Türkiye’nin 2022 yılında su yatırımı bütçesi; 2021 yılına göre yüzde 33,24 artırılarak 20,4 milyar TL oldu. Bu bütçenin yüzde 60’ı olan 12,3 milyar TL’si sulama yatırımlarına ayrıldı
Su, hayatın özü… Suyun olduğu yerde hayat, hayatın olduğu yerde su var. Alternatifi bulunmayan ve üretilemeyen ortak değer. Suya müdahale, doğrudan hayata müdahale olarak görülebilir. Suyun kıymetini bilmek ve su hakkını savunmak; insanlığı, uygarlığı ve insanca yaşamayı savunmak…
Günümüzde; yerkürede 2,2 milyar insanın güvenilir su kaynaklarına erişememesi gerçekliği ışığında, BM tarafından 2021 Dünya Su Günü ‘Suyun Kıymetini Bilmek’(Valuing Water) teması ile yaşandı.
Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin altıncısı (SDG-6), 2030 yılına kadar “su ve sanitasyonun herkes için erişilebilirliğini, kullanılabilirliğini ve sürdürülebilir yönetimini sağlamayı” hedefliyor. Bu hedef ve alt hedefler, entegre yönetim, iş birliği, kapasite geliştirme, ortak katılım kavramlarına vurgu yapıyor.
Dünyadaki yüzde 3’lük tatlı suyun yüzde 77’si kutup bölgelerinde buz halinde dururken, yüzde 22’si ise yeraltı kaynaklarından oluşuyor. Dolayısıyla biz insanoğlunun ulaşabildiği tatlı su, yüzde 1 seviyesinde ve bu kaynak yeraltında, göllerde ve nehirlerde bulunuyor.
Günümüz dünyasında, 2,2 milyar kişi güvenilir su kaynaklarına erişemiyor. 2,4 milyar kişi ise tuvalet ve banyo gibi temel temizlik imkanlarından yoksun bir hayat sürüyor. Dünyada tüm hastalıkların yarısı ise temiz suya erişememekten kaynaklanıyor.
Sularla bulaşan enfeksiyöz ishaller, ölüm nedenleri içinde 2’nci sırada yer alıyor. Her yıl, yaklaşık 2 milyon insan, kirli içme suyu ve sıhhi altyapı yetersizliği dolayısıyla hayatını kaybediyor. 2050 yılına kadar dünya su talebinin yüzde 55 düzeyinde artacağı ifade ediliyor.
BM ve ilgili ajansları, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 9 milyarı aşacağını ve kentleşmenin yüzde 50’lerden yüzde 70’lere çıkacağını, bu kitleyi beslenme gereksinimlerini karşılamak üzere küresel gıda üretiminin ise yüzde 50 oranında arttırılması gerekeceğini öngörüyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD)’nin projeksiyonlarına göre, küresel su talebi, 2050 yılına kadar, üretim ve enerji sektörlerinin yoğun talepleri kaynaklı yüzde 55 civarında artacağı tahmin ediliyor. İlaveten, 2050 yılına kadar küresel nüfusun yüzde 40’ından fazlasının şiddetli su stresi olan bölgelerde yaşayacağı ifade ediliyor.
Bir diğer karamsar öngörü, 2030 senesine kadar dünya genelinde su kıtlığı kaynaklı kurak bölgelerden su kaynağı açısından nispeten zengin bölgelere yaklaşık 700 milyonun insan göç edeceği yönünde…
TÜRKİYE’NİN KULLANILABİLİR SU KAYNAKLARI
Türkiye’nin nüfusu TÜİK verilerine göre 31 Aralık 2020 tarihi itibarıyla 83 milyon 614 bin 362 kişi. Devlet Su İşleri (DSİ) 2020 Yılı Faaliyet Raporu’na göre; ülkemizde yıllık kullanılabilir su potansiyeli 112 milyar m3 olarak hesaplanıyor. Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarının 1.339 m3. Toplam su potansiyelinin geçen sene gerçekleşmelerine göre 57,44 milyar m3’ünün çeşitli maksatlara yönelik olarak 44,25 milyar m3’ün (%77) sulama suyu, 13,19 milyar m3’ünün (%23) ise içme-kullanma ve sanayi suyu olarak kullanıldı.
Falkenmark’in paylaştığı verilere göre; bir ülkedeki yenilenebilir su miktarı yılda kişi başına 1.700 m3’ün altındaysa, o ülkenin su sıkıntısı yaşanıyor. 1.000 m3’ün altında ise su kıtlığı yaşandığı ve 500 m3’ün altında ise mutlak su kıtlığı yaşadığı belirtiliyor. Türkiye, 2020 yılı itibarıyla mevcut kullanılabilir su miktarı kişi başına 1.339 m3 ile su sıkıntısı çeken ülke sınıfında yer alıyor.
Nüfusun artmasıyla beraber 2030 yılı için öngörülen miktar 1,120 m3/yıl olup ilerleyen zamanda su fakiri ülkeler grubuna doğru gideceği tahmin ediliyor. Bir diğer projeksiyona göre; Türkiye’nin nüfusu 112 milyona ulaşırsa kişi başına düşen yıllık su miktarı 1000 m3’ün altına düşecek.
SU ÖZELLEŞTİRİLMESİ GİRİŞİMLERİNİ GÖRDÜK
Sadece kentlerdeki özel su işletmelerinin yıllık cirosunun 100 milyar dolar, dünya su pazarı piyasa değerinin ise 800 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Günümüz dünyasında, su piyasasının yüzde 80 kadarının kontrolü ve/veya yönetimi, Fransa’dan Suez, Véolia ve Saur ile İngiltere’den Thames Water şirketleri tarafından yürütülüyor. Bu uluslararası su şirketleri, ülkemizde de çok sayıda su özelleştirmesi vakasına dahil olmuş. Çok uluslu su tekelleri su sektörüne yatırım yapmamakta, sadece su işletmeciliğini alarak ülkeler ve toplumlar aleyhine büyük bir sömürü alanı yarattığı ifade ediliyor.
Örneğin; Antalya Su ve Atıksu Genel Müdürlüğü (ASAT), 1996 yılında Dünya Bankası ile yapılan kredi anlaşması sonucunda suyla ilgili yetkilerini 10 yıllığına Fransız su şirketi Suez ile Türk şirketi Enka konsorsiyumunun oluşturduğu Antalya Su İşletmeleri Anonim Şirketi’ne (ANTSU) ve Antalya Altyapı Yönetim ve Danışmanlık Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne (ALDAŞ) devretmek üzere sözleşme imzalanmış. Antalya’da su tarifeleri, 2000-2005 yılları arasında yüzde 300’lere varan oranlarda artmış.
Halktan gelen tepkiler üzerine, Suez ile yapılan 10 yıllık sözleşme, 5 yılın sonunda 2002 senesinde feshedilmiş. Jakarta, Paris, Berlin, Budapeşte, Kuala Lumpur, Buenos Aries gibi farklı yabancı şehirlerde de çok sayıda başarısız su özelleştirme vakaları yaşanmış.
Şebeke ağının genişletilmemesi, su tarifelerinde öngörülemeyen artışlar, kanalizasyon altyapısındaki yetersizlikler ile yatırım taahhütlerinin yerine getirilmemesi gibi ciddi sorunlar, özelleştirilen kamu su işletmelerinin yönetiminin tekrardan kamu kurumlarına dönmesine neden olmuş. Özelleştirme politikaları ve özel şirketlerin ambalajlı suyu sağlık, lezzet, doğallık ve saflık gibi olumlu kavramlarla özdeşleştirmek suretiyle yarattığı baskı günümüzde mahalle çeşmesi kültürünün yok olmasına evlerde musluklardan içme suyu temininin azaltılmasına yol açtı. Günümüzde ambalajlı su kullanımı büyük şehirlerde olmazsa olmaz bir hale gelmiş durumda. Ülkemizde, İstanbul’da yaşayanların yaklaşık yüzde 75’i ve Ankara’da yaşayanların yaklaşık yüzde 40’ı damacana su tüketiyor.
VERİLERLE SU POTANSİYELİMİZ
Türkiye’nin yıllık kullanılabilir su potansiyeli 94 milyar metreküpü yerüstü, 18 milyar metreküpü yeraltı olmak üzere toplam 112 milyar metreküp. DSİ verilerine göre Türkiye’nin yıllık su tüketimi 57,73 milyar metreküp olup bunun yüzde 77’si sulama, yüzde 23’ü içme-kullanma suyu, sanayi suyu ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılıyor. Kullanılan 57,73 milyar metreküp suyun 40,73 milyar metreküpü yerüstü suyu, 17,03 milyar metreküpü yeraltı sularından karşılanıyor.
Suyun yüzde 77’sinin sulamada tüketilirken, 6,9 milyon hektar sulama alanının yüzde 70’inde vahşi sulama yapıldığına dikkat çekiliyor. Bu bağlamda Tarım ve Orman Bakanlığı, atık suların arıtılarak yeniden kullanımını yaygınlaştırmak için düğmeye bastı. Türkiye’de yeniden kullanım oranı yüzde 2,5 olan atık su miktarını yüzde 47’lere çıkarmayı hedefleyen Bakanlık, geri kazanılacak 3,3 milyar metreküp suyun özellikle tarımsal sulamada kullanılmasını amaçlıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen 1. Su Şurası’nın önemli gündem maddelerinden biri olan atık suların yeniden kullanımını yaygınlaştırmak konusunda harekete geçiliyor. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, ülkemizde yeniden değerlendirmeye uygun atık su oranının yüzde 47 olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Geri kazanıma uygun atık su oranı yüzde 47 seviyesinde ve bu oran 3,3 milyar metreküp suya karşılık gelmektedir. Oysa biz hâlihazırda atık suların sadece yüzde 2,5’lik bir kısmını yeniden kullanıyoruz. Burada çok önemli bir potansiyel mevcut. Bu potansiyeli değerlendirmek için ilgili tüm paydaşlarla çalışmalara başlıyoruz. 2 milyar m3 suyun tarımsal sulamada kullanılarak 336 bin ha alanın sulanması, 49 milyon m3 suyun peyzaj sulamada kullanılarak 15 bin ha alanın sulanması, 378 milyon m3 suyun sanayide, 863 milyon m3 suyun çevresel kullanımda ve 57 milyon m3 suyun yeraltı suyu kaynaklarının beslemesinde kullanabiliriz. Arıtılmış kentsel atık suları tarımsal sulamada ve başka diğer alanlarda güvenli bir şekilde tekrar kullanarak önemli bir kaynak yaratacağız. Ülkemizde özellikle kentsel atık suların arıtılarak yeniden kullanılmasının yaygınlaştırılması, ayrıca yağmur suyu hasadı, gri suların tekrar kullanılması gibi alternatif su kaynakları konularında belediyelerde, su idarelerinde, su konusunda görev ve yetkisi bulunan üst yönetim birimlerinde, medyada ve bireylerde bu konularda farkındalık oluşturmamız gerekiyor.”
Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak gelişen kuraklık, tüm dünyada etkisini artırıyor. BM tarafından hazırlanan rapora göre, dünyada 50’den fazla ülkede 500 kent 2050 yılında su kıtlığı yaşayacak. Türkiye de gelecek 30 yıl içerisinde dünya su krizinden etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor.
SU KAYIPLARINI İNDİRME HEDEFİ
Su kayıp-kaçak oranlarını hakkında bilgi veren Pakdemirli, “Ülkemizde 2020 yılında mevzuat gereği bize beyanda bulunan 28 büyükşehir belediyesi ve 46 il belediyesinin verisinden yapılan hesaplamaya göre; su kayıp oranı yüzde 35,4. Sadece 2020 yılı için şebekelerdeki su kayıplarına bağlı finansal kayıp 1,9 milyar TL’yi aşıyor. Bu gerçekten yola çıkarak, İçme Suyu Temin ve Dağıtım Sistemlerindeki Su Kayıplarının Kontrolü Yönetmeliğimiz ile büyükşehir ve il belediyeleri su kayıplarını 2023 yılına kadar yüzde 30; 2028 yılına kadar ise yüzde 25 düzeyine; diğer belediyeler su kayıplarını 2023 yılına kadar yüzde 35; 2028 yılına kadar yüzde 30; 2033 yılına kadar ise yüzde 25 düzeyine indirmeyi hedefliyoruz.”
KERÇ: KITLIK YOK AMA STRES ALTINDAYIZ
İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin su kaynaklarına da yansıdığını söyleyen Türkiye Su Enstitüsü Proje Geliştirme ve Uygulama Koordinatörü Doç. Dr. Aslıhan Kerç da “Su kaynakları başta yağış rejimi olmak üzere iklim değişikliğinden büyük oranda etkileniyor. Kimi zaman aşırı kimi zaman azalan yağışlar su kaynaklarını baskılıyor.
Su kıtlığı uzun yıllardır gündemdeydi ama son zamanlarda daha gözle görünür bir hal aldı. Örneğin, su rezervlerimizin ne kadar dolu olduğu artık gündemimizde önemli yer tutuyor. Bu tüm dünyada böyle. Kişi başı yenilenebilir su miktarı bin metreküpün altına düşerse biz buna su kıtlığı diyoruz. Türkiye’de bu rakam bin 350 metreküp civarında. Kıtlık değil ama stres altındayız” dedi.
BÖRÜ: HAYATIMIZDA SU VE İKLİMLE OLAN RİSKLER ÖN PLANDA YER ALACAK
TSKB Genel Müdürü Ece Börü ise finans sektöründe sürdürülebilirlik alanında artık sadece finansal fizibilitenin değil, çevresel ve sosyal yönetişim kıstaslarının ön plana çıktığını söyledi. Sürdürülebilir kalkınmayı kalkınma misyonunun merkezine koyduklarını ifade eden Börü, “Reel sektörde sürdürülebilirliğin önemli bir güç olacağına inanıyoruz. Sürdürülebilir kalkınma amaçlı kredi modeliyle şirketlerin öz değerlendirmesini yapıyor, gelişebilecek yerleri geliştiriyor ve finansal maliyetlerini iyileştirerek dönüşümü teşvik ediyoruz. Bundan sonra hayatımızda su ve iklimle olan riskler ön planda yer alacak, biz de bunlara çözüm bulmaya çalışacağız. Farkındalığı geride bıraktık, artık somut faydaya odaklanmamız lazım” dedi.
TARIMIN GÜNDEMİNDE DE SU VAR
Kuraklık tarımsal üretimi tehdit ediyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) Raporu’na göre yetersiz yağış nedeniyle kuraklıktan etkilenen il sayısı geçtiğimiz Mayıs sonu itibarıyla 41’e çıktı. Mayıs’ta kuraklıktan en fazla zarar gören ürünler arpa, buğday ve kırmızı mercimek oldu. Sebze, yem bitkileri ve meyveler de dâhil olmak üzere birçok üründe verim kaybı beklentileri arttı. Üretimi ve üreticiyi vuran kuraklık, tarımsal üretimde suyun ve sulama yatırımlarının bir kez daha önemini ortaya koydu. Yüzde 60 oranında su tasarrufu sağlayan ve ürünlerin verimini artıran modern sulama yöntemlerine duyulan ihtiyaç arttı. Yatırım maliyetleri yüksek olsa da üreticinin Tarım ve OrmanBakanlığı’nın geçtiğimiz mart ayında başvuruları topladığı tarla içi damla, yağmurlama, yüzey altı damla, lineer veya center pivot, tamburlu, güneş enerjili sulama sistemlerinin kurulmasına yönelik verilen bireysel sulama desteklerine ilgisi yoğun oldu.
Yeraltı sularının aranması DSİ tarafından verilen arama belgesi ile yapılıyor. Arama belgeleri tanzim edilirken, gerekli bütün hidrojeolojik etüt ve raporlar fenni mesuller aracılığıyla hazırlanıp DSİ’nin onayına sunuluyor. Uygun görülen kuyu projelerinin açımına izin veriliyor. Yeraltı sularının kullanımı DSİ Kullanma Belgesi’nin alınmasıyla mümkün.
YENİ SİSTEMLERE GEÇİLMESİ ÖNERİLİYOR
Tarımsal faaliyetler için geliştirilen modern basınçlı bireysel sulama sistemleri yatırımlarına, hibeye esas mal alım tutarının KDV hariç yüzde 50’si kadar destek sağlayan hibe program çerçevesinde, 46 ilden, 1 milyon 153 bin 626 bin 83 dekar alanda (7 bin 787 adet proje) modern sulama sistemi kurmak için hibe desteği başvurusu yapıldı. Destek programına göre hibe için her yıl 1 Ocak’tan başlayarak 60 gün süreyle başvuru yapılabilecek.
Türkiye’de suyun yüzde 77’sinin tarım sektörü tarafından kullanıldığına, tarımda vahşi sulamanın yaygın olduğuna dikkat çeken kanaat önderleri, tarım sektörünün birkaç yıl içinde su tasarrufu sağlayan ve verimi artıran basınçlı sulama sistemlerine geçmesi için verilen hibe desteğinin artırılması gerektiğinde birleşiyorlar.
Bireysel basınçlı sulama desteklenmesinde başvuru sürelerinin kaldırılmasını, yıl boyunca müracaat edebilme imkânı getirilmesini bekleyen üretici örgütleri, KDV’den vazgeçilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Yeraltı sularında kaçak kullanımın önüne geçilmesi, mevcut tahsislerin en verimli şekilde kullanılması gerektiği vurgulanıyor.
YÜZDE 29’U BORULU SULAMA SİSTEMİ
Türkiye’de, ekonomik olarak sulanabilir arazi miktarı 8,5 milyon hektar. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre bu arazinin 6,7 milyon hektarı sulamaya açılmışken, geri kalan 1,8 milyon hektar sahanın sulanması kapsamında çalışmalar devam ediyor. DSİ Genel Müdürlüğü’nce 2003’ten itibaren, klasik sulama sistemleri terk edilerek yüksek basınçlı şebeke sistemi tercih edilmeye başlandı. 2021 başı itibarıyla sulamaya açılan tarım alanlarının yüzde 33’ü klasik, yüzde 38’i kanalet ve yüzde 29’u ise borulu sulama sistemlerinden oluşuyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, bu oranın tüm sulama projelerinde, etkin bir sulama yönetiminin ve önemli miktarlarda su tasarrufunun sağlanması maksadıyla yeni yapılacak projeler ve eski sulama sistemlerinin modernizasyonu ile yüzde 45-50 seviyelerine ulaştırmayı hedefliyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, 2021 yılını su ve sulamada hamle yılı olarak ilan etmişti. Bu yıl merkezi yönetim bütçesinden DSİ Genel Müdürlüğü’nün toplulaştırma ve sulamayı kapsayan sulama sektörü ödenek tahsisleri 9,2 milyar TL olarak öngörülmüştü. DSİ’nin hedeflerine göre 2022’de 18 baraj, 72 gölet ve bent bitirilerek depolama sayısı bin 617’ye, kapasitesi yaklaşık 180 milyar hm3’e (hektometreküp) ulaştırılacak. İçme suyunda 15 tesis bitirilerek toplam tesis sayısı 382’ye, temin edilecek içme suyu miktarı yıllık 4 bin 828,62 hm3’e çıkarılacak.
DAMLA SULAMADA RANDIMAN YÜZDE 90
Sulama şebekelerinin borulu inşa edilmesi tek başına su tasarrufu sağlanmasında yeterli olmuyor. Suyun büyük bir kısmı tarla içerisindeki uygulamalar sonucu kayboluyor.
Bu sebeple, su tasarrufunun hedeflenen düzeylerde sağlanabilmesi için DSİ tarafından inşa edilen borulu sulama sistemlerinin devamında tarla içinde su tasarrufu sağlayan modern sulama yöntemlerinin uygulanması ve kontrol altında tutulması gerekiyor. Sulama yöntemlerine göre su uygulama randımanı (çiftlik randımanı) ve uygulanan sulama suyu miktarı değişiklik gösteriyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan edinilen bilgiye göre teorik olarak yüzey sulama yöntemlerinde randıman yüzde 30-60 aralığında ve birim alanda kullanılan su miktarı, ortalama 10 bin m3/ ha, yağmurlama sulama yöntemlerinde randıman yüzde 70-75 aralığında ve birim alanda kullanılan su miktarı ortalama 6 bin m3/ha, damla sulama yönteminde randıman yüzde 90, toprak altı damla sulama yönteminde yüzde 95 ve birim alanda kullanılan su miktarı ortalama 4 bin m3/ ha olarak gerçekleşiyor. Basınçlı sulama yöntemlerine geçildiğinde kullanılan su miktarı azalırken, verim yükseliyor.
YÜZDE 17’Sİ DAMLA SULAMA
Sulama tesisleri izleme ve değerlendirme sonuçlarına göre, Türkiye’de sulamaya açılan alanların büyük bir kısmında halen geleneksel yüzey sulama yöntemlerinin uygulandığı görülüyor. DSİ tarafından inşa edilerek işletmeye açılan sulama tesislerinde yüzde 61 yüzeysel, yüzde 22 yağmurlama, yüzde 17 damla sulama yöntemi kullanılıyor. Ancak, uzun yıllar sonuçlarına bakıldığında sulama altyapısında değişikliğe gidilerek kapalı sulama sistemlerinin artışı, yaşanan kuraklıklara bağlı olarak suyun etkin kullanımının öneminin artması ve su kullanıcıların bilinçlenmesi gibi faktörlerin etkisiyle tasarruflu sulama yöntemlerinde artış olduğu görülüyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre açık sulama sistemlerinden basınçlı borulu sulama sistemlerine geçiş konusunda politika değişikliği yapılan 2003 yılında damla sulama sistemi uygulanan alan yüzde 1, yağmurlama sulama sistemi uygulanan alan yüzde 7, yüzey sulama yöntemleri uygulanan alan yüzde 92 düzeyindeydi. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, halen yüzde 29 düzeyinde olan kapalı sistemlerin oranının daha yukarılara çekilmesi gerektiğini ifade etti. Bayraktar bu konuda 1,81 milyon hektar alanda sulama altyapısının tamamlanmadığını, bu alanın acilen sulamaya açılması gerektiğini kaydetti.
Bayraktar, “2021-2022 sezonu itibariyle ülkemizin aldığı yağışların yeterli olmadığı, bazı önemli barajlarımızın doluluk oranlarının halen kritik seviyelerde olduğu ve yeraltı sularının azaldığı gerçeği görülüyor. Doğal olarak bu durum bize kuraklık riskinin halen devam ettiğini gösteriyor. Bu yılda ciddi bir kuraklık yaşayabiliriz. Türkiye’de suyun yüzde 77’sini kullanan tarım sektöründe en kısa zamanda basınçlı sulama sistemine geçilmesi için verilen hibe desteği artırılmalı, 1-2 yıl içinde basınçlı sulama sistemine geçmeyen çiftçimiz kalmamalı. Bireysel basınçlı sulama sistemlerinin desteklenmesinde başvuru süreleri kaldırılmalı ve bu sisteme geçiş için yıl boyunca müracaat edebilme imkânı sağlanmalı” diye konuştu.
HİBE DESTEK VERİLİYOR
Üretici örgütleri; tarımsal üretiminin sürdürülebilirliği için suyun önemine dikkat çekerek, modern sulama yöntemlerine geçişi hızlandırmak için verilen desteklerin artırılmasını istiyor. Tarım ve Orman Bakanlığı, üreticilerin tarımsal faaliyetler için geliştirilen modern basınçlı bireysel sulama sistemleri yatırımlarına, hibeye esas mal alım tutarının KDV hariç yüzde 50’sine hibe yoluyla destek veriyor. Kırsal Kalkınma Destekleri Kapsamında Bireysel Sulama Sistemlerinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ kapsamında tarla içi damla, yağmurlama, mikro yağmurlama, yüzey altı damla sulama, lineer veya center pivot sulama, tamburlu sulama, güneş enerjili sulama sistemlerinin kurulmasına yönelik yatırımlar destekleniyor.
Bu yatırım konularında verilecek desteklerden, Bakanlık tarafından oluşturulan güncel Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı olanlar yararlanıyor.
Tebliğe göre hibeye esas mal alım tutarı 1 milyon TL’yi geçemiyor. Başvuru bütçeleri KDV hariç hazırlanıyor. Bu yıl için 1 Mart’tan başlayarak 30 gün içinde tamamlanan başvuru süreci, diğer uygulama yıllarında ise 1 Ocak’tan başlayarak 60 gün sürecek. Başvurular, Tarım ve Orman Bakanlığı il müdürlüklerine yapılacak. Tarım Bakanlığı verilerine göre 2007’den bu yana sulama yatırımları için çiftçilere 35 bin 456 proje ve 2 milyon 975 bin 241 dekar arazi sulaması için toplam 641.1 milyon TL hibe destek sağlandı.
2021 yılı bireysel sulama destekleri başvurularına bakıldığında, 1 Mart 2021 itibarıyla Türkiye genelinde proje kabul işlemlerine başlanmış olup, 46 ilden 1 milyon 153 bin 626,83 dekar alanda 7 bin 787 adet proje için modern sulama sistemi hibe desteği başvurusu yapıldı.
SUİÇMEZ: ÇÖZÜM ODAKLI OLMAKTAN UZAK
ZMO Başkanı Baki Remzi Suiçmez ise son yıllarda Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından verilen bireysel destek ve hibelerin sulama alanında önemli olduğunu ancak Türkiye sulama sistemi içinde bu hibelerin kurumsal yapılanma ve yatırım bütçesi açısından yaşanan sulama sorunlarını çözmekten uzak olduğunu ifade etti.
Bitkinin ihtiyacı olan suyu doğru zamanda doğru miktarda uygun şekilde bitki kök bölgesine verince, üretim miktarının arttığını, verim kaybının azaldığını, işgücü maliyetinin düştüğünü, toprakta tuzluluk/alkalilik dahil sorunlar yaşanmadığını vurgulayan Suiçmez, doğru sulamanın ayrıca yem bitkileri ile hayvancılığı geliştirdiğini, üreticinin gelirini artırdığını kaydetti. Literatüre göre sulama maliyetinin dünyada bitkisel üretim maliyetinin yüzde 10’u düzeyinde olduğunu belirten Suiçmez, sulama ücretinin üreticiye maliyetinin ise günümüz Türkiye’sinde dünya çiftçilerinin çok üstünde olduğuna değindi.
AŞIRISI DA SORUN!
Eksik su kadar aşırı suyunda bir sorun olduğuna dikkat çekiliyor. ZMO Başkanı Baki Remzi Suiçmez’e göre doğru sulama, havza ölçeğinde büyük kamu sulama yatırımları yanı sıra küçük ölçekli bireysel çiftçi sulamaları dahil olmak üzere, uzun vadeli iklim koşulları, kullanılabilir su miktarı, sulanabilir arazi varlığı, uygun sulama teknolojisi, toprak yapısı, ürün çeşidi ve öncelikler, bitki su ihtiyacı, ekonomik ve sosyolojik yapı, ekonomik üretim gibi pek çok değişkeni dikkate alarak konu uzmanı ziraat mühendislerinin önerdiği modeller.
Sulama ve de doğru sulamanın Türkiye’de yoğun olarak doğaya/ yağışa bağlı üretimi yapılan buğday, arpa, bakliyat dahil ekili ve dikili bitkisel tüm ürünlerde tarımsal verimi mutlak şekilde olumlu etkilediğini kaydeden Suiçmez, “Teknik olarak, örneğin buğday, arpa dahil tahıl üretiminde yağmurlama yöntemi, şekerpancarı, dane mısır ve silajlık mısırda doğrusal hareketli sulama yöntemi, ayçiçeği, yonca, fiğ ve havuç üretiminde damla sulama yöntemi karlılığı arttırıyor. Ülkemizde özellikle kuru/yağışa bağlı alanlarda yetiştirilen hububat ve bakliyatların sulu koşullarda yetiştirilmesi, ciddi verim artışları sağlanacak olsa da arz açığı olan mısır, ayçiçeği, pamuk, şeker pancarı, soya gibi temel ürünlerle birlikte öngörülerek, ülkesel tarımsal üretim planlaması içinde değerlendirilmesi gerekir” dedi.
Özelleştirme sonrası, Antalya’da su tarifeleri, 2000-2005 yılları arasında yüzde 300’lere varan oranlarda artmış. Halktan gelen tepkiler üzerine, Suez ile yapılan 10 yıllık sözleşme, 5 yılın sonunda 2002 senesinde feshedilmiş.
KDV VURGUSU…
Tarla içi yağmurlama, damla sulama sistemlerinin dekara maliyetinin 600-700 TL olduğunu dile getiren Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği (TÜSKOOP-BİR) Genel Başkanı Ali Halis Uysal, bireysel sulamaya yönelik kırsal kalkınma desteklerinde çiftçiye maliyetin yüzde 50’sinin hibe olarak verilmekte ise de yüzde 18 KDV’nin çiftçi tarafından ödendiğini, bu nedenle verilen gerçek hibenin yüzde 32 olduğunu ifade etti. Uysal, bu alanda KDV’nin kaldırılması gerektiğine işaret etti.
“SU KULLANIM YASASI ÇIKARILMALI”
Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği (TÜSKOOP-BİR) Genel Başkanı Ali Halis Uysal, “Su yönetiminde köklü bir reforma ihtiyaç var. Her türlü kullanıma uygun bir su kullanım yasası çıkarılmalı. İklim değişikliğine uyumlu havza bazlı üretim modelinde, su havzaları ile tarım havzaları bütünleşik yapıda ele alınarak üretim deseni belirlenmeli. Yeraltı sulamaları ve pompaj sulamalarında enerji giderleri çiftçinin ödemekte zorlandığı en önemli giderlerinin başında. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması desteklenmeli, çiftçiye verilen enerji fiyatı düşürülmeli. GES tesislerinin yapılması konusunda kooperatif tüzel kişiliği yetkili kılınmalı. Tarımda su tasarrufu için sulama altyapısı hızla değiştirilmeli. Yağmurlama, damla basınçlı borulu sistemlerini kurmak için ekonomik gücü olmayan kooperatiflerin ve çiftçilerin, bu sistemleri kullanılması için kamu destekleri sağlanmalı. Sulama kooperatiflerinin, suyun sızma ve buharlaşma ile yüzde 65’inin kaybolduğu kaynaktan tarlaya kadar basınçlı borulu sistemlerin mevcut tesislerde, acilen kamu tarafından kaynak aktarılarak tamamlanması gerekiyor” dedi.
YILDA 3.3 MİLYAR TL TASARRUF
Tarım işletmeciliği ve sulama hizmetleri açısından büyük önem taşıyan arazi toplulaştırma çalışmalarına bakıldığında ise Türkiye’de toplam 66 ilde 6 bin 292 yerleşim biriminde 413 projede, 8,25 milyon hektar alanda arazi toplulaştırma çalışmaları yapılıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan edinilen bilgiye göre söz konusu çalışılan bu alanın 2020 sonu itibarıyla 263 projede 4,76 milyon hektarlık kısmında arazi toplulaştırma çalışmaları tamamlanmış bulunuyor. 3.49 milyon hektarlık alanı kapsayan 150 projede ise çalışmalara devam ediliyor. 2021 Mayıs sonu itibarıyla 65 bin 486 hektar alanda daha toplulaştırma çalışmaları tamamlandı. Bu yıl Amasya, Denizli, Çanakkale, Sivas, Samsun ve Sinop illerinde ise 10 proje ile 167 bin hektar yeni toplulaştırma alanın ihaleleri yapılmış olup; çalışmalara temmuz ayı sonu itibarıyla başlanılacak. Bakanlığın arazi toplulaştırma ve tarla içi hizmetlerinde 2023 hedefi, 8,5 milyon hektar alanda toplulaştırma çalışmalarının tamamlanması yönünde.
2020 sonu itibarıyla toplulaştırması tamamlanan 4,76 milyon hektardan elde edilen toplam kazanımlardan biri tarla sınırı, yol ve su arklarından doğan arazi kayıplarının azaltılması oldu. Bir diğeri parsele ulaşım ve parsel içi makine iş verimi artışı ile mazot tasarrufu sağlandı. Tohum, gübre, ilaç tasarruf karşılığı 3,3 milyar TL/yıl olarak gerçekleşti. Bir proje kendini yaklaşık dört yılda amorti ediyor. 263 projenin toplam proje maliyeti 8 milyar 27 milyon TL oldu.
KULLANIM KONTROL EDİLEBİLECEK
Gelişen teknolojiden faydalanarak suyun etkin kullanımını sağlamaya yönelik çalışmalar kapsamında depolama tesisleri ve sulama şebekelerine merkezi izlemeli ölçü tesisleri kuruldu. Bu çerçevede, öncelikle 500 ha ve üzerindeki alana sahip sulama şebekeleri elektronik ölçüm cihazlarının kurulması ve takılan elektronik ölçüm cihazlarına ait verilerin DSİ ana sunucusunda kurulan sistemden takip edilmesi çalışmalarına başlandı.
Mevcut durumda, 428 adet limnigraf, 291 adet debimetre olmak üzere toplam 719 adet elektronik ölçü tesisi kurulumu tamamlandı. Ölçü tesisi kurulumu yapılmayan sulama sahaları için ihtiyaç belirleme ve ihale süreçleri de devam ediyor. Yeni ihaleler kapsamında tahliye kanallarına da ölçü tesisleri kurulması planlanmakta olup bu kanallardaki su miktarları da takip edilecek. Yazım aşamasında olan Ulusal
Su Bilgi Sistemi kapsamında Su Veri Tabanı uygulaması da yeniden düzenleniyor. Bu kapsamda kurulan elektronik ölçü tesislerinden alınan veriler sisteme anlık olarak aktarılabilecek. Böylece kullanılan su miktarları kontrol edilebilecek.
ANLIK TAKİP MÜMKÜN
DSİ tarafından inşa edilen tüm depolama tesislerindeki su seviyesini takip etmek amacıyla merkezi izlemeli elektronik göl gözlem istasyonu kurulum çalışmaları da devam ediyor. Kurulan istasyonlardan anlık olarak cbsportal.dsi.gov.tr adresinden sulama tesislerindeki şebekeye alınan su miktarları ve depolama tesisleri su seviyeleri takip edilebiliyor. 21. Bölge Müdürlüğü sınırları içerisindeki Bayırköy, Aydın ve Söke sulamalarında pilot sulama otomasyonu projeleri yürütülüyor. 13. Bölge Müdürlüğü sorumluluk alanında bulunan 5 bin 686 ha sulama alanına sahip Antalya Korkuteli Sulaması Rehabilitasyonu işinin izlenmesi için SCADA Sistemi kuruluyor.
Söz konusu sulamada SCADA Sistemi ile kısmen sulama yapılmaya devam ediliyor. İşletme sonuçlarından elde edilen verilerin değerlendirilmesiyle, bütçe imkanları dahilinde gerek cazibe gerekse pompajlı sulama şebekelerinden uygun sahalarda SCADA Sistemi’nin yaygınlaştırılması hedefleniyor. 18. Bölge Müdürlüğü sorumluluk alanında yenileme projesi kapsamında borulu şebekeye inşa süreci devam eden Seyitler ve Selevir Sulamalarında pilot ölçekli sulama otomasyonu uygulanacak olan sahalar yer alıyor. Bu sahalarda yetiştiriciliği yapılan bitki desenine göre ihtiyaç duyulan su miktarı kullanıcıya tahsis edilecek ve aşırı sulama önlenmiş olacak.
YERALTISUYU 18 MİLYAR METREKÜP
Bir diğer önemli konu yeraltı suları. DSİ’den edinilen bilgiye göre yeraltı suyu hidrojeolojik etütleri sonucunda; yeraltı suyu emniyetli işletme rezervi yaklaşık 18 milyar metreküp olarak tespit edildi. Yapılan yeni etüt çalışmaları ile bu rezerv güncellendi. Yeraltı su rezervlerinin 17,03 milyar metreküpü tahsis edildi. Toplam tahsis edilen yeraltı suyu miktarının 11,38 milyar metreküpü (yüzde 67’si) sulama amaçlı, 4,14 milyar metreküpü (yüzde 24’ü) içme- kullanma amaçlı, 1,5 milyar metreküpü (yüzde 9) sanayi amaçlı kullanılıyor.
Yeraltı suyundan yapılan sulamaların yüzde 57’lik kısmı 337 bin 276 adet belgeli kuyu ile bireysel tarımsal sulamalarla gerçekleştiriliyor. Bu kuyularla yaklaşık 900 bin ha tarım arazisi sulanıyor. Sulama kooperatifleri toplam kuyu adedi 11 bin 890 düzeyinde ve 499 bin 515 ha alan sulanabiliyor. DSİ sulamaları kuyu adedi 2 bin 105 ve 85 bin 50 ha alan sulanıyor. Kamu sulamaları kuyu adedi ise 2 bin 122 olup, bu kuyular ile 93 bin 177 ha alanda sulama yapılıyor.
KAÇAK KUYU İLE MÜCADELE
Yeraltı sularının aranması DSİ tarafından verilen arama belgesi ile yapılıyor. Arama belgeleri tanzim edilirken, gerekli bütün hidrojeolojik etüt ve raporlar fenni mesuller aracılığıyla hazırlanıp DSİ’nin onayına sunuluyor. Uygun görülen kuyu projelerinin açımına izin veriliyor. Yeraltı sularının kullanımı DSİ Kullanma Belgesi’nin alınmasıyla mümkün. Bu belgeye sahip olmayanların yeraltı sularını kullanmalarına izin verilmiyor. Sanayi amaçlı bütün kuyuların sayaç taktırması zorunlu olup, bu husus DSİ Bölge Müdürlüklerince takip ediliyor. Konya Kapalı Havzası’ndaki yedi alt havza ile Meriç-Ergene Havzasındaki dört alt havzada tüm maksatlar için sayaç taktırılması zorunlu olup, bu husus DSİ Bölge Müdürlüklerince takip ediliyor. Belgesiz açılan veya kullanılan kuyuların tespiti halinde açan ve açtıranlara idari para cezası uygulanıp, kuyular kapattırılıyor. Yapılan analizlere ve arazi gözlemlerine göre, belgeli kuyu sayısının yüzde 25’i kadar kaçak kuyu olduğu varsayılıyor. Emniyetli rezervleri tehdit eden en büyük faktörün kaçak kuyular olduğunu vurgu yapan DSİ’den yapılan açıklamada, “Belgeli kuyuları sayaç vb. araçlarla kontrol etmek mümkün, ancak kaçak kuyuların yerleri ve çekim miktarları bilinmediğinden ciddi manada tehdit oluşturuyor. Bunu önlemek veya kontrol altına alabilmek için daha sert ve adli tedbirlerin de devreye alınmasının yararlı olacağı değerlendiriliyor” denildi.
150 YERALTI BARAJI BİTİRİLECEK
Su arzının artırılmasına ilişkin tedbirler kapsamında depolama kapasitesi artırılmaya çalışılıyor. Bu doğrultuda artan su ihtiyaçlarını karşılayacak nispette ve gelecek su ihtiyaçlarını belli oranlarda garanti altına alacak baraj ve göletler inşa ediliyor. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli yaptığı bir açıklamada, “2023 yılına kadar 150 yeraltı barajı bitireceğiz. Türkiye’de belirli zaman içinde depolamanın yüzde 10’unu yeraltında yapabilirsek hem tarımsal kuraklık hem de içme suyu açısından çok iyi bir noktada olabileceğimizi düşünüyoruz” değerlendirmelerinde bulundu.
SU STRESİ Mİ? SU KRİZİ Mİ?
Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak gelişen kuraklık, tüm dünyada etkisini artırıyor. BM tarafından hazırlanan rapora göre, dünyada 50’den fazla ülkede 500 kent 2050 yılında su kıtlığı yaşayacak. Türkiye’de gelecek 30 yıl içerisinde dünya su krizinden etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor. Raporda 2016 yılından itibaren İstanbul’un kişi başına düşen su miktarının 1.700 metreküpün altına düşmesi nedeniyle su stresi yaşadığı belirtilirken, 2030 yılından itibaren su stresinin su krizine dönüşeceği uyarısı yapılıyor. 22 Mart Dünya Su Günü kapsamında suyun ve enerjinin verimli kullanımı için acil tasarruf önlemlerine başlanması gerektiğini vurgulayan Wilo Türkiye Genel Müdürü Mehmet Ürek, ülkemiz için tek sorunun barajlardaki yetersiz su olmadığını belirterek NASA tarafından açıklanan Türkiye’nin yer altı suları haritasındaki endişe verici sonuçlara dikkat çekti. Wilo Grup olarak dünya genelinde 100 milyon insanın temiz suya erişimini sağlama hedefleri doğrultusunda çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Ürek, su teminine yönelik yeni kaynaklar ve yöntemler kullanmaya olanak veren ve optimize edilebilen akıllı pompalar ve yüksek verimli sistemler geliştirdiklerini açıkladı.
Tüm dünya ve Türkiye küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ile mücadele ediyor. İklim değişikliğinin yol açtığı en büyük sorunlardan biri olan kuraklık ise ciddi bir tehdit olarak karşımıza çıkıyor. BM tarafından hazırlanan rapora göre; dünyada 50’den fazla ülkede 500 kent 2050 yılında su kıtlığı yaşayacak. Türkiye’de gelecek 30 yıl içerisinde dünya su krizinden etkilenecek ülkeler içerisinde yer alıyor. 2016 yılından itibaren İstanbul’un kişi başına düşen su miktarının 1.700 metreküpün altına düşmesi nedeniyle su stresi yaşadığını ortaya koyan BM Raporu, 2030 yılından itibaren su stresinin su krizine dönüşeceği uyarısıyla dikkat çekiyor.
Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı Ali Halis Uysal, su ve toprak kaynaklarının korunması için vahşi sulamadan vazgeçilmesi gerektiğini söyledi. Uysal, “Mevcut yatırımların rehabilitasyonu için bütçeden yeterli kaynak ayrılarak, su kaynağından tarlaya kadar basınçlı boru sulama sistem yatırımları gerçekleştirilmeli. Suyun buharlaşma ve sızma kayıplarını önler. Tarla içinde yağmurlama ve damla sulama sistemleri kullanılmalı” dedi.