Facebook X (Twitter) Instagram YouTube LinkedIn
    1 Haziran 2025 | 09:15
    EGİAD YarınEGİAD Yarın
    Facebook X (Twitter) Instagram YouTube LinkedIn
    • Anasayfa
    • Yarın Dergi Son Sayı
    • Öne Çıkanlar

      Başkan Tugay, gençlerin sesine kulak verdi: İzmir kent kimliğini gençlerle şekillendirecek

      5 Eylül 2024

      Anı Özel : Kemal Zorlu

      4 Kasım 2023

      Schengen Vizesine Dair Yasal Düzenlemeler ve Güncel Sorunlara İlişkin Değerlendirmeler

      1 Kasım 2023

      Hami Özer ile çocukları Asuman ve Hayati Özer, bu sayıda KUŞAKTAN KUŞAĞA köşemizin konuğu oldular

      1 Kasım 2023

      İkinci Yüzyılda Ekoloji ve Ekonomi Arasında Uyum Zamanı

      1 Kasım 2023
    • Bize Ulaşın
    EGİAD YarınEGİAD Yarın
    Anasayfa » Ümit kaybı tükenmişliği getiriyor!
    EGİAD Yarın 73. Sayı

    Ümit kaybı tükenmişliği getiriyor!

    3 Eylül 2024
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Tükenmişlik sendromunun genellikle duygusal anlamda ‘Ben bu işi yapamam, beceremem’ düşüncesi ve söylemi ile başladığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Her şey kişinin gözünde büyür. İşe giderken sanki ayakları ters ters gidiyordur. Önce duygusal olarak başlar sonra enerji kaybı şeklinde fiziksel boyuta ulaşır.

    Dünya genelinde yaşanan felaketler, ekonomik darboğazlar ve salgınlar; Tükenmişlik Sendromu’nun küresel olarak yaygınlaşmasını beraberinde getiriyor. Tükenmişlik sendromunun son yıllarda çok fazla konuşulduğunu ve artık çocuklarda bile görüldüğünü vurgulayan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; duygusal, zihinsel ve fiziksel boyutta gerçekleşen sendromun nedenini bulmak için ‘kök neden analizi’ yapmak gerektiğini ifade ediyor. Mizahın tükenmişlik sendromuna karşı çok iyi bir strateji olduğuna dikkat çeken Tarhan, “Dışa dönük olmak da sendromu azaltıyor. Davranışları, duyguları ve düşünceleri tutarlı kişilerde tükenmişlik daha geç oluyor. Kişi ümidini kaybettiğinde tükenmişlik başlıyor. Günümüzde tükenmişliğin artma sebeplerinden birisi de insanların devamlı göz önünde olmalarıdır.” dedi.

    Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sık sık gündeme gelen tükenmişlik sendromu hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu ve tavsiyelerini paylaştı.

    Tükenmişlik sendromunun son yıllarda çok fazla konuşulduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Küresel bir yaygınlaşma var. 30 sene önce az konuşulurdu ama artık çocuklarda bile görüyoruz. ‘Neden arttı?, tükenmişlik sendromu dediğimiz zaman ne anlayacağız?’ İyi değerlendirmek gerekiyor. Her enerji kaybına hemen tükenmişlik sendromu dememek gerekiyor. Tükenmişlik sendromu 80’li yıllarda tanımlanmış. Tanımlanırken de kişinin mesleki yetersizliğiyle ilgili mesleki bir tehlike olarak tanımlanmış. Yani mesleki yetersizliğiyle ilgili mesleki performans gösterememe, başarısız olma, yıpranma, enerjinin kaybolması, verimli bir şekilde iş yapamama gibi nedenlerle kişi iş kaynaklarını tükettiği zaman durum bellidir” dedi.

    İŞ YERİNDE VERİMİ DÜŞÜRÜYOR

    Kişinin iş kaynaklarını tükettiği durumda diğer depresyon belirtilerinden de bahsedilebileceğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir şeyden zevk alamama, durgunluk, neşesizlik ya da öfkelilik, sinirlilik gibi aşamalarına göre belirtiler ortaya çıkıyor. Tükenmişlik sendromu örgütsel olursa yani kurumda olursa hatalar yaptırır. İş yerinde olursa kaliteyi ve verimliliği düşürür. Toplumda olursa bu büyük bir dönüşüm işaretidir. Yaygınlaşırsa sosyolojik tepkileri verme biçimi haline de gelebilir. Tükenmişlik sendromu bir şirkette insanlar arasında yaygınsa orada kök neden analizi yapıp nedenini bulmak ve çözümler üretmek gerekiyor. Bu yöneticiler için de bireyler için de geçerli.” diye konuştu.

    DUYGUSAL, FİZİKSEL VE ZİHİNSEL BOYUTTA GERÇEKLEŞİYOR

    Tükenmişlik sendromunun genellikle duygusal anlamda ‘Ben bu işi yapamam, beceremem’ düşüncesi ve söylemi ile başladığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Her şey kişinin gözünde büyür. İşe giderken sanki ayakları ters ters gidiyordur. Önce duygusal olarak başlar sonra enerji kaybı şeklinde fiziksel boyuta ulaşır. Daha sonra da zihinsel olur. Beynin anlama ve algılama süreci yavaş çalışıyor gibi algılanır. Kişi kontrol edemeyeceği stres yaşarsa alışılmışın dışında davranıyor. Kontrol edilebilen stres ayakta tutuyor, geliştiriyor ve böylece kişi onu tehlike olarak görmüyor” dedi.

    Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tehlike olarak görünen streste ilk olarak alarm durumunun gerçekleştiğini söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

    “Alarmda beyin savaş ve kaç tepkisi verir. Beyin savaş tepkisi veriyorsa enerjiyi artıran bütün kan şekerini vücuttaki yağ depolarını kana pompalar. Kan şekeri yükselir. Veya sadece kaç der düşer bayılır. Vücut fiziksel olarak böyle tepki veriyor. Bu da literatürde ‘Sempatik Aktivasyon’ diye geçiyor. Beyin, otonom sinir sisteminin sempatikleri kısmını devreye sokar. Yedek enerji depolarını birkaç saatliğine pompalar. Ancak bu uzun sürerse kaynaklar tükendiği için bir müddet sonra tepki vermemeye başlar.

    Duyarsızlık başlar. Ama parasempatik sinir sistemini devreye soktuğunda ‘Rahatla, tehlike geçti, kontrol edilebilir bu durumdasın. Bunun üstesinden gelinir’ şeklinde kişide ümit duygusu yüksekse direnme artar. Stres alarmı olur. Tükenme olmaz. Tükenme olması için kişinin ümit duygusunu kaybetmesi gerekiyor. Çalıştığı kurumdan beklentilerinin karşılanmayacağı ve orada adaletli davranılmayacağı ile ilgili ümidini kesmesi gibi güven zayıflatan duygular varsa tükenme ortaya çıkar.”

    AKILLI YÖNETİCİ MOTİVASYON TEKNİKLERİ GELİŞTİREBİLİYOR

    Genellikle alarm ve direniş oluştuğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kişi direnişi aşarsa o aşılan alarmdan da güçlenerek çıkar. Hatta stres etkenlerinin faydası da oluyor.

    Biz bunlara geliştiren stres diyoruz. Kişiyi daha çok geliştirerek güçlendiriyor. Fakat tükenmeye dönüştüğü an yıkıcı stres ortaya çıkıyor. Tükenmeye dönüşmemesi için kişinin ümitsizliğe düşmemesi gerekiyor. Tükenmelerde örtülü bir tepki vardır. Tükenme yok gözükür ama duyarsızlaşma vardır. Umursamaz, kinayeli tavırlar, isteksizlik, işi önemsememe oluşur. Kurum zeki ve tembel insanlar topluluğu haline gelir. Tembellik derken aslında tükenmişlik sendromunun direnme aşamasındaki umursamazlık ve duyarsızlaşmadan bahsediyoruz. Tükenmişlik sendromu o anda artık iş verimini düşürmüştür. Böyle bir durumda akıllı yönetici bunu hemen fark eder ve sebebini bulup yeni motivasyon teknikleri geliştirebilir.” ifadelerini kullandı.

    TUTARLI KİŞİLERDE TÜKENMİŞLİK DAHA GEÇ OLUYOR

    Kişilerin de bireysel olarak kolay çözüm üretebildiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Örneğin bir bardak suyu 5-10 dakika elimizde tutarsak hiç fark etmeyiz. Fakat üzerinden yarım saat, bir saat geçtiğinde kolumuz ağrımaya başlar. Uzun sürdüğü zaman bardağı tutamaz hale geliriz. Yorulduğu zaman kişi diğer elinden yardım ister. Zihinsel streslerde de bu şekil bir yaklaşım gerçekleşiyor. Bir konuda aşırı yüklenme yaşadığı zaman kişi beyninin başka alanından düşünür, dikkat ve ilgi odağını değiştirir. Bunu yaptığı zaman kişi beyninin yorgun olan kısmını hemen toparlamış oluyor. Duygusal olarak tutarlı, nerede nasıl davranacağını, nerede sinirleneceğini, nerede sinirlenmeyeceğini bilen kişilerde tükenmişlik daha zor ve geç oluyor. Tabii bunun olması için kişinin küçük yaştan itibaren stres yönetimini öğrenmesi gerekiyor. Bu kişiler duygusal stabil kişilerdir ve tükenmişliğe karşı dayanabilirler” dedi.

    STRES YOK EDİLMEZ, YÖNETİLİR

    Stresi yok etmek değil yönetmenin mümkün olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Stres yönetilir ve enerjiye dönüştürülür. Bisiklet kullanmak gibi kişiyi hedefine götürür. Ama aşırı yüklendiğin zaman takla atar. Genellikle kişinin beklenti seviyesi yüksek ve kurumun da kişiden beklenti seviyesi yüksekse daha çok oluyor. Aile yapısı ve sosyal destek zayıfsa yine daha çok oluyor. Sadece Türkiye’de değil dünyada da yeni kuşak konformist bir kuşak. Eski kuşaklar yokluk içinde olgunlaşıyorlardı. Strese küçük yaşta maruz kalıyorlardı ve o strese rağmen yokluk içinde hayatta kalmayı başarabiliyorlardı. Şimdiki kuşaklar varlık içinde olgunlaşıyorlar. Bu daha zor. Hep rahata, konfora alışmış bir kimse rahatlığı kaybolduğu zaman sanki hak ettiği bir şey elinden alınıyor gibi hissediyor. Böyle durumda kabullenemiyor. Duyarsızlaşma ve negatif davranışlar daha çok ortaya çıkıyor.” ifadelerini kullandı.

    DIŞA DÖNÜK OLMAK SENDROMU AZALTIYOR

    Dışa dönük olmanın tükenmişlik sendromunu azalttığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Uyumsuz kişilerde daha çok tükenmişlik sendromu oluyor. Kapı eşiğiyle kavga eden insanlar var. Bir de kişi açık ve şeffaf değilse yaptığı işleri hile ile yapıyorsa, gittiği yerde güven alanı oluşturamıyorsa, iş yerinde kendini güvende hissetmiyorsa, devamlı kendisine çelme takılacağını düşünüyorsa orada da tükenmişlik çok oluyor. Korku duygusu hâkim oluyor. Korkunun arttığı yerde güven azalıyor. Güvenin azaldığı yerde kaygı yükseliyor. Sonuç olarak da huzur kaçıyor” diye konuştu.

    GÜVENDE HİSSEDEN KİŞİNİN MOTİVASYONU ARTIYOR

    Dürüstlük, şeffaf ilişki ve güvenin olduğu ortamda iş yerindeki verimliliğin de arttığını dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Güvende hissetmesi kişinin motivasyonunu artırıyor. İş kaynakları daha çok kullanılıyor. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde ısrarla açık, şeffaf ilişkinin ve ifade özgürlüğü üzerinde durulması, korku değil de özgüven üzerinde durulması tesadüfi değil. Korku ve baskı kültürlerinde pasif bir tükenmişlik vardır. Tembellik şeklinde yaşanır. Yüksek güven hissinin olduğu topluluklarda aykırı konuşma dışlanmaz. İnsanlar haksızlığa uğramayacağı ile ilgili daha çok güvende hissederler. Böyle toplumlarda çözüm üretmek daha kolay oluyor” dedi.

    Paylaş Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email
    Önceki YazıEkonomik krizler duygusal ve psikolojik stresi artırıyor
    Sonraki Yazı “Çelik sektörünün rekabet gücünü düşüren uygulamalardan tümüyle kaçınılması önem taşıyor”

    İlgili Yazılar

    “Hem iç piyasada hem ihracatta dengemiz bozuldu”

    9 Eylül 2024

    5 Soru 5 Cevap

    4 Eylül 2024

    Kira Sözleşmelerinde Bedel Artırımına İlişkin Düzenlemeler

    4 Eylül 2024
    Bizi Takip Edin!
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    • YouTube
    • LinkedIn
    EGİAD Melekleri
    SON YAZILAR

    Başkan Tugay, gençlerin sesine kulak verdi: İzmir kent kimliğini gençlerle şekillendirecek

    5 Eylül 2024

    Paris 1924

    22 Nisan 2024

    “Geleceğe Miras: Atatürk İlke ve İnkılaplarıyla Aydınlanan Genç İş İnsanının Bakışı”

    22 Nisan 2024

    Sanatın önemi benimsendiğinde toplumun bakış açısı değişecek

    17 Nisan 2024

    Ege Genç İş İnsanları Derneği’nin üç ayda bir yayınlanan yayın organı olan EGİAD Yarın Dergisi amatör ruhla ve profesyonel bir anlayışla hazırlanarak geniş dağıtım kitlesine ulaşmaktadır.

    Zengin içeriği ile gençliğin dinamizmini ve iş hayatının farklı yönlerini yansıtan dergimizi paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz.

    Email: egiad@egiad.org.tr

    SON YAZILAR

    Başkan Tugay, gençlerin sesine kulak verdi: İzmir kent kimliğini gençlerle şekillendirecek

    5 Eylül 2024

    Paris 1924

    22 Nisan 2024

    “Geleceğe Miras: Atatürk İlke ve İnkılaplarıyla Aydınlanan Genç İş İnsanının Bakışı”

    22 Nisan 2024

    Güncel Kalın!

    Yeni haberler ve etkinlikler için mail listemize abone olabilirsiniz.

    Facebook X (Twitter) Instagram YouTube LinkedIn
    • Anasayfa
    • Bize Ulaşın
    © EGİAD 2025 Tüm Hakları Saklıdır.

    Bir şeyler yazın ve aramanızın keyfini çıkarın!