Turquality Dosyası kapsamında tecrübe ve değerlendirmelerini YARIN Dergisi ile paylaşan CMS Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Bertuğ Ösen, öncelikle Turquality felsefesini iyi algılamak gerektiğini söyledi. Turquality’nin sadece maddi destek için bir araç olarak görülmemesinin önemine vurgu yapan Ösen, “Kazan-Kazan bakış açısı ile hem firmalar, hem de ülke ekonomisi açısından ciddi bir fırsat olduğunu görmek önemli” dedi.
Firmanızın faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz? Markalaşma hikâyeniz nasıl başladı?
1980 yılında Türkiye’nin ilk alüminyum alaşımlı jant üreticisi olarak hizmet vermeye başlayan şirketimiz, bugün Türkiye’nin en büyük, Avrupa’nın da ilk dört alüminyum alaşımlı jant üreticilerinden biridir. İzmir Pınarbaşı, Çiğli ve Gaziemir Ege Serbest Bölge’de üretim merkezlerimiz, kalite operasyonları için Oxfordshire ve bunların dışında Frankfurt, Münih, Paris, Torino ve Barselona’ da iletişim ofislerimiz bulunmaktadır. Müşterilerimiz arasında, Daimler (AMG ve Mercedes), BMW, Mini, Volkswagen, Audi, Bentley, Porsche, Seat, Skoda, Toyota, Ford, Fiat Grubu (Alfa Romeo, Fiat, Lancia, Jeep) Renault, Nissan, Honda, Dacia ve Lexus yer almaktadır. CMS olarak Türkiye’de ise, yine üretici firmalardan Toyota, Oyak Renault, Tofaş, Honda ve Ford markaları için jant üretmekteyiz.
Devlet destekli ilk ve tek markalaşma projesi olan Turquality, Türkiye’nin rekabet avantajını elinde bulundurduğu sektörlerde, markalaşma potansiyeli olan ürün gruplarını destekliyor. Sizin kendi alanınızdan baktığımızda nasıl bir rekabet avantajı yakaladınız?
Sektörümüzde şiddetli bir rekabet var ve otomotiv sektöründe müşteri beklentileri oldukça üst seviyededir. Bu beklenti hem ürün kalitesi, hem de hizmet kalitesi olarak ana üreticiden tedarikçilerine kadar yansımaktadır. Turquality ile birlikte özellikle müşteriye daha yakın olma, kendisini daha iyi anlama konusunda ciddi adımlar atıldı. Bunun sonucunda Avrupa Lojistik ve Dağıtım Merkezimiz devreye girdi.
Ürünlerimiz öncelikle buraya sevk edilmekte ve müşteri siparişi ile birlikte bazen saatlerle ölçülebilen sürelerde teslimat yapılabilmektedir. Tabii ki bu durum müşteri tarafında dason derece büyük bir memnuiyet yaratmaktadır. Bunun dışında yine ciddi pazar ve müşteri analizleri yapıldı. Ürünün bugünü ve yarını ile ilgili beklentiler, ürüne bağlı başta teslimat ve satış sonrası hizmet beklentileri incelendi. Bu beklentilere hizalanmak üzere stratejiler oluşturuldu.
Tüm bunlar neticesinde artan talebi karşılamak üzere 4.fabrika yatırımımız da bugünlerde tamamlanmak üzere ve pek yakında burada üretilen ürünlerimiz de müşteri ile buluşmak üzere gün saymaktadır.
Turquality’e başvuru sürecinde yaşadıklarınızı okuyucularımız ile paylaşır mısınız? Bürokrasi anlamında tıkandığınız noktalar oldu mu?
Turquality programı özü itibariyle sıfırdan bir marka yaratmaktan ziyade, belli olgunluğa erişmiş firmaları desteklemeye yönelik bir programdır. Bu anlamda ilk kabul öncesinde kurumsal olgunluk seviyesi anlamında da ciddi bir beklenti var, bizce de bu durum son derece doğru bir bakış açısı. Beklenti dünya devleri ile rekabet edecek markalar/ firmalar ise elbette bilimsel temele dayanan, uzun vadeli stratejileri de içeren kurumsal yönetim felsefesi çerçevesinde hareket etmek gerek.
Bu anlamda CMS olarak bizler, başvuru sürecinde çok zorluk çekmedik. Şirketimiz uzun yıllardır bu felsefe çerçevesinde yönetiliyor. Stratejik iş planımızın Bakanlık nezdinde sunumu sırasında, o zaman ki ilgili Daire Başkanı “CMS zaten yapılması gerekenleri yapmış, yapması gerekenlerin de farkında. Turquality ile birlikte işiniz daha da kolaylaşır.” geri bildirimi ile ekibimize teşekkür etmişti.
Maddi destekler kadar dolaylı diyebileceğimiz manevi destekleri de var. Turquality öncesi ve sonrası diye şirketinizin markalaşma sürecine baktığımızda nasıl bir değişim yaşandı? Rakamlarla analiz etmenizi istesem; ihracat miktarınıza, tutarına, ihracat birim fiyatına yansımaları neler oldu?
Ana müşterimiz OEM olduğu için genel kanı burada markanın arka planda kaldığı yönünde idi. Fakat bizler bu algıyı yıktığımıza inanıyoruz. OEM üreticiler nezdinde de CMS ismi son derece kıymetli ve saygı duyulan bir isimdir. Turquality ile beraber bu durum pekişmiş ve devlet onaylı hale gelmiş oldu. Turquality programına adım atmaya karar verdiğimiz yılı kesit alacak olursak, o güne göre şu an ki satışlarımız %40 artmış durumda; yeni fabrikanın da devreye girmesi ile birlikte bu oran, %100’ler seviyesine gelecektir.
Turquality, yeni ihracat kapılarının açılması konusunda avantaj sağlıyor mu?
Program, firmalara verilen maddi ve manevi destekler ile ciddi rekabet avantajları sağlıyor. Evet, teşvikler firmalara finansal olarak avantaj sağlıyor; Fakat sadece bu tek başına yeterli değil. Bu desteğin karşılıksız olmadığı, cevap verilmesi gereken ciddi bir beklenti olduğunun bilinci ile hareket edilmesi de firmalara ciddi bir motivasyon kaynağı oluyor. Turquality ile birlikte gelişen operasyon yeteneğimiz sayesinde müşteri memnuniyeti daha da üst düzeylere taşındı.
Yeni projeler alma konusunda bize itici güç oldu. Nitekim tüm bunları, tamamı yurtdışı pazara yönelik, ciddi bir kapasite artışı ile taçlandırarak hem ihracat hem de istihdam artışı sağlıyoruz.
Şirketin iç dinamikleri özelinde baktığımızda üretim kalitesinde, marka değerinde, şirkete bakış açısında ne gibi değişimler yarattı? Bununla ilgili firmanız özelinde bir ölçümleme yaptınız mı? Tespitlerinizi paylaşır mısınız?
Bu tamamen karşılıksız, hibe şeklinde bir destek değil. Firmalardan hem mevcut işlerini iyileştirmek, hem de gelecek potansiyellerini arttırmak adına kurumsal altyapılarını güçlendirmek adına ciddi beklentiler var. Bu bilinç firmamızda, üst yönetimden başlayarak tüm alt kademelere yayıldı. Bunlar tabii ki sadece soyut değerlendirmeler değildir. Yapılan müşteri memnuniyet araştırmaları, müşteri şikâyetlerindeki azalma ve fire oranlarındaki iyileşmeler gibi somut göstergeler ile ölçebiliyoruz. Tabii ki tüm bunların sonucunda ürünümüze ve markamıza olan talebin artışını da görüyoruz.
Turquality’e ihracat pazarları özelinde baktığımızda dış pazarlarda gerçekten referans oluyor mu? Dünya ülkeleri ve pazarları Turquality’i ne kadar ve ne ölçüde referans olarak kabul ediliyor?
Turquality programının kendisi de yurtdışı iş çevrelerinde de bilinen bir marka değeri aslında. Ağırlıklı pazarımız Avrupa Birliği ülkeleri ve burada Turquality isminin bilinirliğinin son derece geniş olduğunu söyleyebiliriz. Program kapsamında olan firmaların, seçilmiş firmalar olduğunu, programa kabul edilmeden önce de program sırasında da ciddi bir kamusal denetimden geçildiğini, bu firmalar ile iş yapmanın belli bir olgunluk seviyesinin üstünde olacağını müşterilerimiz bir peşin ön kabul olarak kabul ediyorlar. Bu da açıkçası bize ciddi bir rekabet avantajı sağlıyor.
İhracat yapan şirketlere bu belgeyi almak konusundaki tavsiyeleriniz neler olur? Buna başvurmayı planlayan firmalarımız nelere dikkat etsinler?
Öncelikle Turquality felsefesini iyi algılamak gerekir. Sadece maddi destek için bir araç olarak görmeden, kazan-kazan bakış açısı ile hem firmalar, hem de ülke ekonomisi açısından ciddi bir fırsat olduğunu görmek önemli. Kurumsal yönetim, stratejik planlama, kalite gibi konularda belli bir olgunluk seviyesine program öncesinde ulaşmak gerek. Zaten olgunluk seviyesine ulaşmadan programa kabul edilmek çok mümkün değil. Seviyeye ulaşıldığını varsaysak bile, yeterince etkin olamazsanız programın imkânlarından yararlanamazsınız. Dolayısıyla bu düşünceyi taşıyan firmalar, öncelikle şu anda nerede olduklarını samimi bir şekilde sorgulayıp, gelecek 10-15 yılda nerede olmak istediklerini ve bunun için neler yapılması gerektiğini ciddi bir şekilde planlamaları gerekiyor. Ancak bu şekilde etkinlik sağlanıp, kaynakların verimli kullanımı ile istenen amaçlara ulaşmak mümkün olabilir.