Köy-Koop İzmir Başkanı Neptün Soyer: Kooperatifçilikte pozitif ayrımcılık istemiyorum. Toplumsal cinsiyet eşitliği söylemlerimiz, kooperatifçilik üzerinden geçmemeli.
“Kooperatifçiliğin temelinde dayanışma vardır, rekabetçilik yoktur. Kooperatifçilik konusunda alan çok karışık ve bu karışıklık bizi karşı karşıya getiriyor.”
Köy-Koop İzmir Başkanı Neptün Soyer, kooperatifçilik ile ilgili yasaların doğru uygulanması gerektiğini söyledi. Kooperatifçilik sistemine finansal bir dokunuş yapılmasını öneren Soyer, “Küçük çiftçi desteklenmek zorunda…
Biz söz sahibi olmak istiyoruz, masada karar verme süreçlerinde rol almak istiyoruz. Çünkü bu işi biz biliyoruz. Aile işletmeleri ile iç içe olan biziz. Dünya genelinde Kenya da dahil üretici kooperatiflerinin kendi bankası var. Bunun mutlaka faydası var ki herkes bu modeli uyguluyor. Bu konuyu masada tartışamıyoruz bile…
Üreticilerin faizlerden bunalmasını dinliyoruz. Artık bunları tartışmamız lazım. Ben küçük aile çiftçilerini temsil ediyorum ve oradan doğru olaya bakmak zorundayım. Burada ciddi bir karmaşa yaşanıyor” diyor.
YARIN Dergisini ağırlayan Neptün Soyer ile Türkiye’deki kooperatifçilik sisteminin mevcut durumu, yaşanan sorunlar ve gelişimi için yapılması gerekenleri konuştuk.
Türkiye’de şu anda kooperatifçilik üç temel kanun üzerinden yürütülüyor. Birincisi bütün tarımsal kalkınma kooperatiflerimizi sevk ve idare eden, kuran, denetleyen 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu… İkincisi 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu ile üçüncüsü 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Kanunu. Bu kadar kanun çok fazla değil mi? Bu yapı içinde gelişim hızımızı nasıl yorumlarsınız?
Hareket kabiliyetimizi ve üretim planlamamızı çok zorluyor. Sahada kimin neyi ürettiği, ne kadar ürettiği ve nasıl pazarladığı karmaşası var. Bundan da en fazla zararı üretici görüyor. Çünkü üreticinin de neyi kiminle üreteceği konusunda kafası karışıyor. Tarım Kredi Kooperatifleri kurulmuş sonrasında Köy-Koop İzmir, 1960 yılında kurulmuş.
Mükemmel bir sistem… Ancak bir taraftan bakıyorsunuz; bu yapının bankası var mı? Kazandığı ile kendi tasarrufunu yapabiliyor mu? Bunları hiç konuşmuyoruz.
Niye konuşmuyoruz?
Bugüne kadar hiç bir Tarım Bakanı’ndan “Bu konuda konuşalım” dediğini duymadım, görmedim. Dünya genelinde Kenya da dahil üretici kooperatiflerinin kendi bankası var. Bunun mutlaka faydası var ki herkes bu modeli uyguluyor. Bu konuyu masada tartışamıyoruz bile…
Üreticilerin faizlerden bunalmasını dinliyoruz. Artık bunları tartışmamız lazım. Ben küçük aile çiftçilerini temsil ediyorum ve oradan doğru olaya bakmak zorundayım. Burada ciddi bir karmaşa yaşanıyor.
Bu karmaşanın getirdiği sonuçlar neler oluyor?
Birincisi İzmir Köy-Koop’a bağlı tarımsal kalkınma kooperatifleri var. 1163 sayılı Kanuna bağlı tarımsal kalkınma kooperatifler var. Biz bunlara çok amaçlı kooperatifler diyoruz. Bu kooperatif modeli üzerinden süt toplayabilirsiniz, salamura zeytin yapabilirsiniz, zeytinyağı yapabilirsiniz, ithalat ihracat yapabilirsiniz. O kadar güzel bir yasa ki…
Fakat 1960-1980 yılları arasındaki örgütlenme dönemi ürünün fiyatını belirleyen kooperatif modellerinde aynı amaçla çalışan 3 birlik çatısı kurulmuş. Bugün Köy-Koop, Hay-Koop ve Tar-Koop var. Biz de Bakanlığa diyoruz ki; “Açtığınız gibi kapatın ya da bizi birleştirin.” Çünkü köylünün de kafası karışıyor. Kooperatifçiliğin uluslararası tanımında; dayanışma vardır rekabetçilik yoktur.
O zaman Atatürk’ün kooperatifçilik konusunda belirlediği hedeflerin tam tersi bir politika izliyoruz?
Onunla kalsa iyi… Bir de ihtisas birlikleri kuruldu. Damızlık Birliği, Süt Birliği, Kırmızı Et Birliği gibi birlikler var. Aynı yapıda değiliz. İhtisas birliklerinin amacı ve yasası farklı. Onlar da süt topluyor. Bütün herkes süt topluyor. Bu sütte ne var anlamadım! Çünkü herkes oradan destek alacak. Kooperatifçilik konusunda alan çok karışık ve bu karışıklık bizi karşı karşıya getiriyor.
Peki Bakanlık ne diyor?
Kurulmuş bir yapıyı kapatamayız” diyorlar.
O zaman siz de birleşin. Bugün ilgili üç Bakanlığın verilerine baktığımızda bir Bakanlığın verileri diğerini tutmuyor.
Uymaz çünkü dağınık bir yapımız var.
Uymuyor ama bir taraftan da ‘tabela kooperatifler’ dediğimiz bir süreç dikkat çekiyor. Türkiye’deki kooperatiflerin ne kadarı aktif? Bunun gelişim hızına yansıması nasıl?
Yığınla ‘tabela kooperatif’ var. Buradaki önemli husus kooperatifçilikte cinsiyet ayrımı, din ve dil ayrımı yoktur. Ortak menfaat üretimdir. Burada dayanışma ile birlikte büyürsünüz. Herkes emeğinin karşılığını alır. İzmir’de genç bir nüfus var. 2 yıllık, 4 yıllık üniversite eğitimi ile kasabalarındalar. Onların desteklenmesi gerekiyor. O gençlerin toprağı ve beldesini korumasına destek olmalıyız. Bu gençler kıymetli ve bu gençleri köyüne toprağına bağlamalıyız.
Dünya modellerine baktığımızda kooperatifler piyasayı regüle edebiliyor, fiyat belirleyebiliyor, politikaların revizyonunda etkin rol alıyor. Buna karşılık bizde parçalanmış bir kooperatifçilik modelini görüyoruz. Türkiye’nin kooperatifçilik konusunda yeni bir seferberliği mi ihtiyacı var?
Seferberlik değil ama kooperatifçilikte yasaları doğru uygulamamız gerekiyor. Sisteme finansal bir dokunuş gerekiyor. Küçük çiftçi desteklenmek zorunda…
Biz söz sahibi olmak istiyoruz, masada karar verme süreçlerinde rol almak istiyoruz. Çünkü bu işi biz biliyoruz. Aile işletmeleri ile iç içe olan biziz. Bu konuda “Bize sorun” diyoruz.
Türkiye’nin kooperatifçilik tarihine baktığımızda 1960’larda Almanya’ya işçi gönderilirken kooperatif ortağı olanlara öncelik tanınan bir dönemi görüyoruz. Bu da o dönemde kooperatif sayısı ve ortak sayısında ciddi bir artışı beraberinde getirmiş. Bu örnekleme üzerinden gidersek; bugün de kişiye özel teşvik mekanizmaları uygulamaz mı?
Uygulandığı ifade ediliyor. Üyelik ile ortaklık arasında fark var. Ortaklık iyi günde kötü günde birlikte olmaktır. Teşvik için önce alanı temizlemek gerekiyor.
Türkiye için 10 bin kooperatif fazla mıdır?
Rakamlarla konuşmak çok sağlıklı olmaz. Konuya nitelik açısından bakmak gerekiyor. Ayrıca bu kooperatiflerin çalışma alanlarını belirlememiz gerekiyor. 10 bin kooperatifin ne olduğunu çözebilmiş değilim. Bütün kooperatifleri aynı çatı altına koyarsanız fazladır.
Biz de sürekli sınırlanıyoruz. İlgili yasamızda ise hiçbir değişiklik yok. Bizim düzensizliğimiz yok. Tarım Bakanlığı’nın kurduğu sistem gayet iyi…Önemli olan bu sistemin işlemesi. Yapı güzel, bu yapı içindeki yetki alanlarını belirlemek zorundayız. Sürekli ek madde ekleyip bizi rekabet ortamına sürüklüyorlar. Tekrar altını çiziyorum, kooperatifler birbiriyle rekabet etmez. Bu doğasına aykırı.
‘Birleşin’ diyorlar, o zaman niye birleşmiyorsunuz?
Burada ‘Kim genel başkan olacak? sorusu önemli sanırım. Kırsal kalkınma yerelde olmalı. Tarım Bakanlığı’nın aslında uyguladığı sistem doğru ancak bunun işlerlik kazanması gerekiyor. Kooperatiflerin siyasete dahil edilmemesi gerekiyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliği söylemlerimiz kooperatifçilik üzerinden geçmemeli. Kooperatifçilikte cinsiyet ayrımı olmaz. Son dönemde sosyal kooperatifçilik diye de yeni bir kavram oluşmaya başladı. Bugün mülteci sorununu kooperatifçilik üzerinden çözmeye yönelik çalışmalar yapılıyor.
Kooperatiflerin, AB fonlarından daha fazla yararlanması için yapılması gerekenler neler? Siz bu konuda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Avrupa Birliği(AB), eğitim başlığında iki fazda çağrıya çıktı. Bergama Bakırçay Havzasında su ile ilgili bir çalışma yapıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi, bir üst fazda iklimlendirme ile ilgili proje yazıyor ve biz de paydaşız. Buğday Derneği de ayrı bir proje yazıyor. Onlarla da paydaş çalışmalar yürütüyoruz. Biz tarladayız. Tarladaki sorunun çözümünde biz kolaylaştırıcı olmalıyız. Biz alanda bilgiyi herkesle paylaşıyoruz ve paylaşmaya da devam edeceğiz. Koop-tuk Geliyoruz Projesi de bu çok önemli…
Pandemi sürecinde Köy-Koop olarak neleri keşfettiniz, hangi çalışmalara odaklandınız?
Artık herkes tarımın ne kadar kıymetli olduğunun farkında… Bizi dijitalleştirdi. İzmir Köy Koop olarak bu konuda biraz geri kalmıştık, şimdi inanılmaz hız aldık. Bu süreçte bu alandaki çalışmalarımıza ağırlık verdik ve çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Coğrafi Bilgi Sistemi’nde yer alıyoruz. İnternet satışında biz de varız. Artık bütün kooperatiflerimiz bunu keşfetti. Kısıtlı zaman ve alanlarda teknolojiyi kullanmayı öğrendik. Bergama’nın bir köyünde pandemi nedeniyle görüşemediğimizde “Başkan, Zoom programını indir, oradan görüşelim, konuşalım” demeyi öğrendik. Kim inanırdı değil mi? Pandemi süreci aslında belli konularda çalışma şartlarımızı kolaylaştırdı. Tarımı daha iyi koşullarda yapmayı biz de öğrendik. Pandemi sürecinde bir de okul öncesi eğitimde tarım ve örgütlenmesi kooperatifçilik üzerine müf redat projesi hazırladık. ‘Ankara da bunu yapmadı’ demekle olmuyor. Bizim de kendi öz eleştirimizi yapmamız gerekiyor.
Kooperatifçilik konusunda dünya şu anda neyi konuşuyor?
Dünya, bizim gibi kooperatifçiliği tartışmıyor, ilerliyor. Kooperatif ile devlet arasında ciddi bir köprü var. Dünyadaki modellere baktığımızda kurallar net, denetimi kimin yapacağı belli, kimin nerede ne kadar ne zaman üretim yapacağı belli… Sadece herkes işini yapıyor. Pazarlama kaygısı yok. Bizim de artık her şeyi ortaya koymak için eyleme geçmemiz gerekiyor. Kooperatifler ölümsüzdür, siyasi söylemlerle hareket edilemez.
Kooperatiflerde kapıyı açtığınızda Alis Harikalar diyarında…” söyleminiz çok güzel bir betimleme…Bu anlattıklarınızdan yola çıktığında ne ölçüde harikalar diyarı?
İzmir’de Köy-Koop çatısı altında keyifli bir birlikteliğimiz var. Başkanlık temsili açısından ben olmadan dahi ayni şekilde temsil edecek başkanlarımız var. Bu bizim sürdürülebilirliliğimizin modeli, ölmezliğimizi böyle göstereceğiz. Başkanlar artık genç ve yönetimde kadın başkanlarımız var.
Ortakların yaş ortalaması özelinde durum nedir? Gençleri Kooperatifleşme sürecine daha fazla dahil etmek için yapılması gerekenler neler?
7 kişilik yönetim kurulundaki en yaşlı ortak benim. Gençler, eğitimliler… Ziraat mühendisimiz var iktisatçılarımız var. Hepsi kırsalda toprağında yaşıyor. Almanya modelinden örnek verdiğiniz gibi; artık kooperatif ortakları için ekonomik özendiriciler olmalı. Bakanlık 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu 3-a maddesi güzel bir düzenleme yapmış ve buna göre “Kamu doğrudan üreticiden mal alabilir” diyor. Bu güzel bir teşvik. İlgili belediyeler dışında valilik, kaymakamlık, Odaların ve üniversitelerin de bizden mal almasının önünü açıyor. Bu uygulama siyaset boyutunda kalmamalı. Güzel bir çalışmadır. Buna bütün kamu kuruluşları sahip çıkabilir.
Köy-Koop olarak bu yılki çalışma programınızda neler var?
AB’ye 3 proje sunduk. Bunların olumlu sonuçlanması önceliğimiz… Bu projelerde yer almak istiyoruz. Küçükbaş hayvancılığın güçlendirilmesini istiyoruz. İzmir Yarımada, Bakırçay Havzası halen mera kapsamında. Zeytinliklerin hepsi Yarımadada aslında mera durumunda. Bu iki havzamızda küçükbaş hayvancılığımızı geliştirmemiz gerekiyor. Bununla ilgili elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bergama da bir mandıra projemiz var. Bunun için proje yazıyoruz.
Önümüzdeki günlerde ürünlerinizi sattığınız satış dükkanlarını İzmir’in çeşitli yerlerinde görmek mümkün olacak mı?
Bizim dükkanlar açmak yerine artık dijitalleşmemizi tamamlamamız gerekiyor. Bunun çalışmalarına daha da ağırlık vereceğiz. Bu dönemde e-dükkan modelini daha doğru buluyorum.
Örneğin; Halkın Bakkalları Projesi’ni önemsiyorum. 6 tane yerleri var. Bu tarz modeller geliştirilebilir. Kırsal kalkınma için tüketicinin de gerektiğinde üreticinin yanına gitmesini, nasıl üretim yaptığını görmesini istiyoruz. Bu aslında agro turizmi de destekleyecek önemli bir adımdır. Kırsal kalkınma da agro turizmin gücünden de yararlanılmalı. Ben ne kadar kalkındığımı artık hissetmek istiyorum. Eğitim ve sağlık hizmetlerine rahat ulaşabiliyor muyum? Arabamı bu yolda kullanabiliyor muyum? Kırsal kalkınmada buna bakarım. Köylü toprağında mutlu olduğu sürece kırsal kalkınmayı başarabilirsiniz. Kooperatifleşme gün gelmiş lojmanını da kendi yapıyor okulunu da yapıyor çeşmesini de yapıyor. İşte o zaman kırsal kalkınma başlıyor. Dönüm arazisi olan sanayiciden önce o köyde yaşayan köylüye ihtiyacımız var. Bir köyde kooperatif kuruluyorsa o zaman kırsal kalkınma başlıyor. Tanımlamanızı nasıl yaparsanız, sonucunu ona göre bulursunuz. Önce bir doğru tanımlama yapmamız gerekiyor.
Çatıyı güçlü tutacaksınız. Dünyadaki kooperatiflerin bugün başarılı ve güçlü olmasının temelinde yatan, çatı yapılarını güçlü kurmalarıdır. Fransa’da 5 kişiden oluşan kuma dediğimiz küçük kooperatifler var. Bunun denetlemesini yapıyor. O da ona göre üretiyor.