İzmir Sosyal Kalkınma ve İşletme Kooperatifi (SKOOP), kuruluş hikayesini sizden dinleyebilir miyiz? Bu fikir nasıl ortaya çıktı? Uzun yıllardır birbirini iyi tanıyan ve önemli sosyal sorumluluk projelerinde birlikte olduğumuz dostlar ile birlikte çok emek verdiğimiz altı yıl süren Koruncuk Vakfı’nın Koruncukköy Urla Projesi’ni tamamlayıp, sürdürülebilirliğini sağladıktan sonra yönetimi vakıf merkezine devrettik. Hemen sonra hep birlikte yine yeniden bulunduğumuz coğrafya öncelikli ve tüm dünyaya yayılmasını hedeflediğimiz toplumsal fayda yaratmak hedefi ile fikir alışverişinde bulunduk. Birlikte ilerlediğimiz bizlere güvenen çok sayıdaki gönüllülerimizin de ısrarlı bir şekilde yeni bir sosyal sorumluluk beklentisi ve isteği vardı.
Tekrar yeni bir toplumsal fayda yaratalım ama daha yenilikçi, demokratik ve özellikle kamu ile özel sektörü birleştirecek köprüler oluşturacak, ekosistemini de içinde yaratacak bir yapı olsun arayışında Sosyal Kooperatifçilik de hemfikir olduk. Epeyce araştırıp bu konuda eğitimler aldıktan sonra gönüllü gruplarımızın olduğu geniş bir katılım ile düzenlediğimiz arama toplantısında oylayarak SKOOP İzmir Sosyal ve İşletme Kooperatifi ismini aldık.
Neden dernekleşme yerine kooperatif modeli üzerinden yol alma kararı aldınız? Uzun yıllara yayılan dernekler, vakıflar ve diğer STK’lar ile ilgili bilgi birikimimiz ve deneyimlerimiz var. Avantajlı ve eksik yönlerine vakıfız. Hala tam olarak atlatamadığımız tüm dünyadaki kalıpları kökten sarsan pandemi ile birlikte bizler de yeni nesil sosyal sorumluluk oluşumu olarak Sosyal Kooperatifçiliği seçtik. Türkiye’de fazla sayıda olmamasına ve pek bilinmemesine rağmen sosyal kooperatifler dünyada etkin ve önemli faydalar sağlıyor. Sosyal fayda yaratma hedefi ile kâr amacı güden şirketlerin girişimci ruhunu bir araya getirmesi bakımından sosyal kooperatifler önem arz ediyor. İçinde bulunduğumuz zorlu ekonomik şartlarda; sadece sponsorluklar ve sosyal etkinlikler ile fon sağlamak kolay değil ve sürdürülebilirliğinin de gerçekçi olduğunu düşünmüyoruz. Projeler kendi eko sistemini de yaratmalı. Tüm üyeler, sosyokratik bir düzende katılımcı olmalı. Gönüllülük ile girişimciliği birleştirmeli. Sosyal kooperatifler bu amaçlara iyi hizmet ediyor düşüncesindeyim.
SKOOP’un benimsediği çalışma sistemi ise daha da yenilikçi. Tek bir konuya odaklanmak yerine; genel bir hak savunuculuğu ve dönemsel olarak, tüm canlıları ilgilendiren konulara çözüm üretmeyi hedefleyen bir işleyiş modelimiz var. Belirlenen süre sonunda konunun sürdürülebilirliği sağlandıktan ve iki yıl boyunca desteği kooperatif içinde bir grup tarafından gözetlenirken, farklı bir soruna çözüm üretmek üzere odağımızı değiştireceğiz. Çalışılacak olan odak konu; Stratejik Planlama Grubu tarafından BM belirlediği sürdürülebilirlik hedeflerini içermek ile birlikte coğrafyamızın sorunlarını öncelikli olarak içermeli prensibini benimsedik. 1 Ocak 2022 yılı itibariyle iki yıl için, çevre ve iklim odağında çalışma kararı aldık. Tabii ki sürdürülebilirliğin sağlanması ve doğru fayda yaratabilmek için eğitim, hukuk, sanat, kültür, tarım ile birlikte işlenmesi gerekiyor. Bütüncül bakış açısı ve ortak çalışma prensibi olmaz ise gerçek kalıcı fayda sağlanamayacağını düşünüyoruz. Çevre ve iklim aksında toplumun tüm dinamiklerini harekete geçirecek, farkındalık yaratacak projeler üzerinde çalışıyoruz. Tüm çalışma gruplarımız ile birlikte oluşturduğumuz proje havuzumuz var. Tüm sektörlerde, her yerde çevre ve iklim ile ilgili kaygılar konuşuluyor. Hali hazırda gerçekleştirilen pek çok proje var. Ancak yeterli olduğunu düşünmüyorum. Yıllarca çoğumuz STK’larda eğitim, burslar, dezavantajlı gruplar, çocuk ve kadın hakları ile girişimcilik üzerinde durduk. Halbuki sağlıklı bir çevre ve iklim olmadan hiçbirinin olması mümkün değil. Konu ötelenecek ya da kısaca üzerinden geçilecek boyutlarda değil. Çevre ve iklim odağında tüm bağlamlar ile birlikte ilerlemesi ve toplumun tüm katmanlarında çalışılması gerekiyor.
Kooperatif olarak kamu ve özel sektör ile uyumu nasıl sağlayacaksınız? Bu konuda nasıl bir çalışma modeli geliştirdiniz? Sivil toplum hareketlerinin asıl misyonunda; kamu ve özel sektörü birleştirmek için köprüler oluşturmak ve toplumsal fayda yaratma hedefi doğrultusunda akılcı çözüm önerileri sunması, kolaylaştırıcı ve destekleyici olması var. SKOOP olarak bu konuda, eşit mesafede durarak, kapsayıcı, yol gösterici, kolaylaştırıcı şekilde üye ve gönüllülerimizin uzmanlıklarını ve network’ünü buluşturan tecrübemizi, birikimimizi ve geniş sosyal ağımızı kullanarak ilerleyeceğiz. İzmir Ticaret Borsası ile ortak çalışma protokolümüz var. Ayrıca, belediyeler ve diğer STK’lar ile birlikte ortak çalışma planlarımız yürürlüğe giriyor. İzmir Bilim Park ve Pancar Derneği ile 10 ay süren uluslararası fonlanan Yeşil Girişimcilik Projesi’ni yeni tamamladık. Sosyal Kooperatif olarak Türkiye’ye rol model durumundasınız. Sosyal kooperatifler Türkiye’de pek bilinmiyor. Bu modelin gelişmesi için neler yapacaksınız? Türkiye’nin farklı illerindeki gönüllülerin bu tarz oluşumları için nasıl destek vermeyi planlıyorsunuz? Faydalı doğru işler yapar, doğru kurumsal iletişim dilini kullanırsanız; doğal olarak modellenirsiniz. Henüz yoğun iletişim çalışmalarına başlamadık. Öncelikle çocuklardan, okullardan başlamanın doğru olduğunu düşündük. Çevre Dostu Okullar Projemiz ile okullarda Yeni nesil STK olarak SKOOP ile Sosyal Kooperatifçiliği anlatıyoruz. Çocuklar fayda üretirken girişimciliği de öğrensinler dileğindeyiz. Ülkemizi yasa boğan ve derinden etkileyen deprem felaketi sonrası sosyal ve kültürel projelerimizi bekletiyor, tüm gücümüzü yaraları sarmak için kullanıyoruz.
Ulusal ve uluslararası fonlardan yararlanmak için yürüteceğiniz çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz? Fon Planlama Çalışma Grubu ve hepimiz çağrıları takip ediyoruz. 1 Ocak 2022 itibarı ile çevre ve iklim konusunda çalışma kararımız ile birlikte uluslararası bir fona paydaş olarak katıldık. Önemli bir çalışma ve deneyim oldu. Projenin kapanışını eylül ayı sonunda gerçekleştirdik. İzmir Bilim Park ve Pancar Derneği ile 10 ay süren yüzlerce genç girişimciye ‘Yeşil Girişimcilik’ konusunda eğitim ve çalışma alanı yaratan, önemli bilinirliği yüksek girişimciler ile buluşturduğumuz Green Focus For EntreComp Projesi’ni yeni tamamladık. Yönetim kurulunda çok kıymetli isimler var. Gönüllü sayınız bugün itibariyle nedir? Bu konuda bir hedef belirlendi mi? Teşekkür ederiz. Uzmanlıklarına göre gruplaşmış dört çalışma grubumuz ve toplamda yönetim kurulu dışında yaklaşık 80 gönüllümüz var. SKOOP, güvenle uyum ile çalışmayı seven etkin projeler içerisinde bulunmayı benimseyen, kendi alanında uzmanlıkları olan katılımcı kişiler ile ilerlemeyi tercih ediyor. Sayısal hedef belirlemedik, her zaman uzmanlık, katılımcılık, gönüllülük ve uyum en öncelikli kriterimiz olacak. Sizin gönüllü hareketinde geçmişten gelen bir tecrübeniz var. İzmir’in bu konudaki karnesini değerlendirmenizi istesem… İzmir gönüllük konusunda ne kadar başarılı bir şehir? Bu alanda yapılması gerekenler neler? İzmir birlik olmakta fevkalade başarılı. Özellikle içerisinde bulunduğumuz bu çok üzücü günlerde kalbimiz deprem bölgesinde atıyor. Zor zamanlarda akılcı, planlı ve katılımcı olarak görüyorum. Bu günler çok özel, çok sıkıntılı zamanlar. Akıl ve bilimin ışığında kesintisiz birlik olup hep birlikte SOSYAL SORUMLULUK yaraları sarma zamanı, şimdi tek öncelik bu olmalı! Acı ve hüznün dışında ekonomik, sosyo-kültürel ve maalesef çevre açısından da fevkalade riskli durumlar söz konusu. Diğer olağan zamanlar için ise, AB sürecindeki zorunluluklar ile STK sayısı arttı ancak etki alanlarını incelemek lazım. Bazı STK’lar kurumsallaşmayı merkeziyetçi tutum ile karıştırıp inisiyatif alamamanın İzmir’deki oluşumları zayıflattı düşüncesindeyim. İzmir, kültürel zenginliği, özgürlükçü yapısı ile yeniliklere son derece açık. Ancak ticari yaşamda olduğu gibi tanıdıkları ve güvendikleri kişi ve gruplar ile ilerlemeyi, birlikte olmayı seviyor. İzmirli inandığı zaman birlik oluyor. En şanslı olduğu konulardan biri sosyal hareketlere destek olan odalar ve yerel yönetimler de STK’lara ılımlı yaklaşıyor. Konu İzmir’den açılmış iken bir görüşümü de paylaşmak isterim. Birey, iş ve sosyal hayatında coğrafyasının nimetlerinden faydalandığı, vergisi ödediği, oyunu kullandığı bu coğrafyanın sosyal sorumluluk projelerine öncelikli olarak destek vermeli sahip çıkmalı. Zaten İzmirli’nin özgürlükçü ruhu ve yaratıcılığı merkeziyetçi yönetim yapıları ile hiç uyuşmuyor. Ancak üzerinde bulunduğu enlemdeki diğer yerleşimler gibi kolay inanıp kolay yorulabiliyor diyebilirim. 4 ayrı çalışma grubunuz var. Bu çalışma gruplarına önümüzdeki günlerde yenileri eklenecek mi? Çalışma gruplarının geliştireceği yeni projeler olacak mı? Ana çalışma gruplarımız ile birlikte projeler özelinde konunun uzmanları ile ayrıca odak gurupları oluşturuyoruz. Örneğin; doğa ve çevre çalışmalarına farkındalık yaratmak amacı ile kurulan SKOOP Sanat Grubu’muz sanatçılar ile çalışırken, kooperatifçilikle ilgili FAO temsilcisi ile ilerliyoruz. Çevre mühendisleri ile karbon ayak izi konusunda, akıllı tarım uygulamaları, tarım ekonomileri ve borsa yetkilileri, çok önemsediğimiz Yeşil Sofralar Projemizde gastronomi alanında etkin çalışan kişiler ve danışmanlar ile çalışıyor. İleri dönüşüm konusunda tekstil ve küratörler ile çevre mühendislerini buluşturuyoruz. Tüm çalışmalara Kurumsal İletişim Grubu’muz destek veriyor. Çalışma gruplarımız çok yaratıcı, o kadar akıllı ve girişimci projeler hazırlandı ki her toplantıda yenileri ekleniyor. EGİAD üyelerine vermek istediğiniz diğer mesajlar neler? EGİAD, bölgemizde etkin çalışmalar yapan önemli ve yakın hissettiğimiz bir dernek. Üyelerinin çoğunu yakinen tanıyoruz, yönetim kurulumuzda ve gönüllü gruplarımızda yer alıyorlar. Vizyon ve misyonlarımızın örtüştüğünü düşünüyoruz. EGİAD ve SKOOP’un çalışma gruplarının birlikte paydaş projeler içerisinde olmasından mutlu oluruz. Özellikle sürdürülebilirlik konusunda birlikte paydaş olup karşılıklı desteklenecek etkin projeler gerçekleştirilebileceğini düşünüyorum. n