Küresel ısınmanın 2100 yılı sonrasında da süreceğini belirten Yelkenbiçer, ısınma miktarının orta ve kötümser senaryolara göre 80 yıl içinde 3,5 – 6,5 derece arasında değişim göstereceğini vurgulayarak çıkışın Yeşil Mutabakat’tan geçtiğini ifade etti.
2021’de Dünyanın dört bir yanında gerçekleşen orman yangınları, aşırı sıcaklar, ani sağanaklar ve sel haberleri sebebiyle hava olayları üst üste rekorlar kırmakta. Aynı yıl içerisinde gerçekleşen Birleşmiş Milletler Hükümetler arası
İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) raporu ise dikkatleri bu noktaya çevirdi. 66 ülkeden 234 bilim insanı tarafından hazırlanan raporda, iklimin insan faaliyetleri sonucu değiştiği ve bu faaliyetlerin küresel ısınmayı, en azından son 2 bin yıldır görülmemiş bir seviyeye çıkarttığının altı çizildi. Küresel ısınmanın önüne geçilemezse bazı bölgelerin yaşanılamaz hale gelebileceği uyarısı, AB Yeşil Mutabakat konusunda sıklıkla uyarıda bulunan ve çalışmalar yürüten EGİAD’ın bir kez daha doğru konularda çalışmış olduğunu bize gösterdi. Rapordaki bulgulara göre insanlığın iklim üzerindeki zararlı etkisinin “gerçek” olduğuna işaret edilirken, sera gazlarının atmosfere salımının devam etmesi sonucu yaklaşık 15 yıl içinde önemli bir sıcaklık sınırı aşılarak Dünya yaşanmaz bir hale gelecek. Raporun sonuçlarını değerlendiren EGİAD Ege Genç İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, kömürden vazgeçerek temiz enerji kaynaklarına dönmenin, doğayı korumanın önemine dikkat çekti.
BENZERSİZ BİR İKLİM KRİZİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ
2015’te imzalanan Paris Anlaşması’nın önemini hatırlatan EGİAD Başkanı Yelkenbiçer, şu ana dek Türkiye de dahil 190’dan fazla devletin onayladığı anlaşmanın, küresel sıcaklık artışını 2 santigrat derece, hatta sanayileşme öncesi seviye olan 1,5 derecenin altında tutmayı hedeflediğine vurgu yaparak, “Ülkeler karbon salınımlarında büyük kesintilere gitmediği takdirde bu iki hedefin de ulaşılamaz olduğu açık bir şekilde ortada. Bu hedeflere ulaşmak için Dünya ülkelerinin acilen ekonomilerinde değişikliklere gitmesi gerekmekte. Önümüzdeki 10 yıl, gezegenimizin geleceğini güvence altına almak için çok kritik bir süreç. İklim değişikliği artık geleceğin sorunu değil, bugünü ve her bölgeyi etkileyen bir sorun haline geldi. İnsan kaynaklı iklim değişikliği şimdiden dünyanın her bölgesinde birçok aşırı hava ve iklim hareketine yol açıyor. Bilim insanları, atmosfer, okyanuslar ve denizler, buzullar dahil olmak üzere Dünya’nın tüm iklim sistemlerindeki değişiklikleri gözlemliyor. Eşi benzeri görülmemiş seviyede gerçekleşen iklim değişikliği, deniz seviyesinin yükselmesi gibi bazı gelişmeleri geri döndürülemez seviyeye getirmekte. Karbondioksit (CO2) ve diğer sera etkisi yapan gazlarının salınımlarında güçlü ve sürekli azalma sağlayabilirsek, hava kalitesini iyileştirip 20 ila 30 yıl içinde küresel sıcaklıkların dengelenmesini sağlayabiliriz” dedi.
Dünya’nın ekolojik dengesinin sağlanmasının gelecek nesillere duyarlılıktan geçtiğini vurgulayan Ege Genç İş İnsanları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, “Bu krize dayanışma ve cesaretle yanıt verirsek, kapsayıcı ve yeşil ekonomileri hayata geçirirsek; refah, daha temiz ve daha sağlıklı bir Dünya herkes için mümkün olacaktır” dedi. Dünya ülkelerinin, özellikle de gelişmiş G20 ekonomilerinin, net sıfır emisyon koalisyonuna katılması gerektiğini söyleyen Yelkenbiçer, ancak birlikte hareket edilmesi halinde somut sonuçlar alınabileceğinin de altını çizdi.
Küresel ısınmanın 2100 yılı sonrasında da süreceğini belirten Yelkenbiçer, ısınma miktarının orta ve kötümser senaryolara göre 80 yıl içinde 3,5 – 6,5 derece arasında değişim göstereceğini vurgulayarak çıkışın Yeşil Mutabakat’tan geçtiğini ifade etti. Avrupa Birliği tarafından açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakat Çağrısı (European Green Deal) ile 2030’a kadar karbon salımının yüzde 50 azaltılacağı, 2050 yılına kadar ise net-sıfır karbon salım hedefine ulaşılmasının hedeflendiğini vurgulayan EGİAD Başkanı, “Avrupa Birliği’nin ‘Yeşil Mutabakat’ adını verdiği bu yeni büyüme stratejisi, sanayiden tarıma, ulaştırmadan enerjiye “karbonsuz bir ekonomi” modeli getirirken, ticareti de yeniden şekillendirecek.
Avrupa Komisyonu, bu hedefe yönelik 1 trilyon Euro’luk bir yatırım planı açıkladı. AB mali araçları, kamu ve özel sektör yatırımlarını içeren bu yatırım planı önümüzdeki 10 yıl için ekonominin dönüşümünü finanse etmeyi amaçlıyor.
AB’nin bu süreçteki öncelikleri; çevre dostu teknolojilere yatırım yapılması, sanayide inovasyonun desteklenmesi, özel ve toplu taşıma sektörlerinde ulaşımın temiz, ucuz ve sağlıklı alternatifler ile sunulması, enerji sektörünün karbonsuzlaşması ve yüzde 100 yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş, binaların yeşil enerjiye duyarlı hale getirilmesi olarak sıralanmakta. Mutabakat çerçevesinde “karbon sınır vergisi- sınırda karbon düzenlemesi- SKD” uygulanması da planlanmakta. Bu bağlamda Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusu da gündeme gelmekte. Avrupa Birliği, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı. Dolayısıyla, bu dönüşüm Türkiye’yi son derece yakından ilgilendiriyor.
İş dünyasının olumlu değişimi tetiklemeye gücü bulunmakta. Bunu hep birlikte sağlayabiliriz. Bu bağlamda Ticaret Bakanlığı’nın öncü rol üstlenip, atılacak adımları belirlemek hedefiyle, ilgili tüm kamu ve özel sektör kuruluşlarıyla iş birliği halinde “Yeşil Mutabakat Eylem Planı”nı hazırlamasını da çok olumlu buluyoruz. COP 26’nın öncesinde ülke olarak 6 yıl önce imzacısı olduğumuz Paris Anlaşması’nı meclisimizde geç de olsa kabul ederek, net sıfır olma yolunda hedef ini 2053 olarak açıkladık. Önümüzdeki yıl içerisinde bir yol haritası hazırlayacak ve Ulusal Katkı Beyanını güncelleyeceğiz. Özellikle COP 27 öncesi 2030’a yönelik beyanımızı sunmamız ve buna bağlı yol haritası oluşturmamız gerekiyor. Bunun için de yerel yönetimlerden, iş dünyası ve sivil topluma kadar bu beyanların katkıları olması gerekliği de ortadadır. Yeşil Mutabakat Eylem Planı”, AB başta olmak üzere dünya ekonomisinde meydana gelmekte olan dönüşüm politikaları ile uyumlu, yeşil yatırımları teşvik eden, küresel değer zincirlerinin dönüşümüne katkı sağlayacak ve bu suretle katma değerli üretimi de destekleyecek bir yol haritası niteliğinde olacaktır” dedi.
YEŞİL KUĞU VURGUSU
Yelkenbiçer, Görece yeni olan ve iş dünyasının gündemine taşınan “yeşil kuğu” kavramını da gündeme getiren Yelkenbiçer: “Pandemi öncesinde birçok insan sanırım iklim kaynaklı sorunların çocuklarımızın ve hatta torunlarımızın başına geleceğini düşünüyordu. Ama tüm dünyanın bir anda yüzleştiği ve tüm paradigmaları değiştiren Covid 19 bize risklerin nasıl da bir anda gerçek olabildiğini göstermiş oldu. Hatta bu olgunun adı “iklim riski” de değil resmen “iklim krizi” ve bizler tam olarak bu krizin ortasındayız. Renginden çağrışım yapabileceğimiz üzere, yeşil kuğu bize iklimle ilgili bu yıkıcı gerçekleri hatırlatan bir kavram. “Yeşil Kuğu” kavramı ile ifade edilen, iklimle ilgili düşük olasılıklı ancak yüksek yıkıcılıktaki riskleri belirten küresel senaryo, artık hepimizin ajandasında yer almalı. Bir yandan yeşil kuğu senaryosuyla mücadele etmeliyiz ki ülkemiz adına Paris İklim Anlaşmasının imzacısı olmak önemli bir adım ama sadece başlangıç; öte yandan COVID-19 salgınının zayıflattığı küresel ekonomiyi iyileştirmek için alınacak aksiyonlar, kurulacak iş birlikleri, eğitim çalışmaları iklim kriziyle mücadeledeki başarımızı belirleyecek” dedi.
DÜNYA GENELİNDE SON ÇIKIŞTAYIZ
Yeşil Kuğu” kavramının, doğru düşünmenin bir sonucu olarak ortaya çıktığını kaydeden Yelkenbiçer, bugün yaşadığımız küresel ısınma veya COVID-19 gibi krizlerin, doğru şekilde algılanıp değerlendirildiğinde, bize yeniden düşünme ve aydınlanma fırsatı sunacağını ifade etti. Yeşil Kuğu, kavramının ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan daha hızlı bir gelişime kapı araladığına dikkat çeken Yelkenbiçer, “Yeşil kuğuyu, daha iyi bir dünya için, bir davetiye, bir giriş bileti olarak düşünebiliriz.
Yeşil Kuğu, değişen paradigmalar, değerler, zihniyetler, politikalar, teknolojiler, iş modelleri ve diğer tüm faktörler temelinde, derin bir sistem değişimini temsil ediliyor. Kuşaklar arası eşitliğe, dengeli, kapsayıcı ve çevresel anlamda sürdürülebilir değer yaratmaya odaklanmalıyız. Sürdürülebilirlik, ekonomik iyileşmenin temel kaldıracı haline geldi” dedi.