Türkiye açısından bakıldığında, girdide dışa bağımlılığın azaltılabilmesi için, yurtiçi hurda üretiminin arttırılmasına ihtiyaç duyuluyor. 2020 yılında, 36 milyon ton civarında çelik üreten Ülkemizin, üretim sürecinde ortaya çıkan yeni hurdalar dâhil, 7-8 milyon ton hurda üretmesi yeterli görülmüyor 2020 yılının Şubat ayından başlayarak pandeminin etkisi kademeli bir şekilde Çin’den diğer ülkelere yayılmaya ve Avrupa ülkelerinde Mart ayından itibaren kendisini hissettirmeye başladı. Pandemi şartları, gerek çelik üreticisi sektörlerin ve gerekse çelik tüketicisi sektörlerin üretim faaliyetlerini yavaşlatmalarına ve bir süre sonra Avrupa’da sınai faaliyetlerin tümüyle durmasına yol açtı.
Bu şartlarda çelik sektörünün kullandığı hurda ve cevher üretimi önemli ölçüde tavsadı, mevcut üretim ve stoklar bu baskı altında, eskisine oranla düşük seviyelere gerildi. Hurda fiyatları 220 cevher fiyatları 80 dolar seviyelerine kadar düşüş gösterdi. Bu durum Haziran ayından itibaren çelik üretiminin yeniden canlanması ile değişmeye başladı. Yılın son çeyreğinde, ertelenen tüketim ile desteklenen tüketimdeki hızlı artışı, girdi üretiminin yetersiz kalması sebebiyle, çelik sektörünün karşılamasında sıkıntılar yaşanmaya başlandı.
Bir kısım tesislerin adaptasyon süreleri gereği bunu yapamadıkları görüldü. Bazı ülkelerde pandemi süreci devam ettiği için bu yapılamadı. Hurda ve cevher üretiminde de, talepteki hızlı artış karşılanamadığı için, yüksek fiyat artışları gözlendi.
Bu durum, başlangıçta yalnız çelik ile ilgili gibi görülse de daha sonra diğer tüm emtialara yansıdı ve dünya çapında dolar cinsinden fiyatlar hızlı bir artış eğilimi içerisine girdi. Fiyatlardaki artış, kısmen Amerika Birleşik Devletleri’nin pandemi ile mücadele kapsamında piyasaya ciddi ölçüde dolar sürmesinden de etkilendi. Başka bir ifade ile, hammadde fiyatlarındaki artış, kısmen doların değer kaybetmesi sonucunda ortaya çıktı.
Aralık ayında, girdi maliyetlerindeki artışa paralel olarak, çelik ürünleri fiyatlarında yaşanan artış, bazı tüketicileri stok seviyelerini yükseltme arayışına itti. Stoklardaki artış sayesinde, Ocak ayından itibaren talepte bir daralma, nihai ürün fiyatlarında mevzii gerileme gözlendi. Benzer şekilde girdi fiyatları da gerileme eğilimine girdi. Hurda fiyatları 400 doların altına, cevher fiyatları ise 150 doların altına geriledi. Fakat bu kısa süreli bir durum oldu.
Birikimli talepteki ısrarlı artış, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Çin gibi, ekonomilerini daha hızlı normalleşme sürecine sokan ülkeler sayesinde, daha reel bir çerçevede devam etmeye başlayınca, Şubat ayından itibaren girdi fiyatları tekrar artmaya ve nihai ürün fiyatları da bu artışı takip etmeye başladı. Fiyat artışlarında, başlangıçta sadece girdi maliyetlerindeki artışlar etkili olurken, bilahare yeterli ürün bulunmamasının yol açtığı baskının da etkisi hissedilmeye başlandı. Bugün geldiğimiz noktada, girdi maliyetlerindeki artışın da etkisi ile, Avrupa Birliği’nde geçmişte 500 dolar seviyelerinde seyreden nihai ürün fiyatları 1250 dolar, Amerika Birleşik Devletleri’nde 600 dolar seviyelerindeki fiyatlar 1600 dolar seviyelerine kadar çıktı.
Gerek Amerika Birleşik Devletleri ve gerekse Avrupa Birliği çıkmazla karşı karşıya. Bir taraftan başlatmış oldukları koruma tedbiri uygulamalarını sürdürmekte ısrarlı oldukları görünüyor. Ancak, koruma tedbirleri uygulaması sebebiyle iç piyasada yeterli ürün bulamamaları ve ithalatı belirli bir noktadan sonra yasaklamış olmaları, iç piyasalarındaki dengeleri bozuyor.
Çelik sektörünü koruma eğilimi, çelik tüketicisi sektörler üzerinde yol açtığı sıkıntılar sebebi ile, sonuçta çelik sektörünü de olumsuz yönde etkileyebilecek bir düzeye taşınmış bulunuyor. Bu durum Avrupa Birliği’nin ve Amerika Birleşik Devletleri temsilcilerinin, OECD toplantılarında ve uluslararası forumlarda bugüne kadar ısrarla dile getirdikleri “serbest ve adil ticaret” prensipleri ile de uyuşmuyor. Bugün geldiğimiz noktada, bir taraftan girdi üretimini hızlandırıcı tedbirlerin alınması, diğer taraftan ise çelik ticaretinin önündeki engellerin süratle kaldırılarak, dünyada çelik ticaretinde makûl ve mantıklı dengelerin oluşmasına katkıda bulunulması önem taşıyor.
Türkiye açısından bakıldığında, girdide dışa bağımlılığın azaltılabilmesi için, yurtiçi hurda üretiminin arttırılmasına ihtiyaç duyuluyor. 2020 yılında, 36 milyon ton civarında çelik üreten Ülkemizin, üretim sürecinde ortaya çıkan yeni hurdalar dâhil, 7-8 milyon ton hurda üretmesi yeterli görülmüyor. Türkiye’nin, önümüzdeki yıllarda yurtiçi talebi karşılayabilmek için, yurt içi çelik üretimini arttırmaktan başka bir çaresi bulunmuyor. Bu yöndeki çalışmaların, 2022 yılından itibaren meyvelerini vermeye başlaması ve üretim kapasitesinin ağırlıklı bir şekilde yurtiçi talebe yönelik olması hedefleniyor.
Bu durumun girdilerde dışa bağımlılığın artması sonucunu getirmemesi için;
▶ Yerli girdi kullanımına ağırlık verilmesi,
▶ Hurda üretiminin artırılması amacı ile İhtisas Organize Sanayi Bölgelerinin kurulması,
▶ Hurda üretiminin aktif bir şekilde teşvik edilmesi,
▶ Cevher zenginleştirilmesi,
▶ DRI, HBI projelerini uygulamaya aktarılması gerekli görülüyor.
Üretimde ve tüketimde 40 milyon ton seviyelerini zorlayan Türkiye’nin, bundan sonra ortaya çıkabilecek bu tür dalgalanmalardan daha az etkilenmesi için, yurt içi tedarike öncelik verilmesi, zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.