Türk sanayisinin Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’na uyumunun maliyeti 1,8 milyar doları bulabilir
Tüketici tarafında incelenmesi gereken bir nokta da farklı kuşakların sahip olduğu satın alma alışkanlıklarıdır. Z kuşağı bu noktada sürdürülebilirliğe verdiği değerle diğer kuşaklardan ayrılmakta, sürdürülebilirliği satın alma tercihlerinin merkezine koymaktadır.
Avrupa Birliği(AB) Yeşil Mutabakatı’na uyumda Türkiye’nin karbon maliyeti 1.8 milyar dolar bulabilir. Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, bu konuda sanayi ve tarım sektörlerinin AB Yeşil Mutabakatı’na hızlı uyum sağlaması gerektiğine dikkat çekti.
Dünyadaki kıt kaynakların optimum kullanımı ve geri kazanımını esas alan Sürdürülebilirlik Egeli ihracatçıların öncelikli gündem maddesi konumunda. Ege İhracatçı Birlikleri 2020 yılını “Sürdürülebilirlik Yılı” ilan ederken, bundan sonraki tüm çalışmalarını ilan ettiği “Sürdürülebilirlik Manifestosu’na bağlı kalarak yürütmeyi hedefliyor.
Sürdürülebilirlik ile ilgili görüşlerini paylaşan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, 11 Aralık 2019 tarihinde yayınlanan Avrupa Yeşil Mutabakatı ile Avrupa Birliği sanayiinin 2050 yılına kadar dönüşümünü ön gören bir stratejinin ortaya konulduğuna işaret etti.
“Sürdürülebilirlik konusunun moda endüstrisinin en önemli gündemi olduğunu söyleyebiliriz” diyen Eskinazi, “Dünyada moda endüstrisinin çevresel etkilerine baktığımızda ne yazık ki iç açıcı verilerle karşılaşmıyoruz. Örneğin, 2018 yılında dünya moda endüstrisi 2,1 milyar tonluk sera gazı salınımına neden oldu ve bu Fransa, Almanya ve İngiltere’nin toplam yıllık emisyonuna karşılık geliyor. Geri dönüşüm konusunda ise önümüzde çok uzun bir yol bulunuyor. Sürdürülebilirlik alanında Dünyadaki önemli kuruluşlardan biri olan Ellen MacArthur Foundation tarafından hazırlanan bir raporda, yeniden moda endüstrisine kazandırılan geri dönüşüm oranının %1’ler seviyesinde olduğu belirtiliyor. Yapılan araştırmalar, küresel ısınmayı 1,5 derece sınırında tutabilmek için moda endüstrisinin payına düşen eforun önümüzdeki 10 yıl içerisinde artırılması gerektiğini ortaya koyuyor” diye konuştu.
Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın sektörlerimizi yakından ilgilendiren bir gelişme olduğunun altını çizen Eskinazi, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile sera gazı emisyonlarının azaltılmasının hedeflendiğini, 2030’a kadar yüzde 50 ila yüzde 55 ve 2050’ye kadar 0 net emisyon hedefi olduğunu dile getirdi. Eskinazi, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın Avrupa’yı ilk iklim nötr kıta haline getirmeyi amaçlayan kapsamlı bir yol haritası sunduğu bilgisini paylaştı. Devlet destekleri AB Yeşil Mutabakatına göre yeniden düzenlenmeli “AB, hem üreticilerini iklim değişikliği politikaları nedeniyle uyguladıkları yükümlülüklerin getirdiği dezavantajlardan korumak amacıyla hem de AB sanayisinin rekabetçiliğinin korunması için sınırda karbon uyarlama mekanizması uygulamaya hazırlanıyor” tespitinde bulunan Eskinazi, “Bu noktada çimento, makine, demir – çelik, otomotiv, kimya, tekstil ve tarım sektörleri düzenlemeden en çok etkilenecek sektörler olarak öne çıkıyor.
Olası bir düzenlemenin Türkiye’ye etkilerine bakıldığında ise yapılan hesaplamalar ülkemiz için karbon maliyetinin 1,8 milyar dolar seviyelerine kadar çıkabileceğini gösteriyor. Avrupa Birliği için birçok sektörde önemli tedarikçi konumunda olduğumuz dikkate alındığında, ilk etapta etkilenecek sektörlerimizin “karbon sıfır” üretime doğru dönüşümlerini sağlayacak, yeni üretim teknolojileri ve dijitalleşmeye yönelik ihtiyaç duyacakları finansal kaynakların yaratılması kritik önem arz ediyor.
Bu konuda talep edilebilecek uluslararası sertifika ve belgelerin destek kapsamına alınması, teknik danışmanlık ihtiyacının sağlanması gerekiyor. Bu kapsamda, devlet desteklerinin Avrupa Yeşil Mutabakatı penceresinden KOBİ’lerimizi de kapsayacak şekilde yeni bir açılım ile ele alınması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
Z kuşağının satın alma tercihlerinin merkezinde sürdürülebilirlik var Artan tüketici bilinciyle birlikte tüketicilerin sosyal konular ve iklim değişikliği dahil olmak üzere sürdürülebilirlik konularına ilgisinin arttığını gördüklerini vurgulayan EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Boston Consulting Group, Global Fashion Agenda ve Sustainable Apparel Coalition tarafından hazırlanan bir raporda, 5 ülkede yapılan bir araştırmaya katılan tüketicilerin yüzde 75’inin sürdürülebilirliği tekstil ürünleri satın alırken çok önemli bir faktör olarak gördüğü belirtiliyor.
Yine aynı araştırmada, tüketicilerin yüzde 38’inin daha iyi çevresel ve sosyal fayda sağladıklarını düşündükleri markalara geçiş yaptığı tespit ediliyor. Tüketici tarafında incelenmesi gereken bir nokta da farklı kuşakların sahip olduğu satın alma alışkanlıklarıdır.
Z kuşağı bu noktada sürdürülebilirliğe verdiği değerle diğer kuşaklardan ayrılmakta, sürdürülebilirliği satın alma tercihlerinin merkezine koymaktadır. McKinsey & Company’ye göre, Z kuşağı tüketici grubu şu anda küresel tüketicilerin yüzde 40’ını ve sadece ABD’de 150 milyar dolarlık harcama gücünü oluşturuyor. Dahası, Bain & Company, Z kuşağı harcamalarının 2035 yılına kadar kişisel lüks mallar için küresel pazarın yüzde 40’ını oluşturabileceğini tahmin ediyor. Uluslararası pazar araştırma şirketi Euromonitor’a göre Z kuşağı, 2030 yılına kadar dünya çapındaki en büyük tüketici segmentini oluşturacak. Bu açıdan Z kuşağını kazanmak, birçok markanın ve perakendecinin salgın sonrası planları için hayati önem taşıyacaktır. Bu eğilim de bizim önümüzdeki dönemde daha sürdürülebilir bir üretim modeline geçmemiz gerektiği anlamına gelmektedir.”
Tarım sektöründe önümüzdeki dönemde Ege İhracatçı Birlikleri’nce AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde yapılması gereken çalışmalara da değinen Eskinazi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Üreticilere, imalatçı-ihracatçı firmalara yönelik olarak farkındalık oluşturma ve bilinç düzeyini yükseltme amaçlı toplantılar yapılması, medya ve sosyal medya üzerinden paylaşımlar söz konusu olabilecek.
İmalatçı-ihracatçı firmaların ise işlemesini ve paketlemesini yaparak ihraç ettikleri ürünü satın aldıkları ve/veya sözleşmeli üretim kapsamında temin ettikleri üreticilere yönelik olarak AB mevzuatı gereği zirai ilaç, gübre gibi girdilerin kullanımında uymaları gereken kurallar, iyi tarım uygulamaları konusunda bilgilendirme çalışmaları yapmaları, ziraat mühendisi gibi teknik elemanlar vasıtasıyla üretim, hasat, depolama, taşıma gibi süreçleri yakından takip etmeleri, daha fazla sayıda üreticinin organik veya iyi tarım uygulamalarına geçiş konusunda özendirilmesi, AB kriterlerine uygun şekilde üretilen insan sağlığı açısından risk oluşturmayan ürünleri üreten üreticilerin hammadde alım fiyatlarında farklılaştırmaya gidilerek desteklenmesi gibi politikalar izlenmesi gerektiği görüşündeyiz.
Sonuç olarak Ege İhracatçı Birlikleri çatısı altıda tarım ve hayvancılık alanında faaliyet göstermekte olan İhracatçı Birliklerimiz, en önemli alıcı pazarımız olan AB’ye yönelik ihracatımızın sürdürülebirliğinin sağlanması için AB Yeşil Mutabakatı’na uyum çerçevesinde projelere ortak olmakta, ihracatımızın temel ürünlerinde kullanılan temel girdilerin kullanımının azaltılması yönünde ilgili Bakanlık ve üreticiler nezdinde çalışmalarına devam etmekte olup, önümüzdeki yıllarda ihracatımızın devamlılığı açısından firma ve üreticilere yönelik çalışmaların çeşitlendirilerek hız verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.”
Sürdürülebilirlik konusunun hem çevresel boyutundaki gelişmeler hem de tüketici boyutundaki eğilimler birlikte değerlendirildiğinde, sürdürülebilirlik kavramının tüm sektörlerimizi derinden etkileyeceğinin açıkça görüleceğinin altını çizen Eskinazi, “Biz Ege İhracatçı Birlikleri olarak bu süreci bir fırsata çevirebilmek amacıyla firmalarımızın yetkinliklerini artırıcı çeşitli faaliyetler organize ediyor, projeler yürütüyoruz. Firmalarımızın da bu süreçte odak noktalarını sürdürülebilirliğe çevirmelerinin rekabetçiliğimiz açısından hayati olduğunu düşünüyorum” dedi.
Sonuç olarak Ege İhracatçı Birlikleri çatısı altıda tarım ve hayvancılık alanında faaliyet göstermekte olan İhracatçı Birliklerimiz, en önemli alıcı pazarımız olan AB’ye yönelik ihracatımızın sürdürülebirliğinin sağlanması için AB Yeşil Mutabakatı’na uyum çerçevesinde projelere ortak olmakta, ihracatımızın temel ürünlerinde kullanılan temel girdilerin kullanımının azaltılması yönünde ilgili Bakanlık ve üreticiler nezdinde çalışmalarına devam etmekte olup, önümüzdeki yıllarda ihracatımızın devamlılığı açısından firma ve üreticilere yönelik çalışmaların çeşitlendirilerek hız verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.