İşsizlik Ağustos 2018 döneminde %11’deyken 2020 yılına %14 oranına yakın bir patikayla girilmektedir.
Türkiye ekonomisi faiz şokunu atlatmış görünmektedir. Enflasyon şokunu bir ölçüde bertaraf etmiş sayılabilir. Döviz şoku devam etmese de döviz tevdiat hesaplarındaki birikim büyümeye devam ettiği sürece döviz kuru kırılganlığı giderilememiş olacaktır.
Kredi şokunu da atlatmaya çok yakın. Aşağıdaki grafikte toplam kredilerin endeks değeri çizilmiştir. Grafikten çıkan sonuç toplam kredi hacminin eski tepe noktasında dönmesi yakındır. Kredi artışıyla tüketimin canlanacağı da beklenebilir.
Asıl şok ise yatırımlarda ve istihdamda. İşsizlik Ağustos 2018 döneminde %11’deyken 2020 yılına %14 oranına yakın bir patikayla girilmektedir. Aşağıdaki grafikte reel yatırım harcamalarının endeks değerinin tepe noktasına nazaran seyri belirtilmektedir. Grafikten görüleceği gibi yatırımların tepe noktasına dönmesi için reel olarak %20’lik bir artış gerekmektedir.
Üstelik yatırımların verimliliği de önceki on yıla nazaran düşmektedir.
2001-2010 yılları arası reel üretimin bir çeyrek öncesi yatırımlara oranı 4,7 iken bu oran 2010-2019 yılları arası 3,6’ya inmiştir. Bu oran bir nevi sermaye verimliliği ölçütüdür. Son on yılda inşaata kaydırılan sermaye yatırımlarının verimliliği kısmen düşmüştür. Kabaca yaptığımız hesaplara göre 2020 yılı için hedeflenen % 5’lik büyüme en azından %20’lik bir yatırım artışı gerektirmektedir.
Bu durumda iki büyük problem vardır. Birincisi yatırımları nasıl artırılacaktır ve yapılan yatırımların verimliliği nasıl korunup yukarı çekilecektir. İkincisi işsizlik oranları nasıl düşürülecektir.
Bu iki hususta yapılabilecek en iyi ekonomi politikası siyasetten geçmektedir: ABD ve AB ile ilişkilerin düzeltilmesi ve bozulmayacağına dair bir iradenin ortaya konulması.