Kasım ayında Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankası başkanlığında yapılan değişikliklerle birlikte, ekonomi yönetiminde olumlu beklentilerin arttığı yeni bir döneme girildi. Karar vericilerin yaptığı açıklamalar doğrultusunda, 2021 yılında sıkılaştırılan para politikasının enflasyona göre şekilleneceği, makroekonomik istikrara odaklanan bir reform yılı olacağı, seçici kamu maliyesi politikalarının uygulanacağı ve mali disiplini istikrarlı bir şekilde sağlamak amacıyla tedbirlerin alınacağı bekleniyor.
2020 yılı dünyanın COVID-19 virüsüyle karşı karşıya kaldığı, milyonlarca insanın hayatını ve sağlığını kaybettiği ve dolayısıyla da küresel birçok sorunun ortaya çıktığı bir yıl oldu. COVID-19 salgını dünyadaki herkesin yaşamını her açıdan etkilemekle beraber, önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan bir belirsizlik ortamı yarattı ve 2020’de küresel ekonomi 74 yılın en derin ekonomik durgunluğunu yaşadı. 2021 yılının da insanlığın koronavirüs pandemisiyle ve pandeminin getirdiği sosyal, ekonomik ve toplumsal sorunlarla mücadele etmeye devam edeceği bir yıl olacağını tahmin etmek zor değil. Bu yazıda 2021 yılı için dünya ve Türkiye ekonomisinde beklentileri tartışacağız. Ancak, tüm dünyanın umutla beklediği aşı çalışmaları ve buna bağlı olarak COVİD-19 pandemisinin, bu beklentilere yön vereceğini de unutmamalıyız.
DÜNYA
COVID-19 virüsü için yapılan aşı çalışmalarının 2020 yılının son aylarında neticelenmeye başlaması ve insanların aşıya karşı yaklaşımlarının büyük oranda pozitif olacağı varsayımıyla, dünyada bu çalışmalardan ilk olarak olumlu olarak etkilenecek bölgeler, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği gibi ekonomik refah seviyeleri yüksek olan bölgeler olacaktır. 2020 yılında, hükümetler mali teşviklerle, merkez bankaları ise para politikası araçları ile pandeminin yarattığı olumsuz etkileri azaltmaya çalıştı. Buna rağmen, COVID-19’un 2020’de dünya ekonomisinde bıraktığı ağır tahribat sebebiyle ve birçok sorunun 2021’de devam edeceği beklentisiyle, daha fazla kalıcı hasar oluşmaması için hükümetlerin, merkez bankalarının ve finansal sistemin firmalara ve hanehalklarına likidite sağlamaya ve teşvik vermeye devam edecekleri düşünülmektedir. Bu politikaların enflasyon üzerindeki olası pozitif yönlü etkisinin, ekonomik karar vericilerin tutumlarını etkileyeceği ve 2021 yılında dünya çapında mütevazı bir sıkı para politikasının uygulanacağı beklenmektedir.
Salgının azaltılması ve insan sağlığının korunmasına yönelik politikalar ve kararlar öncelikli olmaya devam edeceğinden, artan kamu harcamalarına bağlı olarak dünya genelinde hızla yükselen borç stokları kamu maliyelerinin sürdürülebilirliğini olumsuz etkileyecektir.
Bu sebeple, finansman yetersizliğiyle karşılaşan ekonomiler için dış destek de gerekebilecektir. Birçok kurumun yaptığı analizler ışığında, küresel dünya GSYİH’nin 2020 yılında %5 civarında daralmasının ardından, 2021’de yaklaşık olarak %4 artacağı tahmin edilse de bu artışa rağmen özellikle hizmetler sektörünü kapsayan ekonomik aktivitelerdeki toparlanmanın yavaş olacağı kaçınılmaz görünmektedir.
TÜRKİYE
2021 yılının dünyadaki tüm ülkeler gibi Türkiye için de zor bir yıl olacağı aşikâr. Pandemi koşulları nedeni ile oluşan geçim sıkıntısı, yoksulluk, üretim süreçlerinin aksaması sebebiyle artan fiyatlar (enflasyon) ve pandemiden önce bile yükselme eğiliminde olan işsizlik, Türkiye’nin çözüm aramaya devam edeceği ekonomik problemler arasında yer alıyor. Kasım ayında Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankası başkanlığında yapılan değişikliklerle birlikte, ekonomi yönetiminde olumlu beklentilerin arttığı yeni bir döneme girildi. Karar vericilerin yaptığı açıklamalar doğrultusunda, 2021 yılında sıkılaştırılan para politikasının enflasyona göre şekilleneceği, makroekonomik istikrara odaklanan bir reform yılı olacağı, seçici kamu maliyesi politikalarının uygulanacağı ve mali disiplini istikrarlı bir şekilde sağlamak amacıyla tedbirlerin alınacağı bekleniyor. Türkiye ekonomisi, salgına karşı önlemlerinin en üst seviyede olduğu 2020 yılının ikinci çeyreğinde %9,9’luk daralma yaşadı. Haziran 2020’de başlatılan normalleşme süreci ve kredi teşvikleri sayesinde büyüme %6,7 gibi yüksek bir seviyeye ulaşabilse de, 2020 yılının tamamı için en fazla % 1’lik bir büyüme kaydedilebileceği tahmin ediliyor. IMF ve OECD gibi uluslararası kuruluşların analizleri, 2021 yılında Türkiye’de ekonomik büyümenin %3 civarında olacağını öngörüyor.
Bu rakamlar, işsizlik ve enflasyon rakamları hakkında da maalesef fazla iyimser olunamayacağını işaret ediyor. Türkiye’de işsizlik oranının 2020 yılında %17 olacağı, 2021 yılında ise bu rakamın ancak %15 civarına düşebileceği bekleniyor. 2020 Aralık ayı için %14,6 olarak açıklanan yıllık tüketici enflasyon oranının 2021 yılı tahmini ise %12 seviyelerinde.
Sonuç olarak, COVID-19’a karşı geliştirilen aşıların başarısı, 2021 yılında dünyada ekonomik gelişmelerin belirleyicisi olacak. Küresel ekonomik büyümenin 2021’de toparlanacağı beklentisine rağmen, bu toparlanmanın gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere yansıyabilmesi için gelişmiş ülkelerin bu ülkelere ekonomik ve sosyal desteklerinin devam etmesi ve tüm ülkelerin de ekonomi politikalarını pandeminin şartlarına göre revize etme konusunda esnek olmaları gerekiyor.
COVID-19 salgını dünyadaki herkesin yaşamını her açıdan etkilemekle beraber, önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan bir belirsizlik ortamı yarattı ve 2020’de küresel ekonomi 74 yılın en derin ekonomik durgunluğunu yaşadı.