Oğuz-Nail Özkardeş’in baba-oğul ilişkileri üzerinden İzmir’in gelişimine, turizm sektörünün geleceğine ve grup olarak hedeflerine ışık tuttuk
EGİAD kurucu yönetim kurulu üyeleri arasında yer alan Oğuz Özkardeş ile yeni üyemiz oğlu Nail Özkardeş, bu sayıda KUŞAKTAN KUŞAGA köşemizin konuğu oldular.
Baba Nail Özkardeş’in liderliğinde kardeşleri Deniz ve Ediz ile oğlu Nail birlikte konaklama sektöründe büyümeyi planladıklarını anlatan Oğuz Özkardeş, kendilerine ait otelleri tek marka çatısı altında birleştirmek için çalıştıklarını söylüyor. Oğlu Nail Özkardeş ise 7. otelin önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde hizmete gireceği müjdesini veriyor.
Oğuz Bey, sizi tanıyabilir miyiz?
Oğuz Özkardeş: 1961 doğumluyum. İzmirliyim fakat aslen Denizlili bir aileyiz. Anne tarafım İzmir’de, baba tarafım ise ağırlıklı olarak Denizli’de yaşıyor. İzmir’de Hâkimiyeti Milliye İlkokulu’nda okudum. Göztepe çocuğuyum. Futbol oynayamadığım için de Galatasaraylı oldum. (Gülerek…) Konaklama ve ağırlama sektörü başta olmak üzere muhtelif sektörlerde faaliyet gösteriyoruz. Onun dışında babamızın, ailemizin yapmış olduğu muhtelif sektörlerdeki yatırımlarda temsiliyetimiz devam ediyor.
“Galatasaraylı oldum…” Bunu biraz ayrıntılı anlatmanızı istesem…
Oğuz Özkardeş: Doktor Faik Bagana, Venüs Apartmanı’nın altında bize futbol oynatırdı. Topa vuramadığım için sürekli kaleye geçerdim. Faik Amca da moralim bozulmasın diye bana Galatasaray Lisesi’nden kalma formasını giydirdi. Bu formayı giydiğimde Galatasaray aşkım başladı. Sonrasında da “Zeki bir çocuksun, Galatasaray Lisesi’ne girebilirsin” dedi. Galatasaray o dönemde iki imtihan ile öğrenci alıyordu. İmtihanları geçerek Galatasaray liseli oldum. Köklü bir okulda çok güçlü bir dostluk ailesinin ortağı oldum. Bu rastlantının hiçbir bedeli yok. O dönemde Göztepe’den İzmir’e gelirken cebimizde bir pasaportumuz eksikti! Sanki başka bir ülkeye gelir gibi gelirdim.
Fuar zamanında Alsancak’ı, Avrupa’yı gezer gibi gezerdim. Galatasaray Lisesi sonrası Amerika’ya gittim. Önce New York’ta Columbia Üniversitesi’ne başladım. Boston Üniversitesi İşletme Bölümü’nden sonra Harvard ve Boston Üniversitesi’nin ortak başlattığı Yönetim Bilişim Sistemi üzerine de master yaptım.
Babam Nail Özkardeş çok erken yaşta otomotiv sektöründe iş hayatına atılmış. Denizli’de başlayan iş hayatına İzmir’de devam etmiş. Amerika’dan döndüğüm yıllarda da hala otomotiv sektöründe faaliyetlerine devam ediyordu.
Akademik tercihlerinizde ailenizin etkisi oldu mu?
Oğuz Özkardeş: Akademik hayatımda ailemin “Şunu okuyacaksın” diye etkisi olmadı. Tüm tercihler kendi tercihimdi. Bir süre Amerika’da çalıştım ve 1990 yılında Türkiye’ye döndüm. Çeşme’de bizim ilk turizm işimiz Villa Saray idi. Satmak için yapılan villaların satışları iyi gitmedi. Bu proje, apart otel tesisi haline dönüştü. Türkiye’ye döndüğümde ilk olarak Villa Saray’ın turizm tesisine dönüştürülmesi işini yaptım. Amerika’da finans sektöründe çalıştım. Finans sektöründe önce bilgi işlem desteği vererek işe girdim. Sonrasında f inans bölümüne geçtim.
Turizm sektörüne nasıl yöneldiniz?
Oğuz Özkardeş: Rastlantı oldu. Çeşme’de villa inşaatına destek olurken turizm alternatifi çıkınca bu işe yöneldik. Özilhan Ailesi ile bizim aile olarak satın aldığımız Ilıca Turban(o zamanki adı ile) Oteli’nde iş birliği yaptık. Aynı ortaklıkla Oden İnşaat Turizm A.Ş. ile Akçay Turban ve Ürgüp Turban Otelleri alındı. Halen Anadolu Grubu ve Özilhan Ailesi ile ortaklığımız devam ediyor. Ondan sonra Mövenpick Oteli’ni açtık.
Bugüne kadarki hikâye nasıl ilerledi?
Oğuz Özkardeş: Turgut Özal’ın ihracat hamlesi başlattığı yıllardı. 1983 senesinde babamın yakın dostu olan Davut Sidi Sarfati’nin oğlu Jak Sidi Sarfati ile konfeksiyon ihracatı yapan bir tekstil firması kurduk. Ben bir süre sonra tekrar Amerika’ya döndüm. Ortaklığımız devam etti ve başarılı geçti. Amerika’dan döndüğümde ben de bir tekstil firması kurdum.1991’den 2005 yılına kadar bu firma devam etti.
Sonrasında tekstil-konfeksiyon sektöründen tamamen çekilip, turizm sektörüne odaklandık. Özilhan Ailesi ile bizim aile olarak satın aldığımız Ilıca Turban (o zamanki adı ile) Oteli’nde iş birliği yaptık. Aynı ortaklıkla Oden İnşaat Turizm A.Ş. ile Akçay Turban ve Ürgüp Turban Otelleri alındı. Halen Anadolu Grubu ve Özilhan Ailesi ile ortaklığımız devam ediyor. Ondan sonra Mövenpick Oteli’ni açtık.
O günden bu yana aile olarak başımızda babam Nail Özkardeş, kardeşlerim Deniz ve Ediz ile birlikte ortak çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Şimdilerde oğlum Nail de ekibimize dahil oldu.
Tamamen turizm sektöründe misiniz?
Oğuz Özkardeş: Hayır, muhtelif sektörlerde babamın yaptığı yatırımlar var.
Amiral gemisi turizm sektörü…
Oğuz Özkardeş: Geleceğimiz turizm ve inşaat sektöründe… Tuncay Özilhan, Anadolu Efes’te yönetime geldiği zaman beş yıl ana şirkette yönetim kurulu üyeliği yaptım. Turizm sektöründe halen altısı çalışmakta, bir tanesi de yenilenmekte olan otel yatırımımız var.
Toplamda kaç yatak kapasitesini yönetiyorsunuz?
Oğuz Özkardeş: 3 bin yatak kapasitemiz var.
Yeni otel yatırım ne zaman nerede devreye girecek?
Oğuz Özkardeş: 2023’ün ilk çeyreğinde İzmir Merkezde devreye almayı hedefliyoruz.
Oğuz Bey, oğlunuz 3. kuşak temsilci olarak kurumda görev aldı. Sizden oğlunuz Nail’i dinleyerek devam edebilir miyiz?
Oğuz Özkardeş: Nail yaşı itibariyle üçüncü kuşak olarak gruptaki ilk temsilci. 22 yaşında kızım Ceyla da New York Pratt Üniversitesi’nde mimarlık eğitimine devam ediyor. Ayrıca kardeşim Ediz’in bir oğlu bir kızı var; Pars ve Simirna.
Nail her zaman ılımlı ve insan canlısı idi. İlerleyen yaşında çalışkan, mütevazi ve dürüst olduğuna inandığım bir şekilde yetişti. Tartışmalarımız olabiliyor fakat güzel tarafı şu ki, bu zamana kadar oturup konuşup çözemediğimiz hiçbir şey olmadı. Fikir ayrılıkları nesil farkından da doğabiliyor.
Fikir ayrılıklarını hangi başlıklar özelinde yaşıyorsunuz?
Oğuz Özkardeş: Belki de en zor dönemden bizim nesil geçiyor. Çünkü birinci nesille ikinci nesil arasında böyle hızlı bir değişim olmamıştı. Bizim ile sonra nesil arasındaki değişim korkunç süratli. Onlardan sonrasına da Allah kuvvet versin. Nail, bazı konularda fazla tevazu gösteriyor. İş ve yaşamda biraz daha agresif olmasını öneriyorum.
Amerika’dan döndüğümde ben de bir tekstil firması kurdum.1991’den 2005 yılına kadar bu firma devam etti. Sonrasında tekstil-konfeksiyon sektöründen tamamen çekilip, turizm sektörüne odaklandık.
En sevdiğiniz huyu nedir?
Oğuz Özkardeş: Kendi fikri ayrı da olsa kabul ettirene kadar olan ki yaklaşımı hoşuma gidiyor. Sabırla yaklaşıyor. Akılcı çözüme ulaşana kadar görüşlerinde geri adım atmıyor.
Nail Bey, okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?
Nail Özkardeş: 1993’de İzmir’de doğdum. İlkokul eğitimimi SEV’de tamamladım. Yabancı dile olan merakım; hem babam ve amcamların yurtdışında okumasından hem de o dönemde video oyunlarına ulaşabildiğim için ortaya çıktı. Liseye Işıkkent Eğitim Kurumları’nda devam ettim. Küçük yaştan itibaren şirketimiz Oneteks’e giderdim. Dosyaları okuttuklarını hatırlıyorum. Anneannemin Kemeraltı’nda Tatarlar diye bir mağazası vardı. Oraya da giderdim. Pazarlamacılar ve satış elemanları ile vakit geçirdiğim için esnaflık kültürünü öğrendim. Burada öğrendiklerim; bugün insanlarla iletişim modelime yansır. Lise yıllarında ise otelcilik alanında yol aldım. 13-14 yaşında bellboy olarak işe başladım. İlk yıllarda işe giderken kapıları çarparak işe giderdim. Bu staj dönemi para kazanma amacı güden değil kendini geliştirme amacı güden bir dönemdi.
Otelde “Oğuz Özkardeş’in oğlu” olarak değil “Bellboy Nail” olarak bulundum. Otelde birçok kişi Oğuz Bey’in oğlu olduğumu bilmezdi. Çok genç yaşta üniversiteyi yurtdışında okuma kararı aldım. Küçük yaşlardan itibaren de yaz okullarına devam ettim. İnsan tanıma, kendi kendime yetebilme anlamında çok güzel deneyimlerdi.
Ailem hep bir telefon uzağımdaydı, beni seviyeli şekilde kontrol ettiler. Farklı otellerde staj yaptım. Okuldan sonra kendi otellerimizde çalıştım. Mövenpick’in otelinde satış, finans ve mutfak departmanında görev aldım.
Okulu neye göre seçtiniz?
Nail Özkardeş: Johnson and Wales Üniversitesi’nde Otel İşletmeciliği okudum. Bu işin hem mutfağında hem de yönetiminde bulunacağım programlara dâhil oldum. Hem Amerika’da yaptığım stajlar hem de yaz döneminde devam ettiğim programlar oldu. 2015’de mezun oldum.
Mövenpick İnsan Kaynakları’na online başvuru yapmıştım. Dubai’deki Mövenpick Ibn Battuta Gate Otel’inde (O dönemde Tripadvisor’da Dubai’deki 501 otel arasında 1’ci sıradaydı) işe alınmak istendiğim söylendi. Dubai’ye yerleştim. Ön Büro Sorumlusu olmak istedim. Ön Büro istememin hem avantajı hem de dezavantajı oldu. Neredeyse ofisten hiç çıkmıyordum. Hangi vardiya gelirse onda çalışıyordum.
Ön Büro’da çalıştığım süreç; tek başıma karar alabilme, stres anında sakin kalabilme gibi yetileri çok geliştirdi. İnsan yönetimimde yardımcı oldu. Çünkü çalıştığım insanlar da benim yaşımdaydı. Bu yüzden onlara sözümü kabul ettirmem rahat oldu. Benden büyük olanlarla da bunu sakince yapmayı öğrendim. Çalıştığım süreçte AICR (Amicale Internationale des Sous Directeurs et Chefs de Réception des Grand Hôtels) – Receptionist of the Year Yarışması’nda finalist adayları arasına girdim.
Oğuz Özkardeş: Biz otelciliği 3’e böldük. Birincisi yabancı markalarla olabilen şehir otelleri. İkincisi Çeşme’deki gibi resortlar, ki bu kategoriye ileride farklı bölgelerde ek tesisler kuracağız. Üçüncüsü ise kendi markamızla kurduğumuz ve kuracağımız tesisler. İleride bunları tek çatı ve/veya kimlik altında toplamayı hedefliyoruz.
Oğuz Özkardeş: Ilıca Otel’de bellboy’luğa başladığında sabahları 05.00-06.00 sıralarında beni uyandırmak için kapıları çarparak giderdi. Sonra bu kesildi. Eşim Serap’a sorduğumda Nail’in her gün bir miktar nakit parayla mutlu bir şekilde döndüğünü söyledi. “Derhal, bahşiş paralarını her gün annene vereceksin. Annen sana ne kadarını uygun görürse geri verecek. Kalanını senin adına biriktirecek. Sakın öbür çocukların bahşiş paralarına dalma” diye kulağını çektim. (Gülerek…)
Altan alta bir kontrol var. Neden parasını annesine vermesini istediniz?
Oğuz Özkardeş: Gizli kontrol değil ama öbür çocukların hakkı yenmesin. O günlerde parayı nereye harcayacağını bilemeyebilirdi. Biriktiğini görmesini istedim. O yıllarda artık arkadaşlarını otelde görmeye ve hafiften rencide olma durumu başladı. Arkadaşları geliyor ve o bellboy olarak çalışıyor.
Ona, “Hayattaki tecrüben açısından bunun bir önemi var. Bu tecrübeyi yaşıyorsun ve öğreniyorsun. Hayat nasıl kazanılıyor onu görüyorsun. İkincisi de ileride belli bir yaşa geldiğinde anlatacak bir hikayen olacak” dedim. Çünkü bunu iş adamlarının çoğunda görüyoruz, büyüklerimde de gördüm. Belli bir seviyeyi aşmış insanlardaki en önemli motivasyon; saygı duyulmak ve onları başarıya götüren hikayelerinin dinlenmesi.
Nail’in hikâye biriktirmesini mi sağladınız?
Oğuz Özkardeş: Yaşı ilerledikçe anlayacak. Şu an bile anlattığı hikâye 14 yaşında yaşadığı bir anekdot.
Nail Özkardeş: Tam bir kar topu etkisi. Topu yaptı ve vadiden aşağıya yuvarladı. Yaptırdığı her şeye bir anlam yüklediği için ben onu hep bir ileriye taşıyabildim. Babam hiçbir zaman dikte etmedi. Hep açıklamasını yaparak anlattı.
Oğuz Özkardeş ile çalışmak zor mu?
Oğuz Özkardeş: Nail bu konuda çok şanslı. Daha çok amcalarıyla çalışıyor. Eksik olmasın onlar da destek oluyorlar. Onlar bana göre daha sabırlılar. Bir nevi baba oğul ilişkisini yumuşatıcı görev üstleniyorlar.
Nail Özkardeş: Babam bir şeyi söylemeden önce söyleyeceğin şeyi iyi düşünmen ve hazırlanman gerekiyor. Sonuç odaklı çalışmayı tercih ediyor.
Dersine iyi hazırlanarak karşısına çıkmanız gerekiyor.
Nail Özkardeş: Kesinlikle… “Bakarız baba, yaparız bir şekilde” diye bir şey yok. Emin adımlarla ne yaptığını bilerek, planlı programlı, sonuç odaklı ve çok net.
Oğuz Özkardeş: Sonuçta başarı var mı yok mu’dan ziyade, çaba doğru yapılmış mı diye bakarım. İnsanlar başarısız da olabilirler! Oğuz Özkardeş: Bu konuda Nail’e karşı daha agresif olmuş olabilirim.
Yeni alanlarda girişim konusunda bu bir set değil mi?
Nail Özkardeş: Bunu ufak ufak bazı konularda deneyimlemeye başladık. Şunu söyleyebilirim ki; aynı noktaya farklı açılardan bakıyor olabiliriz ama aynı hedefe bir şekilde ulaşmanın yolunu buluyoruz. Ben de sonuç odaklı çalışmayı seviyorum. Hem kişisel hem de profesyonel hayatımda amaçlarıma ve niyetlerime çok net bir şekilde yaklaşmayı seviyorum.
Oğuz Bey’in en sevdiğiniz ve sevmediğiniz huyu ne?
Nail Özkardeş: En sevdiğim huyu her zaman destekçi ve kabul edici. En sevmediğim huyu tepkileri fevri olması. Birinciye ulaşmak için ikinciden geçmemiz gerekiyor.
Oğuz Özkardeş: İşte orada Nail’in sabrı devreye giriyor.
Önce hep hayır mı diyor?
Nail Özkardeş: Evet…(Gülerek…) Ben bazen o hayır ifadesinin hayır olmadığını anlıyorum. Dinlemenin de önemini orada çok iyi anladım.
Nail’e nasıl yol almasını öneriyorsunuz?
Oğuz Özkardeş: Nail’e yeni nesilin büyüğü olarak çok önemli bir görev düşüyor. TAİDER (Aile İşletmeleri Derneği)’in üyesi oldu. Bu çalışmalara grup olarak biz biraz geç girdik. Kurumsallaşma çalışmalarında aile olarak geri kaldık. Ancak şirkete ait olan işletmeler birer kurum şeklinde çalışıyor. Çatı şirketinin de onlar kadar kurumsal çalışması gerekiyor. Çünkü bunu vaktinde yapan aileler çok yol aldılar. İzmir’de de çok örneği var. Biz finansal ve itibar olarak babamızdan çok güç aldık. Önümüzdeki dönemde kurumsallaşma ayağının üzerine çalışmamız gerekiyor. Bunu yeni neslin yapması gerekiyor.
Önümüzdeki dönemde öncelikli ev ödeviniz kurumsallaşma süreci mi?
Oğuz Özkardeş: Evet, biz kuşak olarak finansal şımarıklığın içinden geldik. Çünkü babamızın çok başarılı olması ve dengeleri iyi tutması burada önemli idi. Şimdi yeniden yapılanma zamanı.
Ortak hangi hayalleri kuruyorsunuz?
Oğuz Özkardeş: Babam, kardeşlerim Deniz ve Ediz ile Nail birlikte hayallerimiz var. İçinde olduğumuz konaklama sektöründe büyümek ve yeni başladığımız otelde markalaşma yoluna gitmek istiyoruz. Kendimize ait olan marka çalışmasını yapıyoruz.
Turizmde kendinize ait ortak bir marka ile mi büyüyeceksiniz?
Oğuz Özkardeş: Biz otelciliği 3’e böldük. Birincisi yabancı markalarla olabilen şehir otelleri. İkincisi Çeşme’deki gibi resortlar, ki bu kategoriye ileride farklı bölgelerde ek tesisler kuracağız. Üçüncüsü ise kendi markamızla kurduğumuz ve kuracağımız tesisler. İleride bunları tek çatı ve/veya kimlik altında toplamayı hedefliyoruz.
Hedef sadece turizm odaklı mı büyümek olacak?
Oğuz Özkardeş: Zamanında babamın yatırım yaptığı gayrimenkuller var. Onların üzerine yapılacak projeler üzerinde çalışıyoruz. İnşaatta proje geliştirme odaklı bir süreç yaşıyoruz.
Turizm sektörü zor geçen 2 yılın ardından toparlanma dönemi yaşıyor. Türkiye ve İzmir özelinde öngörülerinizi paylaşır mısınız?
Oğuz Özkardeş: İç turizm olmadan dış turizm olmaz. Bunu zaten pandemi döneminde yaşadık. Sektör pandemi nedeniyle dış turizm kesildiği zaman içerden destek alarak ayakta durdu. Turizmde bölgemizde en önemli başlık; sağlık turizmi. Sağlık turizmi; İzmir ve hatta Türkiye’nin turizminin geleceğinde en büyük rolü oynayacak. Sağlık turizmine gelen turistlerin harcama refleksleri pozitif anlamda farklı oluyor. Eğitim özelinde de bu anlamda İzmir ve bölgemiz ideal bir merkez. İzmir; bir hastanın, öğretim üyesinin, doktorun olmak isteyeceği yaşamak isteyeceği yer…
Sağlık turizminin doğru ve sürdürülebilir bir şekilde gelişmesi lâzım. Bunları yerine getirmek için de yönetiminde olduğum Başkan Mahmut Özgener ve ekip arkadaşlarımızla İzmir Ticaret Odası’nda çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. Biz, İzmir’de bu işi sağlıklı şekilde yapmaya çalışıyoruz. Bazen bazı şeylerin çok hızlı büyümesi de doğru olmuyor. Valiliğimiz ve Büyük Şehir Belediyemiz ile birlikte çok olumlu bir şekilde ilerliyoruz.
Şehrin şu anki mevcut yatak kapasitesi bu dediğiniz hayaller için yeterli mi?
Oğuz Özkardeş: Değil. İzmir’de yatak kapasitesi artmasına rağmen otel fiyatları yükseldi ve doluluk oranları yüzde 70-80’lere geldi. Demek ki bu iş hâlâ daha fazla kümelenme ve kaliteli kapasite artırımı bekliyor. Kapasite çoğaldıkça verim artıyor. İzmir şehir olarak ülke çapında toplantıları çekebilmesi için kongre merkezinin bir an önce yapılması gerekiyor, ki büyükşehir belediyesi bu konunun üstünde çalışıyor. Ben bir tek sağlık turizmini saydım. Tabii ki; inanç, kruvaziyer, kongre, tarih ve sayamadığım birçok turizm türü için güzel İzmirimiz ideal bir destinasyon.
Nail Bey, EGİAD’a ne zaman üye oldunuz? Niye üye olmak istediniz?
Nail Özkardeş: Altı ay önce üye oldum. Çok büyük bir aile… Bir tek insan tanıma anlamında değil, bilgi paylaşımı anlamında da çok gelişmiş ilişkiler var. Yaptıkları etkinlikler, organizasyonlar ve çevreye kattıkları değer anlamında da bu değerin bir parçası olmak istedim. Çünkü İzmir’i ve bölgeyi geliştirmek kendimi geliştirmek anlamında önemli. Sonuçta win- win (kazan-kazan) durumu.
EGİAD’a fahri bir üye olarak mesajlarınız neler?
Oğuz Özkardeş: EGİAD’da, Bülent Şenocak’la beraber kurucu yönetim kurulunda görev aldım. Sonraki dönemlerde çok aktif olduğum söylenemez. İhtiyaç oldukça destek olmaya çalıştım. Danışma kurulu başkan yardımcılığı yaptım. EGİAD’ın başarısını her yeni gelen başkan ve yönetim kurullarının; olumlu katkılarıyla görev çıtasını yükselte yükselte buralara getirdiğini gördüm. EGİAD çok başarılı bir sivil toplum kuruluşu, gurur duyduğumuz güçlü ve çok değerli bir yuva. Hem bölgede hem Türkiye’de örnek gösterilmeli. Her şeyden önce büyükten küçüğe giden saygı seviyesi çok önemli. EGİAD kurucularına hiçbir zaman saygıda kusur görmedik. Saygı bizim devremizi motive ediyor ve olabilecek katkımızı en fazla şekilde vermemizi sağlıyor. Bu bakımdan da İzmir’deki yeni nesil son derece başarılı. EGİAD’ın kapladığı alan çok genişledi. EGİAD, şu anda çok güçlü bir kuruluş. Başarılı olması bizi mutlu ediyor. Yeni nesil son derece başarılı. Büyük bir dinamizm var. EGİAD, sosyal olarak çok büyük bir görev üstleniyor. Bunun öneminin yeni neslin idrakinden çıkmamasını ve geleneği ziyadesiyle devam ettirmesini arzu ederim.