Yeşil dönüşümün en çok etkileyeceği sektörleri sizler için araştırdık
SANAYİ
Sanayi sektörü sera gazı salımının en yoğun olduğu sektörlerin başında geliyor. Avrupa Yeşil Mutabakat stratejisine göre AB, bundan böyle başka ülkelerle yapacağı serbest ticaret anlaşması gibi anlaşmalar için aday ülkenin Paris Anlaşması’nı “onaylama ve etkin bir şekilde uygulaması” ön şartını getiriyor. Her ne kadar Sınırda Karbon Düzenlemesi (SKD) mekanizmasının nasıl işleyeceği ve hangi sektörlere yönelik uygulanacağı henüz belirgin hale gelmemiş olsa da bu uygulama AB ile ticarette düşük emisyonlu ülkeleri, yüksek emisyonlu ülkelere göre daha avantajlı bir konuma getirebilir.
SKD altında karbonun ton fiyatı, güncel değeri olan 30 Euro/ tCO2 düzeyinde fiyatlandığında otomotiv, makine ve demir-çelik sanayilerinin ihracatının maruz kalabileceği toplam karbon maliyeti 100-150 milyon Euro arasında değişen tutarlara ulaşabiliyor.
PERAKENDE
Sektörlere göre mal ve hizmet ihracatı kaynaklı sera gazı salımı karşılaştırılması yapıldığında en yoğun sektörler sıralamasında çimento sektörünün ardından perakende sektörü geliyor.
Perakende sektöründe üretimin yanı sıra, lojistik, dağıtım ve ulaşımdan kaynaklanan CO2 emisyonları da önemli bir yer tutuyor. Komisyon’un 2030 itibarıyla her türlü ambalaj ve paketlemenin biyolojik olarak çözünür ve bitki bazlı plastik yoluyla sağlanması yönünde uygulamalar yaratacağı ve tek kullanımlık plastiklere yaptırımlar getireceği vurgulanıyor. Döngüsel ekonomi eyleminin ayrıca, tüketicilerin yeniden kullanılabilir, dayanıklı ve tamir edilebilir ürünleri alma yönünde şirketlere teşvik edici yaptırımlar uygulaması planlanıyor. Tüketicilerin yeşil badanaya (greenwashing) maruz kalmadan, daha sürdürülebilir seçimler yapması yönünde güvenilir, doğrulanabilir bilginin sağlanması hedefleniyor. Stratejik değer zincirlerinde yatırımların ve endüstrinin iş birliği içinde olmasına yönelik yeni yollar geliştirilmesi yer alıyor. Komisyonun Tarladan Sofraya stratejisi döngüsel bir ekonomiye ulaşılmasına katkıda bulunurken özellikle tarım, gıda ve perakende sektörüne etkisi olacak bazı düzenlemeleri içeriyor.
ENERJİ
Avrupa Komisyonu, Yeşil Mutabakat’ın öncelikli alanlarından birini enerji olarak tanımlıyor. Avrupa ekonomisine bakıldığında enerji üretiminin, tahvilinin ve dönüşümünün AB’deki toplam salımların yüzde 75’inin kaynağı olduğu görülüyor. AB, 2019 itibarıyla Temiz Enerji Paketi’ni oluşturdu ve bu kapsamda üç temel öncelik belirledi: Kaynakların güvenliği, finansal karşılanabilirlik ve sürdürülebilirlik. Temiz enerji paketi kapsamında belirlenen yönergelerin AB üyeleri tarafından 1-2 yıl içinde ulusal yasalarına entegre edilmesi bekleniyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı, Enerji Birliği Stratejisi ve tüm Avrupalılar için Temiz Enerji Paketi doğrultusunda AB komisyonu 2021 yılına kadar gerekli mevzuatı hazırlamayı ve kanunlaştırmayı planlıyor.
FİNANS
Kaynakların verimli kullanıldığı, sera gazı emisyonlarının düşük olduğu sürdürülebilir bir ekonomik modele geçişte finansal sistem önemli bir role sahip. 10 yıl içinde en az 1 trilyon euro değerinde finansmanın sürdürülebilir yatırımlar için mobilize edileceğini açıklayan AB, aynı zamanda özel yatırımları, iklim zararsız, iklime dayanıklı ve verimli kaynaklara kanalize etmeyi hedefliyor. Geçiş süreci finans sektörü için belirli riskler barındırıyor olsa da uygulanan politikaların neticesinde önemli avantajlar da yakalayabileceği düşünülüyor. Yapılan araştırmalar, iklim krizinin yol açtığı zararın 2018 yılında 160 trilyon dolara ulaştığını ve bu rakamın sigorta şirketlerinin ve bankaların bilanço tablolarına yansıdığını ortaya koyuyor. Yapılan tahminlere göre, global finansal varlıkların yüzde 6’sının (24,1 trilyon dolar) riskli pozisyonda olduğu ifade ediliyor.
TEKSTİL
AB pazarına yapılan ihracatın içerdiği karbon için, ton başına güncel değer olan 30 Euro ödemek zorunda kalınması halinde, tekstil sektörünün 135 milyon Euro’ya yakın bir maliyet ile karşı karşıya kalacağı öngörülüyor. Üretim sürecinde elektriği yoğun olarak kullanan tekstil gibi ihracatçı sektörler SKD riskine karşı daha kırılgan durumda. Bu doğrultuda elektrik sektörünün karbonsuzlaşması tüm sektörlerin rekabet düzeylerini korumaları açısından büyük önem taşıyor. AB’nin; tekstil ürünlerinin döngüselliğe uygun olmasını sağlamak için eko tasarım önlemleri geliştirilmesini ve ikincil ham maddelerin alımının artırılmasını teşvik edeceği belirtiliyor. Ayrıca, üretimde tehlikeli kimyasalların kullanımı ile mücadele edilmesi de önemli başlıklardan birisi. Tüketicileri ve üreticileri daha sürdürülebilir tekstil ham maddelerine yöneltmek ve yeniden kullanım, onarım gibi hizmetlere daha kolay erişim sağlamak strateji içinde yer alıyor. Tekstil atıklarının yüksek seviyelerde toplanması için rehberlik sağlayarak 2025’e kadar üye ülkelerin belirlenecek seviyeye ulaşması hedefleniyor.
ÇİMENTO VE YAPI
Demir-çelik ve çimento gibi enerji yoğun endüstriler, çeşitli değer zincirlerine ürün tedarik ettikleri için Avrupa ekonomisi açısından vazgeçilmez bir konumda yer alıyor. Dolayısıyla bu sektörlerin karbondan arındırılması ve modernleşmesi koyulan hedeflere ulaşılması için kilit rolü bulunuyor. AB, bölgedeki karbon kaçağını azaltmak amacıyla, sınırda karbon düzenlemesi, SKD mekanizmasıyla ticarette yeni vergiler ve tarife dışı engeller getirmeyi planlıyor. Uzmanlara göre SKD ilk olarak çimento ana ham maddesi olan klinker, kireçtaşı, alçı ve elektrik gibi sektörleri kapsama alarak yürürlüğe girecek. İlerleyen aşamalarda kâğıt, organik kimyasallar, cam ve seramik ürünleri, kok, gübre, rafineri ürünleri, temel demir-çelik ürünleri ve alüminyum gibi ürünlerin kapsama alınması bekleniyor. AB pazarına yapılan ihracat kaynaklı CO2 salımı için ton başına 30 Euro ödenmek zorunda kalınması durumunda bundan en çok 170 milyon Euro ile çimento sektörünün etkileneceği öngörülüyor.
TARIM VE GIDA
Sınırda Karbon Düzenlemesi altında karbonun ton fiyatı, güncel değeri olan 30 Euro ve SKD devreye girdiğinde ulaşması beklenen 50 Euro düzeyinde fiyatlandığında, Türkiye tarım sektörünün ihracatının maruz kalabileceği toplam karbon maliyetinin sırasıyla yaklaşık olarak 90 milyon Euro ve 150 milyon Euro olabileceği öngörülüyor. Avrupa Yeşil Mutabakat Çağrısında tanımlanan Tarladan Sofraya stratejisi gelecek 30 yıl içinde Avrupa Birliği’nin tarım ve gıda stratejisinin temelini oluşturuyor. Gıda üretimini, nakliyesini, dağıtımını, pazarlamasını ve tüketimini kapsayan gıda zincirinin, bağlı olduğu kara, tatlı su ve deniz ekosistemlerini koruyarak çevresel etkinin azaltılması komisyonun Tarladan Sofraya stratejisinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bu kapsamda pestisitlerin kullanımının 2030’a kadar yüzde 50, gübre kullanımının yüzde 20, gübre kullanımı kaynaklı besin kaybının yüzde 50 azaltılması hedefleniyor. Komisyon, 2021 yılı için organik tarıma 40 milyon Euro’luk özel bir bütçe ayırmayı planlıyor. Aynı zamanda zorunlu paket önü etiketlemesi doğrultusunda gıda ürünlerinin beslenme, iklim, çevresel ve sosyal yönlerini kapsayan sürdürülebilir bir gıda etiketleme çerçevesi de sunacak.