Pandeminin, turizme olumsuz yansımaları yanında, olumlu katkılarını da belirtmekte yarar vardır. Örneğin gelecekte uluslararası kongreler yine katılımlı olarak gerçekleşirken, iş toplantıları büyük ölçüde sanal ortamda gerçekleşmeye devam edecek, böylece daha çok kişiye erişim sağlanabilirken, zamandan da tasarruf edilebilecektir.
Bilindiği gibi, 2019 yılı sonunda Çin’in Hubei eyaletine bağlı Vuhan kentinde ortaya çıkan Koronavirüs (Covid-19), çok kısa bir sürede dünya çapında bir salgına dönüşerek, 200’den fazla ülkeye yayılmıştır. Bu çok hızlı gelişim, Dünya Sağlık Örgütü tarafından Mart 2020’de “pandemi” şeklinde ilân edilmiş ve tüm ülkeler bu pandemi felâketinden olumsuz etkilenmişlerdir. Pandemiden olumsuz etkilen sektörlerin başında da hiç kuşkusuz seyahat endüstrisi, bir başka söylemle turizm gelmektedir.
Turizm-pandemi ilişkisi aslında tüketici (turist) davranışlarıyla da paralellik taşımaktadır. Bu nedenle pandeminin turistler üzerindeki yansımalarına teoriden hareketle kısaca gözatmakta yarar vardır.
Bir motivasyon teorisi olan Maslow’un “ihtiyaçlar hiyerarşisi”, bilindiği gibi 5 safhadan oluşur: 1. Fiziksel , 2. Güvenlik, 3. sevgi/ aidiyet, 4. saygı, 5. kendini gerçekleştirme ihtiyaçları..
Bu teori, öznesi “insan” ya da “ziyaretçi” olan turizm ile aslında çok yakın ilintilidir. Çünkü talep esnekliği yüksek, kırılgan yapıya sahip turizm sektörü özellikle pandemi boyutuyla da bu teorinin birkaç aşamasıyla iç içedir.
2. aşamayı oluşturan “Güvenlik” adı altındaki iş, SAĞLIK, kişisel güvenlik gibi konular turist için öncelikli konulardır. Çünkü turist, can güvenliği riski taşıyan hiçbir destinasyonu tercih etmemekte, hattâ talep esnekliği nedeniyle seyahat yönünü hemen krizden uzak bir başka bölge ya da ülkeye kaydırmaktadır. İşte pandemi- turizm ilişkisi de tam bu noktada başlar. Turistler, pandeminin ilk ortaya çıktığı ama henüz tam olarak tüm ülkelere yayılmadığı periyodda dahi riski algılayarak rezervasyonlarını anında iptal etmişlerdir. Çünkü risk algısı seyahatleri anında etkilemekte, yönünü değiştirmektedir.
Nitekim yapılan bilimsel araştırmalar, seyahat amacının dahi turistlerin risk algısı üzerinde etkili olduğunu doğrulamaktadır. Örneğin iş amaçlı turistlerin aksine, tatil amaçlı seyahat eden turistler gideceği destinasyonu güvenlik durumuna göre seçmekte veya riskli algıladığı destinasyondan kaçınmakta özgür olduğu için, hedef destinasyona yönelik daha az risk algıladığı literatürde ortaya konmuştur (Kırlar, Can, B., 2019, s:58). Yani bir tür zorunlu seyahat olan iş turizmi, riskli bölgelerde de gerçekleşebilirken; stres atmayı, merakı, dinlenmeyi, eğlenmeyi önceleyen tatil turisti ise bu arzusunu huzurlu ve risk algısı çok düşük bölgelerde yerine getirme istemindedir.
Tüm bu bilgiler, COVID-19 salgınının insanlarda can güvenliği riskini artırmasından dolayı turizme etkisinin büyük olduğunu göstermektedir. Bir de buna seyahat kısıtlamaları ve yasaklarının getirildiği de eklendiğinde 2020 yılının bütününde, 2021’in de –aşılamanın etkisiyle- bir bölümünde turizmi olumsuz etkilediği ortadadır.
Yine Maslow’un teorisinin 3. aşaması olan “sosyalleşme” kapsamını da içeren “aidiyet” duygusunun da pandemi sürecinde ziyaretleri olumsuz etkilediği rahatlıkla görülmektedir. “Sosyal yönlü” bir sektör olan turizm, pandemiyle birlikte insanlarda daha içe kapalı, konservatif bir yapıya dönüşmüştür.
Çünkü kişiler, bu süreçte bulaş etkisinden endişe duyarak grup odaklı davranışlar yerine, birey odaklı davranışlar sergilemeye başlamışlar, toplumsal hareketliliği azaltmışlar, bunun yanında dijitalleşme eğilimlerini artırmışlardır. Bir başka deyişle sosyalleşme aslında asosyalleşmeye dönüşmekle birlikte, “teknolojik fırsatlar” olarak da belirtilebilecek sanal turlara, sanal müze ziyaretlerine, sanal sergilere ilgi bu süreçte öne çıkmıştır.
Londra merkezli trend araştırmaları şirketi Globetrender’in yaptığı araştırmanın sonucu ilginçtir. Şirket, Koronovirüs nedeniyle ortaya çıktığı gözlemlenen on seyahat trendini mercek altına alırken özellikle 2021 yılı ile birlikte; indirimli tatiller, kısa süreli tatiller, sanal seyahat, lüks kaçış noktaları, güvenli destinasyonlar, rezervasyon esnekliği, kış taleplerine artış gibi trendlerin öne çıkacağını öngörmektedir (TÜRSAB; Aralık 2020, s.23).
Pandeminin, turizme olumsuz yansımaları yanında, olumlu katkılarını da belirtmekte yarar vardır. Örneğin gelecekte uluslararası kongreler yine katılımlı olarak gerçekleşirken, iş toplantıları büyük ölçüde sanal ortamda gerçekleşmeye devam edecek, böylece daha çok kişiye erişim sağlanabilirken, zamandan da tasarruf edilebilecektir.
Olumlu katkılardan biri de turistin kalite, hijyen ve sanitasyona azami dikkat göstereceğidir. Ülkemizde 01.01.2021’den itibaren oda sayısı 30 ve üzerinde olan konaklama işletmelerine zorunlu hale getirilen “Güvenli Turizm Sertifikasyon” uygulaması yanında, sertifika alsın veya almasın işletmelerin uyması gereken koşulların küresel ölçekte de belirlenme çabaları turistlerin gelecekte konaklama tercihlerinde etken olacaktır.
Bunun yanında ihtiyaçlar hiyerarşisinin birinci kriteri olan fizyolojik ihtiyaç öğesi olarak dinlenme unsurunun, yani tatil ihtiyacının, pandemi sürecinde evlerinde günlerce kapalı kalan insanlarda giderek büyüyen bir arzuya dönüştüğü de bir gerçektir. 2021 Haziran ayından başlayarak, özellikle aşılamayı büyük ölçüde tamamlamış ülkelerde insanların daha izole, maviden çok yeşile yöneldiği, özel ya da kiralık araçlı, bireysel veya çekirdek gruplu seyahatleri ön plâna alacağı bir süreci başlatacakları öngörülebilir.
Bu bağlamda sağlık alanındaki gelişmeler sayesinde turizmin 2021 yaz aylarından itibaren hızlı bir toparlanma sürecine gireceği yüksek bir olasılıktır. Bununla birlikte COVID’in insanlarda yarattığı yeni davranış kayıp ve/veya kazanımları, onların artık seyahat tercihlerine de yansıyacak, böylelikle seyahat endüstrisi de –güncel terminolojiyle- mutasyona uğrayarak her koşulda yine ülke ekonomilerindeki önemini koruyacaktır. Bu noktada dünyada demografik yapının yaşlı nüfus lehinde gelişmesi de resmi ve özel otoritelerce dikkate alınması gereken bir diğer önemli unsurdur.
KAYNAKÇA
“COVID-19 Sürecinde Türkiye ve Dünya Turizmi Değerlendirmesi”, TÜRSAB, Aralık 2020. KIRLAR, CAN, B., “Turistlerin Terör Riski ile Başa Çıkma Davranışları ve Seyahat Uyarılarına Bakış Açıları”, Dokuz Eylül Üniv. SBE, (basılmamış doktora tezi), İzmir, 2019.