Ustam
40 yıl olmuştu. Arkadaş, dost, kardeş, meslekdaşdık. Kıskanırdım; Mesleki yeteneğin fazla olduğundan, iyi haber toplar, ödülleri sıralardın. Üzülürdüm; Haber atladığımda canım sıkılır, karnım burulur, ‘yaptı yapacağını’ derdim. Hırslanırdım; Daha iyi haber bulacağıma, nal gibi imzamla sayfaya manşet olacağıma kendimi inandırırdım. Sevinirdim; Senin gibi verici arkadaşım, rekabet ettiğim meslekdaşım olduğu için. Paylaşırdım; Akşam olduğunda cebimizdeki parayı birleştirip meyhaneye gitmek zevkini. Anlatırdım; Seninle nasıl mutlu olduğumu, beni ne çok sevdiğini. Bu duygularla acıyı, sevinci, iyi ve kötü günleri geçirdik ve yaşamın gerçeği bir gün kapımıza dayandı. Yaşlandık, hastalandık, ameliyatlar olduk. Ama hiç sevgimizden, saygımızdan rekabetimiz eksik olmadı, tersine çoğaldı. Usta’m Sen sonsuzluklardasın. Ben bıraktığın yerde. Bana her seferinde ‘yaz, durma yaz, bana zevk veriyorsun’ derdin. Destekler, kamçılardın. Ve bu yazıyı benden istediler. ‘Hamdi Türkmen’i yazarmısın?’ İtiraf etmeliyim; zorlandım. Senin yokluğunu yazmak zor, sensizlik acı. Hele bu dönemde kalemi ele almak daha acısı. Ne gazete kaldı, Ne gazetecilik ruhu. Ve ne de senin gibi gazeteci. Işıklar içinde uyu. Rahmetin bol olsun. Usta’m; Bir gün yine buluşacağız.
ERDAL İZGİ
Arkadaşım, dostum ve yoldaşım…
Dile kolay, 1978’den beri arkadaşım, dostum ve yoldaşım… Hiçbir zaman onun arkasından yazı yazmayı düşünmemiştim. Hastalığının en zor günlerinde bile onu sonsuzluğa uğurlayacağımı asla aklımın ucundan geçirmedim. Hala da kabullenebilmiş değilim… Elim arada bir telefona gidiyor, onun sesini duyacağım umuduyla telefonunu çaldırmak istiyorum. Ailesiyle beraber olmak dışında tek isteği vardı, yeniden Ben Haber’deki masasına dönmek. Ne yazık ki bu isteği gerçekleşmedi… Sevgili Hamdi, seninle yaşadığımız anıları anlatsam sayfalar yetmez. “Hamdi Soma’ya Erol Roma’ya’ espirin hiç unutulmayacak. Senin yanında yetişen gazeteci kardeşlerin, o kadar güzel yazılar yazdılar ki, “İşte Hamdi Türkmen” bu dedim. Sevgili dostum, huzur ve ışıklar içinde uyu… Ailen, kızın Derin, ben ve eşim olmak üzere tüm seni seven dostlarına emanet… Mekanın cennet olsun.
EROL YARAŞ
Güzel izler bıraktın Hamdi Ağabey…
Ben Hamdi abiyle gazeteciliğe başlamadan önce tanıştım. Lise öğrenciliğim döneminde Hatay’da Basın Sitesi’nde oturan eniştem Önder Sümer’in evinde kalırken, akrabası olan Hamdi abi zaman zaman eve ziyaretlere gelirdi. Kendisini orada görürdüm. Eniştem Anadolu Ajansı’nda çalışırdı, Hamdi abi de Yeni Asır’da muhabirdi. Sanıyorum daha 20’li yaşların sonundaydı. Liseyi bitirdim, diplomamı aldım, bir iki hafta sonra ise eniştem bana Yeni Asır için bir teklifte bulundu. “Spor Servisi’ne Almanca bilen birini arıyorlar, çalışmayı düşünür müsün, en azından yaz aylarını değerlendirirsin” dedi. Ben de “bir deneyim bakalım” diyerek 1977 yazında gazeteye gittim ve çalışmaya başladım. Zaten giriş o giriş oldu, sonrasında 26 yıl Yeni Asır’da en alttan en üste kadar görev yaptım. Gazetecilik kariyerimin başlamasında eniştem Önder Sümer ile onunla akraba olan Hamdi Türkmen’in etkisi önemli rol oynadı. İkisini de beğeniyle izlerken, onlara özenirdim. Zaten de onların vasıtasıyla da basın sektörüne giriş sağladım. Hamdi abiyle ilişkimiz o yıllardan beri başladı, ömrünün sonuna kadar da devam etti. Yeni Asır’daki senelerimizde kendisiyle hemen her kademede birlikte çalıştık. En son 2000 yılında tekrar Yeni Asır’a döndüğünde, Yayın Grubu Başkanı olmuştu. Ben de Yazı İşleri Müdürü’ydüm. Çok kısa bir süre sonra beni Genel Yayın Yönetmeni yaptı. 1.5 yıl kadar yine birlikte çalıştıktan sonra kendisi gazete ile yollarını ayırdı. İlerleyen dönemde o başka gazetelerde görev yaptı, ben Yeni Asır ve peşinden de Habertürk’te.. Ancak, ister aynı gazetede, ister ayrı gazetelerde olsun, hep iyi ilişkilerimiz oldu. Elbette zaman zaman kırgınlıklar da yaşadık, elbette zaman zaman haksızlıklara da uğradık, ama geneline baktığımda hep sevgiye ve saygıya dayalı seneler geçirdik. Hamdi abinin gazeteciliğini hep beğenirdim. Özellikle belediye muhabirliği döneminde çok başarılıydı. Gazete yöneticiliğinde de aynı performansını sürdürdü, uzun yıllar zirvede görev yaptı ve ciddi sorumluluklar üstlendi. Ne mutlu ona ki, yaşamının son günlerine dek kalemi elinden düşmedi, en sıkıntılı anlarında bile yazı yazmaktan ve gazeteci kimliğinden kopmadı. Bu dünyadan da oldukça güzel izler bırakarak ayrıldı. Umarım, gittiği yerde de huzurludur, bizleri oralardan izlerken kendisini özlemle andığımızı da görür.
OSMAN GENÇER
Güle güle Hamdi Ağabey…
Geçtiğimiz günlerde İzmir’in sevilen ismi Hamdi Türkmen’i, sonsuzluğun kucağına uğurladık. Hüzünlü bir veda oldu doğal olarak. Hüznümüzün göbeğine 35 yıllık bir dostu, bir ağabeyi yitirmenin üzüntüsünün ağırlığı çökmüştü. Hamdi Ağabey’i gazeteciliğe başladığım Haftalık Haber Dergisi Yeni Gündem’de muhabirlik yaparken tanımıştım. (Yeni Gündem dönemin en muhalif haber dergisiydi.) Hamdi Ağabey ile karşılaştığımda ablam Şule Talu (Ersözlü) benden çok önce mesleğe başlamış, Yeni Asır’ın kıymetli gazetecileri arasında çoktan yerini almıştı. Ben ise 12 Eylül karanlığına Ege Üniversitesi öğrencilik yıllarımın son dönemecinde yakalanmış; 78 kuşağının çok üyesi gibi, payıma düşen zorlukları sırtladıktan sonra; 1986 yılında hayata sanki yeniden ‘merhaba’ demiştim. Bir süre (karpuz satmak dahil) her işte ter döktükten sonra, önce İletişim Yayınları’nda çalışmış, 1987 yılında Yeni Gündem’de muhabirlik yapmaya başlamıştım. Hamdi Türkmen’i ilk kez o yıl ablamın aracılığı ile tanıdım. 12 Eylül mağdurlarına, insanların hala yakınlık göstermeye ürktüğü yıllardı. Askeri darbenin psikolojik etkisi sürüyordu. Faşist Evren’e övgü gündemdeydi. Hatta övgü için insanların sıraya girdikleri yıllardı. Sevgili Hamdi Ağabey, o koşullarda elini bana dostça uzattı. Bu konudaki tutarlılığı ve insanlığı, bende her zaman O’na karşı bir vefa hissetmeme neden olmuştur. Yeni Gündem’deki ilk haberim Ege Bölgesi’nde bulunan bir cezaevinde yatan tek bir mahkumun hikayesiydi. O dönemde de tanınmış bir gazeteci olan Hamdi Ağabey haberimi okuduktan sonra aramış, beğenisini sevgiyle dile getirmişti. Sonraki aylarda, dönemin koşulları nedeniyle Yeni Gündem, belki de 12 Eylül ile yüzleşmede üstlendiği önemli rolü tamamlayarak, kapandı. Ben muhabirliğinin ilk döneminde işsiz kalan biri olarak ne yapacağımı düşünürken, Hamdi Ağabey yine aradı ve beni Yeni Asır’a çağırdı. Dönemi yaşayanlar iyi bilir ki hakikatten efsane bir kadro arasında, tam bir acemi olarak Yeni Asır’da muhabirliğe başladım (1988 başı). Hamdi Türkmen her zaman destek oldu. Haber uğruna gazetede uyuduğumuz günler vardı. Farklı yıllara dayanan Yeni Asır dönemlerimde de, Hamdi Ağabey hep vardı. Sonrasında dostluğum olan ve yakın çalıştığım çok kıymetli Rahmetli Ahmet Piriştina sürecinde de hep birlikteydik. Her zaman yakınlığımız dostça sürdü. Benim İzmir’den uzak kaldığım, özellikle İstanbul ve Antalya yıllarımda, hep haberleştik. Birbirimizi hiç kırmadık. Uzaktan da olsa birbirimize moral desteği verdik. Sevgimizi hiç yitirmedik. Son günlerine kadar da Hamdi ağabey ile hep haberleştik. Hayat bir rüya gibi. Buharlaşıyor, akıyor, çok hızla… Hamdi Türkmen usta bir gazeteciydi. Mesleğini çok severdi. Ondan habercilikte çok şey öğrendik. Türkmen, ayrıca çok insanın hayatına samimi olarak dokundu. İnsanlara sahici faydası oldu. Elbette her insan gibi eksiklikleri de olmuştur; ama biz Hamdi Ağabey’ i çok sevdik…. Ruhu şad olsun. Güzel yürekli bir insan, iyi, usta bir gazeteciydi. Son döneminde çok acı çekmişti. Artık dilerim huzura kavuşmuştur. Bir kez daha sevgili eşine, sevgili çocuklarına, aile bireylerine, sevenlerine, İzmir Basını’na, Göztepe Camiası’na, başsağlığı ve sabır diliyorum.
Hayatın hakkını verdin. Dolu dolu yaşadın… Güle güle Hamdi Ağabey…
ÜNAL ERSÖZLÜ