OECD’nin yaptığı bir araştırmaya göre iklim krizinin çözümüne dönük çalışmalara odaklanılması gerektiğine dikkat çekiliyor. İklim riski ekonomileri, ekosistemleri, işletmeleri ve insanları daha büyük kayıplara maruz bırakıyor. Bu da risk yönetimine yönelik daha kapsamlı bir yaklaşıma duyulan ihtiyacın altını çiziyor. İklim değişikliğinden kaynaklanan daha fazla kayıp ve zarar küresel ekonomileri zorluyor. OECD, hükümetlerin iklim değişikliğinden kaynaklanan kaçınılmaz kayıp ve zarar risklerinin bir an evvel ele alması gerektiğini söylüyor.
Sanayi öncesi döneme göre yaklaşık 1,1 dereceyi bulan küresel sıcaklık artışının nedeni olan emisyonların azaltılması için konulan hedefler 2050 ve 2060’da net sıfır emisyona ulaşılmasına yoğunlaşıyor. Net sıfır emisyon, insan faaliyeti nedeniyle atmosfere salınan karbondioksit, metan, azot gibi gazların miktarının yeryüzü tarafından doğal olarak emilen sera gazı miktarıyla dengelenmesi ve karbon nötr olması anlamına geliyor.
Bu kapsamda OECD yaptığı son araştırmasında iklim krizinin çözüme dönük çalışmalara odaklanılması gerektiğine dikkat çekiyor. Yapılan son araştırmalara göre iklim riski ekonomileri, ekosistemleri, işletmeleri ve insanları daha büyük kayıplara maruz bırakıyor. Bu da risk yönetimine yönelik daha kapsamlı bir yaklaşıma duyulan ihtiyacın altını çiziyor. İklim değişikliğinden kaynaklanan daha fazla kayıp ve zarar küresel ekonomileri zorluyor. OECD, hükümetlerin iklim değişikliğinden kaynaklanan kaçınılmaz kayıp ve zarar risklerinin bir an evvel ele alması gerektiğini söylüyor.
Raporda, ekosistemlerin, işletmeler ve insanlar üzerindeki ayrıntılı etkilerin risklerinin kaçınılmaz ölçüde artıracağı belirtiliyor. Bu risklerin ülkeler ve insanlar arasında eşit olmayan bir şekilde dağılmış olup, orantısız bir şekilde en yoksul ve en savunmasız kişileri yakından etkiliyor. Durum böyle olunca da tam da şimdi harekete geçmenin artık bir zorunluluk olduğu ortaya çıkıyor.
ÜÇ TÜR İKLİM TEHLİKESİ BELİRSİZLİĞİ ARTIRIYOR
Bu riskler, her biri belirsizliğe maruz kalan üç tür iklim tehlikesinden kaynaklanıyor. Bunlar, giderek daha sık ve yoğun aşırı hava olayları, deniz seviyesinin yükselmesi gibi daha kademeli değişiklikler ve iklim sistemindeki kritik eşiklerin aşılmasının potansiyel olarak dramatik küresel etkiler olarak sayabiliriz. Tabii kayıp ve hasar riski sadece tehlikelere değil, aynı zamanda insanların, varlıkların ve ekosistemlerin bu tehlikelere maruz kalmasına ve savunmasızlığına da bağlı gelişiyor.
OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann, dünyanın mevcut ve gelecekteki nüfusunun büyük bir kısmının daha sık ve yoğun iklim olaylarıyla karşı karşıya kalacağını söyledi.
Alman Parlamento Ekonomik İşbirliği ve Kalkınmadan Sorumlu Devlet Bakanı Maria Flachsbarth ise 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedeflerini benimseyen hükümetlerin sayısının artmasının cesaret verici olduğunu anlatarak, ancak bunun gerçek eyleme ve gerçek sonuçlara dönüştürülmesi gerektiğini belirtti. Flachsbarth, şöyle konuştu: “İklim kaynaklı kayıp ve zararlardan en çok yoksullar muzdarip. Kimseyi geride bırakmamak için daha kapsamlı bir yaklaşıma yönelik çabalarımızı artırmamız gerekiyor. Daha fazla ve daha iyi iklim riski finansmanı, koruma açıklarının kapatılmasına yardımcı olabilir.”
DÜNYA 2050 YILINA KADAR NET SIFIR EMİSYONA ULAŞMALI
Raporda gelecekte iklim risklerini azaltmanın en önemli yolunun şimdi harekete geçmek ve dünyayı acilen 2050 yılına kadar net sıfır emisyon yoluna koymak olduğu belirtiliyor. Aynı zamanda, tüm ülkelerin iklim değişikliğinden kaynaklanan kayıp ve zarar risklerine maruz kalmalarını ve kırılganlıklarını azaltmaları gerekiyor.
Gelişmiş ülkeler ve büyük emisyonlu yükselen ekonomiler, emisyonların azaltılmasında öncülük etme sorumluluğuna sahip. Raporda, gelişmiş ülkelerin de gelişmekte olan ülkelere karşı karşıya kaldıkları iklim riskleri konusunda yardımcı olmak için finansman, teknoloji ve kapasite geliştirme sağlama sorumluluğu olduğu belirtiliyor.
Rapor, diğer tavsiyelerin yanı sıra, iklimdeki devrilme noktalarını izlemek ve incelemek için küresel düzeyde daha fazlasının yapılması çağrısında bulunuyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki aşırı iklim koşulları ve etkilerine ilişkin iyileştirilmiş verilere, karar verme sürecini desteklemek için ihtiyaç duyuluyor ve bu veriler, yer gözlemi ve modelleme yeteneklerini güçlendirebilecek uluslararası ortaklıklarla tamamlanmalı. Rapor, toplumun en savunmasız kesimlerinin ve gelecek nesillerin bugün emisyonları azaltmak için yetersiz eylem yükünü taşımamasını sağlamak için ülkeler arasında ve zaman içinde dayanışmanın önemini vurguluyor.
Rapor ayrıca, ülkelerin riski azaltmak, elde tutmak ve transfer etmek için finansal mekanizmalar kullanarak risk yönetimine kapsamlı bir yaklaşım benimsemeleri ve mümkün olduğunda özel aktörleri kendi risklerini azaltmaları ve yönetmeleri için etkinleştirecek ve teşvik edecek yollar bulması gerektiğini savunuyor. Rapora göre, iklim ve afet risk finansmanı için küresel mimarinin güçlendirilmesi gerekiyor. Gelişmiş ülkeler, tekrarlayan doğal afetlerden etkilenen gelişmekte olan ülkelerde iklim risklerinin borç sürdürülebilirliği üzerindeki etkilerini dikkate almalı ve özellikle en az gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan küçük ada devletleri için daha fazla baskı yaratmayacak şekilde destek sağlamalı. Donör ülkeler ayrıca gelişmekte olan ülkeler tarafından iklim eylemini desteklemek için iklim finansmanı sağlama taahhütlerini yerine getirmeye çalışmalı.