2 milyonluk istihdam kaybının Eylül itibariyle ancak 1,1 milyonu telafi edilebildi. İşgücü ise Ocak 2020’ye kıyasla 800 bin aşağıda. İşsiz sayısında ise 4 milyondan 3,9 milyona çok sınırlı bir azalma var. Aynı zamanda işgücü piyasasının kapı aralığında iş aramaya koyulmak için daha iyi koşulları sabırsızlıkla bekleyen birkaç milyon potansiyel işsiz mevcut.
2020 Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal sorunlarının ağırlaştığı bir yıl oldu. Kamuoyu yoklamalarında vatandaşa “ülkenin en önemli sorunu hangisidir” diye sorulduğunda aylardır uzak ara en önemli sorun geçim sıkıntısı ve işsizlik olarak belirtiliyor. Şaşırtıcı değil. Covid-19 salgını şokunun gelirlerde ve işsizlikte ne kadar bir büyük hasar yarattığını gördük ve yaşadık. Özellikle işgücü piyasasında meydana gelen hasar o kadar büyük ki ne kadar sürede telafi edilebileceğini kestirmek hiç kolay değil.
Salgının aşı sayesinde kontrol altına alınmasını umut ederek 2021 yılına temkinli bir iyimserlikle bakılabilir. Ancak Ocak 2020’den itibaren istihdam, işsizlik ve işgücünde gerçekleşen büyük kayıpların bu yıl içinde tamamen giderilmesi zor görünüyor. Dahası, yaklaşık üç yıl önce Şubat 2018’de ortaya çıkan son işsizlik dalgası devam ediyor ve daha uzun süre devam edebilir. Tarihimizde daha önce hiç görülmediği kadar uzun süren bu işsizlik dalgasının istihdam ve işgücü, özellikle kadın işgücü göstergelerinde neden olduğu büyük gerilemenin telaf isi belli ki uzun yıllar alacak, ağırlaştırdığı başta yoksulluk olmak üzere çeşitli toplumsal sorunlarla da yıllarca uğraşmak zorunda kalacağız.
SALGIN TÜRKİYE’Yİ DÜŞÜK İSTİHDAM- YÜKSEK İŞSİZLİKTE VURDU
Salgın şokunun Türkiye işgücü piyasasına verdiği hasarı ve bu hasarın telaf isindeki güçlükleri ele almadan önce salgın arifesinde durumu kısaca özetleyelim. Şubat 2018’de* mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı istihdam 23,5 milyon, işsiz sayısı da 3,1 milyon olarak tahmin edilmişti. Tarım dışı işgücü de tanım icabı 26,6 milyon, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 11,8’di.** Ağustos 2019’da istihdam 22,9 milyona gerilerken işsizlik oranı da yüzde 16,3 ile zirve yapmış, işsiz sayısı da 4,5 milyona yükselmişti. İşgücü ise 27,4 milyona kadar çıkmıştı. 1,5 yılda 800 binlik artışın önceki yıllara kıyasla işgücü artışında belirgin bir yavaşlamaya işaret ettiğini, bu yavaşlamanın da esasen kadın işgücündeki yavaşlamadan kaynaklandığı not edip devam edelim. Bu konuya daha sonra döneceğiz.
2019’dan itibaren görülen ekonomik canlanmayla birlikte işsizlik de düşüşe geçmiş ve Ocak 2020’de işsizlik oranı yüzde 14,8’e kadar gerilemişti. 5 ay gibi nispeten kısa bir sürede işsizlik oranın 1,5 yüzde puan azalması daha önceki işsizlik dalgalarında da (2001 ve 2008/09 dalgaları) görülen bir gelişmeydi.
Ancak bu kez işsizliği aşağıya çeken dinamik çok farklıydı ve tabir caizse sağlıksızdı. Nitekim önceki dalgalarda Türkiye ekonomisi bunalımdan güçlü bir canlanma sonucu yüksek istihdam artışları ve bu artışlara eşlik eden nispeten güçlü işgücü artışları ile çıkarken bu kez böyle olmadı. İstihdam artışı 200 bin ile sınırlı kalırken (23,1 milyon) işsiz sayısı 500 bin azalarak 4 milyona indi. İşgücü de 300 bin azalarak 27,1 milyon oldu.
Bu “tuhaflık”, diğer ifadeyle işgücünde azalma ilk kez gözlemleniyordu. Yerim kısıtlı olduğu için bu tuhaflığın nedenine kısaca deyineyim. İşsiz sayısında azalma istihdam artışının çok üzerindeydi çünkü bir kısım ilave işsiz iş bulamayacağını düşünerek iş aramaktan vaz geçerken, çalışmaya arzulu vatandaşlar da (özelikle kadınlar) aynı nedenle işgücü piyasasına girmekten imtina etmeye başlamışlardı.
İŞGÜCÜ PİYASASINDA BÜYÜK SARSINTI
Kimi okur geçmişte olan bitenler üzerinde neden bu kadar durduğumu yadırgayabilir.
Üzerinde durmamın birbiri ile bağıntılı iki esaslı nedeni var:
1) Salgın öncesinde işsizlik Şubat 2018 seviyesinin bir hayli üzerinde olduğu gibi (yüzde 11,8’e 14,8) azalma eğilimi de istihdamdaki güçlü artışlardan ziyade işgücündeki azalmadan kaynaklanıyordu, dolayısıyla Türkiye işsizliğinde yeni yapısal sorunlar ortaya çıkmıştı,
2) Bu yeni sorunlar salgın şokuyla derinleşmekle kalmadı önümüzdeki dönemde de Türkiye işgücünü piyasasını olumsuz etkilemeye devam edecek. Salgın ile birlikte uygulamaya konulan kısıtlamaların önce ekonomide büyük bir daralma ve istihdam kaybı yarattığını, işsizlik oranının da Haziran 2020’de yeniden yüzde 16,3 yükseldiğini, kısıtlamaların gevşetilmesiyle birlikte ise kısmi bir canlanma ve istihdam artışının yaşandığını, işsizlik oranının da en son Eylül 2020’de yüzde 14,7 gerilediğini biliyoruz.
İlk bakışta “bayağı iyi bir gelişme, hiç olmazsa salgın arifesindeki işsizlik oranına geri dönmüşüz” denilebilir. Ama bu dönemde istihdamın, işsiz sayısının ve işgücün nereden nereye geldiğine baktığımızda karşımıza oldukça endişe verici bir tablo çıkıyor. Kısa çalışma destekleri ve işten çıkarma yasağına rağmen istihdamda Hazirana gelindiğinde 2 milyon kayıp vardı. Ama işsiz sayısı sadece 150 bin kadar arttı. İşini kaybedenlerin büyük bir bölümü işgücü piyasasından çıktı, HİA istatistiklerinde “çalışmak isteyen ama iş bulma ümidi olmadığından ya da diğer nedenlerle iş aramayanlar olarak” kayda geçenler arasına katıldı. Bu ümidi kırık vatandaşların sayısının yaklaşık 2 milyondan 4 milyona yükseldiğini belirtmek isterim. Bu 2 milyonluk istihdam kaybının Eylül itibariyle ancak 1,1 milyonu telafi edilebildi.
İşgücü ise Ocak 2020’ye kıyasla 800 bin aşağıda. İşsiz sayısında ise 4 milyondan 3,9 milyona çok sınırlı bir azalma var. Aynı zamanda işgücü piyasasının kapı aralığında iş aramaya koyulmak için daha iyi koşulları sabırsızlıkla bekleyen birkaç milyon potansiyel işsiz mevcut.
KAYIPLARIN TELAFİSİ YILLAR ALABİLİR
Sonuçta istihdam ve işgücüne katılım oranları gerek salgın öncesinde başlayan kayıplar gerek salgın sırasında yaşanan büyük kayıplar sonucu vahim ölçüde geriye gitmiş bulunuyor. Mart 2019’a erkek istihdam oranı yüzde 63,2 düzeyinde, somut söylersek 15+ yaştaki her 1000 erkekten 632 isi istihdamdaydı. Erkek işgücüne katılım oranı ise yüzde 72,3 düzeyindeydi. Bu oranlar Eylül 2020 itibariyle yüzde 60,7 ve 68,8 düzeyinde olup, istihdam oranında 2,5, işgücüne katılım oranında ise 3,5 yüzde puanlık kayıp söz konusu. İyi haber erkek istihdam ve işgücünün Hazirandan bu yana oldukça hızlı toparlandığı görülüyor*** (Kasımda ortaya çıkan 2. Salgın dalgası henüz rakamlara yansımadığını not edelim). 2021 yılında salgın çok gecikilmeden kontrol altına alınabilirse yılsonuna doğru Mart 2019 erkek istihdam ve işgücü oranları yakalanabilir. Halen yüzde 13,3 olan erkek işsizlik oranı da Şubat 2018’deki yüzde 9,6’lık seviyesine inmese bile bu seviyeye yaklaşabilir.
Kötü haber ise kadın işgücü piyasasında geriye gidişin çok daha ürkütücü olmasının yanı sıra toparlanmanın da oldukça yavaş seyrediyor olması. Son 10 yılın Türkiye ekonomisinde yaşanan en olumlu gelişmeyi bana sorsaydınız “çalışma hayatına katılan kadın sayısındaki büyük artış” derdim. Bu güçlü artış sadece giderek daha fazla genç kadının yükseköğrenim gördüğü için değil, lise altı eğitim seviyesinde de giderek artan sayıda kadın çalışmaya ya da iş aramaya başlaması sayesinde ortaya çıktı. Tarım dışında 2005 yılında kadın istihdamı 2,7 milyon iken bu sayı 2019’da 6,7 milyona yükseldi. Kadın işgücüne katılım oranı da yüzde 22’den yüzde 35’e ulaşmıştı. Evet, Avrupa’nın en düşük kadın katılım oranlarına sahip Yunanistan ve İtalya’nın (yüzde 56 civarı) halen gerisindeydik ama artış temposuna bakıp 20 yıla kadar bu oranlara yaklaşabiliriz diye düşünüyorduk. Mart 2019’da kadın istihdam oranı yüzde 29,4, işgücüne katılım oranı da yüzde 35,2 ile zirve yapmıştı. Ocak 2020’de bu oranlar yüzde 27,9 ve 33,2’ye gerilediler. Bu düşüş eğiliminin nedenleri henüz araştırılmış değil ama Şubat 2018’de başlayan son işsizlik dalgasının kadın işsizliğininn erkek işsizliğe kıyasla daha hızlı arttırdığını biliyoruz. Bu gelişme olağan şüpheli durumunda. Eylül 2020 itibariyle bu oranlar sırasıyla yüzde 26,3 (-3,1 puan) ve 30,9 (-4,5 puan) seviyesindeler.
Ama daha vahimi toparlanmanın çok yavaş seyrettiği görülüyor.*** Bu düşük tempo ve kadın işsizliğinin yüksekliği dikkate alındığında, Mart 2019 seviyesine yeniden ulaşmanın yıllar alacağı maalesef belli oluyor. Bu alanda Avrupa’nın en düşük performansa sahip Yunanistan ve İtalya’yı günün birinde yakalayabilir miyiz, bunu da artık düşünmek istemiyorum.
*TÜİK’in her ay açıkladığı işgücü istatistikleri üç ayın ortalamaları olup “ay” değil “dönem” olarak adlandırılır. Örneğin Şubat 2018 dönemi istatistikleri Ocak-Şubat-Mart aylarının ortalamalarını kapsar.
**Bu yazıda yer alan istihdam, işsizlik ve işgücü rakamları mevsim etkisinden arındırılmış tarım dışı rakamlardır. Tarım dışı rakamlar işsizlik dinamiklerinin izlenmesinde daha açıklayıcıdır. Yazının kalan bölümünde “tarım dışı” sözcüğü tekrarlanmayacaktır.
*** Kadın erkek işgücü piyasalarına dair daha fazla bilgi için Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi- BETAM “İşgücü Piyasası Görünümü” Aralık 2020 Araştırma Notuna bakılabilir.