Hasan Çelebioğlu, EGİAD ilk üyelerinden… Yılların sanayicisi, İzmir’deki güç birliği ve çok ortaklı yapılanmaların tecrübeli ismi, pazarlama konusunda duayen… Tekstil sektöründeki üretici profilini ‘Türkiye’de sanayici olmak zor’ özelinde durdurma kararı alan Hasan Çelebioğlu, son dönemde uluslararası alanda ticaret odaklı iş hayatına devam ediyor. Keşfedilmemiş pazarları keşfediyor. İş dünyasına zor pazarlarda nasıl mal satacağını öğretiyor. Dünya genelinde üreticinin fazla olduğunu bu nedenle pazarlamaya odaklanmak gerektiğinin altını çizen duayen iş adamı, zor pazarlara mal satmanın anahtarı olarak ise sabırlı olmayı gösteriyor. Gençlere bilmedikleri ve başında olamayacakları işe girmeme tavsiyesinde de bulunan Hasan Çelebioğlu, kredi ile iş yapma konusunda ise temkinli olmayı öneriyor.
Hasan Çelebioğlu’nun iş hayatındaki tecrübesine olan hayranlığını “Babam her gün bir şey öğrenebileceğim birisi. Farklı kurumsal bir firmada kendime böyle tecrübeli bir patron aramama gerek yoktu. O yüzden de onunla birlikte çalışmaya karar verdim” diye anlatan Ali Çelebioğlu ise medikal sektöründeki ihtisaslaşma sürecine ağırlık vereceklerini vurguluyor. Ali Çelebioğlu, ayrıca Özbekistan ve Afrika pazarını yakından takip ettiklerini söylüyor. Hasan Bey, sizi tanıyabilir miyiz?
HASAN ÇELEBİOĞLU: Dedem; 1906 yılında Girit’ten İzmirBayındır’a yerleşmiş. Çiftçilik ve özellikle pamuk üretimi yapan bir aileydik. Çırpı Nahiye’sinde pamuk çiftçiliği yaptık. Ortaokulu Buca’da yatılı okudum. İzmir Atatürk Lisesi’nden İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)’ni kazanmak adetti. İTÜ Kimya Mühendisliği’nde okudum. Sonrasında Almanya’da 2 yıl master sürecim oldu. Kimya mühendisi olarak Bandırma Gübre Fabrikası’nın kuruluş hikayesinde 4 sene yer aldım. Sonra tesadüfen TEKFEN Holding’in dış ticaret şirketi ile birliktelik yapıp, onların Ege temsilcisi oldum. 40 yıldır da dış ticaret alanında aktif olarak faaliyet gösteriyoruz. Bir dönem tekstil sektöründe üretim tecrübemiz oldu ama sonrasında üretimden tamamen çekildik. O macera hızlı büyüdü ama sonra krizde yara aldı ve üretimden tamamen çekildik. Şirket olarak dış ticaret işleriyle ilgileniyoruz. Geçmişten edinilen tecrübeler, Türkiye’nin içinden geçtiği dönemler, inişli-çıkışlı ekonomik ortamlar bize 40 yıllık iş hayatımızda önemli tecrübeleri beraberinde getirdi. Şu anda şirketimizde 2. nesli temsilen Ali ile birlikte çalışıyoruz. EGİAD ile yollarınız nasıl kesişti?
HASAN ÇELEBİOĞLU: EGİAD’ın kurulduğu ilk yıldan itibaren içinde oldum. EGİAD’ın 34. üyesiyim. O dönemlerde Ege İhracatçı Birlikleri’ndeki başkanlık ve EGS Holding’deki kurumsal görev sürecim nedeniyle EGİAD yönetiminde görev alamadım. Bugünlerde İzmir’deki eski-yeni başkanlar bir araya geldiğimiz etkinliklerde süreci takip etmeye çalışıyorum. EGİAD, ESİAD’ın kurulmasına zemin hazırlamıştır. Bu da EGİAD’ın ne kadar önemli bir yeri olduğunun şehir özelinde önemli bir göstergesidir. Ali’nin EGİAD’a üye olması konusunda 2 yıldır görüş alışverişinde bulunuyorduk. O da 5 ay önce üye oldu. Genç kuşak bizim gibi değil, daha temkinli. İki yıl boyunca arkadaşları ile konuştu ve üye olmaya karar verdi.
HASAN ÇELEBİOĞLU: Bizim iş yaptığımız coğrafya Orta Doğu odaklı. Benim fikirlerim o pazarda ön plana çıkıyor. Avrupa olsa Ali’nin fikirleri ön plana çıkıyor. Tecrübenin bedeli yok. Mümkün olduğunca seyahat etmelerini istiyorum.
Sizce yatırımlar konusunda da genç kuşak böyle temkinli mi?
HASAN ÇELEBİOĞLU: Yatırımlar ve diğer konularda da bence böyleler. Ali, benim iş hayatında yaşadıklarımı ve çevremizdeki iş insanlarının yaşadıklarını gördü. Yaşamadan yaşanmış tecrübeleri dinlediler!
ALİ ÇELEBİOĞLU: Babam; iş hayatına girdiğimde “Bu ailede ticari hayatta hata yapan oldu. Dersler alındı. Benim isteyeceğim en önemli şey aynı hataların aynı aileden bir daha yapılmamasıdır. Bu tecrübeleri bir şekilde aktarmalıyım. Hata da olacaksa aynı hatalar olmasın” dedi.
HASAN ÇELEBİOĞLU: İzmir’de bazı hatalar yaptı. O hatalar neydi?
HASAN ÇELEBİOĞLU: Ortak oluşumlarla başarının geleceğini çok arzu etti. Aslında bu başarı gelebilirdi ama o günkü ekonomik ve politik ortam bunlar için pek müsait değildi. KİPA başarılı bir modeldi. İzmir, EGS ve Güçbirliği Holding modelinde nerede hata yaptı? Sizce bir daha hangi hatalar tekrarlanmamalı? EGS Holding ve Güçbirliği Holding modelinde yapılan hataların başında; çok hızlı büyümenin getirdiği hızlı neticeye gitme arzusu kaynaklı olduğunu düşünüyorum. O günkü ekonomik koşullar bugün gibi değildi. Konjonktürün getirdiği şartlar etkili oldu. Bakın; bugün hala İzmir’de Basmane Çukuru olarak bilinen Basmane Meydanı’ndaki arazi üzerindeki projeye ilişkin sorun çözülemedi. Bugün Basmane Çukuru’nda 25 milyon dolar para yatıyor! 20 yıl geçti. O dönemde edindiğiniz en önemli tecrübe-tecrübeler neler oldu?
HASAN ÇELEBİOĞLU: Bizim dönem iş insanları işlere sermaye eksikliği ile başladı. Bu nedenle sermayeyi bulmak için bir yerlerden borç bulmak gerekiyordu. Borcu da bankacılık kesiminden aldık. O dönemde yüzde 32’lere varan faiz ödemeleri yaptık. 3 yılda bir ekonomik krizleri yaşadığımız bir dönemdi. Makineye yatırım yapanlar kaybetti. Rant dediğimiz alanda yatırım yapanlar kazandı. Sanayideki gelişme özellikle bizim bölgede zayıf oldu. Üretim ile pazarlamanın ayrı ayrı konular olduğunu düşünüyorum. Üretim ve pazarlamanın aynı grup içerisinde yönetmek doğru bir model değil. Biz şu anda kendimizi tamamen pazarlamacı olarak lanse ettik ve bu alanda yol alıyoruz. Türkiye’de yeterince üretici olduğunu düşünüyorum. Ancak üretimi yaptıktan sonra pazarlamayı düşünüyorlar ve o zaman da mevcut pazardan pay almak odaklı gelişim gösteriyor. Fiyatlar aşağı çekiliyor. Bu sanayiye ve döviz gelirini negatif etkiliyor. “Satabileceğin malı üret” diyorsunuz.
HASAN ÇELEBİOĞLU: Önce pazarlamasını yapın. Eğer alıcısı varsa üretime başlamak gerektiğini düşünüyorum. Tekstilin yatırımda doğu ülkelerine kayması bize satış olarak önemli bir Pazar yarattı ama sonra üretim maliyetlerindeki artış nedeniyle Vietnam ve Bangladeş’e yönelme oldu. Aynısını şu anda otomotiv sektörü de yaşıyor. Ana firma tek söz söyleyici, onun söylediği fiyata üretmek zorundasınız. Öbür tarafta da alternatifi ise kendimiz bir şey yaratığımız sürece fazla bir alternatifimiz yok. Ali Bey, nasıl bir çocuktu?
HASAN ÇELEBİOĞLU: Zor bir çocuktu. Ali; futbola inanılmaz bağlı idi. Mutlaka bir spor ile ilgilenmesini istedik. Bir hobinin çocukları olumsuz şeylerden geri çektiğini düşünüyorum. Ama desteği fazla verdik ki bazen aile içinde sorun oldu. Öyle ki genelde veli toplantılarına benim gitmem daha iyi oluyordu. Çünkü annesinin tansiyonu 20’lere çıkıyordu. (Gülerek…) Üniversiteyi kazandı. Futbol tutkusu da üniversite ile birlikte azaldı. Zamanında da bitirdi. En sevdiğiniz ve sevmediğiniz huyu nedir?
HASAN ÇELEBİOĞLU: Ali; insancıldır. Yardım etmek önceliğidir. Kitap okumayı pek sevmiyor.
ALİ ÇELEBİOĞLU: Üniversite döneminde ders kitabı okumaktan bahsediyor, genel olarak kitap okumayı severim.
HASAN ÇELEBİOĞLU: Biz birlikte çalışabildiğimize göre frekanslarımız tutuyor. Bakış açılarımızdaki farklılık bize artı olarak geri dönüyor. Bir konuda gerektiğinde elbette ki tartışıyoruz ama sonunda orta yolu buluyoruz. Onların sisteme bakış açısı ile bizim dönemimizin bakış açısı arasında inanılmaz fark var. Örneğin…
HASAN ÇELEBİOĞLU: Bizim iş yaptığımız coğrafya Orta Doğu odaklı. Benim fikirlerim o pazarda ön plana çıkıyor. Avrupa olsa Ali’nin fikirleri ön plana çıkıyor. Tecrübenin bedeli yok. Mümkün olduğunca seyahat etmelerini istiyorum. Seyahat için harcadığımız parayı sokağa atılan para olarak değil yatırım olarak görüyorum. Artık günümüzde Zoom Platformu olsa da farklı iletişim metotları olsa bizim coğrafyada yüz yüze görüşmeden iş bitirme imkânı yok.
ALİ ÇELEBİOĞLU: İşin devamlılığı için birkaç kere gitmek yüz yüze görüşmek gerekebiliyor.
HASAN ÇELEBİOĞLU: Orta Doğu coğrafyasında iş yapmanın anahtarı; sabır… Ziyaretlerde gerektiği kadar kalmalısınız. O ülkenin karakterine göre hareket etmek zorundasınız.
ALİ ÇELEBİOĞLU: Giderken dönüş biletini almadan işin gidişatına göre dönüş biletini alıyoruz. Daha ağır kanlı ve misafirperver insanlar. O yüzden bazen süreç daha ağır ilerleyebiliyor.
HASAN ÇELEBİOĞLU: Size bir anımı anlatmak isterim. Güney Afrika’ya iş seyahati için gittim. 12 saat uçtum ama saat farkı yok. Sabah 11.00’de müşterinin ofisindeydim. İşe başlamak amacında gittim ama bana “Bugün, benim golf oynamam lazım. Bizimle ol, yarın görüşürüz” dedi. Bu o adamın yaşam tarzı idi. Ben ise hemen işi bağlayıp dönme arzusundaydım. Tabi ki o günü onunla geçirdim. Ali Bey, sizi tanıyabilir miyiz?
ALİ ÇELEBİOĞLU: 1990 yılında doğdum. İzmir’de doğdum, büyüdüm. İstanbul’da Bahçeşehir Üniversitesi İşletme Bölümü’nde okudum. İstanbul ile birlikte futbol tutkum azaldı. Profesyonel futbol sürecim bitti. Üniversiteden mezun olunca; Almanya’da 2 yıl kaldım. Bir dönemde değişim programı ile ABD’de bulundum. Sonra Türkiye’ye döndüm. Askerlik yaptıktan sonra kurumsal hayatı tecrübe ettim. İstanbul’da Londra merkezli bir tekstil firmasında çalışma imkânım oldu. Babamın tecrübesi o kadar fazla idi ki, öncelikle o tecrübeden yararlanmayı tercih ettim. Babam her gün yeni bir şey öğrenebileceğim birisi. Kurumsal bir firmada kendime böyle bir patron aramak yerine “Dönüyorum” dedim. Girişimcilik ruhum var. Başarılı-başarısız girişimlerim oldu.
Babam bu süreçte hep yanımda oldu. Hep “İşi kendin hallet” derdi. Türkiye’de iş yaparak, çalkantılı ülkelerle iş yapmayı öğrenerek; büyük tecrübe edindim. Babam ile 2014 yılından itibaren birlikte çalışmaya başladık. Evrak işleriyle başladım. Sonrasında işleri büyütme kararı aldık ve ayrı bir şirket kurduk. Babam ile çalışmak istememin nedeni; dengeleri bulabilmemiz. Karakter olarak sakin, soğukkanlı olması idi. Benim de aynı huya sahip olmam bu uyumu sağlıyor. Sinirlensek bile anlık parlamalarımız olmaz. Karşıt fikirlere sert tepkiler vermiyoruz. Babamın sevdiğim huyu; sakin olması, olaylar karşısında sakince karar vermesi. Tekstil maceramızda birçok şeyi hatırlıyorum. O dönemde fabrikalar kapanınca birçok tekstilci çok sıkıntı yaşadı. Böyle bir ekonomik krizde bizim yaşadığımız sorunlara rağmen sağlam çıkıp iş hayatına sıfırdan başlayıp o işi büyütmek sabır sakinlik ve irade istiyor. Bunlar örnek aldığım yönleridir. “Evet işte böyle olunmalı” dediğim birisidir. Babam şirket özelinde ilk jenerasyon. Kendi işlerini kurmuşlar. Biz ikinci jenerasyon durumundayız. Bize göre daha disiplinliler. Bizim jenerasyon belli bir döneme kadar rahat büyüdü. Biz o zorlukları yaşamadık. Onların temposuna ayak uydurmak bir mesele oluyor. Örneğin; saatlerce uçuyor sonra hemen ofise geliyor. Ben ise eve gidip biraz dinlenip öyle ofise gelmeyi tercih ederim. Bunun gibi farklı baktığımız noktalar olabiliyor. Hangisi doğru tartışılır. Çalışkanlık onlar için bir alışkanlık. Bu para ile ilintili değil. Bu bir alışkanlık ve bizim de örnek almamız gerekiyor. Bütün iş hayatını yalnız geçirdiği için “Böyle olsun!” dediği bir sabit fikirlilik olabiliyor. Ama çoğu zaman da onun dediği çıkıyor. İş hayatı özelinde ortak hangi hayalleri kuruyorsunuz?
ALİ ÇELEBİOĞLU: Babam çok çalışkan birisi… İşi bırakmamalı. Bu tarz insanlar çalıştıkça genç kalıyorlar. Evde oturmamaları gerekiyor. Aynı sistemle devam etmek arzusundayız. Eniştem de bizimle beraber çalışıyor. Her türlü bilgiyi maksimum düzeyde ondan almak için çaba harcıyoruz. Hasan Bey; içinizde tekstil sektöründe üretimden çekildiğiniz için hiçbir ukde kaldı mı?
HASAN ÇELEBİOĞLU: Bu söylemimin üretimdeki arkadaşlarıma negatif olmamasını arzu ederim. Ben mallarını pazarladığım firmaların fabrikalarını dolaşıyorum. İnanın; içimden zerre kadar üretim ile ilgili pozitif arzu gelmiyor. Türkiye şartlarında maalesef üretimin söylevde desteklenen ama zorlamalardan dolayı fiiliyatta desteklenmeyen bir yapısı var. Üreticiler sıkıntılı. İçimden üretim için arzu gelmiyor. Her konuda üretici dünyada çok fazla. Bizim yolumuz da fazla firmanın olmadığı veya az girdiği pazarlarda Türk mallarının ve başka ülkelerin mallarını pazarlamaktır. Önümüzdeki dönemde odaklanacağınız sektörler ve pazarlar hangileri olacak?
HASAN ÇELEBİOĞLU: Metal, madeni yağ ve medikal ürünleri pazarında ağırlıklı çalışıyoruz. Son dönemde medikal sektörüne odaklandık. Özbekistan pazarına yöneldik. Çünkü o coğrafyada İran’dan sonra nüfusu en fazla olan ve ekonomisi daha stabil ülke Özbekistan. Açık ekonomiye gitmesi, Ziraat Bankası’nın orada olması bizim o pazarda başlamamızı destekleyen faktörler oldu. Medikal sektöründe katma değeri yüksek üretimin kullanıldığı ham maddenin pazarlaması konusunda çalışıyoruz. Ayrıca spesifik yağları pazarlıyoruz. Önümüzdeki dönemde odaklandığınız pazarlar nereler?
ALİ ÇELEBİOĞLU: Biz firmaların Ana Pazar olarak belirlemedikleri pazarlara gidiyoruz. Firmaların Avrupa pazarında zaten bize ihtiyaçları yok. Afrika ya da Özbekistan pazarı dediğimizde durum değişiyor. Üreticilerin ilk etapta düşünmediği, efor sarfetmediği ama potansiyeli yüksek olan ülkelere odaklanıyoruz. Bu pazarlardaki potansiyelden yararlanmayı arzu ediyoruz. Özbekistan’da 10 gün kaldık ve önemli bağlantılar yaptık. Türk menşeli ürüne karşı talep daha fazla olabiliyor. Avrupa’dan aldıkları malın onlara Avrupa’dan gelmediğini düşünüyorlar. İzmir’de çok ortaklı modeller yeniden olmalı mı? Şehirdeki sermayeye çok ortaklı yapılanma konusunda tavsiyeniz ne olur?
HASAN ÇELEBİOĞLU: “Ben olsam” dediğim; bilmediğin konuda sadece sermaye koyup ondan sonra fiili olarak işin içinde olmadığınız işlerde olmamak gerektiğini düşünüyorum. Örneğin; ben kimya mühendisiyim ve o dönem EGS Bank’ın yönetim kurulunda idim. Çünkü yönetim öyle karar vermişti. Ama ben bir bankacı değilim. Profesyoneli kontrol edebilmek için yetkin olmanız gerekiyor. Gerekli zamanımız da yoktu. Bankacılığı bilmiyorduk. Bildiğiniz konuda yol almak lazım. Yoksa yönetim kurulunda artıları görme boyutunda kalıyorsunuz. İşi bilseniz farklı boyutlarda da sorguluyorsunuz. İzmir’de yeni çok ortaklı dış ticaret şirketlerine ihtiyaç var mı?
HASAN ÇELEBİOĞLU: Şu andaki koşullarda gerek yok. Gerek iş dünyasının temsilcilerinden gerekse akademik yayınlardaki öngörülerde 2023 yılının zor bir yıl olacağını dinliyoruz, okuyoruz. Bu sürece ilişkin sizin yılların tecrübesi ile gençlere tavsiyeleriniz neler olur?
HASAN ÇELEBİOĞLU: En büyük sıkıntı imalatçı şirketlerde yatırım yapma mecburiyeti. Çünkü enflasyonist ortam buna itiyor. Bunun için de sermaye gerekiyor. Kredi kullanmak Türkiye koşullarında tehlikeli. Dikkatli olmak lazım. İkincisi EGİAD’da üyeler arasındaki iş birliğinin arttırılmasına yönelik çalışmalar attırılmalı. Genç kuşak ile eski üyelerin kendi içindeki tecrübeleri daha fazla paylaşacağı platformların oluşturulmasını tavsiye ediyorum. Örneğin; EGİAD üyelerinin ihracat potansiyelinin ne olduğunu ortaya koyan bir verinin ortaya konulması gerekiyor. O zaman finans sektörüyle entegrasyon sağlanabilir. Üye odaklı çalışmalar ağırlık verilmeli. Daha global işler gündemimizde. Biraz daha bireysele inecek çalışmalar yapılmalı.
ALİ ÇELEBİOĞLU: EGİAD Toplantıları’nı üye olmadan önce son 2 yıldır takip ediyordum. Orada İzmir ve Ege Bölgesi’ndeki dayanışmanın içinde olmak çok kıymetli. Herkes bir sebeple EGİAD üyesi… Tabii ki ben de EGİAD eski üyelerinin tecrübelerinden daha fazla yararlanmak isterim. Eski üyelere tecrübeleriyle ilintili daha fazla ulaşılabilir. Eski onursal üyelerle homojen bir şekilde yeni üyelere aktarılmalı. Yeni üyelerin kendini geliştirmesinde önemli olduğunu düşünüyorum. Ortak hobileriniz var mı?
ALİ ÇELEBİOĞLU: Deniz, Galatasaray ve tavla tutkumuz var. Babamda bu yaştan sonra tavla oynamayı öğreniyor.