi. İtalyan Dostluk ve Kültür Derneği 50 yılı geride bıraktı. Yetişkinler için İtalyanca dil kursu yürütüyoruz. Türkiye’nin en büyük İtalyanca dil okulu konumunda. Dönemsel olarak 300 öğrenciye eğitim veriyoruz. İzmir nüfusu ile karşılaştırdığımızda iyi bir sayı olduğunu düşünüyoruz. Bu çalışmalarımız devam edecek. Casa Italia Projesi ile hem üç kurumun bir araya gelmesi, bir sinerji oluşturmasıyla beraber ve binanın da artık sadece bir kültür binası olmasıyla ilgili olarak da artık işin kültür tarafına da hız geleceğini düşünüyorum. Burada komplike hizmet verilecek.
Burada hangi etkinliği gerçekleştirmeyi hayal ediyorsunuz?
Martina Lilli: İtalya’dan konserler ve sergiler getirmek istiyorum. Ama burada yine konuşmanın başına dönüyorum. Buradaki etkinlikler için hiçbir fon desteğimiz yok. Bu yüzden bunu planlıyoruz, hayal ediyoruz. Her seferinde nasıl yapacağız diye uğraşıyoruz.
Daha fazla sponsora ihtiyacınız var diyebilir miyiz?
Martina Lilli: Daha fazla ve sürekliliği olan desteğe ihtiyacımız var. İzmir Bianeli ile bazı çalışmaları yapmaya başladık. 12 Mart’ta Gülşah Elikbank’ın bir kitap tanıtımı olacak, kendisinin “Aşkın Gölgesi” romanı İtalyanca’ya çevrildi ve İtalya’da yayınlandı. 24 Mart Dario Fo hakkında bir söyleşi olacak. 25 Mart tarihinin İtalya Kültür Bakanlığı dünya genelinde Dante Günü olarak kutlanmasına karar verdi. Dünyada Dante Günü olarak kutlanacak.
Bizde bu başlıkta bir etkinlik düzenleyeceğiz. Daha çok fon olursa daha büyük organizasyonlar da yapabiliriz. Salonumuzun el verdiği ölçüde de burada 60 kişilik küçük konserler yapmak istiyoruz.
İnsanların kafasında Fransız Kültür Merkezi ya da İstanbul’daki İtalyan Kültür tarzında bir model vardı. Biz onlardan biraz farklıyız. Biz ne bina olarak ne dernek olarak doğrudan İtalya’da ilgili Bakanlığa bağlı değiliz. Bu yüzden de fon alma imkanımız yok. Kaynak desteğimiz yok. Personel anlamında da bir destek görmüyoruz.
Bu alanda başka hangi bölümler olacak?
Martina Lilli: Bütçeleme süreci tamamlandı. Türkiye’nin en büyük İtalyanca dili olarak kitaplarının bulunacağı bir kütüphane olacak. Çünkü daha önce kütüphaneydi ama o zamanki dolaplar çok eskidiği için kitapları bir yerde koruma altına aldık. Ayrıca yeni kitaplarda arşive dahil edildi. 5 bin tane kitap olacak.
Eklemek istedikleriniz…
Giuliano Gloghini: Levanten Derneği ayağında da, mesela biz çok ciddi destek gördük. Geçmiş dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e bir kere daha teşekkür ediyoruz. Bu tarz projeleri yürütürken yerel yönetimlere en kısa zamanda ulaşmanın ne kadar kıymetli olduğunu biliyoruz.
Eren Alpar: Terra Madre zamanında Tunç Bey’le biz de birlikte çalıştık. İzmir Enternasyonal Fuarı’nda İtalya olarak bir stant açtık. İtalyan Mutfağı Haftası için organizasyon yaptığımız dönemde aynı zamanda Terra Madre’nin de tanıtımını yaptık. Sorularımıza ve isteklerimize yanıt aldık.