Türkiye’de kooperatifçilik uygulamalarının temeli çok eskilere dayandırılabilir. Kooperatifçiliğin karşılıklı yardım, dayanışma ve fedakârlık gibi ilkeleri, Türk milleti için geçmişten beri mevcut olan imece kültürü ile benzerlik gösteriyor. Dolayısıyla, imecenin teşkilatlanmamış kooperatifçilik olduğu varsayılabilir. Kooperatifçilik için bir diğer esin kaynağı da, 13. yüzyılda Anadolu Selçukluları döneminde ortaya çıkan Ahi Birlikleri.
Bu birlikler, esnaf ve sanatkârların meydana getirdikleri meslek kuruluşları. Ahilik sisteminin, aşırı gelir ve servet farklılıklarını önlemesi, işsizlere iş sağlaması, hem üreticiyi hem tüketiciyi koruması, mesleki eğitimler vermesi gibi özellikleri kooperatifçilikle benzerlikler olarak karşımıza çıkıyor.
Ahi Birlikleri 17. yüzyılda loncalara dönüşmeye başlamış, 19. yüzyılın ikinci yarısında da çöküş dönemine girmiştir. Türkiye’de çağdaş kooperatifçiliğin doğuşu da bu loncaların çöküş dönemine rastlamaktadır. Çağdaş kooperatifçiliğin başlangıcı sayılan, 1863 yılında “Memleket Sandığı” adı verilen ilk tarım kredi organizasyonu, Mithat Paşa tarafından Pirot Kasabası’nda kurulmuş.
Memleket Sandıkları ile yoksul halkı tefeciden kurtarmak, çiftçiye kredi sağlamak, köylünün ürününü değerlendirmek ve halkın teşkilatlanmasını sağlamak amaçlanmıştır.
1863-1883 yılları arasında uygulanan Memleket Sandıkları, zamanla öngörülen amaçları yerine getiremez olmuş ve yerini Menafi Sandıklarına bırakmıştır. Memleket Sandıklarındaki aksaklıklar Menafi Sandıklarında da devam etmiş, 1888 yılında Ziraat Bankası Nizamnamesi’nin yürürlüğe girmesiyle birlikte bu sandıklar, Ziraat Bankası’na devredilmiştir 250 kadar olduğu tahmin edilen Menafi Sandıklarının 2 milyon altın lira olan sermayesi de Ziraat Bankası’na aktarılmış.
1888 yılından başlayan ve 1913 yılında kooperatifçilik hareketinin yeniden canlanmasına kadar geçen süre, kooperatifçiliğimizin duraklama dönemi olarak kabul ediliyor. 1913 yılında, Türk kooperatifçiliğinin önemli öncülerinden biri olan Ahmet Cevat Emre tarafından kooperatifçilik alanında ülkemizdeki ilk kitap yayımlanmıştır. İktisatta İnkılap: İstihlak Teavün Şirketleri (Ekonomide Devrim: Tüketim Kooperatif Ortaklıkları) adlı bu kitabın sonuna, altmış maddelik tüketim kooperatifleri ana sözleşmesi konulmuştur. Tüketim kooperatifçiliğinin ilk önemli temsilcisi kabul edilen Ahmet Cevat Emre’nin olumlu etkisiyle ilk tüketim kooperatifi 1913 yılında, İstanbul’un Fatih ilçesinin Çırçır Mahallesi’nde açılmıştır. Bundan sonra çok sayıda tüketim kooperatifi kurulmuş fakat hepsi 1919 yılında kapanmıştır.
Tüketim kooperatifçiliğinin ortaya çıktığı yılarda, Ege Bölgesi’nde de tarım satış kooperatifçiliği gelişmeye başlamış. 1911 yılında İzmir’de incir ihracatı yapan azınlık ve yabancı 45 tüccar bir araya gelerek, halktan diledikleri fiyata ürün alabilmek amacıyla bir tröst oluşturmuş.
Buna paralel şekilde hareket eden İncir Anonim Şirketi adıyla bir de komisyoncular şirketi kurulmuş. Hem tröstle hem de Komisyoncular Şirketiyle mücadele edebilmek için 1911’de Aydın’da “Aydın İncir Himaye-i Zürra Anonim Şirketi ”kurulmuş, fakat kısa süre sonra kapanmış. Sonuçta çare kooperatifçilikte görülmüş, kurulacak kooperatifin malen desteklenmesi amacıyla 1913’te Milli Aydın Bankası açılmış. Bu bankanın desteğiyle ilk olarak bir komisyoncu mağazası olarak açılan, daha sonra 1915 yılında unvanı “Kooperatif Aydın İncir Müstahsilleri Ortaklığı olarak değiştirilen ilk tarım satış kooperatifi de böylece tarihteki yerini almış. Dilimizde ilk olarak kooperatif kelimesinin unvanında geçtiği bu kooperatifin de faaliyetleri uzun ömürlü olamamış.
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından TBMM’nin açılması ile Atatürk’ün önderliğinde kooperatifçilik çalışmaları hız kazanmış. İlk çalışma ise 1920 yılında, kooperatifleri yasal bir esasa dayandırmak amacıyla hazırlanan 77 maddelik Kooperatif Şirketler Kanun Layihasıdır. 27 Eylül 1920 günü meclise sevk edilen bu kanun tasarısı, bazı maddeleri değiştirilerek Genel Kurul gündemine alınmış, fakat tam olarak görüşülemeyerek kanunlaşamamış.
13 maddeden oluşan ve tarım kredi kooperatifleri gibi işlemesi düşünülerek 1922 yılında TBMM’ne sunulan Köy Bankaları Kanunu da, maalesef hayata geçirilememiş.
17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihleri arasında, yeni Türkiye’nin ekonomik durumunu görüşmek üzere, İzmir’de ilk İktisat Kongresi toplanmış. 1923 yılında toplanan bu kongrede ele alınan önemli konulardan biri de kooperatifçilik. Kongrenin açılışında, Atatürk’ten sonra konuşma yapan İktisat Vekili Mahmut Esat Bozkurt, her türden şirket kurmak gerektiğini, özellikle de memleketimizin ihtiyacını tamamen ifade eden kooperatif şirketlere daha fazla önem verilmesi gerektiğini içeren bir konuşma yapmış. Henüz cumhuriyet dahi ilan edilmemişken kooperatifçiliğin düşünülmüş olması, kooperatif kurulması ve kurulacak kooperatiflere çiftçilerin ortak edilmesi ve hatta bu kooperatiflerin kuruluş sermayesinin –çiftçiye olan borcuna mahsuben- devletçe karşılanması gibi kararlar, kooperatifçilik hareketi açısından tarihi önem taşıdığını görüyoruz.
İzmir İktisat Kongresi’nin toplanmasından kısa bir süre sonra, 19 Mart 1923 tarihinde, o zamanın Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından, “Kooperatif Şirketler” adını taşıyan bir kitap yayımlanmış. Atatürk’ün onayıyla hazırlanan ve altı bölümden oluşan bu kitapta, kooperatifçilikle ilgili kısa ve öz teknik bilgiler ile birtakım öğütler bulunmakta. Kooperatifçilik fikrinin gelişmesi açısından oldukça önemli olan bu eser, cumhuriyet dönemi kooperatifçilik hareketinin temel kaynağı olma özelliği taşıyor. 1928 yılına kadar, yaklaşık 40 tane kooperatif kurulmuş.
Cumhuriyet Sonrası Kooperatifçilik
Cumhuriyetin ilanından sonra da, kooperatifçiliğin gelişmesi için gereken yasal düzenlemeler yapılmaya devam etmiş. 5 Ocak 1924 tarihinde kabul edilen 396 sayılı kanunla, o zaman yürürlükte olan 1850 tarihli Kara Ticareti Kanunu’nda kolektif, komandit, anonim olarak sayılan ticaret şirketlerine, kooperatif yani ortaklık şirketleri de eklenmiş. Böylece kooperatifler ilk kez bir kanunda yer almış. 29 Mayıs 1926 tarihinde çıkarılan Türk Ticaret Kanunu’nda da, sermaye şirketlerine ayrılan bölümde, kooperatif şirketlere de yer verilmiş. 1935 yılı sonuna kadar 67 bin 332 ortağı olan 668 zirai kredi kooperatifi kurulmuştur. Aynı yıl kooperatifler ilk defa bir parti programında yer almış. Türkiye’de bugünkü anlamıyla ilk yapı kooperatifi de bu dönemde kurulmuştur. 1934 yılında Ankara’da kurulan ve ilk ortaklarını evi olmayan devlet memurlarının oluşturduğu Bahçelievler Konut Yapı Kooperatifi, bugünkü Bahçelievler semtinin çekirdeğini oluşturuyor. Kooperatifçilik hareketinin tüm Türkiye’ye yayılması ve 1470 sayılı kanunun değişen şartlara göre yeniden ele alınması ihtiyacı, bu kanunun yürürlükten kaldırılıp, yerine yeni kanunların çıkarılmasını gerekli kılmış.
2 Kasım 1935 tarihinde, 2834 sayılı “Tarım Satış Kooperatifleri Kanunu” ve 2836 sayılı “ Tarım Kredi Kooperatifleri Kanunu” çıkarılmış.
Kooperatifleri finanse etmek üzere teşkilatlandırılan T.C. Ziraat Bankası ve Türkiye Halk Bankası kanunları da yine bu dönemde çıkarılmış.
1933 yılında 2284 sayılı Halk Sandıkları ve Halk Bankası Kanunu çıkarılmış, böylece, küçük sanatkârların ve esnafların kooperatifler halinde teşkilatlanmaları ve bunların finansmanı amaçlanmıştır. Ancak, Halk Bankası biraz gecikmeli olarak, 1938 yılında Celal Bayar’ın başbakanlığı zamanında açılmıştır. Aynı yıl Ankara ve İstanbul Halk Sandıkları da hizmete girmiştir. 12 Haziran 1937 tarihli 3202 sayılı kanunla da günümüzün T.C. Ziraat Bankası kurulmuştur. Bu kanun, kredi ve satış kooperatifleri başta olmak üzere, tarımsal kooperatifleri destekleyen hükümler içerir. Zaten 1929 tarihli 1470 sayılı Zirai Kredi Kooperatifleri Kanunu, Ziraat Bankası’nı kooperatiflerin ana bankası olarak nitelendirmişti. 3202 sayılı kanunda da tarımsal kooperatiflerin banka tarafından kredilendirilmesi, tarım kredi ve tarım satış kooperatiflerinin ve birliklerinin Bankanın kontrol ve denetiminde olduğu, zirai kredinin tazmininde bunların (küçük çiftçilerin) gözetileceği gibi hükümlere yer verilmiştir. Dolayısıyla, kooperatifçilik teşvik edilmiş, kredinin daha kolay alınabilmesi için kooperatiflere öncelik verilmiştir. 1961 Anayasasında yer alan “Devlet kooperatiflerin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” hükmünden, henüz ortada böyle bir Anayasa maddesi yokken, kooperatiflerin yararlandığını söylemek yerinde olacaktır.
Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcında Türkiye’de neredeyse hiç kooperatif bulunmazken, 1938 yılına gelindiğinde kooperatifçilik hareketinde epey yol kat edilmiş olması, elbette Atatürk ve çalışma arkadaşlarının eseridir. Bu dönemde kooperatifçilikle ilgili yasal düzenlemeler yapılmış, Atatürk birçok konuşmasında kooperatifçiliğin öneminden bahsetmiş, kooperatifçilikle ilgili yayınlar çıkmış, çok sayıda makale ve kitap tercüme edilmiş, hatta okullarda da kooperatifçilik dersleri verilmeye başlanmıştır. 1932 yılında İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebinde kooperatifçilik ayrı bir ders olarak programlarda yer almış. Daha sonra kooperatifçilik dersleri İzmir, Ankara ve Eskişehir’de açılan Yüksek Ticaret Mektepleri’nin programlarında da ders olarak yer almış.
1938-1950 Dönemi Kooperatifçilik
Kooperatifçiliğe inanıp sahip çıkan Atatürk’ün vefatı ve arkasından II. Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle, bu dönemde kooperatifçilik hareketleri durgunlaşmış. 1940 yılında, bugün hala faaliyetlerini sürdüren, önemli tarım satış kooperatifleri birliklerinden Çukobirlik kurulmuştur. Bugün 14 ili kapsayan bir alanda 34 kooperatifi ile hizmet veriyor.
Bu dönemde Türk Kooperatifçilik Kurumu’nun 1944 yılında ilki olmak üzere, 1947 ve 1950 yıllarında üç kongresi. Bu Türk Kooperatifçilik Kongrelerinde iki önemli konu ön plana çıkmıştır: mektep kooperatifleri ve kooperatif kanunu. Kooperatif kanunu konusunda çeşitli çalışmalar yapılmasına rağmen müstakil bir kooperatif kanunu çıkarılamamıştır. Diğer konuda ise köy enstitüleri ile kooperatifçilik arasında ilişki kurularak bir adım atılmış. 4274 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu’nun 62. maddesinde, köy enstitüleri bünyesinde üretim ve tüketim kooperatiflerinin kurulması, işletilmesi, bunlardan hiçbir şekilde vergi ve harç alınmaması kararlaştırılmış. Köy enstitülerinde son sınıflar için kooperatifçilik dersleri öngörülmüş. Enstitülerde köylüler, kurulmuş olan kooperatife ortak edilmiş, II. Dünya Savaşı’nın kıtlık yıllarında çeşitli ihtiyaçlarını ucuz olarak karşılamak için bu kooperatiflerden yararlanmışlardır.
Bu enstitülerde kooperatif kolları kurulmuş, öğrencilerin mezun olduktan sonra görev aldıkları köylerde kooperatif kurmaları amaçlanmış.
1950-1960 Dönemi Kooperatifçilik
1950-1960 dönemi, kooperatif hareketlerinin yeniden canlandığı bir dönem olarak kayda geçiyor. 1951 yılında ilk esnaf ve sanatkârlar kefalet kooperatifi olan Ankara Esnaf Kefalet Kooperatifi kurulmuş. 1954 yılında Ankara’da ilk Esnaf Kefalet Kooperatifleri Birliği kurmuş.1950-1960 döneminde 111 adet esnaf ve sanatkârlar kefalet kooperatifi kurulmuştur. Tarımsal kooperatiflerin sayılarındaki artış, bu dönemdeki gelişimi ortaya koymaktadır. 1949 yılı sonunda 879 olan tarım kredi kooperatifleri sayısı, 1954 yılı sonunda 1.356’ya çıkmış. 1949 yılında 411 bin 204 olan ortak sayısı da 1954 yılında 773 bin 739’a yükselmiş. Bu dönem tarım kooperatiflerinin yükseliş dönemi olarak da kabul edilebilir.
Kooperatifçilik hareketinde görülen bu gelişmelerin yanında, bu dönemde müstakil bir kooperatifler kanunun çıkarılabilmesi için de çok çaba gösterilmiştir.
Bu çabaların sonuçlarından biri Colombain Projesidir. Uluslararası Çalışma Örgütü Kooperatifler ve Küçük Sanatlar Bölümü Şefi olan M. Colombain talebimiz üzerine Ankara’ya gelmiş, ülkemizdeki kooperatifçilik konusunda açık bir fikre sahip olabilmek için araştırmalar yapmış. Sonuçta, Türk kooperatifçiliğinin gelişmesinin basit değişikliklerle mümkün olmadığını, birkaç esaslı tedbirin alınması gerektiğini söylemiş.
Colombain, aslında Türk kooperatifçiliğini geliştirebilecek tecrübeli kişilerin ülkemizde var olduğunu, kooperatif fikrinin tam anlamıyla yasalara yansıtılması gerektiğini vurgulamış.
Bu amaçla da projesi dâhilinde bir kooperatifler kanunu hazırlamış. Bu projede ayrıca kooperatifler sınıflandırılmış, kooperatifler arasındaki anlaşmazlıkları kesin karara bağlayacak öneriler getirilmiş, kooperatiflerin sicillerinin tutulması ve bunları denetleyecek bağımsız bir örgütün kurulması gerektiği vurgulanmış. Colombain projesinde, kooperatifçiliğin güçlenip canlanması için eğitimle desteklenmesi gerektiğini, bu konuda kadınların ve köy öğretmenlerinin çok önemli bir rolü olduğunu savunmuş.
1951 yılında Türk Kooperatifçilik Kongresi’nin Kanun Komisyonu tarafından da bir proje yapılmış, bu projede Yusuf Sami Atasagun tarafından 90 maddelik “Tarım Kooperatif Ortaklık ve Birlikleri Kanunu” hazırlanmış.
Bu proje Colombain’in projesi ile birleştirilerek yeni bir kooperatif kanunu projesi oluşturulmuştur. Meclise sunulan bu kooperatifçilik kanun tasarısı basında yankı uyandırmış. Colombain’in projesinden sonra, İktisat ve Ekonomi Bakanlığının Türk Ekonomi Kurumu ile birlikte kooperatifçilik kongrelerinde alınan kararlara göre hazırladığı Kooperatifler Kanun Layihası da meclise sunulmuş. Başlı başına bir kooperatifçilik kanunu çıkarılması için gerekli çabalar ve gelişmeler var olsa da, yeni Kooperatifler Kanunu bu dönemde de çıkarılamamış.
Kooperatifleri finanse etmek üzere teşkilatlandırılan T.C. Ziraat Bankası ve Türkiye Halk Bankası kanunları da yine bu dönemde çıkarılmış. 1933 yılında 2284 sayılı Halk Sandıkları ve Halk Bankası Kanunu çıkarılmış, böylece, küçük sanatkârların ve esnafların kooperatifler halinde teşkilatlanmaları ve bunların f inansmanı amaçlanmıştır. Ancak, Halk Bankası biraz gecikmeli olarak, 1938 yılında Celal Bayar’ın başbakanlığı zamanında açılmıştır. Aynı yıl Ankara ve İstanbul Halk Sandıkları da hizmete girmiştir.
1960-1980 Dönemi Kooperatifçilik
Bu dönem kooperatifçilik hareketlerinde önemli hukuki gelişmelerin yaşandığı bir dönem olarak dikkat çekiyor. 1961 Anayasası’nın 51. maddesinde, “Devlet, kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” ifadesiyle ilk defa kooperatifçilikten bahsedilmiş.
Bu anayasamızda kooperatifçiliğe yer verilmesi, daha sonraki gelişmeler açısından oldukça önemlidir. 1961 Anayasası, Türkiye’de planlı kalkınma dönemini başlatmış. Bu anayasadan sonra, beş yıllık kalkınma planlarında kooperatifçilikle ilgili çeşitli önlemlere yer verilmiş. 1960’lı yıllar Köy Kalkınma Kooperatiflerinin kurulmaya başladığı yıllar olarak da kayda geçiyor.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, 10 Mayıs 1969 günü yürürlüğe girmiş. Bu kanun ile kooperatifçilik konusundaki dağınık olan yasal düzenlemelerin birleşmesi ve kooperatif ilkelerinin Türkiye’de uygulanması sağlanmış, birim kooperatiflerin üst örgütlenmelerine yönelik yasal dayanak oluşturulmuş.
Köy Kalkınma Kooperatifleri, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra yeniden yapılanmış ve üst örgütlenme yoluna gitmişlerdir. 1965 yılında yalnızca 58 adet bulunan bu kooperatiflerin sayısı, 1970 yılında 1.776’ya, 1975 yılında 5.507’e, 1980 yılında ise 8.372’ye yükselmiş. Hızla sayıları artan Köy Kalkınma Kooperatifleri birlikler düzeyinde örgütlenmiş, bu birliklere, sadece köy kalkınma kooperatiflerinin değil, kırsal alanlarda kurulan orman, toprak-su ve diğer tarımsal amaçlı kooperatiflerin de girmesine müsaade edilmiş. 1971 yılında bir araya gelen 9 birlik, Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Merkez Birliği, yani Köy-Koop’u kurmuş. 1196 sayılı “Tütün Tarım Satış Kooperatifleri ve Bölge Birlikleriyle Türkiye Tütün Tarım Satış Kooperatifleri Genel Birliği Kanunu” da, 25 Aralık 1969 tarihinde yürürlüğe girmiş.
1970’li yıllar tüketim kooperatifçiliğinin gelişimi için de önemli yıllardır.
Bu yıllarda kooperatif – sendika işbirliğinin geliştirilmesine çalışılmış, Türk-İş’in başlattığı eğitim ve teşkilatlandırma çabaları, tüketim kooperatiflerinin gelişiminde etkili olmuş. İlk Ecza Kooperatifi 1978 yılında Manisa’da kurulmuş. 1979 yılında da İzmir, Bursa ve Eskişehir’de de kurulmaya devam eden bu kooperatifler bugün hala faaliyetlerini sürdürüyor.
Ülkemizde kooperatifçilik hareketinin geliştirilmesi için çeşitli kurumlar tarafından verilen kooperatifçilik eğitimindeki dağınıklığın son bulması ve bütün imkânların bir kuruluşun içinde toplanarak en etkili şekilde genel kooperatifçilik eğitimi ile teknik kooperatifçilik eğitimi verilmesi amacıyla 1970’li yıllarda Milli Kooperatifçilik Eğitim ve Araştırma Enstitüsü açılmış. 200 kişiye yatılı eğitim verebilecek büyüklükte olan, idare binaları, dershaneler, kütüphane, toplantı ve sinema salonu, matbaa, resim, film çekme, film yıkama ve seslendirme odaları gibi bölümlere sahip bu enstitüde 1976 – 1984 tarihleri arasında 7000 kişi eğitilmiştir. Ancak daha sonra bu enstitü kapatılarak Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne devredilmiş.
1980-2000 Dönemi Kooperatifçilik
Bu dönemde, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri kanununda düzenleme yapılarak 1935 tarih ve 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu, 1984 yılında çıkarılan 238 sayılı KHK ile kaldırılmış, bu kararname 1985 yılında 3186 sayılı yasaya dönüştürülmüştür. [47] Bu kanunun 9. maddesi ile Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerine atamayla gelmiş genel müdüre yönetim kurullarına başkanlık etme yetkisi verilmiştir. Bu madde, 1993 yılında kaldırılmış. İlki 1934 yılında Ankara’da kurulan konut kooperatifleri, 1958 yılında İmar ve İskân Bakanlığının kurulması ve 1969 yılından sonra kooperatiflere kredi ve arsa tahsisine başlamasından sonra gelişim göstermiş. Ancak konut kooperatifçiliği için asıl dönüm noktası 1980’li yıllardır. Bu yıllarda Toplu Konut Fonu’ndan kredi uygulamalarının başlaması ile toplu konut alanları tüm ülke düzeyinde yaygınlaşmış. Konut sorununa çözüm getirmek ve dar ve orta gelirlileri konut sahibi yapmak amacıyla 1981 yılında 2487 sayılı Toplu Konut Kanunu çıkarılmış, bu kanun ile kurulan Toplu Konut Fonundan konut kuruluşlarına kredi verilmesi konut kooperatifçiliğini canlandırmıştır. Bu kanun, bireysel konut üretiminden çok toplu konut üretimini desteklemekte, bir kişinin fonun mali kaynaklarından ancak bir kez yararlanmasına fırsat vermektedir. Bu fondan yararlanacak kimsenin kendisi, eşi ya da velayeti altındaki çocuklara ait bir evinin olmaması, kişinin alt ya da orta gelir grubuna mensup olması gerekmektedir. Konut kooperatiflerine arsa temini konusunda da öncelik verilmiş. 2487 sayılı kanun fazla uzun ömürlü olmamış, 1984 yılında 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu çıkarılmış. Bu kanun bireysel kredi imkânı getirmiş, öncesinde bulunan ev sahibi olmama şartının da kaldırılması ile Toplu Konut Fonundan daha da etkili bir şekilde yararlanılmış. Böylece konut kooperatiflerinin konut pazarı içindeki payı 1990’ların başında %50’lere yaklaşmış. Konut kooperatiflerinin merkez birlikleri olan TÜRK-KONUT(1985) ve TÜRK-KENT (1988) de bu dönemde kurulmuş.
1991 yılında Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin kurulması, Türk kooperatifçiliğinin üst örgütlenmesinin tamamlanması açısından bu dönemde kaydedilen önemli gelişmelerden biridir.
2000 Sonrası Kooperatifçilik
2000 yılında çıkarılan 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Hakkında Kanunla, söz konusu kooperatif ve birliklerin özerkleşmeleri ve demokratikleşmeleri yönünde yeni hükümler getirilmiş. Planlı kalkınma dönemine kadar kendi nam ve hesaplarına ürün alımı yapan tarım satış kooperatifleri ve birlikleri, bu dönemden sonra devletin tarımsal üretimi ve üreticiyi destekleme amacına yönelik olarak destekleme alımları yapmaya başlamış. İlk olarak incir ile başlatılıp kapsamı giderek genişleyen destekleme alımları, tarım satış kooperatif birlikleri üzerindeki devlet vesayetinin artmasına neden olmuş, tarım satış kooperatif birlikleri giderek devletin bir alım ofisi gibi algılanmaya başlamış. 3186 sayılı kanun ile devletin tarım satış kooperatif birlikleri üzerindeki vesayeti ağırlaştırılmış ve tarım satış kooperatif birliklerinin destekleme alımı yapma görevleri kanunda yer almış. Üreticilerin lehine olup, zamanla kooperatifleri olumsuz etkileyen destekleme alımları 1994 yılında sona erdirilmiş, ancak bu tarihten sonra da birlikler, Hazine kaynaklarından sağlanan düşük faizli kredilerle kamunun yönlendirmeleri doğrultusunda ürün alımlarına devam etmişler. 1994 yılından sonra birliklerin kendi nam ve hesaplarına yaptıkları alımlar, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan verilen kredilerle karşılandıysa da birliklerin bu kredileri ödeyemeyişleri mali sorunlara yol açmış. 2000 yılında Dünya Bankası ile yapılan anlaşma ve Tarım Reformu Uygulama Projesi kapsamında birliklerin özerkleştirilmesi öngörülmüş, aynı yıl çıkarılan 4572 sayılı kanun ile birliklerin üzerindeki devlet vesayeti kaldırılarak özerkleşmeleri sağlanmış, yeniden yapılandırma dönemi başlatılmış.
Bu Kanun ile başlayan yeniden yapılandırma sürecinde alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi konularında çalışma, inceleme ve önerilerde bulunmak üzere Yeniden Yapılandırma Kurulu oluşturulmuş, uygulamasına fiili olarak 2008’de son verilen bu kurul, hukuki olarak 2013 yılında 4572 sayılı kanunda yapılan değişiklikler ile sonlandırılmış. Bu dönemde, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın koordinasyonunda, kooperatifçilik hizmetlerinden sorumlu diğer Bakanlıklar ve kuruluşların katkılarıyla Türkiye Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı (2012-2016) hazırlanmış.-
Kaynakça: TİCARET BAKANLIĞI, AİLE VE ÇALIŞMA BAKANLIĞI, TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI KAYNAKLARINDAN YARARLANILMIŞTIR.